Prof. Dr. Sinsi
|
Kutlu Doğum Haftası Şiirleri
Kutlu Doğum Haftası İle İlgili Şiirler
Kutlu Doğum Haftası İle İlgili Şiir
Muhammed'i Çok Özledim
Muhammed’i çok özledim
Ciğerlerim pare, pare
Şol canımdan çok istedim
Yollar, götür beni yâre
Günüm gecem selâvattır
Ne huzurdur, ne rahattır
İstediğim şefâattır
Yâr Muhammed, cana çare
Irmak olsam, yâre aksam
Ravzasına, nasıl baksam
Şol gönlümü, bile yaksam
Kapanmıyor, canda yare
Ümmetinim, şerefim çok
Gelmelere dermanım yok
Bir hasret ki, saplandı ok
Sırat üzre, düştüm nare
Derdim elbet, Kabe ve Hac
Muhammed’e aşkım ilaç
Hasretinden düştüm bîlaç
Çöllerdeyim, hem avare
Hak aşkına ömür versem
Muhammed’i bir kez görsem
Eşiğinde bile ölsem,
Yalvar, yakar, ben bîçare
Aşk var ise, Sen sebebi
Habibullah, en son nebi
Selindeyim, coştu debi
Şefâat kıl, sitemkâre
Bayram Leventoğlu
ADI GÜZEL KENDİ GÜZEL MUHAMMED
Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed,
Şefâat eyle bu kemter kuluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Mü'min olanların çoktur cefâsı,
Ahirette olur zevk-u sefâsı,
On sekiz bin âlemin Mustafâ'sı,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Yedi kat gökleri seyrân eyleyen,
Kûrsûn üstünde cevlân eyleyen
Mi'râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Ol çâriyâr anın gökler yâridir,
Anı seven günahlardan beridir,
On sekiz bin âlemin serveridir,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz,
Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız
Sana uymayanlar gider imânsız,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Yine Bir Pazartesi
Her yer simsiyah olmuş gözler ufukta kilit
Asırlardır hasretle beklenen birisi var
Gönüller dua dua ve işte doldu vakit
Bu güneşin ışığı tüm kainatı boğar
Anneciğinin kalbi sevgiyle sırılsıklam
Sensiz ne sabah olur ne sensiz geçer akşam
Nasıl teslim eylesin seni başka kucağa
Senin için katlandı gül kokundan uzağa
Ebva’yı titretince ayaklarının sesi
Yüreğine mi düştü Azrail’in gölgesi
Deden Abdülmüttalip sana başka bağlandı
O siyah gözlerinde neler görmüştü neler
Vefatı yaklaştıkça sanki ciğeri yandı
Senden uzak olmaya ne gök dayanır ne yer
İçinde bulunduğun kervan bile korunur
Baştan ayağa nursun üstündeki bulut nur
Seni tanıyan kalpler bekliyorlar sessizce
Sense kulluk edersin rabbine gündüz gece
Hira yamaçlarında meleklerin nefesi
Arap şairlerinin sustu artık bestesi
Hazırlan ebu kubeys Rasulüllah geliyor
Bütün yakınlarına müjdesini verecek
Bu yol öyle dikenli bu yol öyle çetin,zor
Yalnız nasibi olan mescidine girecek
Mukaddes görev için hazırdır dar-ül erkam
Bir kerecik istesen hattaboğlu sana ram
Müslümanlar arttıkça kureyş zulmü çoğaldı
Hiçbir şey yıldıramaz duyan ummana daldı
Gülyüzünde tebessüm kucaklıyor herkesi
Bir bakışı kendine aşık eden çehresi
Yakınlarını tek tek uğurladın toprağa
Kim bilir kaç acıya mezar oldu yüreğin
Teselli geldi gökten hazırlan yolculuğa
Pusulası aşk yolun rabbe yükseleceğin
Gayri hicret gerekir Medine diyarına
Hepsi veda ederek bütün varlıklarına
Rızaullah uğruna yollara koyulurlar
Yürüyün muhacirler sizi bekliyor ensar
Ne tılsımlı suremiş ne tılsımlı söz yâsin
Uçuşsun güvercinler sevr dağını süslesin
Kureyş yollara düşmüş kaç bin kişilik ordu
Onların karşısında biz bir avuç Müslüman
Rasulüllah el açıp hemen duaya durdu
Be hey müşrik ordusu sen asıl kendine yan
Sadık kalınmayınca sadece bir sözüne
Rabbin sevgilisinin kan bulaştı yüzüne
Şimdi bütün ağıtlar yalnızca uhut için
Kıyamete dek sürer gözyaşları göklerin
Bayram geldi şehrine bayram yaşar kabesi
Müşriğe bile bayram oldu fetih hutbesi
Bu güzelliğe karşı düşmanlık mı dayanır
Güneş yüzünü görse önünde diz çökecek
İnsanlık bölük bölük ümmetliğe uzanır
Sana kainat hayran hayrandır cin ve melek
Refiki ala deyip kapadın gözlerini
Giderken ashabının götürdün ciğerini
Gülyüzlüm sen gideli kaç yıl oldu kaç asır
Şu dünyanın sırtında sensizlikten bir nasır
Yalnız sende bulunur insanlığın çaresi
Yerin gözbebeğisin göğün ciğerparesi
Sinemdeki yangının sebebini sor bana
İçtiğim onca şarap ateşimi almadı
Şu koskaca kainat zulüm gibi zor bana
Ey gülüm hasretinden bende takat kalmadı
Nurunun etrafında dönen pervaneleriz
Aşkınla nefes alan deli divaneleriz
Hiçbir zaman bitmeyen destanımızsın bizim
Her derde her tasaya dermanımızsın bizim
Ne olur geliversen yine bir pazartesi
Kalbimizin gıdası ruhumuzun neşesi
Zeynep K Füzün
PEYGAMBER
Sen, fikir kadar güzel;
Ve tek, birden daha tek!
