Prof. Dr. Sinsi
|
Malatya Katliamı
Saldırganların bir kolu, Cezmi Kartay Caddesine doğru harekete geçmiş, 50 Yıl Kahvesine saldırarak tüm camlarını kırmışlardı Bu cadde üzerinde ve Alevilere ait birçok işyeri tahrip edilerek yakılmıştı Saldırganların diğer bir kolu, Kışla Caddesinde aynı sloganlarla saldırılarını sürdürüyorlardı Vali konağının camlarını da kırmışlardı Vali ve eşi dışarı çıkarak ‘Biz de Müslümanız’ diye şahadet parmaklarını havaya kaldırarak kelime-i şahadet getirmişlerdir
Saldırganların başka bir kolu, İstasyon Caddesinden Sıtmapınar Semtine doğru saldırılarını sürdürüyorlardı İş Bankası önünde Cafer Erkul’a ait gazete kulübesine saldırarak tahrip etmişler Cafer Erkul’u da ağır biçimde yaralamışlardır Sıtmapınarında Dursun Erkul’a ait gazete bayii tahrip edilmiş ve yakılmış, sahibi feci şekilde dövülmüştür
Keza hükümet binasının bitişiği ve toplum polisi binasının önündeki sinema reklamlarının yerleri tamamen tahrip edilmiş Aynı yerde Haydar Karagöz’e ait gazete kulübesi de tahrip edilerek dağıtılmıştır Böylece saldırının birinci günü 9 kişi yaralanmış, 7 işyeri tahrip edilerek yakılmıştır
Saldırının ikinci günü: “16 02 1975 günü ‘Nasıl olsa Emniyet kuvvetleri durumu kontrolleri altına aldı ve artık bir şeyler olmaz’ düşüncesiyle herkes şehir merkezine geliyor, işyerlerini kontrol ediyordu Halkı köylerden toplayıp getiren tahrikçiler ise, amaçlarını yeterince gerçekleştirmemişlerdi Çünkü TÖB-DER ve Alevilerin birçok işyeri hala sapasağlam duruyordu Bu amaçlarını gerçekleştirmek için uzak yerlerden, köylerden getirdikleri saldırganları bırakmadan evlerinde, çeşitli yerlerde konuk ederek saklamışlardır
16 02 1975 Pazar günü erken saatlerde (saat 10 00) belediyenin önündeki alanda, bir gün önce kullandıkları saldırı araç ve gereçleriyle toplanıyorlardı Belediye ile hükümet binasının arası 20-30 metre ya var, ya yoktur
Öğretmenler kendi lokallerinde gelişmelerden habersiz oturuyorlardı Saat 12 00 sıralarında iki sivil polis geldi, Şube Başkanı Tuncay Ünlü ile TÖB-DER Bölge Temsilcisi H Nedim Şahhüseyinoğlu’nun Emniyet Müdürlüğü’nce çağrıldığını söylediler Her iki yönetici birlikte Emniyet Müdürlüğüne gitti Hükümet binasının önüne gittiklerinde, tahrikçi ve saldırgan bir grubun toplanıp beklediğini görmüşlerdir Polis ise, hükümet önünde bekliyordu Emniyet Müdürü, ‘Hocam, sizden rica ediyorum, sizler dünkü olaylara karşı bir yürüyüş düşünüyormuşsunuz Bu nedenle karşı grup yeniden toplanmış Bir olay çıkarılmaması için lokalinizi boşaltarak dağılınız Yoksa çıkacak herhangi bir olayda koruma gücümüz olmayacaktır’ dedi
Emniyete giden yöneticilerimiz ise, ‘Bizim yürüyüşümüz yoktur, böyle bir şeyi düşünen tek üyemiz dahi yoktur Uydurmadır Ancak emniyet bizi korumakta güçsüzse, müsaade buyurun biz kendi güvenliğimizi kendimiz alalım’ yanıtını vermiştir
-Biliyorum sizin yürüyüşünüz olmadığını, ama halkı öyle kandırmışlar Olayı görüşüyoruz, önlememiz zordur, lütfen dağılınız 
-Ama onlar iki gündür yasadışı toplanıyorlar Suç işliyorlar Dağılması gerekenler onlardır Biz lokalimizde oturuyoruz
