Yalnız Mesajı Göster

Malatya Katliamı

Eski 08-30-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Malatya Katliamı








Üç öğrencinin hunharca öldürülüşü
Çilesiz Mahallesi, Malatya’nın güneybatısında, bahçeli bir semttir Kentin eski mahallelerinden biri sayılır Yüzyıldan beri Alevilerle Sünniler iç içe yaşamaktadır Mezhep sorunları yaşamadan ortak iş yapmışlar, az da olsa birbirlerine kız alıp-vermişlerdir Karanlık eller durmaz ki; Hamit Fendoğlu’nun hunharca öldürülmesini fırsat bilenler saldırılarını bu semte de yönelttiler
Çilesiz Mahallesi’nin halkı, Malatya Merkezi’ndeki saldırı olayını üzüntü ve kuşkuyla izlerken; mahallenin çocukları da bahçede top oynamaktadırlar Saat 1200’ye doğru bir araba, top oynayan çocuklara yaklaşır Arabadan biri iner, “Naci, Sait, Özcan” diye ismen çağırdığı üç çocuğu arabaya alır ve uzaklaşırlar Arkadaşları da, herhalde öğretmenleridir, bir yeri göstermek için götürdüler, düşüncesiyle başta ailelerine haber vermezler Ama sonra kuşkulanırlar ve ailelerine bildirirler
Götürülen çocuklar (Özcan Türksever, Sait Hazar, Naci Erguvanlı) 14-15 yaşlarında olup, Gazi Lisesinin öğrencileridir Üçü de Alevi ailenin çocuklarıdır Birkaç saat sonra acı haber gelir Çocuklar önce işkence görmüş, sonra kafalarına sıkılan kurşunlarla öldürülmüştür Katiller bununla da yetinmemişler, cesetleri, Malatya’ya 8 kilometre uzaklıktaki Beylerderesi’nde demiryolu tüneli önünde rayların üstüne bırakmışlardır Üzerlerinden tren geçen cesetler paramparça olarak bulunmuştur Çocukların aileleri, katillerin bulunması için kuşkulandıkları bazı isimleri ilgili makamlara vermişler, ancak sanki yer yarılmış katiller içine girmiş gibi, cinayetler yapanların yanına kar kalır
Saat 1630 sıralarında komşu illerden gelen askeri birlikler saldırganları ve saldırıyı denetim altına alırlar

Celal Bayar ve Süleyman Demirel Malatya’da
Hamit Fendoğlu’nun ve yakınlarının cenazeleri, Bulgur Köyü’ne götürüldü Cenaze törenine katılmak üzere eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar, AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ile MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, Esenboğa Havalimanına giderler Ancak, olaylar nedeniyle Malatya Havaalanı hava trafiğine kapatıldığı için, Bayar ve parti başkanları, uzunca bir süre Havaalanının açılmasını bekler Sonunda uçakla Malatya’ya, oradan da karayoluyla doğruca Bulgurlu Köyü’ne giderler
Celal Bayar, bir gazetecinin sorusu vesilesiyle değerlendirmesini yapar: “Bu münasebetle tekrar edeyim ki, bugünkü tutumla anarşi dediğimiz milletlerarası ihtilalci komünizmin önüne geçilemez Ancak bu mesele, komünizm tehlikesine inanmış olan kimselerin, alacakları çok ciddi ve şumullü tedbir ve icraatları ile hal ve tasfiye olunur” 17 Celal Bayar, bir zamanlar “Kışla birlikte komünizm gelecek” demişti
Cihad ve din
Hamit Fendoğlu’nun ölümünden iki gün önce Bilim ve Kültür Derneği adlı bir kuruluş, Malatya’da “Milletim Uyan” başlıklı bir bildiri dağıtır Bildiride şu ifadeler yer almaktadır:
“Milletini seven subay, öğretmen, memur, talebe, işçi, köylü, kendini devletin, milletin temiz ideallerine adayan değerli kardeşlerimiz, komünistler tarafından kahpece şehit edilmişlerdir Müslümanlar, bizi yok etmeye yönelen İslam ve millet düşmanlarının karşısında, müdafaa kavgasında birleşelim İçinde bulunduğumuz zor günler, bütün Müslümanları bir araya getirmelidir Vedatlar, İbrahimler; sizlerin bıraktığınız yerden davamız daha da yükselecek, komünist katillerden intikamınız mutlaka alınacaktır” (18)
18 Nisan günü, Malatya’da saldırı başladığı saatlerde Belediye hoparlöründen Kuran okumaya başlanır Kuran’ın okunmasından sonra sağcı bir grubun hoparlörden yaptığı “Din elden gidiyor Camilere de bomba konuluyor” anonsları aralıksız akşama kadar sürmüştür Böylece halkın dini duyguları kışkırtılarak katılımın çoğaltılmasına, saldırıların yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır “Güçlü devlet”in Malatya’daki temsilcileri ise bu tahriklere seyirci kalmıştır
Olay gecesi
18 Nisan’ı 19 Nisan’a bağlayan gece, sağcı ve solcular, olası bir saldırının korkusunu yaşıyorlardı Kimi mahallelerde azınlıkta olan Aleviler, Alevilerin yoğunlukta olduğu ‘Cemal Gürsel, Ata, Samanlı, Özalper, Çavuşoğlu, Başharık Mahallelerine sığınarak kendilerini güvenceye almaya çalışıyorlardı Tüm mahalle ve sokaklarda nöbet tutuluyordu Aleviler ve solcular, olası bir saldırıda haberleşmek üzere birbirlerinin telefonlarını alıyorlardı Sokaklardaki nöbetlerin yanı sıra, evlerde de nöbet tutuluyordu Silahlı olmayanlar mutfak bıçaklarını, tahra, balta gibi kesici aletlerini yanlarında bulunduruyorlardı Evlerin ışıkları söndürülmüştü ve insanlar yangına karşı kendilerince önlemler almışlardı Az da olsa bazı kişiler, gecenin karanlığında evlerinin yol cephesini yeşile boyamışlardı Kimi evlerin pencerelerinde ise, “Bu evde Hamido’nun yası var” yazılı kağıtların asılı olduğu görülüyordu Telefonla mahalleler arası haberleşme aksamadan sürdürülüyordu
Gece yarısı olmuştu ki, bazı mahallelerden silah sesleri duyulması heyecan ve korkuyu doruğa çıkardı Telefonlaşmalar, çeşitli yollarla haberleşmeler ve bilgi alma çabaları yoğunlaşmıştı Gözü yaşlı anneler, bebelerini katliamdan nasıl kurtaracaklarının umutsuz çareleri üzerine kafa yoruyordu Kimi kadınlar ise, erkeklerin yanında çatışmaya hazırlanıyorlardı
Şehir merkezinde tahrip edilen ve yakılan işyerlerinin yangını devam ediyordu Karanlığı artıran ağır ve kokulu bir dumanla kaplı gökyüzü, korkuyu artırıyor, tehdidi insanların yanan genizlerine ulaştırıyordu İlk gece, önemli bir olay yaşanmadan ama herkesin tetikte olduğu bir şekilde geçti




Ertesi günün gazetelerinde saldırıya ilişkin manşetler şöyleydi:* Bine yakın işyeri yakılıp tahrip edildi Polis ve Jandarma müdahale etmeyince Jetler uçuruldu (Son Havadis, 19 04 1978) * Fendoğlu’nun mensubu olduğu Bulgurlu Aşiretlerinden onbinlerce kişinin şehre girmesiyle büyüyen olaylar sırasında bin kadar işyeri ve ev kundaklanarak, 3 kişi öldürülmüş, 30 kişi yaralanmıştır (Tercüman, 19 04 1978) * Dün sabah erken saatlerde çoğunluğu köylerden gelen ellerinde uzun sopa ve zincir bulunan binlerce kişi şehir içinde gösteri yaptılar Polisin kendilerine karşı koymaması sonucu, birçok işyeri tahrip edilerek yakıldı (Hürriyet, 19 04 1978) * Malatya, saldırgan gruplar tarafından savaş alanına çevrildi (Cumhuriyet, 1904 1978) * Malatya’da en az 700 işyeri tahrip edildi Belediye hoparlörlerinden “Din elden gidiyor, camilere bomba konuluyor” anonsları yapıldı (Milliyet, 19 04 1978) (19)İçme suyuna zehir konulması İki günden beri devam eden saldırının, işyerlerinin ve konutların yakılıp yıkılmasının yarattığı sinir gerginliği, korku ve heyecan sürüyordu Bu gece ve yarın neler olabileceği olasılıkları üzerine tahminler, yorumlar yapılıyordu Tam bu sırada, şehrin içme suyuna zehir konulduğu haberi kısa süre içinde tüm kentte yayıldı Bilinmeyen biri tarafından, emniyete, bazı kurumlara ve basına telefon edilerek içme suyunun bulunduğu ana depoya çok miktarda zehir atıldığı bildirilir Bunun üzerine Valilik, her olasılığı düşünerek tahlil sonuçları gelinceye kadar kent suyunun içilmemesini anons eder İki-üç günden beri uykusuzluğun ve olumsuz ortamın gerginliğinden rahatsız olan bazıları zehirlendikleri şüphesiyle hastanelere başvurur; hastanelere kasıtlı olarak başvuranlar da olmuştur Haber üzerine 8 Kolordu Komutanı, Sağlık Müdürünü de yanına alarak, tüm hastaneleri bizzat dolaşmış, hastalarla görüşmüş; hastane yetkililerinden bilgi almıştır Kolordu komutanı ayrıca kentteki resmi, özel ve askeri hastanelerden suyun tahlilini istemiştir Kısa süre sonra tahlil sonuçları rapor halinde gönderilir Gelen raporların tümünde içme suyunda zehirli maddelerin bulunmadığı belirtilmiştir Ancak Türkeş’i Malatya’ya geldiğinde evinde konuk etmiş olan Muhittin Turgut’un sahibi olduğu “Doğu Özel Hastanesi”ne zehirlenme şikayetiyle 200’e yakın başvuru olduğu, Muhittin Turgut’un gelenleri geri göndermediği, zehirlenme belirtilerini teyid ettiği, fakat böyle bir şeyin şimdilik olanaksız olduğu bildirilmiştir (20) Silah kaçakçıları devrede Malatya’da silah kaçakçılığı yapan bir şebekenin Sünni elemanlarının, Sünni mahallelerinde tanıdıklarının aracılığıyla “Alevilere dışarıdan çok silah geldi Saldırıya hazırlanıyorlar” diye söylenti çıkardığı, bu duruma karşı önerilerde de bulunduğu bildiriliyordu Bu kişilerin şöyle konuştuğu anlatılır: “Bir Müslüman olarak, zorumuza gitti Böyle bir gün ve ortamda Müslümanlara yardımcı olmazsak, Müslümanlığımızdan şüpheleniriz Sağdan-soldan silah temin ettik Size istediğiniz kadar silah vereceğiz Para önemli değil, elinize geçtiğinde ödersiniz” Aynı şebekenin Alevi ortaklarının da, Alevilerin yoğun olduğu mahallelere giderek aynı biçimdeki söylemlerle güya yardımcı olmaya çalıştığı belirtilir Kaçakçılar, böylece silahlarını, o günün fiyatlarının 3-4 kat üstünde pazarlama imkanı bulmuşlardır

Alıntı Yaparak Cevapla