Konu: Kemalizm
Yalnız Mesajı Göster

Kemalizm

Eski 05-05-2007   #1
90burcu
Icon4

Kemalizm



Kemalİzm Nedİr? Kemalizm,en kısa tanımla,Türk ulusunun çağdaşlaşma ideolojisidir

Türk Devrim sürecinde izlenen yöntemler ve gerçekleştirilen eylemler; uygulamayla doğruluğu kanıtlanan kurallar olarak ortaya çıktı Devrimin içinden süzülüp gelen bu kurallar Kemalizm’i oluşturdu Devrim sürecinde ve devrimin önderi tarafından ortaya konulan bu kurallar Kemalizm’in ilkeleridir İlkelere bir bütün olarak Kemalizm (Atatürkçülük) adı verilmektedir

Bir başka tanımla Kemalizm, Türk Kurtuluş Savaşında ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda temel olan fikir ve ilkelerin tümüdür

“Kemalizm, kapitalist ve sosyalist sistemlerin analiz ve sentezinden doğmuş, anti-emperyalist bir yöntemdir” (ideolojidir) (KOdabaşı)

“Kemalizm (Atatürkçülük) , kaynağını Türk Ulusal Kurtuluş Savaşından alır Amaçladığı toplum ve devlet yapısı, batının usa, bilime dayalı çoğulcu, özgürlükçü demokrasi anlayışıdır”(Suna KİLİ)

Kemalizm, altı ana ilke ve bütünleyici ilkelerden oluşur :

Ana ilkeler; Ulusalcılık (ulusçuluk, milliyetçilik), Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Devletçilik, Devrimciliktir (inkılâpçılık)

Bütünleyici ilkeler anayasaya girmediği için , kesin sayılarını belirtmek zordur Ayrıca Kemalizm, kuramcıların oturup yazdıkları ve sonra toplum yaşamına uygulanan bir sistem değildirYaşamın ve savaşımın içinden doğmuş, sonra sistemleştirilmeye çalışılmıştırBu nedenle bütünleyici ilkeler, değişik kaynaklarda, değişik sayılar ve adlarla belirtilmektedir Bu durum, bütünleyici ilkelerin önemini azaltmaz Çünkü, bütünleyici ilkeler göz ardı edilirse Kemalizm anlaşılamaz Çoğu kez bu yanlışa düşülmüştür Bu yüzden Kemalizmi sadece altı ilkeden ibaret sanan, onları da yeterince kavramamış insanlar çoktur Aydınlar arasında bile!

Bütünleyici ilkeleri şöylece sıralayabiliriz :

1-Tam bağımsızlık 2-Ulusal Egemenlik 3-Akılcılık ve bilimcilik 4-Gerçekçilik 5-Çağdaşlık 6- Barışçılık 7- İnsancıllık 8- Evrensellik 9- Emperyalizm karşıtlığı 10- Eşitlikçilik 11-Ulusal birlik, 12- Ülke bütünlüğü

Önemli bir uyarı; Kemalizm’in bütün ilkelerini kafamıza göre değil, içeriğini doldurarak kavramalı ve yorumlamalıyızİşte bu yüzden, önce iyi okumalı ve anlamalıyız İlkelerin adlarına ve sözcük anlamlarına göre kestirmeden varacağımız yargılar bizi yanıltır Yanlışa düşeriz Türkiyede siyasi çevreler de bu yanlışa düşmekte, bir çok sorun, sırf bu yüzden çözümsüz kalmaktadır
KEMALİZM:
Kemalizm’in dayandığı temel ilkeler,bir anlamda Kemalizm’in içeriğini oluşturmaktadır
Kemalizm,İstiklal Mücadelesi ile başlamıştır İstiklal Mücadelesi millet gerçeğine inanış ve varışın bir zaferi olmuştur Kemalizm herşeyden önce,medeni ve insani nitelik bir taşıyan Türk Milliyetçiliğini ifade etmektedir
Kemalizm,önce millet haklarını tanıma ve tanıtmadır Millet egemenliğinin ifadesidir Kemalizm bir kurtuluştur,milletçe bağımsızlığa kavuşmadır Kemalizm aynı zamanda çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmadır,bir diğer anlamda modernleşmedir,hür fikir ve düşüncedir;hürriyet ve demokrasi anlayışıdır Kemalizm modern bir toplum hayatı yaşama,Türk toplumuna uygun sosyal siyasal kurumları kurma ve modern toplum olma demektir
Kemalizm önce bir Milli Mücadele gerçeğidir Milli Mücadelede doğmuş,gelişmiş ve ondan sonra da oluşmuştur Kemalizm,Türkiye’nin gerçeklerinden doğmuştur,ulusal bir anlayışlada çağdaş uygarlık düzeyinin de üstüne çıkmayı amaç bilmiştir
Kemalizm önce Türkçülük demektir,Türk milletini sevmek,onun yüksek ideallerine bağlı kalmak demektir
Kemalizm,insan şahsiyetine kıymet ve değer verir Kemalizm,hürriyet,hür düşünce ve duygu demektir Kemalizm,bir diğer yönden de,Atatürk ilkelerine bağlı kalarak Türk milletini ileri hedeflere yöneltmek ve insanlık ailesi içinde ona en şerefli yeri vermek demektir
Atatürk fikir ve ideali,insanlık ölçüsünde,insani değerlerin en iyi kıymetlendirilmesidir İnsanlığın tararına her hizmet,insanı insanlaştıran her moral ve manevi değer Atatürk’ten geçer
Kemalizm,Türk Devrimi ile oluşmuştur;bir yönü ile Türk Devrimi ile eş anlama gelmektedir
Türk Devrimi bir fikir ve ideal olarak doğmuş,ihtilalle birlikte eski düzenle ilgisini kesmiş,Milli Bağımsızlık mücadelesi ile düşmanı Ata yurdundan atmış,asıl amacına varan yolda zafer kazanmıştır Türk Devrimi,Türk tarihinin derinliklerinden millet şuurunun sezilmesiyle hız ve kuvvet almış,batıcılığı millileştirdikten sonra millet gerçeğinin ihtiyaçlarına cevap vererek yeni kurulan devletin politik hayatını yönetmiştir
Türk devrimi başarıya ulaşırken bir takım temel prensiplere,ilkelere dayanmıştır Devlet hayatını her yönüyle kapsayan bu temel prensiplerin yanı sıra dış politikaya has prensipler de o alanın özelliği icabı belirmiştir Ayrıca devletçilikte ekonomik,sosyal ve kültürel kalkınmaya temel olan ilkedir
Türk Devriminin temel ilkelerini milliyetçilik,milli egemenlik,milli bağımsızlık,batılılaşma ve laiklik olarak ele alabilir ve değerlendirebiliriz

