Yalnız Mesajı Göster

Mustafa İslamoğlu Kimdir

Eski 09-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mustafa İslamoğlu Kimdir



Bilelim ki, Medine önce yüreklerde kuruldu, ona Mekkede hamile kalmıştı müminler Göğüslerinde bir muştu gibi besleyip büyüttükleri bu nurtopu çocuğun adıdır Medine Devleti İçimizdeki devletten habersiz yaşayan bizlerin, dahası,

yürek devletini olumsuz davranışlarla kıyasıya tarumâr eden bizlerin, devletten söz etmesi şov yapmaktır

Eğer, dünyadaki insana ve insandaki dünyaya varlığın, harcadıkça çoğalan ortak sermayesi sevgi hakim olmayacaksa, nasıl sağlanacaktır insanın mutluluğu ?

Ve yüreklerin işgal altında olduğu bir toplumda, sevmeyi neyle, nasıl becerecektir insanlar

M İslamoğlu

Hayatın Yeniden İnşası İçin

Hayatı inşa etmek için var edilen insan, öz elleriyle hayatı imha etmektedir En sonunda insan, değeri olan bir varlıkken fiyatı olan bir nesneye indirgenmiştir O halde önce, hayatı inşa sorumluluğunu üstlenecek insanın inşası şarttır

İşte vahiy bu noktada devreye girmektedir İlahi bir inşa projesi olan vahiy, insanın; 1) tasavvurunu, 2) aklını, 3) şahsiyetini inşa etmek için indirilmiştir

Vahiy insanı inşa eden bir özne olarak indirilmişken, onun inşasına teslim olması gereken müslümanlar eliyle nesneleştirilmiştir Bu nesneleştirme birbirine zıt iki kutupta gerçekleşmiştir

1 Hissi nesneleştirme

2 Akli nesneleştirme

Fakat ikisi de aynı kapıya çıkmıştır Bunun bedeli, müslümanlar için çok ağır olmuştur Sonuçta ümmet tarih yapan özneyken, tarihe maruz kalan nesne haline gelmiş; insanlığın en etken ve aktif unsuruyken, en edilgen ve pasif unsuru haline gelmiş; zamana yatak açan bir ırmakken, zamanın hasbel kader açtığı yataklarda akan çer çöp haline gelmiştir

İnsanın ve hayatın topyekün yeniden inşasını savunan bu eser, bu inşanın müfredatı olarak vahyi işaret etmektedir Bu eserin çağrısı, vahyi nesneleştiren müslümanlara bir tevbe, bir istiğfar; yani bir özeleştiri çağrısıdır

Özetle, vahyin inşa ettiği insan eliyle hayatı inşa çağrısıdır

Efendim

Yokluğunda seni özledik

Sana değen rüzgarı, seni örten bu-lutu özledik Özlemeyi, özlenilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevindirmeyi, sevindirilmeyi özledik Efendim

Aşkı, gözyaşını, müsamahayı, ah-lakı, adabı, ihsanı, irfanı, izanı, fe-raseti, basireti, şecaati, celadeti, adaleti, meveddeti, muhabbeti özle-dik

İzzeti, hikmeti, fıtratı, şefkati, hür-meti, devleti özledik

Senden sonra tefrika meşrebimiz, taklit mezhebimiz, cehalet mektebimiz, atalet fıtratımız, hamakat şöhretimiz, ihanet sıfatımız, küffar velinimetimiz oldu

Efendim,

Sen kendini abduhu ve rasuluhu: Onun kulu ve elçisi olarak takdim etmiştin Sana iman eden bazıları sana hürmet adı altında seni kulluktan kurtarıp melekleştirerek hayattan dışladılar Bu ifrata karşı başka bazı-ları da tefrite sapıp seni güzel örnek olmaktan çıkarıp bir postacı, bir ara kablosu seviyesinde görerek hayattan dışladılar

