09-01-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Nasrettin Hocanın Uzun Fıkraları
Nasrettin Hocanın Fıkraları Uzun
Uzun Nasrettin Hocanın Fıkraları
YEMEĞİN BUGUSU PARANIN SESi
Hoca Akşehir'de Kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış, bir aşçıdır Öbürü ise boynu bükük bir fakir Aşçı sözü almış:
- Hocam demiş, bu adamdan davacıyım ben Dükkanın önünde kuru fasülye pişiriyordum Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin Bu adam elinde bir somunla geldi Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya Nihayet koca bir ekmeği bitirdi Ondan fasülye buğusunun ücretini istedim, vermedi
Hoca anlatılanları dikkatle dinledikten sonra fakire dönüp :
- Doğru mu bunlar? diye sorar
- Evet, der fakir adam
- Öyleyse para keseni çıkar bakalım
Zavallı fakir, Kadı efendiye karşı gelemez İçinde üç beş akçe bulunan kesesini hocaya uzatır
Hoca bu sefer aşçıyı çağırır yanına Keseyi kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başlar Sonra da :
- Haydi der aldın işte alacağını!
Aşçı: - Nasıl olur? diye şaşkınlığını belli eder Paramı
vermediniz henüz
Hoca cevap verir:
- Fazla uzatma der, yemeğin buğusunu satan, paranın da sesini alır elbet!  
DÜNYANIN DENGESi
Hoca'nın, her sorunun altından kalktığını duyan bir adam:
- Benim soruma bir cevap bulamaz diye öğünür
Günlerden bir gün yolda karşılaşırlar Adam sorar :
- Hocam der, söyler misin, sabah olupda insanlar evlerinden çıkınca ne diye hep aynı yöne gitmezler de kimi o yana, kimi bu yana gider?
Hoca hemen cevabını verir sorunun:
- Yahu efendi der, herkes aynı yöne gidecek olursa dünyanın dengesi bozulurdu!
KIYAMET KOPACAKSA
Hoca'ya bir oyun oynamak isteyen üç beş komşusu:
- Hocam derler, duyduk ki yarın kıyamet ko
pacakmış Gel senin şu kuzuyu kesip yiyelim
Söyleyene inanmadığı halde:
- Olur der hoca, dediğiniz olsun Bir dere kenarında kızartır yeriz
Güle oynaya derenin kenarına gelirler Kuzu kızartılırken Hoca :
- Haydi der, ırmağa girip serinleyin biraz Hava
çok sıcak
- Hay sağ olasın Hoca derler Sen hele kuzuyu kızartıver
Sonra soyunup ırmağa girerler neşeyle
Onlar yıkanıp eğlenirken hoca hepsinin elbisesini
ateşe atıp bir güzel yakar
Adamlar dereden çıkıpda olanları anlayınca :
- Yahu hocam derler ne yaptın sen? Şimdi nasıl
döneceğiz köye?
- Bu kadar üzülmeyin canım der hoca gülerek
Nede olsa yarın kıyamet kopacak Elbiseye ne gerek
var 
PAPAZIN SAKALI
Kendini beğenmiş bir papaz çıkar Hoca'nın karşısına
- Bütün dünyayı dolaştım, sorularıma cevap
veren kimse çıkmadı Bir de sana sorayım Hoca
- "Söyler misin, kaç tane yıldız var gökyüzünde?"
Hoca cevap verir :
- Bir eşeğin kılları kadar  
- Nasıl cevap bu der papaz, eşeğin kılları sayılır mı hiç?
- Peki der hoca, gökteki yıldızların sayılabileceğini kim söylemiş?
Papaz:
-İkinci sorumu bil bakalım Sakalımda kaç tane kıl
vardır benim?
Hoca yine cevap verir:
- Eşeğin kuyruğunda kaç kıl varsa o kadar
- Nereden biliyorsun diyecek olur papaz Hoca şöyle anlatır:
- İnanmazsan otur şuraya Sıra ile bir eşeğin kuyruğundan kıl koparalım bir senin sakalından Eğer senin yüzün kabak gibi ortaya çıktığında eşeğin kuyruğunda hala kıl kalırsa senin haklı olduğuna inanırız
Papaz sus pus olup sıvışır hemen 
YALANCI ŞAHiTLE HOCA'NIN EŞEĞi
Hoca şehrin kadısını ziyarete gitmiş Eşeğini de
mahkeme kapısının önüne bağlamış Bu sırada yalancı şahitlik suçundan ceza alacak bir adam getirmişler O devirde böylelerine verilen ceza, bir eşeğin sırtına ters oturtulup çarşı pazar dolaştırılmakmış Kadı Efendi hocadan eşeğini vermesini rica etmiş Yalancı şahidi Hoca'nın eşeğine
bağlayıp götürmüşler O gün akşama kadar eşeğini
beklemek zorunda kalmış Hoca
Bir başka gün yine Kadı Efendiyi ziyarete gelmiş
Hoca Yine aynı adamı yalancı şahitlik suçundan getirmişler Hoca dayanamamış:
- Yahu demiş bana baksana sen Ya yalancı şahitlikten vazgeç, ya da kendine bir eşek satın al!
|
|
|