Itrını süzmüş ezel;
Bal sensin, varlık petek
Sensin ölüme hisar;
Bakisi hep inkisar  
Sar bizi, çepeçevre sar,
Rahmet rüzgârı etek!
Necip Fazıl Kısakürek
Sen Yoktun Sultanım
Sen yoktun  
Hz Âdem’deydi nurun
Önce cenneti, sonra yeryüzünü şereflendirdin
Âdem nuruna affedildi,
Arafat bu affa şâhitti 
Sen yoktun 
Nuh’un gemisindeydi Nurun  
Dalgalar yeryüzünü boğarken,
Taprağın bağrındaki su,
Gökyüzüyle buluşurken
Ve bu bir ilahi azap derken,
Allah nurunu taşıdı binbir sebeple
Tûfan, nurunu selamladı edeple  
Sen yoktun  
Hz İsmail’in alnındaydı Nurun
İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden
“Rabbimiz” dedi,
“Onlara kendi içlerinden
Senin ayetlerini okuyacak
Kitap ve hikmeti öğretecek onlara,
Onları temizleyecek bir elçi gönder,
Amin dedi on sekiz bin âlem
Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak
Amin dedi İsmail
Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı
Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında
Sen yoktun  
Hz İsa “Ahmed” diye muştuladı seni
Alemlerin efendisi diye sana seslendi
Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine 
Çünkü bu âlemin reisi geliyor  
Bekleyin Ahmed geliyor
Kainata rahmet geliyor
Havarilerin yüzünü okşayan,
Ölüleri dirilten bir nefes oldun
Ama sen yoktun  
Sen yoktun Sultânım,
Hz Abdullah’ın alnındaydı Nurun
Başı eğik gezerdi mazlum
Huteyle göklerden seni sorardı
Varaka seni arardı semada
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler
Ağlayarak süslediler ölüme  
Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler
Sen yokken,
Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek
Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi
Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi  
En son çocuk atılırken çukura
Annesinin suretinde bir melek tuttu onu
Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi
Melekler süslüyordu hirâyı
Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,
Efendisine hazırlanıyordu mekke
Âlem Efendisine hazırlanıyordu
Kainatın gözü Hz Aminedeydi
Toprak yalvarıyordu rabbine,
Allahım gönder artık diyordu
Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada
Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,
Bir inişin vardı yer yüzüne  
Önünde cebrail!
Ardında yalın kılıç melekler!
Bir inişin vardı yer yüzüne  
Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de
Öksüzler annelerine sarıldı doya doya
Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini
Herşey sus pus olmuştu
Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!
Kainat bir isim duymak istiyordu
Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden;
Muhammed!
Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini
Muhammed!
Melekler öptü o nurdan ellerini
Muhammed!
Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta!
Sana o adı veren rahmana kurbanız
Artık sen vardın
Susuz topraklara rahmet indi seninle
Annenden sonra anne halime sevindi seninle
Yağmura mı ihtiyaç var?
Kaldır şehadet parmağını,
Yağmurları salsın Allah
Sonra tut ağacın yaprağını,
Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah
Yeterki sen iste,
Sen iste yarasulallah
Deki ben kimim?
Dağlar, taşlar dile gelsin,
Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,
Ente Rasulullah desin
Sen vardın
Bedir kârdı,
Uhut dardı
Hendek yârdı
Yiğitlerin vardı
Ölmek için yarışan yiğitler  
Hele bir enesin vardı senin
Enes bin malik  
Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,
Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu
Onlar da
“Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince
Enes kükremiş:
“ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?
Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti
Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü
Hem de ne şehit ey nebi!
Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi
Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu  
Musab Bin Umeyr’in vardı senin
Uhut’ta sancağını taşıyan
Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki
Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi
Ebu hureyren vardı  
Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı
Sen anlardın,
Ya Ebâhir gel! Derdin
Ve sen gittin  
Bir gidişle gittin
Ardında hüznün kaldı
Hasretin kaldı göklerde
Bilal ezan okuyamaz oldu
Ne zaman teşebbüs etse
Muhammed rasulullah demeye
Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi
Sonra günler ay,
Aylar yıl oldu
Ve asırlar oldu
Sensizliğe açtık gözlerimizi
Ama sen bırakmazsın bizi
Sen varsın ey şehitlerin sultanı
Sen varsın!
Bir şehit bile ölmezken
Sana nasıl yok deriz
Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip
Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin
Ne anam var ne babam  
Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden
Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!
Bırakma bizi ki; Allah;
Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor
Bırakma bizi!
Hayatı seninle öğretti Rahman
Kulluğu seninle tanıdık
Duayı senden öğrendik sevgili!
Hz Ömer umre için senden izin isteyince,
“Kardeşcik” dedin ona,
Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?
Bizler Ömer değiliz ama
Bütün dualarımız senin için
Ey Rabbimiz!
Rasulünü anışımızdan haberdar et!
O’na binler salat, binler selam!
Habibine Makam-ı Mahmut’u ver
O’na vesileyi lutfet
O’nu refik-i Âlâya yükselt
Bizi de affet
O’nun hatrına affet
Zatının hatrına Affet
Dursun Ali Erzincanlı
|