Konu
:
Sen Fâil-İ Muhtarsın
Yalnız Mesajı Göster
Sen Fâil-İ Muhtarsın
09-01-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Sen Fâil-İ Muhtarsın
Ey Rab! Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur
Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur
Ciddî bir yol almış sayılmasak da yıllar var hep yollardayız
Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor
Önümüzdeki engebeler beşer takatini aşkın görünüyor
Ümmet-i Muhammed (aleyhissalâtü ve't-teslîmât) perişan derbeder ve ızdırap içinde
Müslümanlık gelenek ve göreneklerin darlığına mahkum
ibadet ü tâat kültür televvünlü
duygular düşünceler fantezilere emanet
mücadelelerin esası da çıkarlar menfaatler ırkî mülâhazalara dayalı
Ölenler bir hiç uğruna ölüyor öldürenler işledikleri cinayetleri mücahede sayıyor
Sen Fâil-i Muhtarsın
Ey Rab! Elimizden tut dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun
iç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma
Senden kalblerimize ışık iradelerimize güç düşüncelerimize istikamet niyetlerimize de hulûs istiyoruz
Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur
"N'olur ya Rabbî n'olur ya Rabbî neyin noksan olur ya Rabbî
" (M
Lütfî) Rahmet Senin sıfatın inayet âdetin af şanın; bizler de o rahmet o inayet ve o mağfirete muhtaç kullarınız
"Kerem kıl kesme Sultanım keremin bînevâlerden/Keremkâne yakışır mı kerem kesmek gedâlerden
" (M
Lütfî) Senin kapının genişliği başımızı sokacak başka kapı aramaya ihtiyaç bırakmamıştır
Başımızı o kapıdan içeriye sokabildiğimiz kadar sokuyor sesimizi edep ve temkinle kalibre ediyor ve Senden arızasız ibadet ü tâat adına bir güç masiyetler karşısında sarsılmayacak sağlam bir irade ve musibetleri iyi değerlendirebilecek bir idrak ve bir basiret istiyoruz
İstediklerimizi ver ve bizi kendi darlığımıza mahkum etme
Biz her şeyimizle Seniniz; Sana hamd ü senâda bulunuyorsak Senin lütfettiğin uzuvlarla bunu yapıyoruz; kulluğuna koşuyorsak boynumuzdaki acz ü fakr tasmasının gereğini yerine getiriyoruz
Bunlar Sana göre değil bizim tutarsızlığımız çerçevesinde çırpınışlar
evet nerede Senin ululuk ve azametin nerede bizdeki kulluk? Nerede o altından kalkılmaz lütuf ve ihsanlar nerede bizdeki o kırık kol ve kanatlar?
Ya Rab! Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla baş başa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden nefislerimizi cismânîliğin baskılarından gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyânet eyle
Kapının kullarını; ilimde kibr u gururdan ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru
Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak kurbet atmosferinde iç içe firkat yaşamak hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur
Rabbimiz! Senin bize sahip çıkıp sıyânet etmen düştüğümüzde tutup kaldırman kirlenen mâhiyet-i insaniyemizi sık sık yıkayıp arındırıp nezdindeki gözü sürmeliler arasında kabul buyurman Zât'ın için bir nakîse sayılmaması yanında bizim için çok şey ifade etmektedir
Gerçi cürüm cürümdür ve ceza ister
Biz de öyle bir cürmün prangalı mahkumları sayılabiliriz
Ne var ki Sen azap edecek pek çok kimse bulabilirsin; fakat biz affedecek birini asla bulamayız
Ey affı tecziyesinin önünde rahmet tahtının sultanı! Bizi bir bilinmez ve bulunmaza bırakarak tazib etme
Eğer bir zaman Senden kaçıp -aslında kaçınılmazdan kaçmışız- akla-hayale gelmedik levsiyâta girdi mâhiyet deformasyonları yaşadı haddimizi bilmezlik edip Sana baş kaldırdı hevâ u nefislerimize uyup kirlendi ve kendimize kıydı isek -ki bu ahsen-i takvîm dilrubâları için bir intihardır- şimdi bin bir çaresizlik içinde ama ihtiyaçlarımızın şuurunda olarak boynumuzda hâkimiyetinin tasmaları ayaklarımızda ıztırar prangaları ellerimiz göğüslerimizde günahlarımızı itiraf ediyor; bir kez daha kapının kulları olduğumuzu mırıldanıyor "merhamet" deyip inliyor ve ululuğuna yakışır bir muamele bekliyoruz
Bizleri bağışla öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki önümüzde tuzak arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor
İnayetine ihtiyacımız açık çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin
İçimizi Sana döküyor kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz
Yeni bir azim ve ümitle bir kere daha Sana yöneldik
Başımızı ayaklarımızla buluşturduk ve bir sürü beklentiye koyulduk
Arzu ve isteklerimizde bize inkisar yaşatma! Bize sevginden kâse kâse şerbetler sun ve gönüllerimizi iştiyakınla coştur! Sinelerimize öyle bir aşk u şevk koru saç ki kalmasın kararımız; başımız kapının mübarek eşiğinde nabızlarımızda Seni duymanın heyecanı gönüllerimizde aşk u vuslat hafakanı gözlerimiz çağlayıp gitsin ve âh u efgânlarımız gökleri titretsin
