Prof. Dr. Sinsi
|
Maraş Katliamı (24 Aralık 1978)
Maviş Toklu: “24 12 1978 Pazar günü, saat 10 00 sıralarında mahallemizin Muhtarı Mehmet Yemşen ile Fevzi Görkem’ın başında bulunduğu saldırgan bir grup, ‘Allah Allah, Koministlerin kökünü kazıyacağız, büyük-küçük demeyin, komünistlerin kafasını ezin’ diye bağırıyorlardı Muhtarın elinde silah ve bayrak vardı Diğerlerinin elinde silah, patlayıcı madde, gaz, benzin, sopa gibi saldırı malzemeleri vardı Evime hücum ettiler, kapıyı kırarak içeri girdiler Odada oturan kocamı (Kalender) alıp bahçeye çıkardılar Ben de arkalarından koşarak çıktım Muhtara, ‘Aman etmeyin eylemeyin, kocamı öldürmeyin, çoluk çocuğumu meydanda koymayın’ diye çok yalvardım Muhtar bana dönerek, ‘Çocuklarını götür, Karaoğlan beslesin, kocanı Karaoğlan’ın yoluna kurban kesiyorum’ dedi ‘Karaoğlan kim?’ diye sorduğumda, ‘ECEVİT’ diye cevap verdi Kocamı, gözlerimin önünde işkence ederek öldürdüler Öldürülürken kocama sarıldım, üstüm başım hep kan oldu ‘Aman muhtar etme eyleme, sen ne ediyorsun?’ dediğimde ‘Pişirdik pişirdik, koministler gelsinler, hep yesinler’ dedi Saldırganlar, bu defa yakınımızda oturan kardeşim Hüseyin Toklu’yu götürmek için evinin etrafını sardılar ve kardeşimi içerden çıkardılar Yine muhtara yalvardım yakardım ‘Kocamı öldürdün, bari kardeşimi öldürme’ diye yalvarıyordum Muhtar ise, ‘Hüseyin’i de Karaoğlan yoluna kurban ediyorum Biz Karaoğlan yoluna bu sene kurban keseceğiz, bayram günü gelmiş’ dedi ve kardeşim Hüseyin’i işkence ederek öldürdüler
“Sonra, karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen çok yaşlı Cennet Çimen’in evine gittiler Bu kadını, ‘Gel nene, gel nene’ diyerek elinden tutup dışarıya çıkardılar Cennet kadın, gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi Sanıklardan Cuma Yalçın ile Nuri Boğa tornavida ile Cennet kadının (80 yaşında) gözlerini oydular, sonra silah sıkarak öldürdüler Yakınında bulunan helanın çukuruna baş üzeri atıp, üzerine at arabasını devirdiler Daha sonra hem bizim evi, hem diğer evlerin tümünü yaktılar Fevzi Görkem, ‘Yürü, hadi seni kurtarayım’ diyerek beni alıp götürdü Bir süre yürüdük, aniden kalbim sıkıştı, yürüyemedim beni bırakıp gitti Biraz dinlendikten sonra evime döndüm Evimin her tarafı alev, kül ve kan  Azıcık dinlendim, askerlere haber vermek ve sığınmak için çıktım Yolda Mustafa Göktaş, bir elini İbrahim Usta’nın boynuna sarmış, diğer elinde de tabanca tutuyordu İbrahim Usta’ya, ‘Senin kanını evime akıtmayayım’ diyordu Götürdü, saldırgan topluluğun içine itti, topluluk İbrahim Usta’yı dövmeye başladı, sonra da onu öldürdüler Ben de kör-topal sürünerek askerlere sığındım  ”
