Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Devletinde Kültür Ve Medeniyet
OSMANLI TOPLUMUNDA SOSYAL HAREKETLİLİK
1 Yatay Hareketlilik
Ülke sınırları içinde insanların bir bölgeden başka bir bölgeye, köyden şehre göç ederek yerleşmesi olayına yatay hareketlilik denir Bu hareketlerden bir kısmı kendiliğinden gerçekleştiği gibi bir kısmı da devletin imar ve iskan politikasının uygulanması sonunda gerçekleşmiştir
2 Dikey Hareketlilik
Dikey hareketlilik, bir kişinin, yönetenlerden yönetilenlere ya da yönetilenlerden yönetenler sınıfına geçiş yapabilmesidir Yönetilen statüsünden yöneten statüsüne geçmenin üç şartı vardı: Müslüman olmak, üzerine aldığı vazifeleri en iyi şekilde yerine getirmek ve padişaha tam bir sadakatla bağlı olmak
• Yönetenler sınıfına geçebilmenin yollarından biri devşirme
sistemiydi Bu sistemle toplananlar
• Acemi Oğlanlar Ocağı'nda ve Enderun'da eğitim görerek askeri sınıfa girebilirlerdi
• Askeri sınıfa geçmenin diğer bir yolu da medrese eğitimi görmekti, iyi bir medrese eğitimi görmüş bir kişi adalet, eğitim, din teşkilatları ile sivil bürokraside en üst makamlara gelebilirdi
• Seferlerde başarı göstererek tımar sahibi olmak ya da kale-
miye sınıfına katip olarak girmekte yönetenler sınıfına geçmenin yolları arasındaydı
OSMANLI EKONOMiSi
A Osmanlı iktisat Anlayışı
Osmanlı ekonomisi, büyük ölçüde tarıma dayalıydı Bu nedenle Osmanlı iktisat anlayışı da, toprağın iyi değerlendirilmesi, boş bırakılmaması, iyi bir vergilendirme sistemine dayanıyordu Sınırların genişlemesi sonucu, ticaret faaliyetleri de Osmanlı iktisat anlayışına yeni bir değişiklik getirdi Ticari faaliyetler Osmanlı fetihlerini de yönlendirdi Amasra, Trabzon ve Kırım'ın fethiyle ipek Yolu, Mısır'ın fethiyle Baharat Yolu Osmanlı kontrolüne geçti
Coğrafi Keşifler sonunda ticaret yollarının değişmesi, kapitülasyonların etkisi ve dış ticaretin yabancıların eline geçmesi giderek Osmanlı ekonomisini olumsuz yönde etkiledi Bu olumsuz gelişmeler karşısında devlet, bazı alanlarda himayeye ve müdahaleye gerek duydu
III Selim'den itibaren yerli malı kullanılması, paranın dışarıya çıkmaması, güçlü bir para oluşturulması
Türk tüccarların korunması, Osmanlı iktisat anlayışına hakim olmaya başladı
B Osmanlı Ekonomisinin Tabii Kaynakları
a insan : Osmanlı Devleti'nde, üretici kitlelere genel olarak reaya deniyordu Bu nedenle Osmanlı ekonomisinin temel insan kaynağı reaya idi ilk nüfus sayımı 1831 'de yapıldı Ancak, daha önceki dönemler için Osmanlı ülkesindeki nüfus durumunu belirten önemli belgeler vardır Bu belgeler tahrir defterleridir Osmanlı Devleti, bir bölgeyi ilk fethettiğinde, ya da belirli zamanlarda bir sayıma tabi tutardı Tahrir defterleri vergi yükümlüsü erkek nüfusu ve ödenmesi gereken vergileri belirlemek amacıyla tutulurdu
b Toprak :
Osmanlı Devleti, toprağın büyük bir kısmını miri toprak olarak 2 kendi mülkiyetinde tutuyordu Devlet toprakların işlenmesini reayaya bırakmış ve ekonomik hayatı düzenlerken, her köylü ailesinin geçimini sağlayacak toprağa sahip olmasına dikkat etmiştir Tımar sistemi içinde bu topraklar çift diye isimlendirilmiştir Osmanlı Devleti'nde ülke toprakları mülkiyet hakkı bakımından Mülk, Miri ve Vakıf olmak üzere üçe ayrılmıştır
1 Mülk Arazi:
Halkın elinde bulunan, tamamıyla halka ait olan topraklardı Bu tür topraklar kendi aralarında iki kısma ayrılıyordu:
Öşriyye : Müslümanlara ait olan topraklar
Haraciyye : Gayri müslimlerin sahip olduğu topraklar
2 Vakıf Arazi:
Gelirleri cami medrese, hastane gibi topluma hizmet veren kuruluşların masrafları için ayrılmış olan arazilerdir Vakıf arazilerinin alınıp satılması kesinlikle yasak olup devlet tarafından da vergiden muaf tutulmuştur
3 Miri Arazi:
Devlet mülkiyetine geçirilen topraklardır Mülkiyeti devlete ait
olan topraklar ekilip biçilmesi ve işlenmesi amacıyla çeşitli kişile
re bırakılmıştı Miri arazi çeşitli bölümlerden meydana gelmiştir
Osmanlı Devleti dirlik sistemini uygulamakla birçok kazanç elde etmiştir Dirlik arazisini ekip biçenler (reaya) devlete vermeleri gereken vergiyi devletin göstereceği askerlere, memurlara veya sosyal kurumlara ödemekteydi Böylece devlet memurlaıı ve askerlerin maaşları halk tarafından ödenen vergilerle karşılanıyordu Çok düzenli olarak işleyen bu sistem, sürekli kontrol edilmekteydi Dirlikleri alıp satma imkanı yoktu
Dirlik sisteminin uygulanmasıyla;
Devlet, üretimi denetimi altına almış ve sürekliliğini sağlamıştır
"A Eyalet askerleri bu sistem sayesinde yetiştirilmiş, devamlı savaşa hazır bir ordu bulundurulmuştur
• Ülkenin bayındır hale gelmesi, araziden daha iyi faydalanılması, askeri masrafların azaltılması, böylece gelirlerin artırılması sağlanmıştır
" Tımar sistemiyle devlet vergi toplama külfetinden kurtulmuştur
• iç ve dış güvenlik sorunu çözülmüştür Bu sistemle ülkenin her tarafına yayılan askerler sayesinde köylerde bile güvenlik sağlanmıştır
Has ve zeametler, ilgili kişilere görevde kaldığı süre içinde tahsis edilir, görevlerinin bitiminde dirliği geri alınırdı Tımarlar ise kanunlara aykırı bir hareketi olmadığı taktirde, sipahilere ömür boyu verilirdi Sipahinin ölümü üzerine bazı şartlarla mirasçılarına kalırdı Topraklar devletin malıydı Dirlik sahipleri ve sipahiler, bölgenin yönetiminden sorumluydu Dirlik sahibi, dirliğin en önemli temsilcisidir ve kadı denetiminde burayı yönetir, çağrıldığında savaşa giderdi
Dirlik sistemiyle, askerin ihtiyaçlarının bir kısmının karşılanması, tarımda yüksek verimlilik, toprağın vergilendirilmesi, toprağın boş bırakılmaması sağlanıyordu XVI yüzyılın sonlarından itibaren tımar sistemi belirli kişilerin elinde toplanmaya başladı 1858 Arazi Kanunnamesi'yle, uzun süre toprağı elinde bulunduran ve işleyenler, onun sahibi oldular
iltizam sistemi:
Osmanlı Devleti'nde tımar sistemi içine yerleştirilemeyen faaliyetlerin gerektirdiği parayı sağlayabilmek için tımar sistemi yanında birde iltizam usulü uygulanıyordu XVI yüzyılda bazı eyaletlerin vergilerinin açık artırma yoluyla belirli bir bedel karşılığı peşin olarak mültezim adı verilen kişilere bırakılmasına iltizam denirdi
Bu sistem ilk defa Kanuni zamanında, Sadrazam Rüstem Paşa tarafından uygulandı Devlet, uzak bölgelerin vergi gelirlerini açık artırmayla nakit olarak satmış, eyaletlerdeki askerler ve yöneticilerin maaşlarını ödemiştir
C Üretim
a Tarım