Bundan sonra olsun artık oturup kalkıp hep Seni düşünelim
her şeyi Sana bağlayıp öyle sevelim
vuslat hülyalarıyla yaşayıp Sana karşı iştiyakla köpürüp duralım
Senin için kıyam edip Senin için oturalım
her şeyin çehresinde Seni okuyalım; her nesneden Sana ulaştıran yollar bulmaya çalışalım
Bugüne kadar başka hülyalar peşinde koşa koşa yorulduk
Sensizlik canımıza tak etti
meğer mülâhazalarda Sen olmayınca en geniş yollar ne kadar da daralıyormuş şehrahlar nasıl da sevimsiz patikalara dönüyormuş
Sen artık bize bir kere daha gurbet yaşatma; bizi Sensiz ve ışıksız bırakma! Senin yolunda gibiyiz; ama ciddî bir azığımız yok; ömür sermayemiz yabancı hülyalar yalancı rüyalar arkasında hebâ olup gitti
Huzurundayız; fakat elimiz boş gönlümüz boş hasenât defterimiz bomboş; ama bütün bu boşluklara yetecek sihirli bir iksirimiz var; hakkındaki hüsnüzannımız
evet cürmümüz dağlar cesâmetinde; ümitlerimiz ise ufkun onların üzerine oturduğu her şeyin üstünde
Yürüyeceğimiz yollarda yüzlerce firavun yüzlerce nemrut yüzlerce Ebû Cehil pusu kurmuş bize diş biliyor; varsın bilesin hepsinin hakkından gelecek Sen varsın ya
! Aczimiz mutlak fakrımız açık ihtiyaçlarımız sınırsız; ama hiçbir endişemiz yok
Zira istemeden verdiklerine ettiklerine bakıyor isteklerimizin verileceğine ihtiyaçlarımızın da giderileceğine gönülden inanıyoruz
Seni bilenlerce Sen bugüne kadar -tabiî ki hikmetinin çerçevesinde- her isteyene istediğini verdin ve Sana bel bağlayanları hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmadın
Sana doğru bir adım atanı on katı yakınlığınla şereflendirdin
Sana gelirken yolda sürçüp düşenleri yolunun delisi sadık bendelerin gibi arındırıp mükâfatlandırdın
Şimdiye kadar Sana misafir olmuş da ziyafet görmemiş kapının tokmağına dokunmuş da cevap almamış kimse yoktur
Muhtaçlar ve muztarlar olarak şimdiye kadar bir hayli yol teptik bir hayli kapı çaldık ve nihayet gelip Senin inayet arsana çadır kurduk
Sen ihtiyaç nedir bilmediğimiz ıztırardan anlamadığımız bir âlemde bize vücut verdin can verdin şuur verdin vicdan verdin
Şimdi giderilmiş olan bu ihtiyaçlarımızın farkındayız ve Senden bir kere daha günahlarımıza değil yüzümüze bakıp "Haydi siz de seçkin kullarım arasına girin ve lütuflarımı paylaşın
" diyeceğiniz eşref saatleri bekliyoruz
Rahmetinin vesâyetine sığınırken lütfundan sürpriz ihsanlar beklerken kirlettiğimiz üstümüze-başımıza gönlümüze-ruhumuza bakmıyor; Senin her nasılsa uzun zaman takılıp yollarda kaldıktan ya da yolda bulunmanın erkânına saygısızlık ettikten sonra toparlanıp Sana gelen birine gösterdiğin/göstereceğin mukaddes memnuniyet ve münezzeh sevince dayanarak aynı muameleyi bekleme cür'etinde bulunuyoruz
Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun -aslında kovduğunu da hiç duymadık ya-
Sana yönelenlere hep "gelin gelin" diyorsun
Ey Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen müsaade buyur "Biz de geldik" diyelim
Geldik ve Sana yolların amansızlığını nefis şeytan ve hevânın imansızlığını bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz
Bilhassa her zaman hatalara açık duran mâsiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz
Yığınlar onun zehirli hançeriyle yaralı ve bitkin hep onun dümen suyundalar; işleri eğlence ve oyun hâlleri gaflet ve dalâlet arkasından koşup durdukları şan-şöhret zevk u safa ve rahat hedefleri de çıkar ve menfaat
Her birini birer öldüren virüs kabul ettiğimiz bu mikroplar şimdiye kadar nice "serv-i revân canları nice gül yüzlü sultanları" nice hanları ve hakanları yere serdi ve saltanatlarıyla beraber yerle bir etti
Sen elimizden tutmazsan bu mekkâr bu gaddar hasımlar karşısında kendi kendimize ayakta duramayız
Aksine maiyyetinde olursak o zaman da hiçbir şeyden korkmayız
Bizleri şeytanın bu kabil ağlarına takılıp helâk olmaktan kalbimizi şeytana kaptırmaktan şeytana kalb kaptıranlarla beraber bulunmaktan muhafaza buyur
Bize yeni bir "ba'sü ba'de'l-mevt" lütfeyle; başlarımız önümüzde boynumuz buruk gönüllerimiz kırık Senden ayrı düşmenin hacâletiyle iki büklüm ama fevkalâde ümitli ve Senden eminiz
Bizi bir daha yalnız bırakmamanı diliyoruz
Nedametlerimizi gönül heyecanlarımız ve gözyaşlarımıza emanet ederek bize ruhta gönülde sırda diriliş bahşetmeni diliyoruz
Kabul edersen bu Senin şanındandır
Reddedersen bu da bizim için apaçık bir hüsrandır
Şanına düşeni yapman ne hoş
! İstihkakımıza göre muamelen ne acı
!
Sızıntı Ocak 2003 Cilt 24 Sayı 288
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul