| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Milli Mücadele Dönemindeki Savaşlar 
 
             Milli Mücadele Döneminde Yapılan SavaşlarMilli Mücadele Döneminde Yapılan Savaşlar nelerdir
 
 Milli Mücadele Döneminde Yapılan Savaşlar şunlardır:
 
 I
  İnönü Muharebesi 
 II
  İnönü Muharebesi 
 Kütahya-Eskişehir Muharebesi
 
 Sakarya Meydan Muharebesi
 
 Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi
 
 I
  İNÖNÜ MUHAREBESİ 
 Yunanlılar, Bursa ve Uşak mıntıkalarından Eskişehir ve Afyon istikametlerinde 6 Ocak 1921'de ileri harekata geçtiler
  Yunan harekatı üç koldan ilerleyerek İnönü önünde birleşiyordu  Yunanlılar, 3 günlük yürüyüşten sonra 9 Ocak günü İnönü mevzilerinin önüne gelmişlerdi  Asıl savaş 10 Ocak günü sabah saat 6  30'da Yunanlıların taarruza geçmesi ile başladı  Saldırısı kırılan düşmana karşı savaş 10 Ocak 1921'de kazanıldı   
 Savaşın İnönü bölgesinde yapılması bir tesadüf değildi
  İnönü savaşlarının zamanını Yunanlılar, fakat savaş alanını Türkler seçmişlerdi  Türk ordusunun savunma planına göre, Bursa ve Kocaeli yönünden gelecek bir düşman taarruzu İnönü'de karşılanacaktı  11 Ocak 1921'de o güne kadar fazla kayıp vermiş ve çok hırpalanmış olan düşman, daha fazla ilerlemeye kendisinde kudret göremeyerek, tekrar Bursa civarındaki eski mevzilerine çekilmek zorunda kaldı  Böylece dinamik bir sevk ve idare sistemiyle düşmanın iki misli kuvvetlerine karşı, zayıf kuvvetlerle yoğun bir savunma yapılmış ve düşman ordusu üç gün içinde yenilerek geri çekilmeye mecbur bırakılmıştır   
 I
  İnönü Zaferi sonunda Albay İsmet Bey,1 Mart 1921'de generalliğe yükseltildi  Kazanılan bu zaferin tarihi önemi, Batı Cephesi'nde kazanılan ilk zafer oluşu ve Sevr tatbikçilerine milli teşkilatın ne demek olduğunu göstermesidir  I  İnönü Savaşıyla Kuva-yı Milliye devri son bulmuş, Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin ve ordusunun içerde ve dışarıda itibarı birden yükselmiş, ordunun ve Meclis'in otoritesi artmıştır   
 II
  İNÖNÜ MUHAREBESİ 
 Londra Konferansı'nın bir sonuç vermemesi, Sevr projesini uygulamak için İtilaf Devletlerini yeni bir çabaya yöneltmiş ve bu amaçla Yunan işgal ordusunu savaşa teşvik etmişlerdi
  Bundan faydalanan Yunanlılar, 23 Mart 1921'de Bursa'dan İnönü istikametine ilerlemeye başladılar  Türk ordusunun yüksek azim ve imanla savaşması, 31 Mart 1921 akşamına kadar süren kanlı çarpışmalar sonunda düşmanı İnönü'de ikinci defa perişan etti  Yaptıkları iki saldırının da püskürtülmesi üzerine Yunan kuvvetleri, 31 Mart gecesinden itibaren çıkış mevzilerine çekilmeye başladılar, çekilen düşman, süvari birliklerimizle izlenmiş ve düşmana çekilirken de kayıplar verdirilmiştir   
 Fevzi Paşanın (Çakmak) Mecliste bu savaştan bahsederken söylediklerinden anlaşıldığına göre, Yunan ordusunun amacı mutlaka yenmekti
  Başkumandanları Papulas, bu sebeple Karaköy'e gelmiş ve alaylarını bizzat birbiri ardınca savaşa sokmuştur  Düşman bir taraftan kesin olarak Türk ordusunu yenmek ve dört beş günde Eskişehir'e, bir ayda da Ankara'ya gelerek Sevr Antlaşması'nı kabul ettirmek amacındaydı  Düşmanın hareketlerinden amacını anlayan kumandanlık, lazım gelen önlemleri almıştı  İsmet Paşa bir taraftan da düşmana umduğu yerde değil, bizim istediğimiz yerde savaşı yaptırmak suretiyle, düşmanın savaş planını başarısızlığa uğratmıştır  Milli Kurtuluş Savaşı'nda bu zafer, Mustafa Kemal'in güzel ifadesiyle, milletin "maküs talihini" (tersine dönmüş talihini) de yenen bir zafer olmuştu   
 KÜTAHYA - EŞKİŞEHİR MUHAREBESİ
 