KEMALİZM VE KÜRESELLEŞME:
Küreselleşme herkese hoş çağrışımlar yaptıran bir sözcük Herkes kendi bağlı olduğu inanç sistemi veya ideoloji açısından,küreselleşme kavramına sıcak bakmasını tahrik eden ve mümkün kılan nedenler bulabilir
Tarih Boyunca Küreselleşme Yanlıları:
Gerçekten de bütün büyük dinler ve başlıca ideolojiler,belli anlamda bir küreselleşme özleminin öğretisini yaymışlar,takipçisi olmuşlardır
Örneğin,Hazreti Muhammet,tüm insanları İslamiyet çatısı altında birleştirme misyonunu taşıyordu Onun kurmak istediği devlet, belli bir ulusla özdeşleşmeyen ve belli sınırlarla çevrili olmayan bir ümmet kavramına dayanmaktaydı Dolayısıyla o da küresel boyutlu bir değişikliğin savaşını vermişti
Mustafa Kemal Atatürk’ün küreselleşme konusundaki yerini şöyle belirleyebiliriz: Atatürk’ün tutuşturduğu kurtuluş alevi,Anadolu bozkırlarıyla sınırlı bir amaca yönelmiş değildi O sömürgeciliğin ve emperyalizmin yeryüzünden ebediyen silineceği bir dünyanın kurulmasına katkı sağlamak amacıyla yola çıkmıştı O,başından beri bilincinde olduğu bu durumu,9 Temmuz 1922’de yaptığı bir konuşmasında şöyle açıklamaktadır: ‘’Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa,daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi Türkiye azim ve mühim bir gayret sarfediyor Çünkü müdafaa ettiği bütün mazlum milletlerin,bütün şarkın davasıdır’’
Atatürk emperyalizme karşı savaşmış ve bu yolda unutulmaz bir ders vermişti Ancak,o,dünya uluslarının birbirlerine yakınlaşmasından yanaydı Onun için’’yurtta sulh’’ demekle yetinilemeyeceğini bilmiş;’’cihanda sulh’’ arzusunu da eklemeyi ihmal etmemiştir
Atatürk’ün,insanlığın kurtuluşunun bir bütün olarak küresel çözümlerle gerçekleşebileceğini ve bu yolda varılması gereken nihai hedefin ‘’birleşik dünya hükümeti’’nin kurulması olduğunu çok daha açık bir biçimde ortaya koyan ifadeleri de vardır Bunun için,onun ‘’Söylev’’indeki şu cümlelere göz atmamız gerekecektir: ‘’Baylar,tüm insanların,deneyim,bilgi ve düşüncedeki ilerlemesi ve gelişimi sonucunda;Hristiyanlıktan,Müslümanlıktan,Budiz mden vazgeçerek basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak hale konulmuş,evrensel,saf ve lekesiz bir dinin kurulması ve insanların şimdiye kadar kavgalar,pislikler,kaba arzu ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek bütün vücutları ve zekaları zehirleyen kötülük tohumlarını yenmeye karar vermesi gibi koşulların gerçekleşmesini gerektiren bir ’birleşik dünya hükümeti’ hayal etmenin tatlı olduğunu yadsıyamam ’’
Bütün bunlardan sonra,bugüne dek yeryüzünün sahne olduğu belli başlı düşünce akımlarının ve inanç sistemlerinin hemen hepsi gibi Kemalizm’in de küreselleşmeci olduğu sonucuna varabiliriz Bu çerçevede önem taşıyan en önemli fark ise nasıl bir iktidarın egemenliği altında küreselleşileceği sorusuna bulunacak yanıta göre açıklık kazanabilir Dolayısıyla,Kemalizm’in nihai amacı ile günümüzdeki küreselleşmenin yöneldiği hedef arasındaki farkı da bu soru bağlamında araştırmak gerekir
Küreselleşmeci eğilimlerin her birinin kendisine özgü bir iktidar yapılanması öngördüğü ve bu iktidarın belirlediği bir egemenlik kavramına göre biçimlenmiş bir dünya amaçladıkları bellidir Günümüzün küreselleşmecilerinin ne tür bir iktidarın egemenliği altında bir küreselleşmeden yana oldukları her zaman açıkça ortaya konulmuş değildir
Çoğu yerde,küreselleşmek için uluslar arası pazara açılmak ve bu pazarın yasalarına kayıtsız şartsız teslim olmak gerektiğini ileri sürerler Uluslar arası pazarın da bireysel kararların bileşkesinden ibaret olan ünlü ‘’görünmeyen el’’den başka yöneticisi yoktur Uluslararasında kendi deyimleriyle bir ‘’karşılıklı bağımlılık’’ dönemi başlamıştır ve emperyalizm dönemi sona ermiştir Gerçekte bir serbest rekabet düzeni,yalnızca bazı ders kitaplarında yer almış;gerçek yaşamda hiçbir zaman gerçeklik kazanmamıştır Gerçekte tüm pazarlar gibi uluslar arası pazarın da sahibi vardır Uluslar arası Pazar,tüm pazarlar gibi görünmeyen bir elin değil;giderek görünen,IMF,Dünya Bankası gibi uluslar arası odaklarda somutlaşan uluslar arası boyutlu tekellerin egemenliği altındadır Bu çerçevede,çok sayıda bağımsız ve demokratik rejimler yerine tek ve evrensel bir imparatorluk rejiminin kurulması belirmektedir Günümüzde,küreselleşen dünyayı bekleyenin de bundan ibaret olduğu her gün biraz daha iyi anlaşılıyor
Küreselleşmenin Demokrasiyle Çelişen Sonuçları Karşısında Kemalizm
Yalnızca ulusal devlet olgusunun son bulduğu bir dönem başlatılmış olmamakta;aynı zamanda demokrasi de sözde kalmaya mahkum edilmektedir Uluslararası sermayenin küresel egemenliği kendini göstermektedir Dolayısıyla,Kemalizm’in ‘’egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ ilkesine karşılık,’’egemenlik kayıtsız şartsız uluslararası sermayenindir’’ ilkesi egemen kılınmaktadır Bugünün dünyasındaki küreselleşmenin,Kemalizm ile derin çelişkisi de bu noktada kendisini göstermektedir
Demokrasinin tarihe gömülmesi yolundaki bu gidişin,Kemalizm’i kendisi için bir ayak bağı olarak görmesi doğaldır çünkü Kemalizm,tarihsel olarak demokratikleşme ile eş yönlü,hatta özdeş bir akımdır
Bağımsızlık olmadan demokrasi olmaz’’Ekonomik sömürüye yönelmiş büyük devlet,sömüreceği vesayet altındaki devlette demokrasiye razı olmaz’’ Atatürk,egemenliğin saldırgan devletlerin ve onların kuklası durumuna düşmüş olan padişahın elinden alınarak milletin eline geçmesini mümkün kılan bir kurtuluş hareketine önderlik etmekle,demokrasinin kurulması için gerekli ve vazgeçilmez olan temellerin atılmasını sağlamıştır Kemalizm’in demokrasi açısından ülkeye ne kazandırdığını gerçekçi bir biçimde değerlendirebilmek için,ülkeyi nereden alıp nereye getirdiğinin önyargılardan arınmış olarak görmek Şu çok açık gerçeğin bilinmesi gerekir ki Kemalizm,ülkeyi saltanattan alıp,’’çok partili’’ düzene getirmiş olan rejimin adıdır Ancak Atatürk’ün ifade ettiği boyutlarda bir çok partililik,bugün dahi sağlanabilmiş değildir Atatürk’e göre,kapitalist toplumda,sınıf temelinde bir siyasal örgütlenmenin gerçekleşmesi ve her sınıfın kendi siyasal partisini kurması ‘’pek tabiidir’’ O,bu konudaki düşüncelerini,7 Aralık 1923’te Balıkesir’de yaptığı ünlü konuşmasında şöyle açıklamıştır: ‘’Şunu arzedeyim ki,başka ülkelerde partiler mutlaka iktisadi maksatlar üzerine kurulmuş ve kurulmaktadır Çünkü o ülkelerde çeşitli sınıflar vardır Bir sınıfın çıkarını korumak için kurulan partiye karşılık,diğer bir sınıfın çıkarını korumak maksadıyla bir parti kurulur Bu pek tabiidir’’ Atatürk döneminde ülkemizde yürürlükte olan rejimin demokratiklik düzeyinin,aynı dönemde,değil Ortadoğu veya Arap ülkelerinde,Avrupa ülkelerinde görülenlerden daha ileri olduğu sonucunu ortaya çıkarır Batı’da o dönemde,İtalya’da faşizm egemendir Almanya’da Nazizm tırmanışa geçmiştir Doğu Avrupa’da da durum farklı değildir Batı’da diktatörlüğe kaymış olan ülkelerin hepsinde,Türkiye’de Atatürk döneminde görülen durumdan farklı olarak,ırkçılığın kol gezdiği bilinmektedir Kuşkusuz,Batıda bu ülkelerin dışında İngiltere be ABD gibi ülkeler de bulunmaktadır Bu ülkelerle yapılacak bir karşılaştırma da Atatürk dönemi Türkiye’si açısından olumsuz bir yargıya varmamız sonucunu doğurmaz İngiltere,tüm sömürgelerinde yaptıklarıyla ve ABD ülkesindeki zencilere karşı uyguladığı politikayla birlikte değerlendirildiğinde,Kemalist dönemin demokrasi ve insan hakları sicilinin göreli olarak hayli bir düzgün olduğu sonucuna varılmaktadır Tüm bunlara karşılık,Atatürk döneminde,1924’te seçmen yaşının 18’e indirilmesi ve 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi son derece anlamlıdır Pek çok ülkede bu siyasal hakların elde edilmesi çetin mücadeleler sonucunda mümkün olabilmiştir Emperyalizmin boyunduruğundan yeni kurtulmuş bir ülkede,seçme seçilme hakkının tüm yurttaşlara tanınması bakımından da tüm mazlum milletlere örnek ve öncülük etmiş olan Kemalist devrimin bu yönünün çoğu yerde ihmal edilmiş olması;bu devrimi,zora dayanan ve zora dayalı bir rejim kurmayı amaçlayan bir hareket olarak gösterme çabalarıyla uyuşan sonuçlar vermiştir Kemalist devrim,padişahın kulu olmaya koşullandırılmış bir ümmetten,eşit ve özgür yurttaşlardan oluşan bir ulus doğması yönünde çok büyük bir azim ve kararlılık göstermiştir Bunun için Atatürk öğretmenlere şöyle seslenmiştir: ’’Biz sizden düşüncesi gür,vicdanı hür,anlayışı hür kuşaklar istiyoruz’’ Atatürk,kendi döneminde kurulmasına ön ayak olduğu pek çok önemli kurumun,katılıma açık,özerk bir yapılanma içinde kurulmasına özen göstermiştir Anadolu Ajansı,Türk Dil Kurumu,Türk Tarih Kurumu bunlara örnek gösterilebilir Atatürk ekonomik alanda da katılımdan yana olduğunu göstermiştir Bu konuda kooperatifçiliğe büyük önem vermiş ve döneminde kurulan bazı kooperatiflerin bir numaralı üyesi olarak örnek olmak istemiştir Tüm bunların doğrultusunda,Kemalizm’in yüzünün hiçbir tereddüde yer bırakmayacak ölçüde demokrasiye dönük olduğundan kuşku edilemez Kemalizm,bağımsızlıkçı,antiemperyalist özü dolayısıyla yalnızca Türkiye’de değil,tüm mazlum uluslar açısından demokratikleşme çabalarının en temel dayanaklarından biridir Atatürk,çeşitli yazılarında ve konuşmalarında yansıyan bu doğrultudaki görüşlerini 13 Eylül 1920 günü Meclis’e sunduğu ve tartışmalarda ‘’Halkçılık Bildirisi’’ olarak anılan ‘’Teşkilatı Esasiye Kanunu Layihası’’nın ikinci maddesinde şöyle özetlemiştir: ‘’Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti,hayat ve istiklalini kurtarmayı tek ülkü ve amaç bildiği halkı,emperyalizm ve kapitalizm egemenliğinden ve zulmünden kurtararak,yönetim ve egemenliğin gerçek sahibi kılmakla amacına varacağı kanısındadır’’ Küreselleşme yanlılarının ulusal devleti tarihin karanlığına gömme çabalarının ciddiyeti asıl burada kendisini göstermektedir Çünkü,ulusal devletin yıkılması,aynı zamanda demokrasiye indirilmiş bir darbe olacaktır Bugün için yeterince demokratik olmayan ulusal devleti daha da demokratikleştirmenin yolları bulunabilir Oysa,devletin yerine kurulmak istenen uluslararası sermayenin egemenliğine dayalı bir tür imparatorluk rejimi ile demokrasinin bağdaştırılması mümkün değildir
Küreselleşmenin Getirdiği Ekonomik ve Sosyal Modelin Kemalizm ile Çelişkisi:
Küreselleşme ve Kemalizm arasındaki bir diğer çelişki de nasıl bir ekonomik ve sosyal modelin benimsenmesi gerektiği konusunda kendisini göstermektedir