Asker tanıklardan Yüzbaşı Timur Şen “Kahramanmaraş 3 Tabur 8 Bölük Komutanı olduğunu; 22 12 1978 günü cereyan eden cenaze töreni olayları sonrasında, General Boğuşlu’nun başkanlığında yapılan toplantıda, Yörükselim mahallesinde oturan Alevilere karşı harekete geçileceği yolunda istihbarat alındığı için bu mahalle ile diğer mahalleler arasında birliklerin yerleştirilmesine karar verildiğini; kendisinin de 3 Tabur 8 Bölük ile beraber 23 12 1978 günü 04 30-05 00 civarında Jandarma Komutanlığı (Şehit Çuhadar Ali Caddesi’nin doğuya uzanan kısmı-Işık Caddesi-Pınarbaşı Caddesi) tertibat alındığını; Uğrak Pastanesinin bulunduğu köşedeki yola (Uzunoluk Caddesi-Işık Caddesi), şehirden gelip Askeri Gazino’ya çıkan yola (Enstitü Caddesi), Vilayet Konağı’na çıkan yola (Pınarbaşı Caddesi) ve bunlardan özellikle Uzunoluk Caddesi’nin Işık Caddesi ile kesiştiği Uğrak Pastanesi’nin bulunduğu köşeye askerleri yerleştirdiğini; her birinin başına 3 takım komutanı görevlendirdiğini, kendisinin de elindeki telsizle Uğrak Pastanesi’nin önünde yer aldığını; saat 07 00 sıralarında gün yeni ışımaya başlarken Belediye hoparlöründen, ‘Dünkü olaylarda şehit edilen 2 din kardeşimizin bugün cenazesi kaldırılacaktır Bütün din kardeşlerimiz buna katılsınlar, din kardeşlerimiz son görevinizi yapın’ şeklinde ve genel mahiyeti itibarıyla sağ görüşlü kişileri toplamayı amaçlayan anonsların yapıldığını; anonsların arkasından da anonsu yapan dernek veya partinin isminin söylendiğini; bu anonsların 08 00’e kadar devam ettiğini; durumu telsizle Tabur Komutanı’na bildirerek anonsların önlenmesini istediğini, Tabur Komutanı’nın Vali ile temasa geçtiğini söylediğini; bu anonslar üzerine köşe başını tuttuğu yollardan şehir merkezine doğru şahısların birer ikişer inmeye başladığını,
“Saat 09 00 civarında Uzunoluk Caddesi’nden yukarıya tertibat aldığı yere doğru ellerinde kalın sopalar ve taşlar olan, ‘Kahrolsun komünistler, Şehitlerimizin kanını yerde bırakmayacağız, hesap soracağız’ diye bağıran, yol üzerindeki işyerlerini tahrip ederek ilerleyen 15 000 kişi civarında bir topluluğun gelmekte olduğunu; Uğrak Pastanesi’nin köşesinde 15 askeri” bir Takım Komutanı ve kendisinin beklemekte olduklarını, grubun hareketlerini devamlı olarak Tabur Komutanı’na rapor ettiğini; yolun ortasına bir makineli tüfek yerleştirerek beklemeye başladığını; grupla arasında 100 metre kalınca gruba doğru giderek daha fazla ilerlememelerini, bağırmamalarını, aksi halde ateş açacağını söylediğini; grubun bu ihtar üzerine durduğunu; ellerindeki sopaları devamlı salladıklarını; hepsi ile muhatap olamayacağını, liderleri kimse onun gelip konuşmasını söyleyince, grubun önünde lider pozisyonundaki 3 kişinin gayet küstahça ve ellerindeki sopalarla kendisine doğru ilerleyerek, ‘Söyle, biziz’ dediklerini; bu 3 kişiyi bir gün önceki cenaze töreni olayları sırasında Ulucami önündeki sağ grubun en ön saflarında görmüş olduğunu ve tahrik edici davranışlarda bulunduklarını fark ettiğini; bu 3 kişiden birisinin olaylardan sonra yakalandığında teşhis ederek hakkında ifade verdiğini ve isminin Şaban Denizdolduran olduğunu, bu 3 kişiye bulunduğu yerden geçemeyeceklerini, bu hususta emir aldığını, geçmeye çalıştıkları takdirde makineli tüfekle ateş ettireceğini