Yalnız Mesajı Göster

Gök Türklere Ait Destanlar Ve Kısa Bilgi

Eski 09-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Gök Türklere Ait Destanlar Ve Kısa Bilgi



Gök Türklere Ait Destanlar

Gök Türk Destanları

Ergenekon ve Bozkurt Destanlarıdır

Bozkurt Destanı ve Ergenekon Destanı, Büyük Türk Destanı'nın bir parçasıdır ve Gök Türkler çağını konu alır Ergenekon Destanı, Bozkurt Destanı'nın ana çizgileri üzerine kurulmuş olup, bu destanın serbestçe genişletilmiş biçimidir diyebiliriz Daha doğrusu Bozkurt Destanı ile kaynağını belirleyen Türk soyu, Ergenekon Destanı ile de gelişip güçlenmesini, yayılış ve büyüyüş dönemlerini anlatmıştır Çin tarihlerinin de yazmış olduğu Bozkurt Destanı'nın bittiği yerde, Ergenekon Destanı başlar Bozkurt Destanı'nın devamı, Ergenekon Destanı'dır

BOZKURT DESTANI

Bozkurt Destanı, Çin kaynaklarında kayıtlıdır ve iki ayrı söyleniş biçimi vardır Ama bu ikisi arasında pek az fark vardır

Birinci Söyleyiş

Hun Ülkesinin kuzeyinde So adı verilen bir ülke vardı Burada, Hunlarla aynı soydan olan Gök Türkler otururdu Bir gün Göktürkler So Ülkesinden ayrıldılar Bu sırada başlarında Kağan Pu adlı bir yiğit vardı Kağan Pu'nun on altı kardeşi bulunuyordu On altı kardeşten birinin annesi bir kurttu

Annesi Göktürklerce en kutsal yaratıklardan biri olarak bilinen ve böyle kabul edilen bir kurt olduğu için delikanlı, rüzgârlara ve yağmura söz geçirir, bu iki kuvveti buyruğu altında tutardı

Bununla beraber, So Ülkesindeki yurtlarından ayrılan Göktürkler düşmanlarının baskınına uğradılar

Bu baskında düşmanlar bütün Gök Türkler'i yok ettikleri gibi on altı kardeşten sadece birisi kurtulabildi Kurtulan delikanlı annesi kurt olan idi

Bu delikanlının da, birisi yaz diğeri de kış ilâhının kızı olan iki karısı vardı Baskından sonra her ikisinden ikişer oğlu oldu Zamanla kalabalıklaşıp çoğalan halk, çocuklardan en büyüğünü kendilerine Hakan seçtiler; o zamanki adı Göktürk dilinde değildi Hakan seçilir seçilmez Göktürkçe olmayan bu adını bıraktı ve Türk adını aldı

Ondan sonra Türk on kadınla evlendi, bir çok çocukları oldu İçlerinden Asena adını taşıyan biri hakanlık tahtına geçince boyun adı da Aşina oldu

İkinci Söyleyiş

Hunların bir boyu olan ve adına Aşina denilen Türk boyu Hazar Denizinin batı taraflarında yerleşmişti Türklerin ilk atası olarak biliniyordu Rahat ve huzur içinde otururlarken bir gün ansızın düşmanların baskınına uğradılar Baskının sonunda kimse sağ kalmadı

Her nasılsa küçücük bir çocuk bu baskından sağ kalmış bir köşeye sığınmıştı Düşmanlar onu da gördüler Fakat, cılız ve küçük bir çocuk olduğu için kimse ondan korkmadı ve ona aldırmadı Hattâ içlerinden acıyanlar bile çıktı Ama düşman yine de her ihtimali düşünüp, çocuğu öldürmektense kolunu bacağını kesip orada öylece bırakmayı uygun gördü; düşündükleri gibi yaptılar

Kolunu bacağını kesip, yan ölü hâle getirdikleri çocuğu alıp bataklıkta bir sazlığa attılar; bırakıp gittiler

O sırada, nereden çıktığı bilinmeyen bir dişi Bozkurt göründü, geldi, çocuğu emzirdi Yaralarını yalayıp iyi etti O günden sonra da, avlanıp getirdiği yiyeceklerle çocuğu besleyip büyüttü, gücünü kuvvetini arttırdı

Zamanla Bozkurt'un beslediği çocuk gürbüzleşti

Günlerden sonra bir gün, baskın yapıp Aşina soyunu yok eden düşman başbuğu, kolunu bacağını keserek sazlığa attıkları çocuğun yaşadığını öğrendi Adamlar gönderip durumu öğrenmek, sağ kaldı ise öldürtmek istedi

Düşman başbuğunun gönderdiği asker geldiğinde, kolu bacağı kesik gencin yanında bir dişi Bozkurt gördü Dişi Bozkurt tehlikeyi sezmişti, dişleriyle gerici yakaladığı gibi denizin öte yanına geçirdi; orada da durmayıp Altay Dağlarına doğru götürdü Orada, her tarafı yüksek dağlarla çevrili bir yaylada bir mağaraya yerleştirdi, onunla evlendi; on oğlan doğurdu!