Osmanlı ekonomisinin en önemli kolu tarımdır Osmanlı toplumu genelde bir köylü toplumuydu Tarım politikasını belirleyen en önemli uygulama, tımar sistemiydi Bu sistemde toprağın mülkiyeti devlete, işleme hakkı köylüye, vergisi sipahiye aitti Köylü, toprağı sürekli işleme, miras bırakma hakkını devam etti rebilmek için bazı yükümlülükleri yerine getirmek zorundaydı:
1 Sebepsiz olarak toprağını terk edemezdi
2 Toprağını sebepsiz olarak üç yıl üst üste boş bırakamazdı Eğer bırakırsa, toprak kendisinden alınırdı
3 Öşür ve diğer vergileri sipahiye ödemek zorundaydı
Bu yükümlülüklere karşı devlet de halkın güvenliğini korumak ve düzeni sağlamakla görevliydi Vergiyi toplamakla görevli olan sipahinin de reayaya karşı yükümlülükleri vardı:
1 Köylünün güvenliğini sağlamak,
2 Üretim araçlarını temin etmek,
3 Tohum ve gübre ihtiyaçlarının karşılanmasında köylüye yardımcı olmak,
4 Köylünün vergisini en kolay şekilde ödemesini sağlamaktı
b Hayvancılık
Hayvancılık tarım ekonomisinin ve genel ekonominin önemli unsurlarından biridir Osmanlı döneminin teknolojik seviyesi içinde hayvan, ulaşım ve üretimin en önemli güç kaynağıdır Hayvancılık, daha çok Doğu, Orta ve Batı Anadolu'daki göçebeler tarafından yapılmaktaydı Adet-i Ağnam adıyla önemli bir miktar teşkil eden hayvanlar için vergi alınıyordu
c Sanayi
1 Esnaf Teşkilâtı:
Esnaf ve zanaatkarların, çalışma ve pazar sorunlarını çözmek, mesleğe yeni eleman yetiştirmek amacıyla Lonca Teşkilâtı kurulmuştur Loncaların dışında, esnaflık ve zanaatkârlık yapmak mümkün değildi Loncalar, devletçe belirlenen kurallara uymak zorundaydı
2 Üretim Dalları:
En gelişmiş sanayi dalı dokumacılık ve deri işlemeciliğiydi Buna paralel olarak sanayide boyacılık gelişmişti Avrupa saraylarından bile kumaşlarını boyatmak için Osmanlı ülkesine gönderenler oluyordu
D Ticaret
a Osmanlılarda Ticaret ve Tüccar
ipek ve Baharat yollarıyla gelen mallar, Türk tüccarları tarafından Avrupa'ya nakledilirdi Karadan yapılan ticaret, kervanlarla gerçekleştiriliyordu Ticaret, devlet tarafından teşvik edilir ve ticaret eşyasından alınan vergiler son derece düşük tutulurdu
b Ticaret Yolları
Osmanlı toprakları, ipek ve Baharat yolları üzerinde bulunuyordu, istanbul - Halep, istanbul - Diyarbakır ve istanbul - Erzincan - Erzurum - Kars arasındaki yollar en önemli ticaret yollarıydı Bu yollar üzerinde, kervansaraylar ve hanlar bulunuyor, buralarda güvenlik derbentçiler tarafından sağlanıyordu Ticaret merkezleri arasındaki posta ve haberleşme, menzil teşkilâtı tarafından yapılıyordu Ticaret yolları üzerindeki köy ve kasabalarda, haberleşmede hız sağlamak için dinlenmiş binek hayvanları bulunuyordu Bu görevlerine karşılık, o köy ve kasabalar bazı vergilerden muaf tutuluyordu Ticaret yollarının geçtiği yerlerde, taşımacılığı meslek edinmiş mekkari taifesi bulunuyordu Bunlar üzerine aldıkları görevi yerine getiremediğinde cezalandırılıyordu Ticari hayatın canlı olduğu yerlerde kapan hanları bulunuyordu Buralarda temel ihtiyaç maddeleri toptan satılırdı Kapanda satılan mal sadece un ise, ''un kapanı" adını alırdı
c Ticari Emtia
Üretim yapılıp pazarda belli bir değer karşılığı satılan eşyaya mal veya çoğulu olan emtia denir Osmanlı Devleti XVI yüzyılın sonlarına kadar ekonomik yönden kendine yeterliydi Bu nedenle dışarıya mal satma veya dışarıdan mal alma ihtiyacı duymamıştı Bazı yıllarda fiyatların yükselmesini engellemek için dışarıya mal satmak yasaklanıyordu, ihraç edilen başlıca mallar: Buğday, pamuk, yün, deri, balmumu, tuz, çeşitli madenler, kereste, ipekli ve pamuklu kumaşlardı
E Kamu Ekonomisi (Osmanlılarda Bütçe)
Osmanlı Devleti'nde ilk mali teşkilât, I Murat zamanında kurulmuştu Bu durum, Osmanlıların ilk yıllarından itibaren bütçe düzenlemesine önem verdiklerini gösterir
a Şer'i vergiler: Dini kaynaklı vergilerdir
1 Öşür: Müslüman üreticilerden 1/10 oranında alınan arazi
ve ürün vergisidir
2 Haraç: Gayr-i müslimlerden alınan arazi ve ürün vergisidir
3 Cizye: Baş vergisi de denilen bu vergi sadece askerlik yapacak durumda olan Gayr-i müslim erkeklerden alınan sosyal güvenlik ve himaye vergisidir Kadın, çocuk, ihtiyar ve düşkünlerden alınmazdı
b Örfi vergiler:
Padişahın iradesiyle toplanan vergilerdir Ra-iyyet Rüsumu da denilen bu vergiler üreticinin konumuna göre toplanırdı
1 Resm-i Çift: Çiftçinin elinde bulunan toprakların karşılığında alınan bir vergidir Vergi miktarı arazinin büyüklüğü ve çiftçinin evli - bekâr oluşuna göre belirlenirdi
2 Çift Bozan: Toprağını mazeretsiz olarak terkeden ya da üç yıl üst üste boş bırakan köylüden alınan vergidir
3 Adet-i Ağnam: Hayvan vergisidir Sipahiler tarafından toplanan bu verginin miktarı, hayvan sayısı ile orantılı olarak belirlenirdi
4 Bâc-i Bâzari: Pazar yerlerinden alınan bir vergidir
5 Resm-i Mücerret: Bekârlardan alınan vergidir
6 Resm-i Bennak: Evlilerden alınan bir vergidir
7 Resm-i Ispençe: Gayr-ı müslim halkın erişkin erkeklerinden alınan bir vergidir Müslümanlardan alınan Resm-i çift karşılığıdır
8 Resm-i Arus: Sipahiler tarafından, tımar arazilerinde yaşayan kadınların evlenmeleri esnasında kocalarından alınan vergilerdir
9 Niyabet Rüsumu: Yöneticilerin halktan aldığı bir vergi çeşididir Suçlulardan alınan Cerimeler de bu vergiye dahil edilen vergidir Bu vergilere Bâd-ı Hava vergileri de denilmiştir Bu ve benzeri vergilerin dışında bir de olağanüstü durumlarda toplanan Avarız vergisi vardır
Fiyat artışlarının nedenleri :
1 Savaşların uzun sürmesi,
2 Köylülerin topraklarını terketmesi, ' 
3 Tımar sisteminin bozulması ve bunların sonucunda üretimin tüketimi karşılayamamasıdır
Böylece paranın satın alma gücü azaldı ve enflasyon ortaya çık
tı Fiyatların artmasının bir başka nedeni de, devletin yasakla
masına rağmen kaçak yollardan Avrupa ülkelerine mal satmak
olmuştur __
Fiyat artışlarını engellemek için devletin aldığı önlemler:
1 Ham gümüşün kullanımı sınırlandırıldı ve dışarı çıkışı yasaklandı
2 Yeni paraların piyasaya çıkması üzerine eski paralar ve gümüşler toplandı
3 Sahte para basımı engellenmeye çalışıldı
4 Sarraflara işleyebilecekleri kadar gümüş verildi
Ancak bu tedbirler sonucunda da istenilen sonuçlar alınamadı Osmanlı parası 1580'lerden itibaren büyük bir değer kaybına uğradı ve ilk para düzeltmesi yapıldı
XVIII yüzyılda Osmanlı para birimi olan akçe, değer kaybından dolayı piyasada görülmez hale geldi forumsinsi net
