Prof. Dr. Sinsi
|
Bolşevik İhtilali'nin Osmanlı Basınına Yansıyışı
"Rusya'da hercümerc, kıyam ve suriş"
Rusya'da Haziran ayı kongrelerle geçti Temmuz'da Ekim İhtilali'ninin provası yapıldı Hükümet değişikliği ile Kerenski başbakanlığa getirildi Ağustos ayında Kerenski'nin başarısız Devlet Konferansı toplandı Eylül'de Kornilov'un sağcı darbe girişimi yaşandı ve Kerenski başkanlığındaki son hükümet kuruldu Petrograd ve Moskova Sovyetleri'nde ilk kez çoğunluğu ele geçiren bolşevikler, daha önce almaya hazır olduklarını ilan ettikleri iktidarın alınma zamanının geldiğine karar verdiler Ekim ayında derinleşen kriz, Kasım'ın ilk haftasında sonuçlandı: "Büyük Kıyamet" kopmuştu!
Osmanlı basını, bütün bu gelişmeleri başlıca şu üç başlık altında verdi: "Rusya'da Hercümerc "; "Rusya'da Kıyam ve Suriş " (Ayaklanma ve Karışıklık) ve "Rusya'da Mukabil İhtilal " (Karşı Devrim) Bu arada, basında, Rusya'daki siyasal gelişmelere, ideolojik ve örgütsel oluşumlara ilişkin ilginç değerlendirmeler de görülmeye başladı Bunların en önemlilerinden birisi, 5 Haziran 1917 tarihli Tanin'de yer alan "Sosyalizm Nedir?" başlıklı ve Yusuf Osman imzalı yazıydı Bu yazı 1917 yılı başından itibaren basında yer alan sosyalizm hakkında yazılmış en ciddi, nesnel ve bilgilendirici yazı olarak dikkat çekiyordu ve o dönem için oldukça doğru bilgiler aktarıyordu Yine bu dönemde 14 ve 20 Ağustos tarihlerinde Tanin'de, Mehmet Ali imzasıyla yayınlanan "Rus Fırkaları" başlıklı yazılar da bilgilendirici yazılardı Bu yazılarda ilk kez sağ partilerin yanısıra, sol kanat partileri hakkında da bilgiler aktarılıyordu Bu arada Rusya'daki gelişmelerden umudu kesen yazılara da rastlanmıyor değildi
Barış konusu, doğal olarak, 1917 yılının başından beri en büyük ilgi odağı idi Bu dönemde yalnızca Tasvir-i Efkâr başyazarı Yunus Nadi Bey'in özellikle barış konusuna ayırdığı başyazılarının sayısı bir düzineden fazladır Diğer gazete ve yazarlar da onu yalnız bırakmadılar Barış konusundaki yaklaşımlar şöyle bir genellemeye tabi tutulabilir: Rusya'da ihtilalin patlak vermesinden sonra, barış, bir süre Geçici Hükümet'ten beklendi Ancak Rus Dışişleri Bakanı Milyukov'un, Mayıs başında harbe devam kararını açıklaması bu umutları söndürdü Barışı gerçekleştirme umudu bu kez sol partilere ve Sovyetler'e yöneltildi Özellikle Nisan başlarından itibaren de "müfrit sosyalistler"in (bolşevikler) barışı gerçekleştirmede daha fazla umut vaad ettiği kanısı yerleşmeye başladı
Yeni Rusya'da Türkler ve Müslümanlar konusu esas itibariyle Ekim İhtilali sonrasında ve onu izleyen yıllarda gündemdeydi Bununla birlikte, Şubat İhtilali sonrasında da bu konuda önemli gelişmeler oldu Rusya'daki Müslümanların "hayat ve hürriyet" uğrunda girişmiş oldukları faaliyetlere ilişkin haberler, İstanbul gazetelerinde bir hayli gecikmeli, oldukça abartılı ve üstelik sağlam bir kavrayıştan yoksun bir şekilde de olsa bir hayli yer buldu
"Notadan müzik çalar gibi" gerçekleştirilen ayaklanma: Ekim 1917
Eylül ayının sonları, Ekim ve Kasım'ın ilk günleri, Rusya'da, bir buzdağının suyun içinde kalan kısmına benzetilebilir Suyun içinde olan, özetle şuydu: işçi, asker ve köylü kitleleri iktidar hedefine doğru harekete geçmişti; Hükümet ise gittikçe büyüyen bu çığı durdurmaya çalışıyordu Kasım başlarında Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Bolşevikler) Merkez komitesi "silahlı ayaklanma" kararı aldı Birkaç gün sonra Troçki başkanlığında Petrograd Sovyeti Askeri Devrim komitesi oluşturuldu Artık iş, Duma üyesi Sukhanov'un sözcükleriyle "notadan bir müzik parçası çalar gibi" ayaklanmayı gerçekleştirmeye kalmıştı
Troçki'nin benzetmesine kulak vermek gerekirse, "Şubat İhtilali" baştan sona oynanan bir satranç oyunu iken, "Ekim İhtilali", büyük kısmı geçmişte oynanmış bir oyunu "iki hamlede matla sonuçlandırabilmekti " Bu son iki hamle "7 Kasım gece saat 2'den 8 Kasım gece saat 2'ye kadar, tam olarak 24 saat içinde" tamamlandı Aslında 6 Kasım akşamı ihtilalciler harekete geçmiş, 7 Kasım sabahı Petrograd'ın kilit noktaları ele geçirilmiş ve aynı gün sabah saat 10'da Lenin'in "Rusya Vatandaşlarına!" diye başlayan bildirisiyle ihtilalin başarısı tüm Rusya'ya ve dünyaya duyurulmuştu
Amerikalı gazeteci John Reed'in sözcükleriyle "Dünyayı Sarsan On Gün" başlamıştı Gerçekten de Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmeleri açısından en kritik 10 gün, yeni takvime göre, 7-16 Kasım tarihleri arasındaki günlerdi Ancak olayların Osmanlı basınındaki "şüyuu" (duyulması), "vukuundan" (meydana gelişinden) biraz gecikmeli oldu Dolayısıyla Ekim İhtilali'ne ilişkin ilk haberler 10 Kasım Cumartesi günkü gazetelerde yer aldı O günkü gazeteler haberlerini 8 ve 9 tarihli Batı ajans bültenleriyle gazetelerine dayandırmışlar ve gerçek olayları kavramaya başlamışlardı
İkdam gazetesi, üç sütuna tam sayfa ve resimli haberinde şu başlığı atmıştı: "Sulhe Doğru Gidiyor muyuz? - Rusya'da Yeniden İhtilal Patladı: Sulh Taraftarları Hükümette "
Gazetenin kullandığı alt başlıklar ise şunlardı: "Kerenski'nin Firarı, Refikasının Tevkifi - Asker Yeni Hükümete Taraftar - Sovyet Meclisi'nin Sulh Şeraiti, Rus Cumhuriyeti'nin Resmi Sulh Şeraitidir "
Sabah gazetesi de Ekim İhtilali haberini şöyle vermişti: "Rusya'da Yeni İhtilal: Maksimalistler Hükümeti Ele Aldılar "
Dört sayfalık gazetenin yaklaşık yarısını ihtilal haberlerine ayıran Sabah'ın alt başlıkları da şöyle idi: "Kerenski Petersburg'dan Kaçtı - Yeni Hükümet Derhal Adilane Bir Sulh Akdini Teklif Edecek - Kabine Erkânı Tevkif Ediliyor "
Vakit'in haberi ise şu başlık ve alt başlıklarla okuyucuya sunulmuştu: "Rusya'da Kıyam: Kerenski'nin Firarı - Nazırların Tevkifi - Hemen Sulh Akdi Kararı - Avrupa'da Yeni Bir Vaziyet "
Tasvir-i Efkâr gazetesnin manşetleri de "refik"lerininkinden farklı değildi: "Kerenski'nin Sukutu - Müfrit Sulhperverler Mevki-i İktidarda " İç sütuna atılan manşetin altında ise şu alt başlıklar yer alıyordu: "Müfrit Sosyalistler Hükümeti Ele Aldılar - Nuzzar-ı Sabıkanın (Eski Bakanlar) Tevkif ve Hapsi - Kerenski Hal-i Firarda - Lenin'in Programı: Derhal Sulh, Taksim-i Arazi, Buhran-ı İktisadiyenin Def'i "
Ekim İhtilali'ne ilişkin ilk yorumlar da yine 10 Kasım tarihli Sabah ve Vakit gazetelerinde yer aldı Sabah'ın "Bir Darbe-i Hükümet Daha!" adlı imzasız başyazısı olayları ve yeni yönetimin ilk kararlarını özetledikten sonra şu görüşlere yer veriyordu: "Çarlık lüzumsuz ve vakitsiz bir harb yapmış idi İhtilal tam vaktinde ve lüzumunda bir sulh yapacaktır Bu sulh yalnız harbi bitirerek ihtilalin semerat-ı müfidesini (yararlı ürünlerini) toplamak lüzumundan değil, aynı zamanda halkın arzusundan da münbais (ileri gelmiş) idi Rus demokrasisi sulh istiyor, ordu ve donanma sulh istiyor; tüfengini yanı başına alarak toprak isteyen ‘Moskof' neferinden zengin Petersburg'luya kadar herkes sulh istiyor "
"Dünyayı Sarsan On Gün" boyunca Osmanlı gazetelerinde Rusya'da cereyan eden olaylar gündemin baş köşesindeydi Basın, olayın daha çok barışa etkisiyle ilgilendi O kadar ki, Yunus Nadi Bey'in Tasvir-i Efkâr'da yaptığı gibi, bu İhtilalin bir tek önemli anlamının olduğunu, bunun da barışı desteklemekle ölçüleceğini söyleyenler çıktı Ancak Bolşevik İhtilali'nin siyasal-ideolojik niteliği, olayın uluslararası boyutları vb konularda da ilginç değerlendirmeler yapıldı Örneğin, Tanin gazetesinin 13 Kasım tarihli başyazısında;
"Petersburg Amele ve Asker Cemiyeti ile temsil edilen yeni Rus Hükümeti en hakiki manasıyla bir ihtilal hükümetidir Çünkü bu hükümeti vücuda getiren kuvvet doğrudan doğruya aksay-ı yesar (en sol) gruplardan doğuyor ve bu gruplardaki efkâr ve temayülat ise hal-i hazırda dünyanın en müfrit fikirlerinden daha ziyade müfrittir " deniyordu forumsinsi net Tanin'in söz konusu başyazısında Rus İhtilali'nin Fransız inkılabı kadar dağdağalı olacağı, ondan uzun süreceği ve etkilerinin bütün Avrupa'ya yayılacağı belirtiliyordu
"Aferin Bolşevikler!"
Rusya'daki yeni İhtilalin barışa, Osmanlı'ya ve dünyaya etkisinin ne olabileceği konusu, Kasım ayı sonlarına kadar hararetle tartışıldı 23 Kasım tarihli Pravda ve İzvestia gazetelerinde "Gizli Anlaşmalar"ın yayınlanması ve olayın ertesi gün İngiliz basınında bir bomba gibi patlaması tartışmalara yeni bir hız kazandırdı Bu konudaki haberler, Osmanlı basınında da 3-4 günlük bir gecikmeyle yer aldı Kasım'ın son haftası ile tüm Aralık ayı boyunca Bolşeviklerin Osmanlı kamuoyundaki "kredisi" öylesine arttı ki, bunu iki kelimeyle özetlemek gerekirse, 29 Kasım tarihli İkdam gazetesinin yaptığı gibi "Aferin Bolşevikler!" demek yeterli olurdu Bolşeviklerin itibarının yükselmeye başladığının ilginç kanıtlarından birisi de, o sıralar Cerrahpaşa Hastanesi'nde tedavi görmekte olan Neyzen Tevfik'in Bolşevik'lik hakkında yazdığı övücü dörtlüklerdir: "Fikridir Bolşeviğin hikmet-i seyyale gibi/Ordusundan daha önce yedi iklime giren/Birliğin kuvveti izhar-ı hakikat edeli/Asya'ya aksadı mizan-ı siyaset cebren ! "
Gizli anlaşmaların yayınlanması vesilesiyle barış konusu yeniden alabildiğine tartışılmaya başlandığı gibi, Bolşevik İhtilali'nin amaçları irdelenmeye, Lenin, Troçki ve diğer Bolşevik önderlerden gazete sütunlarında olumlu bir tonla söz edilmeye başlandı Örneğin Ahmed Emin (Yalman) Bey, 27 Kasım 1917 tarihli Vakit'te şunları yazdı: "Bugün Petersburg'da bir Lenin-Troçki Hükümeti mevcut bulunuyor Bu hükümet her türlü fütuhat emellerinin aleyhindedir ve pek yüksek ve saf gayeleri vardır Rusya'ya en müfrit sosyalizm gayelerinin icap ettirdiği tarzda bir idare şekli vermek istemekle kalmıyor, Rusya'da atılan adımlar sayesinde bütün insaniyetin büsbütün yeni ve mesut mevcudiyete mazhar olacağına ciddi surette inanıyor "
İkdam gazetesinin yukarıda değinilen "Aferin Bolşevikler!" başlıklı yazısında da şu görüşlere yer veriliyordu: "Lenin ve arkadaşları sözlerinin eri olduğunu isbat ettiler Açık söyleyelim, akide (inanç) itibariyle biz bu azami program sahibi sosyalistlerin mütalaalarını beğenemeyiz Şu kadarı var ki, bunların iffet-i fikriyelerini (düşüncelerinin temizliğini) takdir etmemek de elden gelmez  Eskiden beri bu sütunlarda salabet-i ahlakiyelerini (ahlaki dayanıklıklarını) tezbir (yazmak) ve takdir ettiğimiz Lenin, Troçki ve sair Bolşevik rüesası, bu harb-i hazır önünde doğrusu en yüksek cesaret-i medeniye numunesi gösterdiler  Rus İhtilalcilerinin azami programlarını gerçekleştirmelerine - zannımızda hata yoksa - bu asırda daha beşeriyet yaklaşamaz Bu ifrat aluddur (aşırılığa bulaşmıştır) Asıl maksat, asıl siyaset, Bolşeviklerin bugün askeri ikna edebilmeleri, kuvveti ele almalarıdır Bunun neticesi sulh-ü münferid ve ondan evvel seri bir mütareke İşte kemal-i şükranla görüyoruz ki, hükümet-i ihtilaliye buna muvaffak oluyor "
Lenin kimdir?
Lenin ve öteki Bolşevik önderlerden bazılarının adları Osmanlı basınında ilk kez Şubat İhtilali'nden sonra duyulmuştu Ancak Ekim İhtilali'nden sonradır ki, bu kişiler hakkında daha fazla bilgi edinmek ihtiyacı kendini gösterdi Aslında ilgi daha çok Lenin üzerinde odaklaşıyordu Lenin kimdi? O günkü deyimle "mesleği" (düşünce sistemi) neydi? Ve hepsinden önemlisi Rusya'da ne yapmak istiyordu? Bu tür yazıların en yoğun olduğu dönem Kasım sonları ve Aralık başları oldu Bu yazılarda yer alan bilgiler her zaman doğru olmayabiliyor; kimi zaman Lenin'in resminin altına Troçki, Troçki'nin resminin altına da Lenin diye yazılabiliyordu Ancak yeni Rusya'nın önderlerini tanıma konusunda kesin bir gayret söz konusuydu forumsinsi net Lenin hakkında Tasvir-i Efkâr'da yer alan ilk yazılardan birinde Bolşevik önder şöyle tasvir ediliyordu: "Lenin, vüsta kamette (orta boyda) küçük yapılı, parlak, güzel bir adam olup, kıyafet ve şekl-i haricisi hiç de gösterişli değildir Lenin'in Rusya'nın dahil ve haricinde büyük şöhret idüğüne bais olan asıl sebep, mümaileyhin büyük bir gayret ve faaliyet göstermesi ve harekâtında pek ziyade muannid (inatçı) olmasıdır  "
Bolşevik önderlerini tanıyan Osmanlı kamuoyunda, 1917 yılının son günleri çok güçlü bir barış beklentisi içinde geçti Gazetelerde "Mamafih Sulh!","Evvela Sulh!","Harb ve Sulh Arasında!" gibi başlıklar altında bu "sulh" meselesi tartışıldı Sulh konusunda 1917 yılının son günlerinde bazı somut gelişmeler olmakla birlikte, herşey bir sonraki yıl yani 1918'de belli olacaktı
Gerçekten de 1918 yılı hem Rusya hem de Türkiye için bir karar yılı oldu Şu farkla ki, Rusya'da kararları ülkenin yönetimini ele geçiren Bolşevikler, Türkiye'de ise esas itibariyle emperyalizm alıyordu Ayrıca Rusya'da alınan kararlar bu ülkenin yeniden kuruluşuna, dönüşümüne; Türkiye'dekiler ise aksine Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılışına, yıkılışına ilişkindi Ve Karadeniz'in iki kıyısındaki bu iki ülke 1918 yılından başlayarak savaş, karışıklık, isyan, yabancı müdahalesi, iç-savaş gibi zorlu ve acılı günler geçirdiler 1918 yılı her iki ülke açısından işte bu zor dönemin de başlangıcıydı Türk-Rus ilişkileri ve "Bolşeviklik" konusu, 1918 yılından sonra yeni anlamlar, yeni renkler ve yeni ivmeler kazanarak her iki ülkenin gündeminde önemli bir yer işgal etmeyi sürdürdü Bu gelişmelere ilişkin Osmanlı basının ve 1919 yılından itibaren ise, İstanbul ve Anadolu basınının yazıp söyledikleri ayrı bir yazının konusu olabilir
|