Bunların hepsi sana iman ediyor-du Ama seni hayatımızdan çıkarma-nın ızdırabını çektirdiler bize Bu işi, göğe çekerek ya da yere sokarak yapmaları sonuçta hiçbir şeyi değiş-tirmedi

Allah seni güzel örnek olarak gös-terdi Sen, Kuranın konuşanı, yürü-yeni, hareket edeniydin Tıpkı bir an-nede spermin insana, bir ağaçta su-yun meyvaya, bir arıda tozun bala, bir tavukta darının yumurtaya, bir ko-yunda samanın süte dönüşmesi gibi, ayetler sende hayata dönüşüyordu

Allah ısrarla seni örnek gösterirken, birileri ısrarla kitabı, kitapları örnek göstermekte direndiler Öylesi işlerine geliyordu, cansız bir nesneyi ör-nek edinmekle, canlı bir insanı örnek edinmek aynı olur muydu

Efendim, Kitapsızlıktan değil, peygambersizlikten kırıldık Yokluğumuz pey-gamber yokluğu Seni hatırlatan, se-ni andıran insanların hasretim çeki-yoruz Çocuklarımız peygamberi so-runca evladım onun ahlakı tıpkı fa-lancanın ahlakı gibiydi diyeceğimiz insanlar yok denecek kadar az

İnsanlık destanıyla yaşıt olan vahiy sürecinde birçok kitapsız peygamber gelmişti de, bir tek peygambersiz ki-tap gelmemişti Sayemizde yaşlı dünya ona da şahid oldu efendim Peygambersiz Kitaba, Muhammed aleyhisselamsız Kurana da şahid ol-du Şimdi Kuran mahzun efendim, Kuran öksüz Seninle Kuranın arasını ayırdık, etle tırnağın, toprakla to-humun, anayla evladın arasını ayırır gibi

Gel de bir bak Efendim, bu maz-lum ümmetin hali pür melaline Bı-raktığın din tanınmaz hale geldi Bı-raktığın sitenin harabelerinde bay-kuşlar tünedi

Gün geçmez ki ümmetin coğrafyasından feryat yükselmesin, oluk oluk kan akmasın

Bir olarak bıraktığın ümmetin kaç parçaya ayrıldığının sayısını onu parçalayanlar dahi unuttu

Bıraktığın kutlu mirası hovarda mi-rasyediler gibi parçalayarak paylaş-tık Efendim Nebevi mirasın irfani ve ahlaki boyutuna bir hizip, ilmi ve fik-rî Boyutuna bir başka hizip, siyasî ve hareketi boyutuna ise daha başka bir hizip sahip çıktı Yüzyıllardır tüm bu hizipler ellerindeki parçanın bütü-nün kendisi olduğunu iddia etmekle ömür tükettiler Her hizip ellerindeki parçayla övünüp durdu Hepimiz hakikatin merkezine kendimizi oturtup hak benim dedik

Oysa ki Efendim, bazen parçala-nan hakikat hakikat olmaktan çıkar Ait olduğu bütün içerisinde anlamlı olan bir parça o bütünden ayrılınca anlamsızlaşabilir Bunu farkedemedik Efendim

Efendim,

İsrailoğulları, peygamberlerini kat-lediyorlardı Biz de senin güzel hatı-ratını, emanetini, adını ve sünnetini katlettik Seni katlettik Efendim

Kimilerimiz için sen hiç ölmedin, o ender bahtiyarlar seni hep içlerinde, işlerinde, hayatlarında, düşüncelerinde, duygularında, eylemlerinde, evlerinde yaşattılar

Kimilerimiz içinde sen hiç doğma-dın Onlar hep senden mahrum yaşa-dılar Şol mahiler ki derya içreydiler, deryayı bilmediler

Varlığının kaç bahara bedel oldu-ğunu bilmeyenler yokluğunun ıstırabını nasıl duysunlar Efendim

Seni çok seviyoruz, seni çok öz-lüyoruz

Alıntı Yaparak Cevapla