Prof. Dr. Sinsi
|
Arif Nihat Asya Şiirleri
Arif Nihat Asyanın Bilinen Şiirleri
Alparslan
Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin;
Malazgird'den İstanbul'a yol gitsin!
Gelip sana çarpan gücü, yavaştan
Anlamazsa, haritadan sil, gitsin!
Şehidlerim, Tanrı'ya, al al, gitsin,
Yaralıma su verene bal gitsin!
Taclarını bir şey sanan gururlar
Tahtlı gelip, taclı gelip kul gitsin!
Fakat, harb bu: kalmak da var, ölmek de;
Esir olup kalmaktansa öl, gitsin!
Şehidlerim uçmağa, al al, gitsin,
Yaralıma su verene bal gitsin!
Çekilirmiş gibi davran merkezde
İki yandan sağ yürüsün, sol gitsin!
Olsa da son saatin son dakkası,
Senden aman dileyeni sal, gitsin!
Şehidlerim, Allah'a, al al, gitsin,
Yaralıma su verene bal gitsin!
Ve gönlünden kopup, bize bir yaprak,
Bir tomurcuk gönderene gül gitsin
Düğünlerde tadı gelsin barışın:
Kızlarıma duvak gitsin, tel gitsin!
Şehidlerim Huzura, al al, gitsin,
Yaralıma su verene bal gitsin!
Anne
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum!
Acı nedir
Tatlı nedir  bilmezdin  
Dilin damağın
Ben oldum!
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini  
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
"Onun annesi" diyorlar  
Bu yeter sevgilim, bu yeter bana!
Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu, kırdın  
İncinmedim;
İlk oyuncağın,
Ben oldum, yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum  
Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum,
Annen oldum!
Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzgar bekliyor
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış, kasideye kanmış
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye faniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa, temiz değilse ayaklarımız
Rüzgarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasideler
Geri gitsin alkışlar, geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,
Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar
Şimdi sen söyle söz senin
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzgar bekliyor!
Destanı öksüz, sükutu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye? 
Fetih Marşı
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek
Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın !
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden  
Senin de destanını okuyalım ezberden  
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden  
Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın  
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın !
Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini  
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini
Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbulu fethettiği yaştasın !
Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır
Haydi artık uyuyan destanını uyandır !
Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın !
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin  Millet yürüyecek arkandan !
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan    
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasin;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın !
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın  
Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın !
|