08-30-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Japonyada Din Ve Felsefi Gelenekler
Japonyada Din ve Felsefi Gelenekler
Japon toplumu toplumsal ilişkilerin şekillendirilmesinde dini inanışlardan çok, güçlü sosyal ve bireysel değerler üzerine kurulu bir toplumdur Uyumluluk ve karşılıklı bağımlılığın vurgulandığı eğitim sisteminin bunun sürdürebilir kılınmasında önemli bir yeri vardır Öğrencilere eğitimlerinin ilk gününden başlayarak varlıklarının meşruiyetinin “diğer”leriyle yakın bir ilişkiyle anlamlı hale geldiğini ve kendilerinin birbirleriyle karşılıklı bağımlı bir toplumun üyesi oldukları öğretilir
Konfüçyüs geleneğiyle Japon sosyal düzen anlayışı arasında sıkı bir ilişki vardır Bireylerin toplumdaki sosyal rollerine uygun davranışlar göstermesi gerekliliğinin temelinde bu dini inanış gelmektedir Buda toplumda hiyerarşiyi doğallaştırır Bu da bireyler arasında muhatabın gerçek anlamda kim olduğunun bilinmemesi durumunda doğabilecek yanlışlıklardan kaçınmak amacıyla iletişimi güçleştirir Japonca statü farlılıklarını ifade etmenin en önemli aracıdır forumsinsi net
Buna rağmen Modern Japon toplumunun seküler olduğu söylenebilir Hastalıkların ve ölümün modern top teorileriyle açıklanmasına rağmen, hastalanmış bir Japon aynı zamanda hem tıp doktoruna, geleneksel Çin tıbbı konusunda yetkin bir “doktor”’a yada yerel bir tapınağa gitmesi çok doğaldır Tıp doktoru hastalığın bir enfeksiyondan kaynaklandığını, diğerinin vücut dengesinin sağlıklı olmadığından kaynaklandığını, tapınağa gitmenin nedeni de ilahi anlamda temizlenmenin bir aracı olarak görülebilir Üniversite giriş sınavına çalışan bir öğrencinin başarısının çok çalışmaya bağlı olduğunu bilmesinin yanında tapınağa gidip dua etmesi de aynı düzeyde normaldir
Yukarıda ifade edilen değerler çeşitli dini ve felsefi geleneklerden gelir Temeli antik Japon dini olan Şintoizm tarafından şekillendirilen Japon dünya görüşü, hiyerarşi, sadakat, imparatorun tanrının oğlu olduğu anlayışlarını Konfüçyüzimden almaktadır Budizm ise toplumsal yaşamın, sanat ve tapınakların arkasındaki temel değerdir
Japonya’da İslam
Dünyadaki diğer ülkelerle mukayese edildiğinde Japonya’nın İslam’la tanışması oldukça yenidir 1868’den önce Japonya ile İslam arasında ne kayıtlarda açık bir ilişki nede diğer ülkelerdeki Müslümanlarla Japonlar arasındaki münferit düzeydeki ilişkilerin dışında dini propaganda vesilesiyle İslam’ın Japonya’ya gelişine ilişkin tarihi izler mevcuttur
Japonlar İslam ile ilk defa 1877 yılında Batılı dini düşüncelerin bir parçası olarak tanışmışlardır Yine aynı dönemde Hz Muhammed’in hayatı Japonca’ya tercüme edilmiştir Fakat bu yalnızca bir bilgi ve kjültürel tarihin bir parçası olarak kalmıştır forumsinsi net
Japonların İslam ile tanışmalarında en önemli tarih 1890 yılında Ertuğrul Fırkateyni’nin Osmanlı İmparatorluğu ile Japonya arasında diplomatik ilişkilerin başlaması nedeniyle Japonya’ya yaptığı ziyaret ile olmuştur forumsinsi net
Ertuğrul Fırkateyni’nin dönüşte batması ve 540 Türk denizcinin feci bir şekilde can vermesi ilişkilerin geliştirilmesinde önemeli bir rol oynamıştır Bilinen ilk Japon Müslüman 1909 yılında Müslüman olan ve ismini Ömer Yamaoka olarak değiştiren Mitsutaro Takaoka ve ticari amaçlarla Hindistan’a giden ve burada Müslüman olan adını da Ahmet Ariga olarak değiştiren Bumpaçiro Arigo’dur Son yıllarda yapılan araştırmalarda ortaya çıkan diğer bir Japon Müslüman ise Ertuğrul Fırkateyni kazasından dolayı Türkiye’ye ziyarette bulunan ve Abdul Halit ismini alan Torajiro Yamada’dır
I dünya Savaşı sırasında meydana gelen Bolşevik devriminden kaçan birkaç yüz Orta Asyalı Türkün Japonya’ya iltica etmesi azda olsa Japonya’da Müslüman bir topluluğun oluşmasına neden olmuştur Son yıllara kadar Japonya’daki en büyük İslami grup Türklerdi
Japonya’da ilk cami 1935 yılında yukarıda belirttiğimiz müslüman grup tarafından Kobe’de yapılmıştır Ayrıca 1938 yılında Tokyo’da diğer bir cami inşa edilmiştir İlginç bir nokta da bu camilerde hiçbir dönemde Japon bir kişi imamlık yapmamıştır forumsinsi net
II Dünya Savaşı sonuna kadar Japonya’nın Güneydoğu Asya ve Çin’deki varlığı Japonya’nın Müslümanlarla formal düzeyde ilişki kurmasına neden olmuş bunun neticesinde yapılan çalışmalar savaş sonrasında duraklamıştır 1990’lı yıllarda ise Japonya'da islami kuruluşların sayısında artış olmuş nihai olarak da 2000 yılının Türk Diyaneti tarafından yaptırılan ve Ağustos ayında açılan Japonya'nın en büyük camisi olan Tokyo Camii açılmıştır Sonuç olarak bugün Japonya'daki Müslüman nüfus - ki çoğunluğu Japonya’ya yerleşmiş yabacılardan oluşmaktadır- birkaç bin civarındadır
Şintoizm
Şinto (Tanrının yolu) Budizm’in ülkeye ulaşmasından önce salt Japonya’ya çzgü inançlar ve değerleri ifade etmektedir Fakat Budizm ülkeye geldikten sonra bu dinden derinden etkilenmiştir Şinto öteki dünyadan çok bu dünya ile ilgilidir Altıncı ve yedinci yüzyılda Şinto Çin Kofüçyüzmi ve Budizmi etkisine girdi Çin’den gelen ahlaki ve felsefi inanışların popülaritesinin yüksekliği kraliyet ailesinin etkisini çekince Şinto ileriki bin yıl boyunca Budizmin gölgesinde kaldı
Tokugava Dönemi’nin sonlarına doğru milliyetçi akımların güçlenmesi ve Meiji Restorasyonu (1868) nun etkisiyle Şinto 1945 yılına kadar ülkede resmi din haline geldi
Günümüzde Japonya’da 80 000 civarında Şinto tapınağı ve 100 000 civarında da bu tapınaklarda görevli din adamı vardır II Dünya Savaşı’ndan sonra Şinto tapınağına üye olma zorunluluğu kaldırıldı Bazı Şinto tarikatları farklı bir din olarak kabul edilmektedir
Budizm
Ortaya çıkış yeri Hindistan olan Budizm ile Japonya’nın tanışması altıncı yüzyılda Çin ve Kore aracılığı ile olmuştur Budizm aracılığıyla Japonya’ya yerleşen düşünce ve inanışlar Japon kültür dini değerlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir Yönetici sınıfın da desteğiyle hızla ülkeye yerleşen Budizm, tapınakların inşa edilmesiyle Japon mimar ve sanatının şekillenmesinde etkili tol oynamıştır
Kısmen Budizmin toplu ibadete çok fazla önmem vermesinden dolayı düzenli olarak Budist tapınaklarında ibadet eden kişi sayısı oldukça azdır Günümüzde Japonya’ya da 75 000 civarında Budist tapınak ve 200 000 civarında Budist din görevlisi vardır
Konfüçyüs
Geleneksel anlamda bir din olarak algılanmayan Kofüçyizm Japon düşünce sitemini derinden etkilemiştir Özellikle sosyal ve aile ilişkilerinde genel anlamda toplumsal davranış kalıplarının kaynağını oluşturmaktadır Kofüçyizm devlete sadakatın, antik Japonya’da bulunmayan toplumsal katmanların ve sınıfların oluşmasında bireylerin sosyal statülerinin şekillendirilmesinde belirleyici rol oynamaktadır Doğal ve sosyal düzenin sürdürülmesinin gerekliliği çeşitli metafizik kavramlarla açıklanmaktadır ve sosyal sorumluluklar ve sıkı aile bağlarının insani bir zorunluluk olduğu vurgulanır
Hıristiyanlık
Hıristiyanlık Japonya’ya on altıncı yüzyılda Portekizli ve İspanyol Katolik misyonerler tarafından sokulmuştur Batı Avrupa ülkelerinin on altıncı ve on yedinci yüzyıldaki sömürgecik anlayışlarından dolayı Hıristiyanlık ülkede siyasi sisteme karşı tehdit olarak kabul edilmiş ve on yedinci yüzyılın ortasından itibaren 200 yüzyıla yakın bir süre yasaklanmıştır Meiji döneminin başlamasıyla Hıristiyan misyonerler ülkeye tekrar gelmiş ve misyonerlik faaliyetlerini devam ettirmişlerdir Günümüzde Japonya’da 7 500 civarında kilise ve 800 000 civarında da Hıristiyan bulunmaktadır
Dini Pratikler ve İbadet
Dinlerin içi içe geçtiği birbirleriyle karşıtlıklarının yada çelişkilerinin Japon din ve felsefi anlayışıyla birbirleriyle çatışmadan bir arada barındığı Japonya’da insanlarını çoğu bu dinlerin ibadethanelerine düzenli olarak olmasa bile gitmekte ve seremonilere katılmaktadır
Yeni doğan çocuklar on aylık iken doğumları Şinto tapınağında kutlanmaktadır Düğünler genellikle Şinto rahiplerin katıldığı tapınaklarda yapılmaktadır Hıristiyan düğün merasimleri de ayrıca popülerdir Cenaze merasimleri ise Budist rahipler tarafından yapılmaktadır
Japonya’da iki tür “bayram” vardır Şinto orijinli Matsuri festivalleri ve Çin ve Budist orijinli nenço gyo Tatillerin çoğu ise seküler kaynaklıdır
|
|
|