Mağaranın bulunduğu yayla yeşillikti; serin gür suları, meyve ağaçlan, av hayvanları vardı Oğlanlar orada büyüdüler, orada evlendiler Her birinden bir boy türedi Bunlardan birinin adı da Asine boyu idi

Asine, kardeşlerinin içinde en akıllı, en gözü pek, en yiğit olanı idi Bu yüzden Türk Hakanı o oldu

Soyunu unutmadı çadırının önüne her zaman, tepesinde bir kurt başı bulunan bir tuğ dikti

Aradan çok yıllar geçti Aşina boyuna Asençe adlı bir başka yiğit hakan oldu Bunun zamanında ise Aşine boyu, bulundukları yerden çıkıp daha güzel yurtlara yerleştiler

************************************************** ***************

ERGENEKON DESTANI

Türk illerinde Türk oku ötmeyen, Türk kolu yetmeyen, Türk'e boyun eğmeyen bir yer yoktu Bu durum yabancı kavimleri kıskandırıyordu Yabancı kavimler birleştiler, Türkler'in üzerine yürüdüler Bunun üzerine Türkler çadırlarını, sürülerini bir araya topladılar; çevresine hendek kazıp beklediler Düşman gelince vuruşma da başladı On gün savaştılar Sonuçta Türkler üstün geldi

Bu yenilgileri üzerine düşman kavimlerin hanları, beğleri av yerinde toplanıp konuştular Dediler ki: ''Türkler'e hile yapmazsak halimiz yaman olur!''

Tan ağaranda, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar Türkler, "Bunların gücü tükendi, kaçıyorlar'' deyip artlarına düştüler Düşman, Türkler'i görünce birden döndü Vuruşma başladı Türkler yenildi Düşman, Türkler'i öldüre öldüre çadırlarına geldi Çadırlarını, mallarını öyle bir yağmaladılar ki tek kara kıl çadır bile kalmadı Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükleri tutsak ettiler

O çağda Türkler'in başında İl Kağan vardı İl Kağan'ın da birçok oğlu vardı Ancak, bu savaşta biri dışında tüm çocukları öldü Kayı (Kayan) adlı bu oğlunu o yıl evlendirmişti İl Kağan'ın bir de Tokuz Oğuz (Dokuz Oğuz) adlı bir yeğeni vardı; o da sağ kalmıştı Kayı ile Tokuz Oğuz tutsak olmuşlardı On gün sonra ikisi de karılarını aldılar, atlarına atlayarak kaçtılar Türk yurduna döndüler Burada düşmandan kaçıp gelen develer, atlar, öküzler, koyunlar buldular Oturup düşündüler: ''Dört bir yan düşman dolu Dağların içinde kişi yolu düşmez bir yer izleyip yurt tutalım, oturalım'' Sürülerini alıp dağa doğru göç ettiler

Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar Bu tek yol da öylesine sarp bir yoldu ki deve olsun, at olsun güçlükle yürürdü; ayağını yanlış yere bassa, yuvarlanıp paramparça olurdu

Türkler'in vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, yemişler, avlar vardı Böyle bir yeri görünce, ulu Tanrı'ya şükrettiler Kışın hayvanlarının etini yediler, yazın sütünü içtiler Derisini giydiler Bu ülkeye ''Ergenekon'' dediler

Zaman geçti, çağlar aktı; Kayı ile Tokuz Oğuz'un birçok çocukları oldu Kayı'nın çok çocuğu oldu, Tokuz Oğuz'un daha az oldu Kayı'dan olma çocuklara Kayat dediler Tokuz'dan olma çocukların bir bölümüne Tokuzlar dediler, bir bölümüne de Türülken Yıllar yılı bu iki yiğidin çocukları Ergenekon'da kaldılar; çoğaldılar, çoğaldılar, çoğaldılar Aradan dört yüz yıl geçti

Dört yüz yıl sonra kendileri ve süreleri o denli çoğaldı ki Ergenekon'a sığamaz oldular Çare bulmak için kurultay topladılar Dediler ki: ''Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtla varmış Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş Dağların arasını araştırıp yol bulalım Göçüp Ergenekon'dan çıkalım Ergenekon dışında kim bize dost olursa biz de onunla dost olalım, kim bize düşman olursa biz de onunla düşman olalım''

Türkler, kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon'dan çıkmak için yol aradılar; bulamadılar O zaman bir demirci dedi ki: ''Bu dağda bir demir madeni var Yalın kat demire benzer Demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir Gidip demir madenini gördüler Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü odun-kömürle doldurdular Yetmiş deriden yetmiş büyük körük yapıp, yetmiş yere koydular Odun kömürü ateşleyip körüklediler Tanrı'nın yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu

Sonra gök yeleli bir Bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen Bozkurt geldi, Türk'ün önünde dikildi, durdu Herkes anladı ki yolu o gösterecek Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti Ve Türkler, Bozkurt'un önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde Ergenekon'dan çıktılar

Türkler o günü, o saati iyi bellediler Bu kutsal gün, Türkler'in bayramı oldu Her yıl o gün büyük törenler yapılır Bir parça demir ateşte kızdırılır Bu demiri önce Türk kağanı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver Sonra öteki Türk beğleri de aynı işi yaparak bayramı kutlarlar

Ergenekon'dan çıktıklarında Türkler'in kağanı, Kayı Han soyundan gelen Börteçine (Bozkurt) idi Börteçine bütün illere elçiler gönderdi; Türkler'in Ergenekon'dan çıktıklarını bildirdi Ta ki, eskisi gibi, bütün iller Türkler'in buyruğu altına girene kadar Bunu kimi iyi karşıladı, Börteçine'yi kağan bildi; kimi iyi karşılamadı, karşı çıktı Karşı çıkanlarla savaşıldı ve Türkler hepsini yendiler Türk Devleti'ni dört bir yana egemen kıldılar


Alıntı Yaparak Cevapla