Konu
:
Dişeti Çekilmeler
Yalnız Mesajı Göster
Dişeti Çekilmeler
09-06-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Dişeti Çekilmeler
Bastırarak diş fırçalama ve plak birikiminden kaynaklanan periodontal enflamasyonun sebep olduğu kronik travma
yumuşak doku çekilmelerinin meydana gelmesinin temel etkenidir
Bu iki temel sebebin ötesinde
dişlerin uygun olmayan konumlanmaları
vestibül alveol kemiği çıkıntısı
yüksek ve iyatrojenik faktörler çekilmelerin etiyolojisinde belirgin olarak etkili olurlar
Bu faktörlerin ortadan kaldırılması hem çekilmelerin önlenmesinde hem de tedavi sonuçlarının uzun dönem başarısının korunmasında önem taşır
Sullivan ve Atkins dişeti çekilmelerini diaaa yönde sığı ve derin
yatay yönde ise dar ve geniş olarak sınıflandırmışlardır
Bu sınıflandırma
1985 yılında Miller genişletilmiş bir sınıflama geliştirinceye kadar kullanılmıştır
Bu sınıflandırmaya dayanarak
çekilmenin örtülme miktarı cerrahi öncesinde tespit edilebilir
Tip I ve Tip II vakalarda tam kök örtülmesi beklenir
Tip III vakalarda
bir periodontal sondun çekilmenin iki tarafındaki dişlerin fasiyal orta kısımlarındaki doku seviyesini birleştiren hayali çizgi üzerine konulması suretiyle kök örtülmesi miktarı cerrahi öncesinde tahmin edilebilir
Bu yöntem
klinik planlama için çok pratik ve önemlidir
çünkü hekim ve hastanın
tedavinin sonucu ile ilgili gerçekçi beklentiler içerisinde olmalarına olanak verir
Dişsi çekilmelerden kaynaklanan estetik bozuklukların yanı sıra
artmış kök hassasiyeti
hassasiyet ile bağlantılı dişeti iltihabı ve / veya çürükler
açığa çıkmış kök yüzeyleri ile ilgili temel sorunlardır
Kozmetik dişhekimliğinin giderek daha fazla önem kazanması ve buna paralel olarak hastanın beklentilerini karşılamak amacı ile gelişen periodontal cerrahi teknikleri açığa çıkmış kök yüzeylerinin tedavisinde yeni yöntemlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır
Bu teknikler aşağıdaki dört temel kategoriye ayrılmaktadır
Saplı Hepler
Koronale35 ve laterale3^ kaydırılmış kesintisiz dişeti greftleri
Bu teknik
3 mm keratinize dokunun mevcut olduğu sığ çekilme alanlarını (Miller class I) tedavi etmede kullanılır
Koronale kaydırılmış fleplerin
Tarnovv33 tarafından "koronale kaydırılmış yarımay flep" adı altında tanımlanmış olan bir modifikasyonu
tip I çekilmelerini tedavi etmek için yüksek oranda başarı ve üstün renk uyumu sağlamaktadır
Bu işlem
çekilmenin apikalindeki dişetinin yüksekliği ve kalınlığı ile sınırlıdır
Laterale kaydırılmış saplı flep (bazı klinisyenler tarafından "rotasyonel flep" olarak adlandırılır) yıllar içerisinde bazı modifikasyonlara uğramıştır
ancak temel prensip açığa çıkmış kök yüzeylerinin çekilmenin lateralindeki dişeti dokusu ile örtülmesidir
Bu teknik iyi bir kanlanma
mükemmel renk uyumu ve tekbircerrahi alan avantajları sağlamaktadır
Diğer taraftan
çekilme bölgesinin lateralinde yeterli boyutlarda dişeti bulunması gerekliliği
çoklu çekilme sahalarının tedavi edilememesi ve derin bir vestibüle ihtiyaç duyulması gibi sınırlamalar
bu uygulamanın kapsamını yeterli miktarda komşu yapışık dişetinin mevcut olduğu tekli çekilme bölgelerinin tedavisinden ibaret hale getirmiştir
Serbest Otojen Yumuşak Doku Greftleri
Serbest dişeti ve subepitelyal bağ dokusu greftlerinin kök yüzeyi örtülmesi için güvenilir ve başarılı yöntemler oldukları bildirilmiştir
Dişler ve implantların etrafındaki yapışık dişeti sahasını arttırmak ve açığa çıkmış kök yüzeylerini örtmek için serbest dişeti greftleri kullanılmaktadır
Yüzeyde 1
5-2 mm kalınlığında palatinal mukoza ile birlikte
serbest dişeti greftleri alıcı bölgedeki dişetinden daha açık ve opak bir renkte iyileşmektedir ve dişeti kalınlığını arttırmaktadır
Serbest dişeti greftlerinin başarı oranlarının -analitik olarak incelenmesi sonucunda
Tip I ve II çekilmelerde
kök yüzeylerinin ortalama %75 oranında örtülmesi ve %50 oranında da tam örtülme sıklığı ile birlikte yüksek bir güvenilirlik düzeyi elde edilebilmiştir
Kök örtülmesi cerrahilerinde subepitelyal bağ dokusu greftlerinden de faydalanılmaktadır
Bu işlem
alıcı yatağından ve grefti örten dişeti flebinden çift kanlanma kaynağı elde edilmesini sağlamaktadır
Genellikle daha iyi renk uyumu elde edilir
ancak iyileşmenin olgunlaşma aşaması uzun sürdüğünden estetik beklentilerin karşılanması zaman almaktadır
Bu yaklaşımın ana kontrendikasyonu
damaktan yeterli kalınlıkta verici materyalinin elde edilememesidir
Tip I ve tip II çekilmelerde ortalama kök yüzeyi örtülmesi oranları ve tam örtülme sıklıkları çok yüksek olup
sırasıyla %91 ve %68 olarak bildirilmiştir
Kombine Teknikler
Bunlar aynı aşamada veya ikinci bir cerrahi uygulaması ile birden fazla tekniğin bir araya getirildiği uygulamalardır
Koronale kaydırılan flep öncesinde uygulanan serbest dişeti grefti bu yaklaşım için iyi bir örnektir
Ya koronale konumlandırılmış bir flep ile birlikte aynı anda bir dişeti grefti yerleştirilir
ya da dişeti greftinin yerleştirilmesini takiben ikinci bir cerrahi işlemde tüm doku koronale kaydırılmıştır
Yaygın olan diğer bir uygulama ise subepitelyai bağ dokusu grefti ve greftlenmiş doku üzerine laterallerdeki iki pa-pillanın kaydırılması ile kök yüzeyinin örtülmesidir
Klinisyenler özel vakaların gereksinimlerinin karşılanabilmesine yönelik olarak birkaç kombinasyon daha önermişlerdir
ancak hiçbirisi popüler hale gelip yaygın olarak uygulanmamıştır
Yönlendirilmiş Doku Rejenerasyonu
Teknik
yeni bir sement
yeni bağ doku ataşmanı ve yeni kemik meydana gelmesine yol açması beklenen bir kan pıhtısının oluşmasına izin verecek yeterli düzeyde bir hacmin sağlanması prensibine dayanır
Açığa çıkmış kök yüzeylerinin örtülmesinde rezorbe olabilen ve rezorbe olmayan membranlar ile varılan sonuçlar
subepitelyai bağ doku greftleri ile kıyaslanabilir düzeydedir ve derin ve geniş (5 mm'den geniş) fasiyal çekilmelerin tedavilerinde kullanılabilirler
Herhangi bir verici alana ihtiyaç duyulmaması
hastaların iyileşme sırasındaki konforunu arttırır
Yeni dokunun rengi komşu alanlar ile uyumlu olduğundan yüksek oranda estetik sonuçlar beklenebilir
En önemli dezavantajı
tedavinin tek diş uygulamaları ile sınırlı olmasıdır
Cerrahi tekniğin ilerlemesi ve yeni maddelerin kullanılmaya başlamasına kadar bu tekniğin kullanımı verici doku yetersizliği olguları ile sınırlı kalacaktır
Açık İnterproksimal Boşluklar
Yok olmuş interdental papilin yeniden oluşturulması
periodontal plastik cerrahinin en zor ve sonuçlarının en belirsiz olduğu konularından birisidir
Maksiller anterior bölgede siyah bir üçgen yaratmanın yanı sıra
kayıp interdental papilla gıda birikimi ve fonetik sorunlara da yol açar
İnterdental papillanın mevcudiyeti ve morfolojisi
daha önce belirtildiği gibi interproksimal temas bölgesinin şekli ve boyutu ile
alveoler kemik kreti ve lateral diş yüzeylerinin şekli ile çok sıkı ilişki içerisindedir
Dolayısıyla
kayıp interproksimal dokuların yeniden yapılandırılması işlemi
papillanın mevcudiyeti için gerekli ön koşulları karşılayabilen tekniklerden oluşmalıdır
Cerrahi olmayan ve protetik yaklaşımlar temas noktasını
lateral diş yüzey yapısını ve diş açılanmasını değiştirerek kayıp interdental dokunun restore edilmesini sağlayabilir
İnterproksimal boşlukların dişeti yumuşak doku ve kemik içeriğini arttırmayı amaçlayan cerrahi yöntemler
anatomik sınırlamalar ve kanlanma sorunu nedeniyle komplikedir
Vaka raporlarında yeniden yapılandırma için birkaç cerrahi teknik önerilmiştir
ancak bunlardan hiçbiri kayıp dokuyu restore etmek için güvenilir ve yeterli gözükmemektedir
Yumuşak doku greftleri ile sınırlı bir başarı elde edilmiştir
Gingival konturun alttaki alveol kemik kretini takip ettiği ve kemik kretinden temas alanına kadar olan mesafenin interdental yumuşak doku seviyesini belirleyeceği akılda tutularak
papillanın yeniden oluşturulabilmesi için interproksimal alveoler kemiğinin rejenerasyonu en uygun tedavi yöntemi olarak gözükmektedir
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul