Prof. Dr. Sinsi
|
Al-İ İmran Suresinin Meali Ve Açıklaması
44 – İşte bunlar gayb kabîlinden haberler olup onları Biz sana vahyediyoruz
Yoksa onlar Meryemi kimin himaye edeceğine dair kur’a çekerlerken ve birbirleriyle tartışırlarken sen yanlarında bulunmuyordun [11,49; 12,102]
Bu âyet, Kur’ân’ın vahyedilmesinden önce, bu hadiselerin Hz Peygamber (a s ) ve kavmi tarafından bilinmediğini açıkça göstermektedir
45 – Gün geldi, melekler ona: “Meryem! Allah, Kendisi tarafından bir kelime vereceğini sana müjdeliyor
Adı Îsâ, lakabı Mesih, sıfatı Meryem oğludur
Dünyada da âhirette de itibarlı, Allah’a en yakın kullardan olacaktır {KM, Luka 1,26-38; Matta 1,16; Yuhanna 1,41}
Ağızdan çıkan mânalı bir ses veya kitapta yazılı mânalı yazı kelime olduğu gibi, âleme bakıldığı zaman, bakışta seçkinleşen ve gözden gönüle geçip duygu tesiri altında az çok bir mâna telkin eden varlıklar ve görünen yaratıklar da birer kelimedirler ki Hz Îsâ (a s ) bunlardan biri idi ve Meryem’e böyle bir te’sir ile gelmişti Îsâ, Allah’tan bir kelimedir, fakat kelimelerin tümü değildir Allah’tan bir kelimeye, “Allah’ın bir kelimesi” denebilirse de “Allah” denemez
46 – Beşiğinde de, yetişkinliğinde de insanlara hitap edip onlarla konuşacak, salih insanlardan olacaktır [5,110; 19,29] {KM, Matta 21, 16}
47 – Meryem: “Ya Rabbî, bana hiçbir erkek eli değmediği halde nasıl olur da çocuğum olabilir?” deyince, Allah şöyle buyurdu:
“Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır; Zira O, bir şeyin var olmasına hüküm verince sadece “ol” der, o da derhal oluverir ” [2,117; 3,59; 19,35] {KM, Luka 1,34}
48-49 – (Melekler Hz Îsâ hakkında Meryem ile konuşurken onun şu sıfatlarını da ilave ettiler
“Allah ona kitabı (yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncîl’i öğretecektir
Onu İsrailoğullarına resul olarak gönderecek, o da onlara şöyle diyecektir: “Size Rabbiniz tarafından bir mûcizeyle gönderildim:
Ben size çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapar içine üflerim, o da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir
Keza ben anadan doğma körü ve abraşı iyileştirir, hatta Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim
Evlerinizde ne yediğinizi ve biriktirip sakladıklarınızı da bilirim
Eğer inanmaya niyetiniz varsa, elbette bunlarda sizin için alacak dersler vardır [5,110] {KM, Markos 7,32-35; Matta 15,30; 8,1-3; Luka 17,12-14}
Burada kitab, “kitabet, yazı yazmak” anlamında masdardır Demek ki Hz Îsâ yazı yazmasını bilir bir bilgin idi
50 – Keza ben, benden önceki Tevrat’ı tasdik etmek ve size (Mûsâ Şerîatinde) haram kılınan bazı şeyleri mübah kılmak için geldim
Doğrusu ben size Rabbiniz tarafından bir mûcize getirdim
Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin ” [43,63] {KM, Matta 5,17; 15,20}
Hz Mûsâ (a s ) dan sonra gelen Benî İsrail peygamberleri, esas itibariyle onun şeriatını uygularlar Ancak tâli meselelerde, zamanın ihtiyaçlarını gözönünde bulundururlardı Hz Îsâ da böyle yapmıştı
51 – Şüphe yok ki Allah hem sizin, hem de benim Rabbimdir Öyleyse, yalnız O’na ibadet edin İşte doğru yol budur {KM, Yuhanna 20,17; 4,23-24}
52 – Ne zaman ki Îsâ onların inkârlarında ısrar ettiklerini hissetti, “Allah’a giden yolda bana yardım edecek kim var?” dedi
Havâriler: “Allah yolunda yardımcılar biziz Biz Allah’a iman ettik Ey Îsâ, bizim müslüman olup Allah’a itaat ettiğimize sen de şahid ol!” [5, 111-112; 61,14] {KM, Yuhanna 6,66-71}
Havâri: İnsanın en seçkin, en has dostu, yardımcısı mânasına gelir
53 – “Ya Rabbenâ! İndirdiğin kitaba iman edip Elçinin yolunu tuttuk “Sen de bizi, birliğini ve nebîlerini tanıyan şahitlerle birlikte yaz” dediler {KM, Luka 24,48; Yuhanna 15,27; Resullerin işleri 1,8}
54 – Öbürleri ise hileler yaptılar, komplolar hazırladılar
Allah da onların hilelerini, komplolarını boşa çıkardı
Allah, hileleri boşa çıkarmakta pek güçlüdür [8,30; 13,42; 27,50; 86,16]
55 – O zaman Allah şöyle buyurmuştu: “Îsâ! seni öldürecek olan, onlar değil Benim