 İnönü Savaşları'nda savunma taktiği uygulamak zorunda kalan Türk Ordusu, Aslıhanlar- Dumlupınar çarpışmalarında ise henüz saldırı gücü olmadığını göstermişti
  Bu durumdan yararlanmayı düşünen Yunan Genelkurmayı yeni bir plan hazırladı  Daha güçlü birliklerle, İnönü, Eskişehir, Afyon ve Kütahya arasındaki çizgide bulunan mevzilerimize yüklenerek buraları işgal etmek ve gerekirse Ankara'ya kadar ilerlemek düşüncesindeydiler  Yunanlılar bu amaçla, yeni birliklerle iyice güçlendiler ve 10 Temmuz'dan itibaren saldırıya geçtiler  Zayıf birliklerle tutulan Kütahya güneyine yüklendikten sonra, cephe boyunca ilerlemeye başladılar  20 Temmuz'a kadar yaptıkları saldırılarla kuvvetlerimizi geri çekilmeye zorladılar  Cephe durumu ile ilgilenen Mustafa Kemal Paşa, kuvvetlerimizin Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmesini gerekli gördü  Böylece zaman kazanılacaktı  Bu plan uygulanırken, 21 Temmuz'da tekrar saldırıya geçen Yunan kuvvetleri, büyük fedakarlıklarla yavaşlatıldı ve 25 Temmuz'da Sakarya'nın karşı kıyısına geçildi   
 Bu savaşlar sonucunda Eskişehir, Kütahya, Afyon gibi büyük stratejik merkezler elden çıktı
  Savaş gücü azaldı ve yurtta büyük bir hayal kırıklığı belirdi  TBMM'de moral bozukluğu başladı ve sert tartışmalar oldu  Aslında, Yunan kuvvetleri büyük ateş ve silah üstünlüklerine rağmen, ordumuzu yok edememişlerdi  Ordumuz, Sakarya'nın doğusunda, güvenlik altındaydı  Buna rağmen savaşın kaybedilmesi cephe gerisinde büyük bir felaket haberi gibi etki yapmıştı   
 SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ
 
 İnönü'de ikinci kez yenilen Yunanlılar, ordularını güçlendirmek amacıyla kuvvetlerini artırmışlardı
  Türk Ordusu ise henüz hazırlıklarını tamamlayamamış, yurdun bütün kaynaklarından faydalanma imkanını bulamamıştı  Ancak II  İnönü Savaşından sonra, Güney Cephesi kaldırılmış, Güney ve Batı cepheleri birleştirilmişti  Böylece Batı Cephesinde daha fazla kuvvet toplamak imkanı sağlanmıştı   
 Yunanlılar, 10 Temmuz 1921'de iki ayrı cepheden taarruza geçerek Türk Ordusunu yok etmek istediler
  Desteklenmiş kuvvetleriyle güçlü bir şekilde ilerlemeyi başardılar  Türk Ordusu, zor durumdan kendisini kurtarmak amacıyla Eskişehir'e kadar çekildi  Mustafa Kemal Paşa, 18 Temmuz 1921'de Batı Cephesi karargahına geldi ve durumu yakından görüp inceledi  Ordunun düzenlenip kuvvetlendirilmesi için, Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmesini gerekli gördü  Bunun üzerine, Türk Ordusu, 25 Temmuz 1921'de taktik savunma yapmak amacıyla Sakarya'nın doğusuna çekildi   
 Türkiye Büyük Millet Meclisi orduları Sakarya'nın doğusuna çekilmekle askeri bakımdan büyük bir avantaj elde etti
  Türk kuvvetleri için zor olsa da, Yunanlılar için daha zor olan bir durum oluşturuldu  Böylece, Türk kuvvetleri düşmanın gelişen taarruzlarının tehdidinden kurtarılmış, Sakarya'nın doğusunda yeniden düzenlenerek savunma gücü artırılmıştı  Yunanlılar ise mevzilerini genişletmişler, ulaştırma şartları zor bir arazide ilerlemek ve ikmal yapmak zorunda kalmışlardı   
 Sakarya gerisine çekilme, halkın maneviyatı üzerinde ciddi bir sarsıntı oluşturmuştu ve Meclis'te de bunun belirtileri ortaya çıkmıştı
  Mustafa Kemal Paşa'nın muhalifleri; "Ordu nereye gidiyor, millet nereye götürülüyor? Bu hareketin elbette bir sorumlusu vardır, o nerededir? Bu çok acı veren durumun ve yürekler acısı görünümün gerçek sorumlusunu ordunun başında görmek isterdik" diyerek Mustafa Kemal Paşaya dil uzatmaya başladılar  Büyük Millet Meclisi'nde ve dışarıda son çare ve son tedbir olarak Mustafa Kemal Paşa'nın ordunun başına geçmesinde fayda umulduğu yolunda bir kanaat oluştu  Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1921'de Büyük Millet Meclisi'ne verdiği bir önerge ile Başkumandanlığı kabul ettiğini bildirdi ve ancak Meclis'in elindeki yetkileri de fiilen kullanmayı talep etti  Bu önerge üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın muhalifleri, kendisine Başkomutan ünvanını ve Meclis'in yetkilerini kullanmak hakkını önce vermek istemediler  Ancak ünvan ve yetki, 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla tanındı   
 Mustafa Kemal Paşa, 12 Ağustos 1921'de Polatlı'daki Cephe Karargahına giderek ordunun başına geçti
  Cephede teftiş yaparken, attan düşerek birkaç kaburga kemiği kırıldı  Savaşı cephede yaralı ve kaburga kemiği sarılı bir şekilde idare etmek zorunda kaldı   
 23 Ağustos'ta düşman ordusu ciddi olarak cephemize taarruz etti
  Ordumuz  100 kilometrelik cephe üzerinde cereyan eden meydan muharebesinde, düşmanın üstün kuvvetlerini ilk önce yıpratarak, taarruza devam etmekten yoksun bir hale getirdi  23 Ağustos'tan 13 Eylül'e kadar gece gündüz aralıksız yirmi iki gün devam eden bu kanlı savaştan sonra, düşman ordusu mağlup ve perişan bir şekilde cepheyi terketti   
 Sakarya Meydan Savaşı sonucu, askeri harekat yön değiştirmiştir
  Sakarya, geri çekilme ve gerilemenin durdurulduğu ileri gidişin başladığı noktayı oluşturmuştur  Sakarya Zaferi, bütün memlekette günlerce süren coşkun sevinç gösterilerine ve heyecanlı kutlamalara vesile oldu  Meclis, 19 Eylül 1921'de kabul edilen bir kanunla, Türk Milletinin bir şükranı olarak Mustafa Kemal Paşa'ya Mareşallık rütbesi ve Gazilik ünvanını verdi   
 Sakarya Zaferi, dış ilişkilerimizde durumumuzun düzeltilmesine ve itibarımızın artmasına yardımcı oldu
  9 Haziran 1921'den beri Ankara'da Fransız temsilcisi Franklin Bouillon'la görüşmeler yapılmaktaydı  Bu görüşmeler, Sakarya zaferinden sonra, 20 Ekim 1921'de Ankara'da olumlu bir şekilde sonuçlanarak, Ankara İtilafnamesi adıyla tarihe geçen bir antlaşmayla noktalandı  Sakarya zaferi, askerlik ve politika bakımından da Kurtuluş Mücadelemizin önemli bir merhalesi oldu  Yunan ordusunun taarruz kabiliyeti kırıldı   
 BÜYÜK TAARRUZ ve BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ
 
 Sakarya Savaşı'ndan sonra, kamuoyunda ve TBMM'nde taarruz için sabırsızlık baş göstermişti
  Gazi Mustafa Kemal Paşa, 4 Mart 1922'de Büyük Millet Meclisi'nin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara açıklamalar yapmıştı   
 "Ordumuzun kararı, taarruzdur
  Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz  Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır  Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür" diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi bertaraf etmeye çalışırken, diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırlıyordu  Haziran 1922 ortalarında, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçmek kararını almıştı  Asıl amaç, yok edici bir meydan savaşı yapmak, düşmanı çabuk ve kesin bir sonuç alacak şekilde vurmaktı  Mustafa Kemal Paşa, ordu birlikleri arasında bir futbol maçı organize edilmesi bahanesiyle ordu komutanlarını Akşehir'e davet etti  Böylece Yunanlıların ve İşgal Devletlerinin dikkatleri çekilmeyecekti  28 Temmuz gecesini, komutanlarla genel taarruz hakkında konuşarak geçirdi ve gereken direktifleri verdi  Mustafa Kemal Paşa, daha sonra 20 Ağustos 1922'de Ankara'dan Akşehir'e giderek, 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi  Çok gizli bir şekilde yürütülen bu olayları kamuoyundan saklamak maksadıyla, 21 Ağustos'da Çankaya köşkünde bir çay daveti verileceği gazete ve ajanslara bildirilmişti   
 26 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa(Çakmak), Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe'deki yerini aldı
  Büyük taarruz burada başladı  Topçuların sabah saat 4:30'da taciz ateşi ile başlayan harekat, saat 5:00'de önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etti  Piyadelerimiz, Sabah 6:00'da Tınaztepe'ye hücum mesafesine yaklaşarak, tel örgüleri aşıp, Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra, Tınaztepe'yi ele geçirdiler  Bundan sonra, saat 9:00'da Belentepe, daha sonra Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlendi  Taarruzun birinci günü, sıklet merkezindeki 1  Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe'den Çiğiltepe'ye kadar onbeş kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçird  5  Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu  2  Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü   
 26 Ağustos günü Türk Ordusunun Büyük Taarruz'u, Genelkurmay Başkanlığı'nca TBMM'ne bildirildi
  Bu haber Meclis'i coşturdu ve heyecanlı gösterilere vesile oldu   
 27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken, Türk Ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti
  Bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insan üstü çabalarla gerçekleştirildi  27 Ağustos saat 18:00'de, Afyon 8  Tümen tarafından kurtarıldı  Afyon kurtuluşun şanlı ve şerefli müjdesi olmuştu  Başkomutanlık karargahı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargahı Afyon'a taşındı   
 28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri, başarılı geçen taarruz harekatı ile düşmanın 5
  Tümeninin çevrilmesi ile sonuçlandı  29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli buldular  Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak, tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar aldılar  Karar süratli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirildi  30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekatı Türk Ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı  Büyük Taarruz'un son safhası askeri tarihimize Başkomutan Meydan Muharebesi olarak geçmiştir   
 30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın ateş hatları arasında bizzat idare ettiği savaşta tamamen yok edilmiş veya esir edilmişti
  Böylece tasarlanan kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam başarı ile uygulanmıştı  30 Ağustos 1922'nin gurur verici zaferi ile Mustafa Kemal, kaçabilen düşmanın takip edilmesini ve üç koldan Ege'ye doğru ilerlemesini uygun buldu  "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir  İleri" diyerek, tarihi emrini 1 Eylül 1922'de verdi  Yunanlılar, İzmir'e doğru kaçmaktaydı  Başta Yunan Ordusu Başkomutanı Trikopis olmak üzere çok sayıda esir ele geçirilmişti   
 Ordumuz bu muharebede, on beş günde 400 kilometre katederek, 9 Eylül 1922 sabahı İzmir'e girdi
  Sabuncu Bel'den geçen 2  Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir'e doğru akarken, bunun solunda 1  Tümen de Kadife Kale'ye doğru yürüyordu  Bu Tümenin 2  Alayı Tuzluoğlu Fabrikası'ndan geçerek Kordonboyu'na ulaştı  Yüzbaşı Şeref Bey Hükümet Konağına, 5  Süvari Tümenimizin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık dairesine, 4  Alay Komutanı Reşat Bey de Kadife Kale'ye bayrağımızı çektiler   
 İzmir'de askerlerimiz coşku içinde karşılandılar ve çiçek yağmuruna tutuldular
  Süvarilerimizin Kordon boyundan geçişi çok görkemli idi  Kurtuluş zaferinin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmir'in kurtuluşunu Belkahve'den seyretti  Türk Ordusunun, 400 kilometrelik bir mesafeyi savaşarak katedip İzmir'e ulaşması içerde ve dışarda hayret ve takdir uyandırdı   
 Büyük Türk zaferi karşısında endişeye düşen ve o anda da İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını işgal altında bulunduran İtilaf Devletleri, savaşı durdurmayı ve Türklerin haklı isteklerini yerine getirmeyi kendi çıkarlarına uygun buldular
  Lord Kinross'a göre,"İngiltere, ciddi bir krizle karşı karşıya bulunduğunu anlamaya başlıyor  Halk, Türklerle yeni bir savaştan korkuyordu"  11 Ekim 1922'de imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması'yla, silahlı çatışma durdurulduğu gibi, Edirne dahil Trakya'nın da Türkiye'ye bırakılacağı ve bir ay içerisinde Yunanlılar tarafından boşaltılacağı kabul edildi  Anadolu'da Yunan politikasını yürüten İngiltere Başbakanı Lloyd George, bu gelişmeler üzerine istifa etti   
 
 |