Yalnız Mesajı Göster

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



Değerli eseri �Dîvanü Lügati't-Türk'ü yüzyılın ikinci yarısı ortalarında bitiren Karahanlı ülkesinden Kâşgarlı Mahmud Beg, Kimekler'den hiç söz etmez Bu eserde, sadece, Kimek boy birliğinden olan ve yine Ertiş boyunda yaşayan Yimekler (Yemekler) tanıtılmış ve onların da Kıpçaklar'ın bir �cifi (oymağı) olduğu belirtilmiştir Ancak Kaşgarlı, bu bilgiye hemen şunu da katmıştır: �Bizce onlar Kıfçak'tır, ama Kıfçak Türkleri kendilerini ayrı sayarlar� Bu küçük açıklama bazı mühim hususları akla getirmektedir: Kimek boy birliği artık iyice dağılmış ve o toplayıcı ad unutulmuştur Birlikten belki sadece Kıpçaklar ile Yimekler yerlerinde kalmışlardır Pek kalabalık olan Kıpçaklar ise, kendilerini ayrı belki de üstün saymaktadırlar


Kimek ulusu, benzerlerinde olduğu gibi, bir çok Türk boyunun birleşmesinden ortaya çıkmış idi XI yüzyılın ortalarında olan dağılma sonunda, bu birliğin boylarından bazılarını ya tek başına kalmış veya başka boy birlikleri içine girmiş bulmaktayız


Birliğin en kalabalık boyu olan Kıpçaklar, batı Sibirya bozkırı ile Hazar Denizi kuzeyinde yayılmışlardı Bunlardan bir kısmı Kumanlar ile birlikte orta Avrupa'ya doğru uzandı Ve orada yeni bir boybirliği devleti kurdu Kendi alanlarında kalanlar ise, XV yüzyılda yeni etnik toplumlar kurulana değin varlıklarını sürdürdüler


Kimekler'in durumu da Kıpçaklar'ınki gibi oldu Bir kısmı yerlerinde kalırken, bir kısmı Kıpçaklar yanında Doğu Avrupa'ya geçti Muhammed Nesevî (1241)'nin verdiği bir malumatta, Yimekler'in XII yüzyılda Seyhun boyuna indiklerini ve oralarda Harezmşahlar devleti hizmetine girdiklerini öğreniyoruz Bu devletin bazı askerî sefer ve başarılarında büyük rol oynamışlardır Avrupa'ya giden Yimekler'den bir bölüğünü daha sonra, XIV yüzyıl başlarına ait bir başka bilgiye göre, Altınordu Devletindeki Kıpçaklar arasında buluyoruz


Birlikten başka bir boy olan Bayandurlar, galiba çok kalabalık ve yaygın değil idiler Bunlar sadece Oğuz ulusu içine girdiler Daha sonra Türkiye'ye doğru akan Oğuzlar arasındaki Bayandurlar'dan Akkoyunlu soyu XV yüzyıl başlarında Doğu Anadolu ve Azerbaycan'ı içine alan bir devlet kuracaktır


Kimek boy birliğinin öteki boylarının dağılıştan sonraki durumu üzerinde şimdilik bilgimiz yoktur XIX yüzyıl ile XX yüzyıl başında Orta Asya'da yaşayan Türk boyları ve urukları arasında Kimek boy adına rastlamıyoruz


Kaynaklarımızdan anlaşıldığına göre Kimek ülkesi, Batı Sibirya ovasında içinde kalan geniş bir bozkır alanı idi


Ülkenin asıl merkezini Ertiş'in orta boyu teşkil etmekteydi Birlikteki boyların nüfusu arttıkça ve bunlar da yayıldıkça sınırlar genişlemiştir Bu Türk ülkesinin sınırlarını belirleyen bazı bilgileri İslâm coğrafyacılarının küçük kayıtlarında buluyoruz Coğrafyacı Muhammed el-Mukaddesî, X yüzyılda Güneybatı sınırının Seyhun havzasındaki Sabrân ile Şağlcan kasabaları yakınlarından geçtiğini söyler Bunlardan Savran (Sabran), Oğuz (Güz) ve Kimek yurtları sınırına bakan bir kasabadır Şağlcan ise, Kimek ülkesi sınırında, etrafı sur ile çevrili büyük ve zengin bir kasabadır İbn Havkal'ın kayıtlarından da bu sınırın Batıda Ak-İtil ırmağı başlarına uzandığı sanılıyor


Kaynaklarımızın çeşitli haberlerinden Kimek ülkesinin komşularını da öğrenebiliyoruz Bunlara göre, ülkenin doğusunda Kırgızlar (Kırgız Begliği) vardı Onların bugünkü Altaylar ile daha doğusunda bulundukları biliniyor Batıda Peçenekler yaşıyordu Hudhüdü'l-Alem (982)'de bu Peçenek yurdunun her haliyle Kimekler'inkine benzediği belirtilmiştir Peçenekler'in yerini sonradan Oğuzlar (Oğuz Devleti) aldılar


Güneydoğudaki Tokuz-Oğuzlar ile aralarında bir bozkır (sahra) uzanırdı Yine güneyde Kara Ertiş yöresinde, muhtemelen Oğraklar bulunmaktaydı Güneybatı yönündeki alanda ise, Karluklar, Türkmenler ve Oğuzlar yayılmışlardı


Kimek ulusu, kaynakların açıkça anlattığı gibi, bir boy birliği teşkil ediyordu Bu kuruluşta onların bir çok boy ve uruktan meydana geldiği muhakkaktır Ancak Kimek ulusundaki boy düzenini, bütün bölüntülerin adlarını ve sayısını hiç bir kaynakta bulamıyoruz Hudûd (982)'a göre, Kimek ülkesi on bir (bir de Hakan bölgesi varsa, on iki) bölge (İl)'den kurulmuş idi Bunların her biri ulusu meydana getiren boylara ait ise, düzende o sayıda büyük boy bulunuyor demek olmalıdır Halbuki Gerdizî (1050), muhakkak daha eski bir kaynaktan aktardığı Kimek destanında yedi boyun adını vermiştir Bu iki kaydı birleştirirsek, Kimek boy birliğinin başlangıçta yedi boy ile kurulduğunu, sonraki katılmalar ile bunun on ikiye çıktığını düşünebiliriz


Gerdizî'nin aktardığı destân'a göre, hepsi kişi adı kökünden olan boy adları şöyledir: İmi-Eymi-İmey, İmek-Emek (Yimek), Tatar, Balandur (Bayandur), Khıfçak (Kıpçak), Lankaz-Lanıkaz, Aclad (?)


Uzun süre birlik içinde kalan Kıpçaklar, sonraları Batı Sibirya'dan Orta Avrupa'ya uzanan pek geniş bozkırların hakimi olmuşlardır Onların Kumanlar ile ayrı bir boybirliği devleti de kurduklarını biliyoruz Altınordu öncesi ve sonrası etnik kuruluşların içinde bu boyun büyük yeri vardır


Haklarında az bilgimiz olan Yimekler'i Kaşgarlı Mahmud Beg tanıyordu Birlik dağıldıktan sonra bir kısmı Seyhun boyuna inmişler, bir kısmı da Altınordu'daki Kıpçaklar içinde görülmüşlerdir


Kimek boy birliğine sonradan hangi boyların katılmış olabileceğini açıkça bilemiyoruz Bununla birlikte Kimek ülkesindeki üç bölgeden birinin adı olan �Kırkızhan� dikkate alınırsa, birliğe bir Kırgız boyunun da katılmış olduğu anlaşılıyor Oğuzlar'a komşu bölgede yaşayan ve sonraları Kıpçaklar ile birlikte bulunduğu görülen Kanglı boyu da bu birliğe katılmış olabilir Nitekim yurtları Kıpçaklar'ınkine pek yakın idi


Kimekler'in VIII yüzyılın ortalarında, Doğu Gök-Türk ve Türgiş devletlerinin tarih sahnesinden çekilmeleri üzerine bağımsızlıklarını ilân eden öteki Türk boyları gibi, bir devlet kurduklarını biliyoruz Ancak bu devlet ne nitelikte idi? Çünkü Türk ilk çağı boyunca Türkler'de iki türde devlet yapısı görülmüştür


Bunlardan birincisi derecesi bir-iki boydan kurulan �Boy begliği�, ötekisi büyük boylar birliğiyle oluşan �Hakanlı devlet� yüksekliğinde idi Bu ikincisi, pek çok büyük boyun katılmasıyla geniş bir alana hükmeden ve idaresi aristokrat nitelikte tek bir soya dayalı devlettir Devlet özelliği bakımından daha köklü, daha geniş teşkilatlı ve daha büyüktür


Kaynaklarımızdan Ali el-Mes'ûdî, �Murûc� (943) ile �Tenbîh� (956) adlı eserlerinde, onlardan �Kimek Yabguluğu� olarak söz etmiştir Aynı yüzyılda ve bu devlete daha yakın yerde yazılmış �Hudûd� (982)'da Kimek hükümdarının unvanı �Hakan� olarak verilmiştir Gerdîzî (1050) ise, herhalde eski bir kaynaktan alarak başbuğlarına �Baygu (Yabgu)� unvanını veriyor Bu kayıtlara bakılırsa, ister Yabgu, ister Hakan olsun, ikisi de Kimekler'in Hakanlı devlet düzenine sahip bulunduğunu ortaya koymaktadır


O halde, özet olarak, Kimek devlet yapısı Hakanlık derecesindedir Bir çok büyük boyun birliğinden kurulmuştur Devlet idaresi aristokrat nitelikte ve Hakan soyu elindedir Bu büyük devlet göçer evli hayvan besleyici boyların iktisadını ve hukukunu ön planda tutar Bölgelerde Hakan soyundan kişiler veya birliği oluşturan boyların beyleri hakimdir


Kimek Devleti'nin devlet teşkilatını bize kısaca Hudûd tanıtıyor Verdiği bilgiye göre, ülkenin başında �Hakan� unvanlı bir hükümdar bulunuyordu Onun idaresi altındaki ülke on bir (belki kendisininki ile on iki) İl'e ayrılmıştır Her ili kendi hâkimi idare etmesiyle, illerde on bir �âmil� vardır Bu orun, idarecinin kendi soyuna mahsustur Yeri, çocuklarına veraset yoluyla verilir Her il'in de kendi içinde boy ve uruklara ayrılmış bulunacağı da düşünülebilir


Kaynaklarda geçen bazı unvanlardan Kimek Devleti'nin üst orunları hakkında bilgi edinebiliyoruz Bu unvanları zaten ilk ortaçağ'daki Türk devletlerinde de bulmaktayız Unvanların başında �Hakan� geliyor Eski ve asıl şekli �Kağan� olan bu unvan, bağımsız devlet başkanına verilirdi Hakan'ın saraydaki eşi olan kadın �Hatun� ilk çağlardan beri bütün Türk devletlerinde kullanılmıştır �Yabgu� (Kimek destanı vb) ve �Şad� (Kimek destanı) unvanları, oldukça eski bir geçmişin eseri olarak, Hakan'ın yakınlarına, kendi idaresindeki ülkenin bir bölümünü idare etmek üzere verdiği bir vazife unvanı idi Ancak bunlar yer ve zamana göre, biri önde öteki arkada tutulmuştur Yüksek seviyedeki başka bir unvan da �Tutug� (bir okuyuşa göre: Totok)'dur (Kimek destanı ve Mücmelü't-Tevarih) Bu, bir bölgenin askerî-mülkî idarecisine verilirdi


Kimekler, gerek kaynaklarındaki bilgilerden ve gerek günümüze kalan dil kalıntılarından açıkça anlaşıldığı üzere, Türk diliyle konuşuyorlardı Elimizdeki dil kalıntıları dikkatle incelenince, Kimek Türkçesinde iki ağız bulunduğu da ortaya çıkıyor Ülke nüfusunun büyük kısmı, komşu Oğuzlar ile birlikte Ana-Türkçe (Y-Türkçesi) konuşmakta idi En kuzey batıda bulunan bir kısım Kıpçaklar ile bir kısım Yimekler ise, Bulgar Türçesi (S-Türkçesi) tesirinde bir ağıza sahip idiler


İlk çağlar boyunca bütün Türk devlet ve boylarında olduğu gibi, Kimekler'de de Kamlık (Şamanizm) dini hakim bulunuyordu Onların Gök'e (Tanrı'ya) taptıkları, Atalar ruhu'na ve Ateş'e de büyük saygı gösterdikleri biliniyor Kimekler'de �Su kültü� bulunduğu Gerdizî'nin aktardığı Kimek destanından ortaya çıkıyor Orada belirtildiği üzre, onlar Ertiş ırmağı'nı ulu Tanrısı sayarlarmış İshak ibn el-Hüseyin (XI yy)' in yazdığına göre de Kimekler ölen kişilerin cesetlerini yakarlar ve küllerini büyük akarsulara (Ertiş ırmağına) dökerlermiş Ünlü Arap gezgini, Ebu Dulaf (Mis'ar b Muhalhil, 941) Kimekler'de bir Yada taşı bulunduğunu haber veriyor


Kimek ocakları (âile)'nda ataerkil hakimiyet vardı Bu, ilk çağdan gelen bütün Türk boylarında böyledir


Onlarda hayat tarzlarından başlıca iki unsurun hakim bulunduğu anlaşılıyor Nüfusun büyük çoğunluğu, göçerevli bir hayat tarzı sürdürürdü Kuzey kesimindeki ormanlık yerlerde yaşayan Kimekler, oldukça yerleşik bir yaşayışa sahip idiler Sayıca çok az olan bu oturaklar, daha çok avcılık ile geçinirlerdi Bu oturaklar dışındakiler, hayvan besleyiciliği (çobanlık) ile meşgul olurlar, geçimlerini bunların ürünleriyle sağlarlardı O halde Kimek Devleti'nin asıl iktisadî yapısı bu hayvan besleyiciliğine ve onlardan alınmış ürünlere dayanmaktaydı Geçimlerinin bir yolunun da avcılık olduğu bilinmektedir Kimekler samur (semmûr) kakım ve sincap gibi kürklü hayvanları avlarlardı Onların kışın karlı günlerinde kürk hayvanı avına çıktıklarını Mervezî anlatır Avcılık, yerleşik Kimekler'de asıl geçim, göçer evlilerde ise yardımcı meşguliyet olarak kabul edilmişti Ocakların bütün servetlerini büyük hayvan sürüleri teşkil ederdi Besledikleri ve ürettikleri hayvanların başında at, sığır ve koyun gelirdi Gerdîzî'nin anlattığına göre, Ertiş ırmağının yukarı boyunda binlerce vahşi at bulunuyordu Kimekler, kementler ile bu atlardan yakalar ve ehlileştirirlerdi Yine bu kaynak, onlarda deve bulunmadığını, getirilse bile çok yaşamadığını belirtir


Göçer evli Kimekler'in besledikleri büyük sayıda ki hayvanları kışın kendi sert iklimlerinde korumaları çok güç olurdu Oğuzlar ile iyi anlaştıkları yıllarda kış şiddetli olunca hayvan sürülerini alır, Oğuzların yaylalarına geçerlerdi Sert soğuklarda bineklerini götürdükleri bir bölge Oğuz yurduna yakın Ak tag (Ök tag) idi


Göçer evli Kimekler, hayvan besleyicisi olmaları dolayısıyla yılı yaylak ve kışlak denilen belli iki yöre arasında yarı göçebe geçirirlerdi Yazın yaylakta otlaklarda, sulak yerlerde ve çayırlarda dolaşırlardı Bu hayat tarzının bir gereği olarak büyük çadırlar altında barınırlardı Keçeden yapılmış büyük otağlardan küçük çadırlara kadar değişik barınakları vardı Kışın karlı günlerini soğuktan korunabilen vadi ve su kenarlarındaki kışlaklarında geçirirlerdi Orada toprak altında ağaçtan su hazineleri yapmışlardı Soğuğun şiddetlendiği günlerde sular donunca, kendileri ve hayvanlar bunlardan yararlanırdı


Hudûd yazarı, Kimekler ile Kırgızlar'da giyimin tamamen aynı olduğunu belirtir Bu tarz giyimin, zaten göçer evli yaşayışın gerektirdiği hususlara uygun birimlerden oluştuğuna göre, eş olması çok tabiidir Karda Kimekler'in kayak kullandıkları da belirtilir


Kimekler'in yiyeceklerinin başında hayvanlardan elde ettikleri besinler gelirdi Bol miktarda koyun, sığır ve at eti yerler, sütlerini de içerlerdi Yaylakta semirtilmiş hayvanların eti ve sütü en iyi gıdadır Etler kurutulup saklanarak kışın da yenirdi Bu et kurutma usulü, bugün bizde de yapılan �pastırma� biçiminde olmalıdır, içecekleri arasında süt ve bundan yapılmış olan besinler vardı Kimekler, at sütü de içerler ve bundan hazırladıkları mayalı içkiye de �kımız� derlerdi Kımız, besin değeri yüksek bir içkidir


Kimekler'in başta komşuları olmak üzere, birçok millet ile alış-veriş yaptıkları anlaşılıyor Çevre ülkeler ile canlı hayvan ve ürünleri (et, deri, yapağı, halı, dokuma vb) üzerine ticaret yapılırdı Ayrıca, avladıkları kürklü hayvanların postlarını da ihraç ederlerdi Bunlara karşılık dışarıdan başka ihtiyaç maddeleri alırlardı Ticarette paradan çok, değiştokuşun esas alındığı düşünülebilir, İslâm tüccarlarının Oğuz, Kimek ve Kırgız illeri gibi ana yollar dışında kalmış olan Türk yurtlarında toplu halde çetin yollarda aylarca dolaşarak ticaret yaptıklarını, pazar açtıklarını biliyoruz İslâm coğrafyacılarının haber kaynağı olan bu tacirlerin güvenlik içinde dolaşmaları da ayrıca dikkate değer bir husustur Gerdizî ile Mervezî, Kimek ülkesinde tuz bulunmadığını, bunu dışarıdan temin ettiklerini belirtirler Bu madde onlar için o derecede değerli idi ki, samur kürk ile değiştirmeye razı oluyorlardı

Alıntı Yaparak Cevapla