Seni Kendi nezdime yükseltecek, seni inkârcıların içinden kurtarıp temize çıkaracak ve sana tâbi olanları ta kıyamete kadar kâfirlere üstün kılacak olan da Benim
Sonra hepinizin dönüşü Bana olacak
Ben de aranızda ihtilaf ettiğiniz konularda hükmümü vereceğim [4,158; 19,56-57]
56 – Hasılı, inkâr edenleri hem dünyada, hem âhirette şiddetli bir azab ile cezalandıracağım
Onları bu azaptan kurtarabilecek yardımcılar da bulunmayacaktır
57 – İman edip makbul ve güzel işler yapanların ise mükâfatlarını tam tamına ödeyecektir Allah zalimleri sevmez
58 – Ey resûlüm, işte bunlar, bu vak’alar, sana bildirdiğimiz âyetlerden ve hikmet dolu Kur’ân’dandır
59 – Allah yanında Îsâ’nın durumu, aynen Âdem’in durumu gibidir
Allah Âdem’i topraktan yaratıp “ol” dedi, o da derhal oluverdi
60 – Hakikat, Rabbinin tarafından gelir Bunda hiçbir tereddüdün olmasın
61 – Artık sana bu ilim geldikten sonra, kim seninle Îsâ hakkında tartışmaya girerse de ki:
“Haydi gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı ve bizzat kendimizi ve kendinizi çağırıp, sonra da gönülden Allah’a yalvaralım da bu konuda kim yalancı ise Allah’ın lânetinin onların üzerine inmesini dileyelim ”
Bu âyete “mübahele” âyeti denir Mübahele: “Hangi taraf yalancı ise Allah’ın ona lânet etmesini bütün kalbiyle istemek” demektir Hicri 9 yılda Necran Hıristiyanlarını temsil eden 70 kişilik heyet, başlarında dinî ve dünyevî liderleri olarak Medineye gelip tartışmıştı Delilden anlamamaları karşısında Hz Peygamber (a s ) mübaheleyi teklif edince, düşünmek için mühlet istediler Bunu kendileri için tehlikeli bulup kabul etmediklerini bildirmek üzere Hz Peygamberin yanına geldiklerinde baktılar ki O Hüseyin’i kucağına almış, Hasan’ın elinden tutmuş, Hz Fatıma ile Hz Ali’yi arkasına almış “Ben dua edince siz de “âmin” dersiniz diyor Hey’et başkanı mübaheleyi kabul etmeyip cizye vererek İslâm hâkimiyeti altında yaşamayı benimsediklerini bildirdi Hz Peygamber de onlara, kendilerine verilen hakları ve yükümlülükleri bildiren bir emanname yazdı
62 – İşte sözün doğrusu budur
Yoksa Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur
Allah hiç şüphesiz azîzdir, hakîmdir (Mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibidir)
63 – Eğer yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah o fesatçıları hakkıyle bilir
64 – De ki: “Ey Ehl-i kitap! Bizimle sizin aramızda birleşeceğimiz, müşterek ve âdil şu sözde karar kılalım:
“Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim
O’na hiçbir şeyi şerik koşmayalım, kimimiz kimimizi Allah’ın yanında rab edinmesin ”
Eğer bu dâveti reddederlerse: “Bizim, Allah’ın emirlerine itaat eden müminler olduğumuza şahid olun” deyin
Bu dâvet, Kur’ân’ın, Hıristiyanlar başta olarak bütün dinlere yönelttiği evrensel bir çağrıdır Bunda muhtelif milletlerin, farklı dinlerin, çeşitli vicdanların temelli bir vicdanda, hak bir sözde nasıl birleşebilecekleri ve İslâm’ın insanlık âlemine ne kadar geniş, ne kadar açık bir hidâyet yolu, bir hürriyet kanunu öğrettiği görülmektedir
65 – Ey Ehl-i kitap! Tevrat da, İncîl de kendisinden çok sonra gönderildikleri halde, ne diye İbrâhim hakkında iddialaşıyorsunuz?
Buna da mı akıl erdiremiyorsunuz?
66 – Haydi diyelim ki az çok bildiğiniz konularda tartışıyorsunuz
Peki ne diye hakkında bilginiz olmayan hususlarda tartışıyorsunuz?
Halbuki işin doğrusunu Allah bilir, siz bilemezsiniz
67 – İşte bu konudaki gerçek şudur: İbrâhim ne Yahudi, ne Hıristiyan değildi,
Lâkin o batıl dinlerden uzaklaşmış, tertemiz halis bir müslüman idi,
Ve asla müşriklerden olmamıştı
68 – İnsanlar içinde İbrâhim’e en yakın olanlar, ona tâbi olanlar,
bu Peygamber ve bu Peygambere iman edenlerdir
Allah müminlerin dostudur
69 – Ehl-i kitaptan bir kısmı, sizi inancınızdan saptırmak istedi
Halbuki onlar sadece kendilerini saptırırlar da bunun farkına bile varmazlar
70 – Ey Ehl-i kitap! Siz de yanınızdaki kitaplarda doğruluğuna tanık olup dururken, Allah’ın âyetlerini ne diye inkâr ediyorsunuz?