XIX yüzyılda Osmanlı para sisteminde bazı değişiklikler yapılarak, ilk kez 1839'da "Kaime-i nakdiyye-i mutebere" adıyla kâğıt para basıldı Bu kâğıt paranın karşılığı olmayıp, bono gibi kullanılması düşünülmüştü 1844'te Devlet Darphanesi para basma konusunda tek yetkili kılındı Bu düzenlemelerden sonra temel para birimi Mecidiye ve Guruş oldu
OSMANLILARDA KÜLTÜR VE SANAT
Klasik Osmanlı Türk toplumu ve kültürünün temelini;
• 1071 Malazgirt Zaferi'nden bu yana Türkleşen Anadolu,
• Ahiler, gaziler, esnaf ve sanatkârlar,
• islâm dini,
• Padişahların izledikleri temel kültür politikası,
• Türk örfü ve geleneği meydana getirmektedir
Osmanlı Devleti; askeri, adli, sivil ve idari teşkilatının en önemli unsurlarını Selçuklulardan almıştır Osmanlı müesseselerinde kısmen ilhanlılar ve Memlüklerin de etkisi olmuştur Osmanlı dönemi Türk kültürü, genel itibariyle coğrafyaya hakim, dış kültür değerlerini kendi bünyesinde birleştiren ve onları geliştirerek yeni bir mana kazandıran özellik taşır
Osmanlı hazinesinde toplanan bu gelirler
jr Devlet adamları, askerler ve bilim adamlarının maaşlarını ödemede, "ur Bayındırlık hizmetleri ve askeri harcamalarda kullanılıyordu
ilk resmi Osmanlı bütçesini hazırlayan Tarhuncu Ahmet Paşa kısmen başarılı olmuşsa da bu durum uzun sürmemiştir
F Osmanlılarda Para ve Fiyat Hareketleri
Osmanlı tarihinde ilk para Osman Bey zamanında ilk gümüş akçe Orhan Bey, ilk altın para Fatih Sultan Mehmet tarafından bastırıldı Bu arada Osmanlı parasının yanı sıra yabancı altın ve gümüş paralar da kullanılıyordu Bunun nedeni ise, Osmanlı ülkesinde altın ve gümüş madenlerinin az bjlunmasıydı Coğrafi Keşiflerin sonunda Avrupa'dan gelen çok miktardaki altın ve gümüşün Osmanlı topraklarına girmesi XVI yüzyıl sonlarında Osmanlı parasının değer kaybetmesine neden oldu Fiyat artışlarının iç ve dış nedenleri vardır
OSMANLILARDA EĞiTiM VE ÖĞRETiM
Osmanlı Devleti'nin klasik döneminde, temel bilim kurumu medreseydi Burada hem akli, hem de nakli ilimler okutuluyordu Nakli ilimler, islâm dinine ilişkin bilgilerdir Bunlar; Kur'an, Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Kelam'dı Akli ilimler ise; bir yönüyle Allah'ın varlığını ve yüceliğinin delillerinden, diğer yönüyle dünya düzenini açıklayan bilimlerdir Bunlar; Felsefe, Matematik, Astronomi, Fizik, Kimya, Biyoloji, Coğrafya gibi ilimlerdir Medreselerin dışında, tekke, dergah, cami lonca, sıbyan mektepleri, saray okulları ve konaklarda da eğitim yapılırdı
OSMANLILARDA EĞiTiM VE ÖĞRETiM KURUMLARI
a Enderun
Devlet memuru, idareci, komutan ve sanatkâr yetiştirmek amacıyla kurulan bu saray okulu ilk olarak II Murat döneminde Edirne Sarayfnda açılmıştı, istanbul'un fethinden sonra Topkapı Sarayı'nda faaliyetlerine devam etti 1833'te yeni düzenlemeler yapılan okul 1910'da kapatıldı
Devşirme sistemiyle toplanan çocuklar, burada iyi bir Müslüman, güvenilir ve nitelikli bir devlet adamı veya usta sanatkâr olarak yetiştirilirdi Osmanlılara tâbi olan ülkelerin rehine olarak gönderdiği çocuklar da Enderun'da eğitilirdi Daha sonraları Enderun'a Müslüman çocukları da alındı
b Medrese
Osmanlı Devleti'nin dayandığı sistemlerin temel düşüncesini veren eğitim ve öğretim sisteminin temel kurumu medresedir Eğitimin ilk basamağı Sıbyan Mektebi (mahalle mektebi) idi Hemen hemen her mahallede ve cami yanında Sıbyan Mektebi vardı Burada öğrencilere Kur'an okutulur, islâm dininin ilk bilgileri verilirdi Yeteneklilere okuma-yazma öğretilirdi Medreseler, XVI yüzyılın sonlarına doğru bozulmaya başladı Bozulmanın nedenleri şunlardır:
1% Müsbet bilimlerin giderek okutulmaması & Kanunlara aykırı olarak medreselere müdahale edilmesi "A Medrese ile ilgisi olmayanlara müderrislik verilmesi ve ulema çocuklarına daha beşikte iken müderrislik payesi verilmesidir
c Askeri Eğitim
Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde askeri kuvvetler aşiret askerlerinden oluşuyordu Kapıkulu ordusuna, önceleri savaşlarda esirlerin gençleri ve askerliğe elverişli olanları alınıyordu Ankara Savaşı'ndan sonra Pencik oğlanı bulma zorlukları ortaya çıktı ve Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyan ailelerden alınarak "devşirme usulü" uygulanmaya başladı Kapıkulu Ocağı'na alınacak kişiler, Türk ailelerin yanında Türk-lslâm kültürüne göre yetiştirilirdi Bu gelişmelerden sonra Acemi Oğlanlar Oca-ğı'nda eğitilen devşirmeler, Kapıkulu ocaklarına ve Enderun'a gönderilirdi XVII yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı Devleti'nde başlıca tophane, kılıçhane, cambazhane ve kumbarahane gibi kurumlarda askeri eğitim ve öğretim veriliyordu
EĞiTiM VE ÖĞRETİMDE GELiŞMELER YENİLİKLER
Eğitim ve öğretim XIX yüzyılda Osmanlı eğitim kurumlarını dört bölümde inceleyebiliriz:
1 Eskiden beri devam eden medreseler Buralarda programlar dünyadaki ilmi ve teknolojik gelişmelerden habersiz bir şekilde devam ediyordu
2 XVIII yüzyılda kurulmaya başlayan önce askeri ve XIX yüzyılda kurulan yeni tarz sivil okullar
3 Azınlık ve yabancı okulları
4 Osmanlı vatandaşlarının açtığı okullar Islahat Fermanı eğitim alanında yenileşmede önemli bir dönüm noktası oldu 1857'de Maârif-i Umûmiye Nezareti (Genel Eğitim Bakanlığı) kurularak Milli Eğitim Bakanlığı'nın temeli atıldı Bu gelişmeden sonra ilk defa Eğitim Bakanı kabineye girdi 1861'de Nizam-nâme çıkarılarak Harbiye, Bahriye ve Tıbbiye dışındaki okullar Maârif-i Umûmîye Nezâreti'ne bağlandı Böylece askeri ve sivil okullar birbirinden ayrıldı
a Askerî Kurumlar
1845'te Harp Okulu'na öğrenci yetiştirmek için Askerî Liseler açıldı Günümüze kadar devam eden istanbul'da Kuleli, Bur-sa'da Işıklar ve izmir'de Maltepe Askeri Liseleri bu dönemde kuruldu 1849'da Harbiye Mektebi'nde Veteriner bölümü açıldı 1875'te Askeri Ortaokullar açıldı Ayrıca ord'jnun kurmay subay ihtiyacını karşılamak için kurmaylık bölümü açıldı (1845)
b Sivil Kurumlar
II Mahmut tarafından zorunlu hale getirilen ilköğretim istanbul dışında uygulanamadı, ilköğretim Sıbyan Mektebi (Anaokulu), iptidaiye (ilkokul) ve Rüşdiye (Ortaokul) şeklinde üç kademeli düşünüldü 1861'de istanbul'da ilk Kız Rüşdiyesi açıldı Bu tarihe kadar kızların yaygın olarak okula gitmedikleri görülmektedir 1867 den sonra bu okullara Müslüman öğrencilerin yanında Hrisliyan öğrencilerde alındı Rüşdiye'yi bitirenlerin gittiği idadiler 1872'de kuruldu