Karşılıklı tartışmalardan sonra anlaşıldığı kadarıyla bir oyun düzenlenmiş Bu oyunda hem saldırıya uğramamızı, hem de suçlu duruma düşmemizi istiyorlardı Yönetim Kurulumuz ve avukatlarımız birlikte olayı değerlendirdi En uygun çözümün TÖB-DER’i boşaltmak olduğu kanaatine vardık ve lokalimiz boşalttık 
Eğer emniyet kuvvetleri (polis) içtenlikle ve yansız davransaydı, saldırganlar ilk anda ve hiçbir güçlükle karşılaşmadan dağıtılabilirlerdi Müdahale edilmemesi, saldırganları daha da cesaretlendirmiştir
Saldırının ikinci günü, aynı topluluk ilahilerle ve bir gün önceki sloganlarla saptadıkları semtlere doğru harekete geçti
Önce sinema reklamları (bir gün önce tahrip edilmişti, yeniden yapmışlardı) yeniden tahrip edilerek parçalandı Oradan CHP binasına, gazetelerin bulunduğu bürolara saldırdılar Büroları tamamen tahrip ederek yaktılar Sonra TÖB-DER’in lokaline saldırdılar Lokalin tüm kapıları, pencereleri, içindeki eşyaları tahrip edildi, yakıldı Altta bulunan 3-4 dükkan da camları tahrip edilerek yağmalandı
Başka bir kol da İstasyon Caddesinden hareketle, bu cadde üzerindeki Malatya Basın Galerisi ve gazete başbayii gibi birçok işyerini tahrip etmiştir Diğer bir kol da Kışla Caddesi üzerinde bulunan ve içki satan birçok dükkanın camlarını kırmıştır
Keza bir gün önce tahrip edilen ve hemen camları takılan 50 Yıl Kıraathanesine yeniden saldırarak tüm camlarını, eşyalarını tahrip ettiler
Sokaklarda rastladıkları solcu ve saçı uzun, bıyıkları kaba olanlara da feci şekilde işkence etmişlerdir Bu sırada saçı uzun olan bir genci döverek öldürdüler Avukat Süleyman Efe de aynı biçimde dövülerek ağır yaralanmıştır Süleyman Efe’yi dövenler polistir
Böylece iki gün süren saldırının bilançosu, 60 işyerinin tahrip edilmesi, yüzlerce insanın yaralanması, bir ölü ve yakılan Malatyadır
Polis, olanları engelleyeceği yerde, işyerlerini korumak zorunda kalmış olanları, lokantada yemek yiyenleri, kahvede oturanları toplayarak gözaltına aldı  (6)
Basında 15 - 16 Şubat olayları
Cumhuriyet (16 2 1975): “Malatya’da TÖB-DER’in toplantısını protesto için 2000 kişi yürüyüşe geçmiş, bu arada Vali Lojmanını taşa tutmuşlardır Saldırganlar daha sonra sol eğilimli kişilere ait bazı işyerlerini ve gazete bayilerini tahrip etmişlerdir ”
Cumhuriyet (16 2 1975): “Malatya’da bir çatışma oldu, bir kişi öldü TÖB-DER’in önceki gün yapılan toplantısından sonra başlayan olaylar dün büyümüş, ‘Müslüman Türkiye’ diye bağırarak tekbir getiren sağcı bir grup, solcu diye tanınan kişilerin işyerleri ile CHP ve TÖB-DER merkezlerini taşlamışlardır Malatya sokaklarında ‘Komünist avına’ çıktıklarını ilân eden bazı sağcıların kanlı saldırıları polisin yetersiz kalması karşısında askeri birliklerce süngü takarak önlenebilmiştir 
“Samanpazarı mevkiinde önceki gün toplanarak, ellerinde Türk Bayrağı olduğu halde halkı kışkırtan grubun başlarında AP Eski Malatya Milletvekili Hamit Fendoğlu ile Şerif Dursun’un bulunduğu ve tüm olayların bunların direktifiyle başlayıp, genişleyerek kanlı bir biçime dönüştüğü  
“Sağcılar, şehirde giriştikleri güya ‘Komünist avı’nda uzun saçlı gençleri toplayarak dövmüşlerdir TÖB-DER üyesi öğretmenler sokak aralarında feci şekilde dövülmüşlerdir ”
Oktay Akbal’ın yazısı, Cumhuriyet (19 2 1975): “Pazar günü yurdun birçok ilinde yapılan TÖB-DER kapalı salon toplantıları gözünü kan bürümüş daha doğrusu bürütülmüş insanlar tarafından baskına uğradı İzin alınmıştı, kapalı salon toplantısı yapmak için Faşist örgütler günlerce önceden hazırlıklarını yapmışlar, bu toplantıları kurmak için  Açık bir gerçek bu Bir İstanbul gazetesinde çıkan yazılarla daha da belirginleşen bu işlerin ardında kimin, kimilerin bulunduğunu gözler önüne seren bir gerçek  CHP Genel Merkezinden yapılan bir açıklamaya göre, bu gazete birkaç gün önce şöyle yazılar yayınlamıştır: ‘Kavgayı halkı yanıltıcı mekanlarda ve şartlarda yapmak yerine, halkın içinde, cesur, daha iyi göreceği yerde yürütmeliyiz Bir Taksim hadisesi halkın kuralların niyeti ve eylemi hakkında tam ve kesin fikir sahibi olmasına neden olmuştur Tarihi bir pazar gününün hatırası üç solcu eşkıyanın Taksim civarından bile korkarak geçmesini sağladı ’ “’
Ergün Göze, Tercüman (21 02 1975): “Böylece TÖB-DER, Türk Öğretmenine, Türk Milletine, Türk Gençliğine tamamen ters düşmüştür TÖB-DER, bugüne kadar Türk Öğretmenine yapılan en büyük kötülüğü yapmış Onu Stalin’le bir hizada görmüştür Sayın Ecevit de “Her ne kadar TÖB-DER’i tasvip etmemekle beraber faşizan baskılardan söz ettiğini” söylemekle partisini Stalin’le aynı noktaya getirmiş bulunmaktadır ”
Alpaslan Türkeş’in basın açıklaması, Tercüman (23 2 1975): “Türk Milliyetçiliği herkesten önce ve herkesten çok sömürüye karşıdır Emperyalizmin kökünü kazıyacağız Adana’da işçi Hüseyin’in öldürülmesinden de bizi mesul tutan Ecevit’e hatırlatırım Eğer biz öldürmeye niyetli olsak, işçi Hüseyin’e sıra ne zaman gelir düşünmesi gerekir  Halkın en meşru tepki hakkını kullanmasını devlete isyan diye jurnallamaktan utanmayan adamın kişiliğine bakın  Ve olayların devlete karşı değil, sadece TÖB-DER’e karşı olduğunu görmemezlikten gelmektir ”
Hürriyet (18 02 1975): “Malatya’da Pazar günü çıkan olaylar sırasında sağcı oldukları öne sürülen eli sopalı topluluk 300 işyerini tahrip etmişlerdir İki kişinin öldürülmesi ve 100 kişinin yaralanmasından sonra, askeri birliklerin müdahalesiyle güçlükle bastırabilen olaydan sonra 224 kişi gözaltına alınmıştır ”
Milliyet (16 02 1975): “Malatya’da, saat 11 00’de ellerinde özel olarak yapılmış sopalar olduğu halde yürüyüşe geçen bir grup, vilayet önünde ‘Yaşasın Müslüman Türkiye, Kahrolsun Komünizm’ diye bağırmışlar Yürüyüşçüler sol yayınlar sattığı ileri sürülen Cafer Erkul’un satış barakasını tahrip etmişlerdir Sinema afişlerinin asılı bulunduğu camekânları parçalamışlardır Bir içkili lokanta, üç kahve ve iki kitabevi taş yağmuruna tutularak camları kırılmış  olaylarda 18 kişi yaralanmış, ikindi ezanının okunmasıyla yürüyüşçülerin büyük bir bölümü camilere girmişlerdir ”