Batılı sanayileşmiş ülkeler,içine düştükleri bunalımı aşmak ve emekçi kitlelerden yükselen talepleri savuşturmak amacıyla 2 Dünya Savaşı sonrası dönemde sosyal devlet kurumlarını hayata geçirmişler ve bundan bekledikleri yararları önemli ölçüde sağlamışlardır Kuşkusuz,Batılı egemenlerin sosyal devletin hayata geçmesi yolunda tavizler vermelerinde komünizmin emekçi kitlelere yönelik vaatlerinin cazibesinden duyulan kaygı da önemli bir rol oynamıştır
Atatürk’ün ekonomik ve sosyal politikasını,sanayileşme öncesi bir toplumda uygulama alanı kazanmış olması dolayısıyla,sanayileşmiş ülkelerde ortaya çıkmış olan sosyalist akımlarla tıpatıp benzerlik içinde görmek olanağı yoktur Ancak,şurası tartışılmaz bir gerçektir ki Atatürk,19 Yüzyıl liberalizminin Avrupa’yı ne denli felaketlere sürüklediğini çok iyi görmüş;bu nedenle,izlenmesine öncülük ettiği yolun liberalizmden farklı olduğunun altını ısrarla çizmiştir Bu nedenledir ki konuşmalarında,’’bizi yutmak isteyen kapitalizme ve bizi mahvetmek isteyen emperyalizme’’ karşıt bir doğrultuya işaret ederek ‘’emeğiyle geçinen zavallı bir halk’’ olmanın gerektirdiği bir yapılanmayı hedeflediğini ortaya koymuştur Hepsinden önemlisi,altı ok halinde belirlediği hedefler arasına halkçılık,devletçilik ve devrimcilik ilkelerini koyarak,ekonomik ve sosyal felsefesinin özünü hiçbir tereddüde yer bırakmayacak bir biçimde özetlemiştir Böylelikle belirlediği yol,liberalizm ile taban tabana zıttır ve devlet müdahaleciliğinin ve düzenleyiciliğinin önemini önceden kavrayıp,hayata geçirerek ileri görüşlülüğünü bu alanda da kanıtlamıştır
Devleti küçültmek doğrultusunda çığlıklar atarak kamu girişimciliğine ve sosyal devlete karşı bir savaş başlatmış bulunan küreselleşmeciler,bu konuda da karşılarında Kemalizm’i buluyorlar Küreselleşmenin kaçınılmaz uzantısını oluşturan özelleştirme çabalarından,parasız eğitime karşı sürdürülen kampanyalara kadar,küreselleşmenin ayrılmaz sonuçlarını oluşturan her ters adım,ister istemez Kemalizm’in kazanımlarını tahribe yönelmiş oluyor;dolayısıyla,temelinde Kemalizm ruhunun yattığı engellere çarpması kaçınılmaz oluyor
Küreselleşme,Uluslararası Sömürü ve Kemalizm:
Kemalizm’in,tarihsel olarak,bir diğer önemli özelliği de sömürgeciliğin çözülmesi sürecine öncülük etmiş bir hareket olmasıdır Bu yüzden küreselleşme,uluslar arası sömürüye kazandırdığı olağanüstü boyut dolayısıyla da Kemalizm ile derinden çelişmektedir Günümüzle ilgili veriler,aslında çok bozuk olan uluslar arası gelir adaletsizliğinin,küreselleşme süreci ile beraber hızla derinleşmekte olduğunu ortaya koymaktadır Yani,sömürgecilik yeniden kalkışa geçmiştir Dünyanın bugün içine düştüğü bunalımdan kurtulabilmesinin gerçek çözümü,sosyal adalete evrensel bir boyut kazandırmaksızın mümkün görünmüyor Batı,bugüne kadar yalnızca kendisini kurtarmak istediği için,bir türlü kurtulamamaktadır Yoksulluk,adaletsizlik içinde kıvranan ve sömürüye araçlık eden baskıcı rejimler altında ezilen insanların çoğunlukta olduğu bir dünyada,sosyal refah adacıklarını yaşatmanın bir sınır olduğu görülmüştür Küreselleşme olgusu uluslar arası gelir dağılımındaki adaletsizliği tamamen derinleştirmiştir Uluslar arası gelir dağılımındaki bu bozukluk,yoksul ülkelerde,beslenme yetersizliğinin neden olduğu hastalıkların ve çocuk ölümlerinin artması gibi göstergelerle eşlenmektedir Türkiye’de de,Cumhuriyetin en yoksul dönemlerinde bile alt edilmiş olan hastalıkların yeniden ortaya çıkması ve sokak çocukları dramının baş göstermesi gibi belirtiler,Kemalist devlet anlayışından ayrılıp,küreselleşmenin yörüngesine kaymanın zorunlu kıldığı bir modelin benimsenmesinin bedeli olarak yorumlanabilir
Küreselleşme,Mikro Milliyetçilik ve Kemalizm:
Küreselleşme,bir yandan ulusal devleti tarihin karanlıklarına gömme kararlılığını taşıyan bir oluşum niteliğiyle varlığını duyururken;diğer yandan ve bu durumla eş zamanlı olarak,mikro milliyetçilik denilen akımların hız kazandığı görülmektedir Bu yolla,ulusal devleti zayıflatmaya ve sonuçta tahribe yönelik bir başka unsur daha elde edilmiş olmaktadır Etnik temele dayalı ayrılıkçı hareketlerin tahriki ve himayesi,bu yöndeki eğilimlerin en etkili ve en çok görülen örneği olarak karşımıza çıkmaktadır Türkiye’de de ‘’Kürt Sorunu’’ olarak tanımlanan bir sorun çıkıyor karşımıza Bu sorun,asırlardır bir arada yaşamış bir ulusun insanlarını iki düşman kampa ayırma sorunudur Bu sorunun temelinde yatan,bölgeler arası gelir adaletsizliği sorunudur Bu adaletsizlikler olduğu sürece,ayrılıkçı eğilimlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır Türkiye’deki sorunun çözümü için ilk yapılması gereken,bölgeler arası gelir dağılımını,bölücülük tahriklerine yer bırakmayacak bir yapıya kavuşturmaktır Kimi Batılı çevrelerin önyargılarının aksine,Türkiye’de Avrupa’da görüldüğü türde bir etnik ayrımcılık hiçbir zaman olmamıştır Avrupa’da faşist veya nazist rejimler kurulduklarında,yaptıkları ilk şey,azınlıktaki etnik grubu baskı altına almak ve toplama kamplarında yok etmek olmuştur Oysa,Türkiye’de demokrasinin ve özgürlüklerin en çok kısıntıya uğratıldığı dönemlerde bile böyle bir durum görülmemiştir Kısacası,ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda,Türkiye’nin Batıdan öğreneceği çok şey vardır Türkiye’nin bu konudaki farkını doğuran unsurlar arasında,geleneksel Anadolu hümanizmasına ek olarak ve ondan etkilenmiş bir unsur olarak Kemalizm’in önemli bir yerinin bulunduğunu kabul etmek gerekir
SONUÇ:
Cumhuriyet’in,küreselleşme ile derinden çeliştiğini görülüyor Bu çelişki,ulusal egemenlik,demokrasi,sosyal devlet ve uluslarası sömürü gibi konularda yoğunlaşmaktadır Cumhuriyet’e ve onun temellerinde yatan Kemalizm’e yönelik saldırıların son yıllarda artmasını,bu çelişkiden bağımsız olarak açıklığa kavuşturmak imkansız gözüküyor Cumhuriyet’e yönelik saldırılar,hedefleri aynı olmakla birlikte,değişik saflardan kaynaklanıyorlar Bu saldırıların başında dinsel görünüme bürünmüş olanlar geliyor Cumhuriyet’in ilk yıllarında hemen hepsinin arkasında emperyalizmin olduğu belirlenmiş ve sayısız örnekleri görülmüştür Din sömürüsü olgusu,özellikle 50’li yıllarda baş kaldırmıştır Bu durum,dış politika açısından tam bağımsızlıkçı çizginin terk edilmesi ve ‘’Küçük Amerika’’ olma hayalleriyle süslü yeni bir yörüngeye girilmiş olmasıyla yakından ilgilidir Bu olgunun,küreselleşme rüzgarlarını da arkasına alarak olağanüstü bir ivme kazandığını görüyoruz Cumhuriyetin daha demokratik ve daha sosyal olması elbette ki gereklidir Ancak,bu gerekliliğin yerine getirilmesinde Kemalizm’in vazgeçilmez bir temel oluşturduğu görmezlikten gelinemez Küreselleşme görmezlikten gelinemez ancak,küreselleşen dünyanın aynı zamanda demokratik olması ve sosyal adalet temelinde biçimlenmesi de reddedilemeyecek bir zorunluluktur Bunun için,evrensel ölçekli bir demokrasinin oluşumuna ve yeryüzünde kol gezen uluslar arası sermayeye gem vuracak bir uluslar arası demokratik iktidarın yapılanmasına katkı sağlamak da hiçbir ulusun uğruna mücadele etmekten geri kalmaması gereken bir hedef olarak somutlaşmaktadır
ATATÜRKÇÜLÜK VE DİĞER İDEOLOJİLER
Kemalizm, bir çağdaşlaşma-modernleşme” ideolojisidir Kemalist devrim ve ideolojisinin hedefi; Türk toplumunu her alanda, akılcı ve bilimci bir metodla “Çağdaş, modern bir toplum” haline getirmektir Nitekim Türkiye gibi gelişme yolundaki ülkelerin en yaygın ideolojilerinin “Modernleştirici Milliyetçilik” olduğunu söyleyen ve Kemalizm’i bu modernleştirici milliyetçilik ideolojisinin ilk uygulaması olarak kabul eden ünlü siyaset bilimcileri vardır
Günümüzde modernleşme; Sosyalizm, Komünizm ve Faşizm gibi katı ideolojilerden farklı, esnek ve yumuşak bir ideoloji olarak kabul edilmekte ve bu ideolojinin laiklik, gerçekçilik, akılcılık ve milliyetçilik gibi ilkelere dayandığı vurgulanmaktadır İşte biz de, “Kemalizm, millî hakimiyet prensibine dayalı bir demokratik-ekonomik kalkınma ve modernleşme ideolojisidir” diyoruz
Kemalist ideolojinin en önemli özelliği, “Akılcı ve bilimci bir davranış ve zihniyeti yansıtmasıdır
Kemalizm katı bir doktrin değildir Kemalizm, hareket ve dinamizmi önlediği gerekçesiyle çağın Marksizm-Leninizm, Faşizm, Nasyonal Sosyalizm gibi katı ve totaliter doktrinlere karşıdır Kemalizm, sürekli çağdaşlık ve ilericilik demektir
Çağımızdaki siyasal ideolojileri “totaliter” ve demokratik” olmak üzere ikiye ayırmak âdet olmuştur Marksizm-Leninizm” solun, Nasyonal-Sosyalizm” ve Faşizm ise, sağın hoşgörüsüz ve totaliter ideolojileridir Kemalizm ise akıl ve gözlemin bulgularına dayalı, demokratik ideolojiler arasında yer almaktadır
Mustafa Kemal 1920 ve 1930’ların Komünist ve Faşist doktrin ve uygulamalarını görmüş ve fakat bunları reddetmiş bir liderdir Mustafa Kemal’i kendinden önce gelmiş reformculardan ayıran nokta; Tanzimat hareketi gibi sadece kanun ve yönetim alanında kalmayıp, bütün hayatı içine alan bir değişiklik istemesiydi Atatürk katı bir parti programı içinde doktrin oluşturmak yerine, bu işi akıl ve bilimin önderliği altında Türk toplumunun ihtiyaçlarına göre oluşturma yolunu seçmiştir
Kemalizm bir “çağdaşlaşma-modernleşme” ideolojisidir Paul Sigmund adlı araştırmacı, gelişme yolundaki ülkelerin en yaygın ideolojilerinin “Çağdaşlaştırıcı Milliyetçilik” olduğunu yazmakta ve millî bir kalkınma ve endüstrileşme ideolojisi olan bu doktrinin, toplumu sınıflara ayıran ve katı bir yönetim sergileyen Marks ideolojisinden çok Atatürk ideolojisine benzediğini yazmaktadır
Millî bir ideoloji olan Kemalizm, herhangi bir yabancı siyâsî ideoloji ile açıklanamaz
Kemalizm, kişilere ve sosyal gruplara geniş hürriyet tanımakla beraber, diktacı uçlara yer vermeyen bir hürriyet düzenini kabul etmiştir Fakat İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki gelişmelere uygun olarak, aşırı sağcı ve aşırı solcu sistemlerin, Faşizm’in ve Komünizm’in savunucularına demokratik haklardan tam olarak yararlanma hakkını yani “hürriyeti yok etme” hürriyetini de tanımamıştır
Kemalizm milletimizi sadece yapılmış bir saldırıdan kurtarmak için değil, aynı zamanda ona her zaman hür yaşama fikir ve kabiliyetini geliştirme imkanlarını sağlamak uğruna Mustafa Kemal’in önderliğinde yapılmış bir harekettir
Kısaca Kemalizm’in “millî hakimiyet prensibine dayalı demokratik bir ideoloji olduğu ortadadır
Kemalİzme ÖvgÜ Kemalist Türk devriminin dünya üzerindeki etkileri bizim düşündüklerimizin çok ötesindedir Emperyalizm çağında, emperyalizme kafa tutarak, ne denli olanaksızlık olursa olsun bağımsızlığın kazanılabileceğini gösterdi O güne kadar bunu hayal bile edemeyen sömürgelere örnek oldu 20 yüzyıla ulusal bağımsızlık savaşları damgasını vurdu O günden bugüne 150’ye yakın ülke bağımsızlığını kazandı Bunların çoğu da, Türk bağımsızlık savaşını örnek aldı

Öte yandan Kemalizm, bu ülkelerin kalkınma çabalarına da örnek olmuştur Uluslararası dilde Kemalizm, bir çağdaşlaşma modeli olarak tanımlanmaktadır Değişik ülkeler Kemalizmin belli ilkelerini, yöntemlerini, kendi koşullarına uyarlayarak uygulamışlardır Kemalizm, onlara deneyle başarısı kanıtlanmış bir uygarlık tasarımı sunmuştur

Kemalizmin asıl evrensel yönünü de Özer Ozankaya şöyle açıklıyor:

“MKemal Türkiye Cumhuriyetini öyle ilkelere dayandırmıştır ki, bu ilkeler tüm uygar insanlığın özlemini çektiği demokratik toplumsal düzenin hem ulusal, hem uluslararası düzeydeki gereklerini tutarlı bir şekilde karşılayabilecek niteliktedir

“Uluslararası ilişkilerin, başka ulusların haklarına saygılı, kıskançlıktan, aç gözlülükten, kinden arınmış, ikiyüzlülükten temizlenmiş bir yapıya kavuşturulması; ulusların yaşamı tehdit edilmedikçe savaşın cinayet sayılması ve böylece silahlanma yarışının sona ermesi, yine uygar insanlığın karşılanamamış bir özlemi olarak süregitmektedir