idadilerin üstünde eğitim verecek Sultaniler ilk kez 1868'de Galatasaray Sultani'si adıyla açıldı Bu okulun yönetimi ve programı Fransızlara verildi Rüşdiyeler ile Darülfün'un (Üniversite) arasında eğitim vermek üzere 1849'da DarülmaarifOkulu açıldı Bu okul devlet memuru da yetiştirecekti 1876'da Darül mualli-mat (Kız Öğretmen Okulu) açıldı 1873'te yetim Müslüman çocukların eğitimi için Darüşşafaka, 1850'de Encümen-i Daniş (ilimler Akademisi) açıldı
c Meslekî Kurumlar
1874'te Sultani Mektebi'nde bir sınıf ayrılarak Hukuk Mektebi açıldı 1860'da Ticaret Okulu açılmak istendi Ancak başarılı olu-namadı Tarım alanında ilk okul Ameli/ Ziraat Mektebi oldu (1847) Orman Mektebi (1870) ve Bursa'da Koza Okulu açıldı Tanzimat döneminde önem kazanan Telgrafçılık Okulu açıldı Mithat Paşa'nın girişimleriyle Niş ve Rusçuk'ta yetim çocuklara sanat öğretmek için Islahhaneler açıldı, ilk Sivil Tıp Okulu 1866'da, Eczacı Okulu 1867'de açıldı
Heybeüada'da Kaptanlık Okulu açıldı (1870) Mithat Paşa'nın çalışmalarıyla Sanayi Mektebi kuruldu (1868) Ayrıca Kız Sanayi Mektebi de kuruldu
d Azınlık ve Yabancı Okulları
Azınlıklara kültür, eğitim ve inanç özgürlüğü tanıyan Osmanlı Devleti, okul açma izni de verdi Azınlık okulları, Patrikhaneler ve Hahamhaneler aracılığıyla yönetildi Bu okullarda bağlı bulunduğu kilisenin papazı veya havranın hahamı ders veriyordu Bağımsız ilk Ermeni Okulu 1790'da Kumkapı'da açıldı 1824'ten sonra Ermeni Patrikhanesi'nin emriyle Ermeniler Anadolu'nun en küçük yerleşim birimlerine kadar okullar açtılar Yahudi Cemaati'ne ait havraların dışında ilk modern okul 1854'te istanbul'da Musevi Asri Mektebi adıyla açıldı 1875'ten sonra Alyans Israilit'in gayretleriyle birçok okul açıldı
Kapitülasyonlardan faydalanarak Osmanlı ülkesinde okul açma imtiyazını elde eden yabancı ülke misyonerleri akın akın topraklarımıza gelerek çalışmalara başladılar Önceleri dini nitelik taşıyan kiliselere bağlı olarak kurulan okulların yanında Elçilik Okulları da açıldı Bu okullar zamanla amacından saparak yabancı devlet okulları haline geldi ve Osmanlı Devleti aleyhine çalışmaya başladılar Katoliklerin koruyucusu olan Fransa ülkemizde ilk okulu 1583'te açtı (Saint Benoit) Bu okul Osmanlı topraklarında açılan ilk yabancı okuldur
ingilizler, Suriye ve Lübnan'da okullar açtı Değişik yerlerde açılan ingiliz okullarından Nişantaşı'nda ingiliz Erkek Lisesi (1905), Beyoğlu'nda açılan ingiliz Kız Ortaokulu (1857) Türkiye Cumhu-riyeti'ne devredilmiştir
Amerika Birleşik Devletleri, 1830'da Osmanlı Devleti'yle yaptığı antlaşmayla en ayrıcalıklı yabancı devlet haline geldi Ermenilerle işbirliği yapmayı kendisi için daha uygun gören ABD, Ermenileri kullanarak Anadolu'da etkinlik kazanmak için birçok okul açtırdı 1863'te Robert Koleji açıldı Bu okul Türk eğitimi için modern bir örnek teşkil etti ABD, Osmanlı topraklarında sayı itibariyle şaşırtıcı miktarda okul açmıştır 1904 itibariyle 465 Amerikan okulunda 22 867 öğrenci bulunuyordu
italya kendi soydaşları için 1861'de istanbul'da ve 1863'te Hatay'da okul açtı Osmanlı ülkesinde yaşayan Alman azınlıklar Avusturya eğitim kurumlarından faydalandı Ancak 1871'de birliğini sağladıktan sonra kendi kültürünü yaymak için Almanlar da okullaraçtı
e Darulfunun(Üniversite)
1862’de burada halka açık dersler verilmeye başlandı 1870’te Darulfunun İstanbul’da resmen açıldı Ancak Darulfünun 1871’de kapatıldı ve tekrar 1900’de açıldı
|