71 – Ey Ehl-i kitap! Niçin bile bile hakkı batıl ile karıştırıyor,
niçin bile bile hakikati gizliyorsunuz?
72-73 – Ehl-i kitaptan bir gûruh birbirlerine, şöyle dediler:
“Şu müslümanlara indirilen Kitaba günün başlangıcında (zahiren) iman edin, sonunda da inkâr edin,
olur ki onlar da şüpheye düşüp dinlerinden dönerler
Ve bir de kendi dininize tâbi olandan başkasına sakın ha güvenmeyin!”
Ey Resûlüm, de ki: Doğru yol, Allah’ın yoludur”
Yine onlar kendi aralarında: “Size verilen vahyin, başkalarına da verildiğine
Veya Rabbinizin huzurunda müslümanların karşı delil getirip sizi mağlup edeceklerine inanmayın” derler
De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir, dilediğine ihsan eder
Allah Vâsi ve alîmdir (lütfu boldur, her şeyi hakkıyla bilir) [57,29]
74 – Rahmetini, nübüvvetini dilediği kuluna has kılar Allah büyük lütuf ve inâyet sahibidir ”
75 – Ehl-i Kitaptan öylesi vardır ki kendisine yüklerle altın emanet bıraksan onları sana öder
Ama öylesi de vardır ki, bir altın bile versen başında dikilip durmadıkça onu sana geri vermez
Bunun sebebi, onların: “Ümmîler hakkında ne yaparsak mübahtır, ondan dolayı sorumlu olmayız ” demeleridir
Onlar bile bile, Allah hakkında yalan uydururlar [3,14]
“Ümmîler” kelimesi ile onlar burada, Yahudi olmayan ve kendi çevrelerinde bulunan “Araplar”ı kasdediyorlardı
76 – Hakikat öyle değil, kim ahdini yerine getirir ve haramlardan sakınırsa, bilsin ki Allah da o sakınanları sever
77 – Önemsiz bir menfaat karşılığında,
Allah’a verdikleri ahdi ve yeminlerini bozanların âhirette hiçbir nasipleri yoktur
Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak
Onların yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır
Onların hakkı çok acı bir azaptır
78 – Ehl-i kitaptan bir kısmı da, aslında kitaptan olmadığı halde,
Sizin kitaptan zannetmeniz için,
Okurken ağızlarını dillerini eğip bükerler (bazı kelimelerin telaffuzunu değiştirirler)
Bir şeyler söyleyip “Bu Allah tarafındandır” derler Halbuki o, Allah tarafından değildir
Bile bile Allah adına yalan uydururlar [2,75]
79 – Allah’ın kendisine kitap, hüküm, nübüvvet verdiği hiçbir insanın kalkıp da halka: “Allah’ın yanısıra bana da kul olun” deme yetkisi yoktur
Lâkin o insanlara: “Öğretmekte ve okuyup okutmakta olduğunuz kitap sayesinde rabbanî olun” der
Hüküm: İlim, anlayış gücü, Allah’ın hükmünü infaz etme yetkisi;
Rabbânî: Fakih, âlim, muallim, eğitimci, ilmi ile âmil olan kimse demektir
80 – Ve o size: “Melekleri ve peygamberleri rab edinin” diye bir emir de vermez
Siz Allah’a boyun eğen müslüman olduktan sonra,
Hiç kalkıp sizin küfre sapmanızı emreder mi?
81 – Hem Allah, vaktiyle peygamberlerden
“size kitap ve hikmet vermemden sonra,
Sizin yanınızda bulunan kitabı tasdik edici bir peygamber geldiğinde, mutlaka ona inanıp yardımcı olacaksınız”
diye söz almıştır
Allah: “Bunu kabul ettiniz, bu ağır yükümü sırtınıza aldınız mı?” dediğinde onlar: “Kabul ettik” diye kesin söz verince,
Allah Teâla: “Siz de şahit olun, zaten Ben de sizinle beraber şahitlik edeceğim” buyurdu [33,7; 7,172]
Yüce Allah bu mîsakı vahy ile almıştır O, gönderdiği her peygambere, Hz Muhammed (a s ) ın vasıflarını bildirmiş ve ona ulaştığı takdirde destek verme sözü almıştır Ayrıca onların da kendi ümmetlerine bu gerçeği bildirmelerini istemiştir “Sonra size (  ) peygamber geldiğinde” hitabının asıl muhatapları Hz Peygamberin çağdaşı olan Ehl-i kitaptır
82 – Artık kim bundan sonra haktan yüz çevirirse, işte onlar dinden çıkmış fâsıklardır
|