“Kemalizm,böyle bir uygarlık projesi oluşturacak değerdedir

Konumuzu yabancı bilimcilerin bu konudaki değerlendirmeleriyle sürdürelim

Tarihçi Toynbee:

“Yeryüzünde hiçbir devrim, Kemalist Türk devrimi kadar dünyada şaşkınlık yaratmadı Batı Atatürkten sonra devrimin yaşayabileceğine inanmıyordu Lozan’da verdiklerini birer birer alacaklarını düşünüyorlardı

“Bir an için hayal ediniz ki, Batı dünyasında Rönesans, Reformasyon, 17yüzyıl sonundaki bilim ve düşünce devrimi, Fransız devrimi ve sanayi devrimi bir insan ömrünün içine sığdırılmıştır !

Sözü Roma Üniversitesinden Gastone Manacorda’ya bırakalım:

“Fikir özeti olarak Kemalizm, bir çağdaşlaşma ve sanayileşme hareketidir Bu hareketin, geri kalmışlıktan kurtulma çağını açmış olması itibariyle dünya üzerinde etkisi büyük olmuşturÇünkü bu tez orijinaldir ve ideoloji olarak ampirik (deneysel) karaktere sahiptir Kemalizm önceden mevcut bir doktrine bağlı değildir ve birtakım hipotez gelişmelerinin eseri değildir

Mauris Duverger’in değerlendirmesi:

“Kemalizm,Türkiye tarihinin bir sayfası olmaktan çıkıp siyasal bir sisteme önderlik etmeye başladıÇünkü, yeryüzünde henüz Moskova ya da Pekin etkisine girmemiş üçüncü devletlere bu sistem yol göstermektedirBu sistem yarı gelişmiş uluslar için Marksizmin karşısına dikilen ikinci bir seçenektir” ( birinci seçenek Kapitalizmdir)

Polonyadan profJerzy Wietr’in tanımına bakalım: “Kemalizm, ilk defa gelişmekte olan bir ülkede görülen ve tarihi deneyimden geçmiş bir gelişme ideolojisidir

Fransız Georges Duhamel:

“MKemal, bütün insanlığın içinde çırpındığı uygarlık bunalımının temel sorununa, yani çağdaş bilimin sağladığı güçlü teknolojinin nasıl kullanılacağı sorununa en geçerli yaklaşımı getirdi

“Belki bir gün bu ulus,dünya üzerindeki insan topluluklarının denge içinde yaşamalarına uygun bir Avrupa, hattaAtlantik uygarlığının kurulmasında sırası gelince bize yardım edecektir” (Yeni Türkiye Bir Batı devleti Georges Duhamel)

