Kurtuluş Savaşı Destanı Şiiri
Kurtuluş Savaşı Destanı Şiiri
Kurtuluş Savaşı Destanı
Kurtuluş Savaşı Destanı şiir
Kurtuluş Savaşı Destanı
Altmışındaydı Asiye Teyze,
Kocasını kaybedeli yıllar olmuştu
Oğlu Çanakkale savaşında şehitti,
Torunu daha on beşinde,
Bıyıkları yeni terlemiş Yahya
Şimdi sırtını vermiştir Kocatepe’ye
Böyle durmak olmaz, dedi
Yurt toprağı giderken elden
Çekti kara öküzü kağnıya,
Yükledi ne varsa yiyecek içecek evde
Düştü yola öğle sıcağında
Gündüzleri çöl sıcağı
Geceleri Sibirya soğuğu olurdu
Buralar bu mevsimde
Ama dinler mi Asiye Teyze
Yürü der kara öküze
Kocasından kalan tek yadigârdır kendisine
Yürü der de!
Yaşlanmıştır artık kendisi gibi kara öküz de
Yürü der Asiye Teyze
İnat ve inanç dolu içindeki ateşle
Yürü bre kara öküz yürü be!
Kağnının her yeri yıkık dökük,
Tekerleri patlak üstelik
Bu kara öküz bu kağnıyı taşıyamaz
Emir Dağının yokuşu, bu halde aşılmaz
Etrafına bakınır Asiye Teyze çaresiz,
Yardım edecek kimseler bulunmaz
Ne yapsam der Asiye Teyze,
Ne yapsam da aşsam şu Emir Dağını,
İletsem şunları Kocatepe’ye
Sonra çıkarmaya başlar üzerinde ne varsa
Yırtık pırtık fistanını, yazmasını, göyneğini
Ama utanır mahremiyeti ortadadır
Ya beni böyle bir gören olsa ne yaparım, der
Namus denilen şey nedir?
Diye sorar kendi kendine
Altmışında bir kadının mahremi mi?
Şuracıkta ölsem beni böyle çıplak,
Yıkayıp kefensiz koyacaklar toprağa
Çıplaklığımdan utanamayacağım belki;
Ama bu yurt toprağı alacak mı beni koynuna?
Vurmayacak mı yüzüme,
Ezilirken düşman ayağı altında?
Utanmayacak mıyım o zaman?
İşte namus; vatan işgal altındaysa
Atmaktır düşmanı yurttan, deyip
Doldurur kağnının tekerine
Tüm elbiselerini
Ve geçer karşısına kara öküzün
Asıl der asıl kağnıyı
Asıl da aşalım yıkılası Emir Dağını
Güneş kızgın demir gibi vurur,
Asiye Teyzenin saf beyaz tenine
Bir yandan dikenler dolar,
Taşlar keser miadı dolmuş ayaklarını
Diğer yandan keskin bir kılıç olur güneş,
Parça parça yarar her yanını
Aldırır mı Asiye Teyze hiç,
Yürü der gurban olduğum
Yürü tek yadigârım!
Ve çaresiz Emir Dağı yıkılır,
Asiye Teyze’nin kanlı ayakları altında
Aşılmıştır Emir Dağı aşılmasına da
Karanlık çökmüş gece yarısı olmuş
Buza keser şimdi yarılan her yer
Gözlerinden yaşlar gelir,
Daha kirpiklerinde donar
Sıcağa dayanan soğuğa da dayanır, der
Yürü der kara öküze
Yürü Yahya’mın olduğu
Ulu Mustafa Kemal’in olduğu Afyon’a!
Yürü gün doğumuyla düşelim Kocatepe’ye!
Ve yürür kara öküzün yanında Asiye Teyze
Kanlar akarken bedeninden
Donan yerlerini kurtuluş ateşiyle dağlar,
Yürüdüğü yollar bir kahramana tanıktır
Kocatepe’deki tüfek seslerine,
Çanakkale Türküsü karışır
Ve Yahya Tanır bu sesi,
Babası şehit olduktan sonra
Nenesi her gün söylerdi:
“Çanakkale içinde vurdular beni
Kimimiz nişanlı…………………”
Ses gittikçe kayboluyordu
Bir şahin gibi fırladı yerinden Yahya,
Sanki bir adımda vardı kağnının yanına
Bir yana yığılmış kalmış kara öküz,
Asiye Teyzenin beyaz teni mosmor,
Üzerinde kıpkırmızı kan lekeleri,
Düşmüş öbür tarafa dirençsiz
Yahya’nın verdiği suyu içmez,
Oğul der “Bu su cephedeki kahramanların
Bu su bağımsızlığa susamış yiğit evlatların”
Götür der beni “Sarı Saçlı Mavi Gözlü Dev’e”
Örter üstünü Asiye Teyzenin Yahya,
Çeker kağnıyı Kocatepe’ye…
|