Yalnız Mesajı Göster

Şehitler Gunu İle İlgili Şiirler

Eski 09-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şehitler Gunu İle İlgili Şiirler



18 Mart Şehitler Gunu İle İlgili Şiir

Şehitler Gunu İle İlgili Şiirler

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer

Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk

Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela

Hani tauna da zuldür bu rezil istila

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz

Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,

Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab

Öteden saikalar parçalıyor afakı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak

Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,

Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız tayyare

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?

Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;

“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi

Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar

O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab

Seni ancak ebediyetler eder istiab

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;

Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;

Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran

Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın Heyhat,

Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber

Mehmet Akif ERSOY

Çanakkale

Övün, ey Çanakkale, cihan durdukça övün!

Ömründe göstermedin bin düşmana bir düğün

Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,

Başına yüz milletin üşüştüğü yersin!

Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla,

Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla

Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla,

Neferin ordularla boy ölçüştüğü yersin!

Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden,

Koştu senin koynuna çıkar çıkmaz evinden,

Sen onların açtığı bayrağın alevinden,

Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin!

Bir destana benziyor senin bugünkü halin,

Okurken duyuyorum sesini ihtilalin

Övün, ey Çanakkale ki, Sen Mustafa Kemal’in

Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin!

Faruk Nafiz Çamlıbel

İstiklal Ordusu Şehitlerine

Düne kadar en vakur ölümlere güldünüz,

Bugün bütün milletin gönlüne gömüldünüz,

Rahat rahat uyuyun son aşiyanınızda

Artık ne gözünüzde köy dönmek emeli,

Ne yaranızı saran ince bir kadın eli,

Belki arkanızda yok bir ağlayanınız da

Varsın dolu bulunsun bin elemle göğsünüz;

Siz, Tanrı’nı n övdüğü kullardan büyüksünüz;

Zemzem kutsiyeti var her damla kanınızda

Fani akislerini kaybeden sesleriniz

En mağrur alınlara diyebilirler: Eğil!

Edebiyyet en küçük payedir yanınızda

Çünkü hürriyet için söndü nefesleriniz,

Yâdınıza yabancı badiyelerde değil,

Ana vatanınızda, ana vatanınızda

Kemaleddin KAMU


Alıntı Yaparak Cevapla