Deniz Baykal’ın Meclis’te yaptığı konuşma, Milliyet (18 2 1975): “Cepheleşme hareketiyle birlikte, Ülkü Ocakları Derneği saldırgan bir politika içinde girdi Sağ terörizm dönemi başladı Hükümet süratle açıklamalıdır Adana’daki işçiyi öldürenler, afiş asan genci üç yerinden vuranlar, Şahin Aydın’ı, Kerim Yaman’ı öldürenler, TÖB-DER toplantılarını basarak isyan yaratanlar kimlerdir? Bunların siyasal nitelikleri nedir? Bütün bu olaylarda yer alanların aynı siyasal kampta yetiştirilmiş olmaları basit bir rastlantı mıdır? Bu olayların sorumluları kimlerdir? Tetiği çeken parmaklar mı, yoksa o parmaklara hükmedenler mi? Hükümetin suçlu ile haklı karşısında tarafsız kalmaya çalışmasını anlamak mümkün değildir ”
Olayın hukuki boyutu ve sonucu
Olaylar denetim altına alındıktan sonra 400 kişi gözaltında alındı Gözaltına alınanların yüzde 90’ını, işyerleri saldırıya uğrayanlar ile TÖB-DER Şube Yöneticileri, Malatya Yüksek Öğretim Derneği’nin ve Devrimci Gençlik Birliği’nin yöneticileri oluşturuyordu Binlerce saldırgandan yalnızca 40 kadar kişi gözaltına alınmıştı
Resmi yetkililerin anlatımlarına göre, saldırı TÖB-DER’e yönelikmiş 57 il merkezinde kapalı salon toplantısı düzenlemiş olan TÖB-DER’in toplantısı yasal izinlidir Saldırı ise Alevilerin yoğun olduğu (Malatya, Erzincan, Adıyaman, Amasya, Tokat, Turhal, Elazığ vb ) bölgelere yönelikti Alevilere ait işyerleri tahrip edilmişti Eğer saldırı TÖB-DER’e yönelikse, Alevilere ve solculara ait işyerlerini niye yağmalayarak tahrip etmişlerdir? Alevilerin ve solcuların işyerlerini önceden kim belirleyerek işaretlemiştir? TÖB-DER’in konuşmalarının sonucu halkın tahrik olduğu söylendi Oysa TÖB-DER’in toplantıları kapalı salonlarda yapılıyordu Görüntü ve ses dışarıya verilmiyordu Kaldı ki, daha toplantılar başlamadan saatler öncesinden saldırı başlatılmıştı Bu ve benzeri sorular yanıtlandığında saldırının perde arkası ortaya çıkacaktır Kim ne zaman yanıtlayacaktır?
Olay sonrası İçişleri Bakanı Mukadder Öztekin, Jandarma Genel Komutanı Org Orhan Yiğit ve Emniyet Genel Müdürü Celal Öztüfekçi beraberlerindeki heyetle Malatya’ya geldiler Bu yetkililer, Malatya Emniyetinin önceden belirlediği kişilerle görüştürüldüler Saldırıya uğrayan, işyerleri tahrip edilenler dinlenilmedi, görüşülmedi 
Adana DGM’nin üç savcısı, olayları soruşturmak üzere Malatya’ya geldi Gözaltında bulunanların ifadeleri alındı Saldırıya uğrayanlarla saldırganlar ayrımı yapılmadan; sanki birlikte saldırı düzenlenmiş gibi, savcılar ortak dava açılmasına karar vermişlerdir Olayların başladığından beri saldırganlar korunuyordu Kimi polislerin olay sırasında yakaladıkları, gözaltına alınmadan bırakılmışlardı Ortada ölen ve yaralanan insanlar ile tahrip edilmiş işyerleri bulunmaktadır Bunlar için de bir suçlu bulunmalıydı Ama emniyetin yanlı tutumu nedeniyle gerçek suçlular ortalıkta yoklardı DGM’nin savcıları da bu doğrultuda yürüttükleri soruşturmanın sonunda dengeyi sağlamak amacıyla hareket ettiler ve saldırganlardan kaç kişi tutuklanmışsa; saldırıya uğrayanlardan da o kadar kişi tutuklandı
|