Gelişmiş devletlerin ikiyüzlü politikaları, kaba güce başvurmaları, bilim ve tekniği sömürülerine araç yapmaları temel bir uygarlık bunalımıdır Kemalizmin ilkeleri, Duhamel tarafından bu soruna en geçerli en uygun çözüm olarak görülmektedir

Paul Dumont da Kemalizmi,”köleleştirilmiş ve sömürgeleştirilmiş ülkeler için bir model” olarak tanımlamaktadır

Fransız Prof Maurice Beaumont : “Kemalizmin parlak başarıları bütün sömürgeler için örnek olmuştur

Macar Prof Fekete Lajos “Batıda ihtilal vedevrimlerin yavaş yavaş elde ettiklerini Atatürk’ün ülkesi birdenbire kazandı Ürkün yaşamında o kadar derin izler bıraktı ki, batıda bu, ancak yüz yılda erişilecek bir başarı idi

Alman düşünürü Herbert Melzig ‘Türkiyenin çöküşü ve yükselişi’ adlı yapıtında Atatürk ve Yeni Türkiye için şu değerlendirmeyi yapar:

“Eski çağın büyük filozofu Platon’un ‘ya yöneticiler filozof, ya da filozoflar yönetici olsalar yolundaki ikibin yıllık dileği, ilk kez 20 yüzyılda Atatürkün kişiliğinde tam olarak gereçekleşmiş bulunuyorAtatürk, bir dahi, bir düşünür olarak ulusunun yazgısını eline almış, bu ulusla atıldığı bağımsızlık savaşı ile ve başka ulusları haklarını koruyan bir barışla insanlığa görkemli bir örnek vermiştirYeni Türkiye atatürkle, yalnız islam anlayış ve görüşlerini değil,aynı zamanda Avrupanın düşünce biçiminide aşmıştırTürkiye bir dürüstlük, içtenlik ve gerçekçilik politikası gütmekte ve bu yüzden tepkilere, başarısızlıklara uğramamaktadır

Gerard Tongas;”Kemalizm, on asra sığacak işi on yılda başarmiştır” diyor

Atatürk de Kemalist hareket için; “tüm uygar insanlığın dikkatle üzerinde durmasına değer”demektedir

Bir de eleştirisi var:”yüzyıllardan beri zavallı beşeriyeti mutlu etmek için tutulan yolların, kullanılan araçların verdikleri sonuçların ne derece güven verici olduğu incelenmeye değer

Örnekleri çoğaltmadan sözün özüne gelelim

Kemalist Türk Devrimi devlet, ulus, yurt, aile eğitim, ekonomi kavramlarına verdiği anlamla; üstün insani değerlere verdiği önemle; devrimin inşasındaki ustalığıyla bütün dünyaya örnek olacak değerlere sahiptir Ayrıca, siyasal amacı olan demokrasiyi kolaylaştıracak yöntemler uygulamıştır Bu yönüyle de dünyadaki öteki devrimlerden daha üstündür

Emperyalizmin ilk büyük küresel çatışma döneminde ortaya çıkmış ve onu yenmiştirO sıralarda emperyalizme karşı çıkmak ezilen uluslar arasında delilik olarak görülmüştür

Emperyalizm, Kemalizmin başarısından ve İkinci Dünya Paylaşım Savaşından sonra, askeri işgale dayalı sömürgecilik siyasetini değiştirmiştir

Bugün sayları 200’e yaklaşan BM üyesi devletlerin 150 kadarı ulusal bağımsızlıklarını Kemalizm sonrasında elde etmişlerdir Bunların bir kısmında doğrudan, bir kısmında da dolaylı olarak Kemalizmin etkisi vardır Attila İlhan’ın sözleriyle olay şudur:”Kuvayı milliye,20yüzyılın ilk halk kurtuluş ordusudur Misakı Milli, Bandung Konferansında bir araya gelen tarafsızlar, ya da 3Dünya uluslarının ilk bağımsızlık bildirgesidir

Kemalizm, salt bir askeri kurtuluştan öte, gerçek bir çağdaşlaşma modeli olarak kurumlaşmış ve evrensellik kazanmıştır

20Yüzyıla girerken ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere dünyaya egemendi Bu yüzyıl içinde bir Sovyet deneyimi yaşandı İngiltere geri plana itildi Çok sayıda ulus bağımsızlığını elde etti

21yüzyıla girilirken, yine 100 yıl önceki devletlerin dünya egemenliklerinin sürdüğünü görüyoruz Değişen şey, bilim ve teknolojideki korkunç ilerleme Bu ilerlemenin getirdiği korkunç olanaklar Bu olanakların kullanılmasıyla “küreselleşme” denilen yeni sömürü düzeni !

Dünyadaki temel çelişki yine ezen ve ezilen uluslar arasındaki çelişkidir

20Yüzyılın ilk çeyreğinde bu çelişkiyi ortadan kaldırmak amacıyla ortaya çıkan Sovyet Devrimi Kemalizmin savı olan ezen ulus-ezilen ulus çelişkisini ortadan kaldırmadı Birlik üyesi ulusları sömürdü Kemalist Devrim de kendi ülkesinde gözardı edildi

Biliyoruz ki emperyalizm ve sömürü var oldukça Kemalizm de var olacaktır Tıpkı sosyalizm fikrinin de yaşamaya devam ettiği gibi

Eğer toplumbilimcilerin değerlendirmeleri doğruysa, Kemalizm yeniden kurtuluşun adı olacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla