Prof. Dr. Sinsi
|
El-Bahrü'l-Medid (Kur'an-İ Kerim Tefsiri) Çıktı
S 3) Tasavvuf tefsiri sadece İbn Acibe hazretlerinin yaptığı tefsir değil ondan başka tasavvufi tefsirlerde var Peki bu tefsirle diğerlerini kıyasladığımızda arada hacim ve içerik olarak ciddi farklılıklar var mı?
Bu konuyu Tanta Kur'ân-ı Kerîm Külliyesi Dekanı ve Diyanet İşleri Yüksek Konseyi Âzası Prof Dr Cevdet Muhammed Ebü'l-Yezîd el-Mehdî'nin kaleme aldığı güzel bir makaleyle anlatalım:
Gerçekten, ilk dönemden itibaren Allah Teâlâ'nın kitabının tefsiriyle meşgul olanların çalışmaları sonucunda çok sayıda tefsir çeşidi, tefsir usulü, ekolü ve yöntemleri ortaya çıktı
Bazı müfessirler, Kur'an'ın tefsirinde, bütün gayret ve himmetlerini, Hz Peygamber'in [sallallahu aleyhi vesellem] sözleriyle, selef-i salihinden yani sahabe, tâbiîn ve onları takip eden üçüncü nesilden gelen rivayetleri toplamaya yöneltti Bunların bir kısmı, tefsire kendi görüşlerini katmadan, sadece âyetin tefsiriyle ilgili gelen rivayeti naklettiler; bazıları ise rivayetleri tesbit ve nakil yanında belirli kurallar çerçevesinde kendi görüşlerini de kullanarak açıklamalarda bulundular; İbn Cerîr-i Taberî gibi
Müfessirlerin bir kısmı, tefsirinde lügat ilimlerine yöneldi; böylece tefsir alanında sarf, nahiv, beyan, belâgat gibi çeşitli renkleriyle lügat ağırlıklı tefsir ekolleri ortaya çıktı
Bir kısmı, kelâm ve akaid yönünü tercih etti; tefsirini, derin kelâm mevzularıyla doldurdu, kendi mezhebinin diğer mezheplere karşı üstünlüklerini ele aldı, kendi mezhebinin görüşlerini öne çıkarttı
Bir kısmı, tefsirinde, bir mezhebin fıkhî görüşlerine ağırlık verdi (bununla birlikte diğer hak mezheplerin görüşlerini de zikretti); böylece ahkâm tefsirleri ortaya çıktı Bu tefsirlerde usûl-i fıkıh kaideleri de kullanıldı ve belli bir mezhebin sınırları içinde kalındı
Bir kısmı ise kıssalara önem verdi; bu kıssaların sahihi ile sakatını tam ayırmadan Kur'an kıssalarını tefsir sadedinde çeşitli rivayet ve nakilleri bir araya getirdi
İşte bu şekilde tefsirle meşgul olan âlimler, değişik yollar, farklı usuller ve çeşitli yöntemler kullandılar Böylece kelime tahlili, özel mevzular, mukayese, tarihî mâlûmat, âyetlerden hüküm ve hikmetler çıkarmak gibi çeşitlerden oluşan tefsirler oluştu ve tarihte hiçbir kitaba nasip olmamış büyük bir ilim ortaya çıktı Bu, Kur'an'ın hak oluşunun ve icazının gereği bir durumdur
Bütün bunlarla birlikte tefsir ilmi, varlığın hakikatlerini anlamada ve Allah'ın kitabının manalarını tam olarak ortaya koymada ancak işârî/tasavvufî tefsir ekolüyle kemale ermiştir Bu işârî tefsir, Allah tarafından ihsan edilen özel ilmin meyvesidir Buna, "vehbî ilim" denir ki o, müfessir için gerekli olan temel ilimlerden biridir
İmam Süyûtî, el-İtkân fî Ulûmi'l-Kur'ân adlı eserinde der ki:
"Müfessirin sahip olması gereken ilimlerin on beşincisi, ilm-i mevhibedir ki o da ilmiyle amel edenlere Allah Teâlâ'nın bahşettiği bir ilimdir Hz Peygamber'in [sallallahu aleyhi vesellem], 'Kim ilmiyle amel ederse Allah ona bilmediği şeylerin ilmini bahşeder' hadisi buna işaret etmektedir "
İbn Ebü'd-Dünya, "Kur'an ilimleri ve ondan çıkan şeyler, sahili olmayan bir denizdir" demiştir
İmam Süyûtî, sözüne devamla der ki: "Müfessir için alet hükmünde olan bu ilimleri tahsil etmeyen bir kimse müfessir olamaz Bu ilimler olmadan tefsir yapan, yasaklanmış olan re'yle tefsir yapmış olur Bu ilimlerle tefsir yaptığında ise nehyedilmiş olan re'yle tefsir yapmış olmaz "
Evet, Kur'an ibaresinin bâtınını, irfanî zevkle ve manevi keşifle haber veren bu işârî boyuta bakmaksızın yapılan tefsir, Cenab-ı Hakk'ın, cihad-ı ekber kılıcıyla nefislerini öldürdükten sonra kalpleri ve ruhları tertemiz olan irfan sahibi dostlarına bahşettiği bu olgun meyveden, bu çarpıcı güzellikten yoksundur Bu âriflerin ilmi, Allah katından gelen gerçek bir ilimdir Cenâb-ı Hak onu, marifet tâliplerine, hakikat âşıklarına lütfetmiştir Böylece ?Şîa'daki değil, Ehl-i sünnet'teki anlamıyla- Kur'an'ın bâtınına vukufiyet kesbederek, onun zâhirî manasının, haddinin ve sırlarının anlaşılması yolunda tefsir ilmi kemale ermiştir Bütün bunlar, Kur'ân-ı Kerîm için irfan ilminin meyvesi ve destekleridir Nitekim Hz Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmaktadır:
"Muhakkak Kur'an'ın her âyetinin bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi (sınırı) ve bir matlaı (hakikatin doğuş yeri ve Hakk'ı müşahede yeri) vardır "
Zâhirden kasıt, zâhir ilmi ehlince Kur'an'ın manalarından anlaşılandır
Bâtından maksat ise Allah Teâlâ'nın hakikat ehline vâkıf kıldığı âyetlerdeki sırlardır Şu halde bâtın, lafızların ruhudur Yani, kudsî ruhun cevheriyle alet hükmünde olan idraklere gelen manalardır
"Had"den maksat, Kur'an'dan her âyetin, Allah Teâlâ'nın murat ettiği mana bakımından bir sonunun ve sınırının olmasıdır Had, ya zâhir ile bâtın arasındadır yahut bâtın ile matla' arasındadır Sıfatla isim arasındaki irtibat idrak edildiğinde ve Cenâb-ı Hakk'ın kelâm sıfatının tecellileri altında kulun sıfatı yok olduğunda, kul, bâtınıyla matlaa yani hakikatin doğuş yerine ve Hakk'ı müşahede makamına doğru yükselir Buna göre âyetin matlaı, kalbin, Allah Teâlâ'nın kelâmını okurken, ilâhî kelâmdan, onun sahibi yüce zata yükselmesidir
Cafer-i Sâdık [rahimehullah], şu sözüyle bu duruma işaret etmiştir: "Şüphesiz Allah Teâlâ, kelâmı okunurken kullarına tecelli eder, fakat onlar bunu idrak edip göremezler "
Buna göre matla' (veya muttala'), kulun, okuduğu kelâmdan yükselerek (kalbiyle), her şeyin sahibi bütün gaybı bilen Cenâb-ı Hakk'ı müşahede etmesidir Allah Teâlâ, varlığın efendisi Resûlullah'ın [sallallahu aleyhi vesellem] hürmetine, bizi bu makamın ehli olanlardan eylesin
Görüldüğü gibi, "Kur'an'ın bir zâhiri bir bâtını vardır" hadisi ve benzerleri , işârî tefsirin temellendirilmesinde Kur'an'da yapılan işaretleri desteklemektedir İşârî tefsire işaret eden iki âyet verelim:
"Onlar Kur'an'ı düşünmezler mi? Yoksa kalplerinde kilitler mi var?" (Muhammed 47/24)
"Bu topluma ne oluyor ki hemen hiç söz anlamıyorlar?" (Nisâ 4/78)
Bu âyetlerde işârî tefsire güçlü bir işaret vardır Bundan dolayı ilim şehrinin kapısı olan Hz Ali'den [radıyallahu anh] şu söz rivayet edilmiştir:
"Eğer isteseydim, Fâtiha'dan yetmiş deve yükü ilim çıkarırdım "
Yine Hz Ali [radıyallahu anh] demiştir ki: "Kim Kur'an'ı gerçekten anlarsa onun sayesinde bütün ilimleri açıklar "
Tefsir âlimlerinin büyükleri, âriflerin gönlünde ortaya çıkan işârî/tasavvufî tefsiri geçerli saymış, tefsirlerinde bunlara da yer vermiştir
Büyük müfessirler arasında himmet ve gayretini sadece zâhir tefsire hasreden, işârî tefsirle hiç ilgilenmeyenler vardır; Zemahşerî gibi Hüseyin ez-Zehebî, zâhir mana ile iktifa etme hususunda Kâdî Beyzâvî'nin de Zemahşerî gibi olduğunu iddia etmiştir; halbuki durum böyle değildir Biz, müstakil bir araştırmada, Beyzâvî'nin, sadece zâhirî mana ile yetinmeyip aksine tasavvufî tefsire yöneldiğini ve bunun çok güzel örneklerini verdiğini tesbit ettik
Bazı büyük müfessirler içinde, sa'yü gayretinin çoğunu zâhir tefsire vermekle birlikte bir miktar işârî tefsire yer verenler de bulunmaktadır; Fahreddin Râzî, İmam Nîsâbûrî ile İmam Âlûsî bunlardandır
Bazı müfessirlerin ise işârî yönünün ağır bastığını, zâhirî tefsire pek az yer verdiğini görmekteyiz; Vecîzü Celîli'l-Kadr adlı eserin sahibi Sehl b Abdullah-ı Tüsterî (v 283/896) gibi
Bazı müfessirlerin ise tamamen işârî tefsirle iktifa ettiğini görmekteyiz Mesela Hakâiku't-Tefsîr sahibi İmam Ebû Abdurrahman es-Sülemî (v 412/1021) bunlardandır
Müfessirler arasında belirli dengede, her iki tarafın da hakkını vererek zâhirle işârî tefsiri birleştiren âlimler de vardır ki artık bu şekilde hazırlanmış bir tefsir, cevherlerle, incilerle kemal bulmuştur Mesela Rûhu'l-Beyân adlı tefsirin sahibi allâme İsmail Hakkı Bursevî (v 1137/1725) bunlardan biridir Yine el-Bahrü'l-Medîd fî Tefsîri'l-Kur'âni'l-Mecîd adlı eşsiz tefsirin sahibi Şeyh Ahmed İbn Acîbe el-Hasenî de (v 1224/1809) bu zatlar arasındadır
Sizlere takdim ettiğimiz el-Bahrü'l-Medîd fî Tefsîri'l-Kur'âni'l-Mecîd isimli bu tefsir, Kur'an tefsirinde parlak bir delildir Müfessir İbn Acîbe bu tefsirinde, zâhirî tefsirle işârî/tasavvufî işaretleri en güzel şekilde birleştirmiştir Bunu yaparken, zâhirî tefsir için gerekli olan bütün kural ve esaslara uymuş, bununla birlikte Sünnî çerçeve içinde kalarak, usul ve kurallarına son derece dikkat ederek, ehl-i bâtının (âriflerin) işaretlerinden, en güzel irfan ve hikmet meyvelerini sunmuştur Öyle ki bu eser ilâhî hakikatlerin ve seyrü sülûk ilminin öğrenilmesinde Kur'anî bir ansiklopedi sayılır
Allah Teâlâ'dan, bizden bu ameli kabul buyurmasını ve bizleri, hak dostları olan Kur'an ehli arasında haşretmesini niyaz ederim Allah'ın salât ve selâmı, Hz Peygamber'in, onun âl ve ashabının üzerine olsun
Tefsir kaç ciltten oluşuyor ve ne kadar sürede tamamlanması planlanıyor?
Tefsiri aslı Arapça olup değişik zamanlarda yapılmış dört, altı ve sekiz ciltlik baskıları vardır Tercümede 30 yani son cüze gelinmiştir, inşallah bir ay içinde tamamlanacaktır Tercümenin toplam 11 cilt olarak basılması planlanmaktadır Tercümenin 1 ve 2 ciltleri basılmıştır Her cilt ortalama 750 sayfadan oluşmaktadır Diğer ciltlerin basımına hızla devam edilecektir Kıymetli okuyucularımızın dua ve sevgilerine ihtiyacımız vardır
|