ve ne pahasına olursa olsun buradan geçirtemeyeceğini söylediğini; bu 3 kişinin kalabalık gruba dönerek geçemeyeceklerini söylemesi üzerine grubun içinde dalgalanmalar olduğunu, kimisinin geriye döndüğünü, kimisinin tekrar kendilerine doğru yürümeye başladıklarını, bu gruptan bir kısmının, ‘Bizim Orduyla işimiz yok, bırakın bizi yukarıya geçelim’ dediklerini; kendisiyle konuşan 3 kişinin ise topluluğa dönüp, ‘Yörükselim Mahallesinde arkadaşlarımız şehit ediliyor, gidelim’ diyerek grubu tahrik etmeye çalıştıklarını; ancak topluluğun kendisine karşı tecavüzkar hareketi olmadığı gibi, kendisini de geçmeye çalışmadıklarını; bu arada şehir içinde muhtelif yerlerden, özellikle Yörükselim Mahallesinden yoğun şekilde makineli tüfek sesleri geldiğini, saat 09 00-09 30 sıralarında yine Belediye hoparlörlerinden Valiliğin sokağa çıkma yasağının ilan edildiğini, bunun üzerine kendisinin hem bu üç kişiye hem de gruptakilere dağılmalarını, evlerine gitmelerini tekrar söylediğini; gruptan kopmalar olmasına rağmen 4 veya 5 bin kişi civarında bir topluluğun hava kararana kadar sokakta kalmaya devam ettiğini; topluluğun liderlerine çocukları niçin aralarına aldıklarını, ateş etmesi halde, doğacak panikten ezilip ölebileceklerini söylediğinde ‘Onlar davalarına inanan kişiler, bu yaşta davalarına hizmet ediyorlar’ diye cevap verdiklerini,
”Sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra Yörükselim Mahallesin’in bulunduğu tarafa doğru koşarak gelen 4-5 kişiyi yakaladığını; bunlardan birinin üzerinde ucu kıvrık keskin orak şeklinde kesici bir alet (tahra), iki üç dinamit lokumu, bol miktarda tüfek fişeği, dinamit kapsülü ve pantolon kemerine sokulmuş şişe içinde benzin bulunduğunu; yakaladığı bu şahısları çok yakındaki Merkez Polis Karakolu’na gönderdiğini; grubun saat 21 00 sıralarında tamamen dağıldığını”ifade ediyor
BASINDA KATLİAM
Hürriyet( 26 12 1978)
“Girilen evlerden ve enkaz altından cesetler çıkarılıyor Cesetlerin kokmaması için çevre illerden buz istendi Cuma gününden bu yana örgütlenmiş saldırgan toplulukların yarattığı dehşet ve terör  Ölü sayısı 98, yakılan-yıkılan enkaz altında cesetler bulunduğu, askeri birlikler, girilmeyen Yörükselim Mahallesi’ne giderek kontrol altına aldı Çamlık tarafında bir topluluk askerlerin üstüne ateş açtı
“Mağaralı Mahallesi’nde kokmaya başlayan 16 ceset bulundu Otopsilerin Belediye Mezbahasında yapıldığı öğrenildi 2500 kişilik seyyar mutfak Ankara’dan getirildi
“Saldırganlara dinamit lokumu ve silah dağıtıldı Adını açıklamayı sakıncalı bulan bir yetkili, ‘Maraş Müftüsü’nün resmi araçlarla kenti dolaştığını ve halkı kışkırtıcı konuşmalar yaptığını, olayların bundan sonra başladığını’ öne sürdü”
Cumhuriyet: (25 12 1978)
“24 12 1978 sabahı saat 10 15 sıralarında sağcı gruplar, sokağa çıkma yasağına karşın kentin sokaklarında birikmişler; bin kişilik bir grup Vilayete yürümeye başlamışlardır Topluluğun dağılmasını isteyen jandarmalara saldırınca aralarında çatışma çıkmış, jandarmalar havaya ateş etmek zorunda kalmışlardır Ve beş bin mermi yakılmıştır Sağcıların ellerinde Amerikan yapımı M 1 piyade tüfeklerinin bulunduğu, Vilayete yakın bazı binaları ateşe vermişlerdir
“Yakınlarını kayıp eden çok sayıda yurttaş, vilayet önüne gelerek ‘Biz bu şehirden gitmek istiyoruz Bize yardım edin, asker değil, şehri terk için araç istiyoruz’ diye bağırıyorlardı
”YSE Bölge Müdürlüğü’nün binası, sağcı saldırganlarca işgal edilmiştir Orada silah dağıtıldığını, Yörükselim, Yeni Mahalle ve Sakarya Mahallesi’nde iki günden beri mahsur kalan kişileri kurtarmaya giden polislerin üzerine uzun menzilli silahlarla ateş açılmıştır
“Yapılan saldırılardan sonra acilen evlerde kadın ve çocukların kurşuna dizildiği, boğazlarının kesildiği, daha sonra ölülere gaz dökülerek evlerinin ateşe verildiği bildirilmiştir ”
Aydınlık (16 01 1979)
“Evimize saldırmışlardı, kaçtık Mecburen Mahmut Kuşat’ın (Kürt Mahmut) evine sığındık Kendisinden korkuyorduk Bize, ‘Biraz sonra geleceğim’ diyerek dışarı çıktı O sırada telefon çaldı, telefonu açtım telefona çıkan şahıs, ‘Ben Ahmet Yıldız’ım dedi ve Mahmut’u sordu Kendisine ‘Evde olmadığını ve benim de akrabası olduğumu’ söyledim ‘Biz burada komünist Alevileri epeyce öldürdük’ dedi ’Elimize geçen kominist kurtulamıyor, doğruca fabrikaya atıyoruz Nusret (Nusret Kusat, Mahmut’un oğlu) İslahiye’den bir sandık silah getirdi Burada pek gözükmemesi için gönderdim Herhalde eve gelir Şu anda bizim Bekir ve Mehmet bir Aleviyi çevirdiler Durum iyi Bizim gibi yaparlarsa, şehirde hiçbir Alevi komünist sağ bırakmayacağız Sizin orada durum nasıl?’ dedi İyi, iyi burası sakin, dedim ve korkudan kapattım
“Hemen Vilayeti aradım çıkan komutana, ‘15 dakika içerisinde bizi kurtarmazsanız öldürecekler’ dedim Eğitim Enstitüsü’ne de telefon ettim Bizi kurtarmaları için yardım istedim 15 dakika kadar sonra zil çaldı İçeri Mahmut Kuşat girdi Hemen telefona koştu Telefonda Başhekim Çetin Diker’le görüştü ‘Ağabey Komünist Alevilerin seni öldürdüğünü duyduk ve çok üzüldük, şükür sağsın’ dedi Evde bulunanlar titremeye başladık Askeri arabalar o anda geldi Kurtulduk”
Davanın Sonucu ve Yargılanmalar
Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Hatay İlleri Sıkıyönetim Askeri Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi’nin gerekçeli kararı şöyledir:
804 kişi hakkında dava açılır Bu sanıklardan 29’u ölüm cezasına, 7’si müebbet hapse; 7’si 15-24 yıl arasında, 29’u 10-15 yıl, 259’u da 5-10 yıl arasında, 26’sı ise 1-5 yıl arasında hapis cezası almışlardır 379 kişi davadan beraat ederken 68 kişi firarda olduğu, veya dava sırasında ölmüş olduğu için davadan düşerler Öte yandan ölüm ve müebbet hapis cezaları dışındakilere 1/6 oranında cezai indirim uygulanmış ve cezaları azaltılmıştır Ardından mahkemenin kararı Yargıtayca bozulmuştur Yeni yargılama sonucunda da idam cezaları uygulanmadı Kanlı Maraş dosyası sessizce kapatılmış oldu
|