Prof. Dr. Sinsi
|
Cahit Sıtkı Tarancı Kısa Şiirleri
Cahit Sıtkı Tarancı En Kısa Şiirleri
Cahit Sıtkı Tarancı Şiirleri
Sanatkârın Ölümü
Gitti gelmez bahar yeli;
Şarkılar yarıda kaldı
Bütün bahçeler kilitli;
Anahtar Tanrıda kaldı
Geldi çattı en son ölmek
Ne bir yemiş, ne bir çiçek;
Yanıyor güneşte petek;
Bütün bal arıda kaldı
Cahit Sıtkı Tarancı
Perişan Sofra
Öldü; ne rüzgârlar girdi içeri,
Ne bir kuş havalandı pencereden
Öldü; kimse görmedi melekleri;
Sorma nasıl habersiz gitti giden
Bir uzun sefere çıktı, diyorlar;
Gemiyi gören var mı? hani deniz?
Sen gittin, soframız oldu târumar;
Doğan günü yadırgıyor hâlimiz
Cahit Sıtkı Tarancı
Ölümden Sonra
Öldük, ölümden bir şeyler umarak
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak
Şimdi o dünyadan hiç bir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz
Öylesine karanlık ki gecemiz
Ha olmuş, ha olmamış penceremiz;
Akar suda aksimizden eser yok
Cahit Sıtkı Tarancı
Mezarlık
Ve şehrin şenliğine karşılık
Susar servileriyle mezarlık
Susar ve hatırlar: - Bu kırık
Aynadaki hazin perişanlık
Sizindir, siz gafil, siz bihaber
İnsanlar bilseydiniz ne bekler
Bir gün açmak için bu çiçekler;
Ölülerin sükûnu çiçekler
Cahit Sıtkı Tarancı
Yalnızlığa Dair
Can yoldaşın olmazsa olmasın
Yalnızım diye hayıflanmayasın,
Eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi
Bir anne şefkatine müsavi
Üç adım ötede deniz
Dosttur, ne öfkesi ne durgunluğu sebepsiz
Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara
Ağaç yaprak verir, sır vermez rüzgara
Ve kış yaz,
Dalda kuş eksik olmaz
Dağ başında duman
Yalnızlık nedir göreceksin
öldüğün zaman
Cahit Sıtkı Tarancı
Aşk İle
Baktım ki gökyüzü baştan başa bulut
Unut diyor o güzel günleri unut
Baktım ki deniz her dalgasıyla düşman
Kuşlar av peşinde balıklar pusuda
Çok gerilerde kalmış cıktığım liman
Yok görünürde sığınacak bir ada
Baktım ki o musibet gün gelip çatmış
Yolcusunda tayfasında şafak atmış
Ne yelken kar eder ne kürek ne istim
Dayandım aşk ile yürüttüm gemiyi
Aşk ile koskoca dağları düz ettim
Avladım sonunda o civan kekliği
Cahit Sıtkı Tarancı
Kulak Ver Ki 
Kulak ver ki havasında bahçemizin,
Gök maviliğinden, dal yeşilliğinden
Bir türkü söylenmede kendiliğinden;
Nasıl dinlersen öyle, sen veya hazin
Kulak ver, dolaşan ruhumuzu tel tel;
Dallardaki tomurcukları ürperten
Bir türkü söylenmede kendiliğinden;
Dinlenmedikçe ömrün artar, öyle güzel!
Cahit Sıtkı Tarancı
Korktuğum Şey
Gün çekildi pencerelerden;
Aynalar baştan başa tenha
Ses gelmez oldu bahçelerden;
Gök kubbesi döndü siyaha
Sular kesildi çeşmelerden;
Nerden dolacak bu taş nerden,
Nergislerin açtığı yerden
Ey kuş uçurtmıyan ejderha?
Ne yardan geçilir, ne serden;
Korkuyorum bu gecelerden
Bel bağladığım tepelerden
Cahit Sıtkı Tarancı
Karasevda
Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
Ateşlere yandığının resmidir
Aşık dediğin, Mecnun misali kör;
Ne bilsin alemde ne mevsimidir
Dünya bir yana, o hayal bir yana;
Bir meşaledir pervaneyim ona
Altında bir ömür döne dolana
Ağladığım yer penceresi midir?
Bir köşeye mahzun çekilen için,
Yemekten içmekten kesilen için,
Sensiz uykuyu haram bilen için,
Ayrılık ölümün diğer ismidir
Cahit Sıtkı Tarancı
İlk Aşk
Felek ne kadar kahretse kalbimize,
Zaman zaman hatırladığımız olur,
Hangi dilber ilk aşkı tattırdı bize;
Bir bahtiyarla yaşadığımız olur
Ah o yaz gecesi, o mehtap, o havuz!
Balkonundan gül atan cömert sevgili!
Aşkınla deli divane olduğumuz,
Sarmaşığa tırmandığımızdan belli
Belki bugün bu yaşta tekrar olunmaz,
İlk aşk gecesinin masum yeminleri,
Fakat nerde ilk öpüşün verdiği haz?
Saadet bilmiyorum o hazdan gayri
Cahit Sıtkı Tarancı
Gündüz
Ey sâkin suları karıştıran el,
Balıklara huzur vermiyen dalgıç,
Ey zenginle fakir, çirkinle güzel
Arasında keskin parlayan kılıç
Gündüz, ey sızlayan kalb, ağrıyan diş,
Ey yaşamaktaki tükenmez tasa,
Git sor niçin sana düşman kesilmiş,
Geceden geceye uçan yarasa
Cahit Sıtkı Tarancı
Hâtıralar
Bilmem ki hâtıralar,
Ne istersiniz benden,
Gelir gelmez sonbahar?
Bu kanad çırpış neden?
Cama vuracak ne var
Ey eski hâtıralar
Sanmayın güller açar,
Bülbül değildir öten;
Bu rüzgâr başka rüzgâr
Ne istersiniz benden,
Bilmem ki hâtıralar,
Gelir gelmez sonbahar?
Cahit Sıtkı Tarancı
Gün Olur Ki
Gün olur ki ne gökyüzü para eder,
Ne deniz kenarı, ne bağlar bahçeler
Gün olur ki ne kız ne rakı ne şiir,
Hiçbir sey insanı sarmaz, kandıramaz;
Her çeşmeden boş döner, elindeki tas
Gün olur ki çıldırmak işten değildir
Cahit Sıtkı Tarancı
Gün Eksilmesin Penceremden
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Cahit Sıtkı Tarancı
Şubat Günü
Kim ne bilsin neydi beni uyutan?
Uyanmadığım o sabah uykudan
Henüz yaşıyordum yeniden yeni
Bir şubat gününün güzelliğini
Türkü kalmasın diye söylenmedik,
Bendim o yağan kar, âsude şenlik,
Dağlara, ovalara, şehirlere;
Sevgilinin hülyalarına göre
Cahit Sıtkı Tarancı
Sayıklıyan Ağaç
Güzü duymıyagörsün ağaç,
Artık her günü bir işkence;
Bir hayale dalar her gece,
Başında gök ürperen bir taç
Göz kırparken ona yıldızlar,
Baharında sanıp kendini
Çağırır eski bülbüllerini
Agaç pırıl pırıl sayıklar
Cahit Sıtkı Tarancı
Madem Ki Vakit Akşam
Mademki vakit akşam,
Madem ne evim barkım,
Ne de bir tek âşinam,
Açılsın gizli sofram,
Gelsin kadehte rakım,
Dostum, neşem ve şarkım!
Mademki vakit akşam!
Cahit Sıtkı Tarancı
Şaşırdım Kaldım
Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım;
Gün kasvet gece kasvet
Bulutlar, sisler içinde bunaldım;
Gök mavisine hasret
Olmuyor seni düşünmemek Tanrım,
Ummamak senden medet
Suyun dibine vardı ayaklarım;
Suyun dibinde zulmet
Kalmadı ümidin soluk ve cılız
Işığında bereket
Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız
Bir at oldu nihayet,
Cahit Sıtkı Tarancı
Bayram Yemeği
Korkarım felekte bir gün
Bir bayram yemeğinde
Anam, babam gibi kardeşlerim de,
En güzel dalgınlığında ömrün
Beni gurbette sanıp
Keşke gelseydi bu bayram
Diyecekler
Ve birdenbire yürekler,
Aynı acıyla yanıp
Hepsinin gözleri yaşaracak
Öldüğümü hatırlayarak
Cahit Sıtkı Tarancı
|