Yalnız Mesajı Göster

Lozan Ve Sevr Anlaşmalarının Karşılaştırılması

Eski 08-31-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Lozan Ve Sevr Anlaşmalarının Karşılaştırılması



CKapitülasyonlar Meselesi:
Osmanlı Devletinin sırtında önemli bir kambur olan kapitülasyonlar batılı devletler tarafında aynen eskiden olduğu gibi kullanılmak istenmiş, Sevr anlaşmasının maddelerinde bu husus Türkiye’ye dikte ettirilmiş, Lozan anlaşmasında ise en çetin tartışmaların yaşandığı en zorlu konu olmuştur

1Sevr Anlaşmasında Kapitülasyonlar: Sevr anlaşmasına göre İngiliz, Fransız, İtalyan ve Japonlardan kurulacak bir komisyon adli kapitülasyonların yerine geçmek üzere, koyacağı her usulü Osmanlılar kabul edecekler Kapitülasyonlardan bütün müttefik uyrukları yararlanacaklardı Ayrıca İngiliz, Fransız, İtalyan ve Osmanlılardan kurulacak bir komisyon, Türkiye'nin servetini düzenleyecek, bütçe üzerinde son sözü söyleyecek, Türk parasının cins ve miktarını belirleyecek ve bu komisyonun onayı olmadıkça Osmanlı Devleti iç ve dış borç alamayacaktı Yıllık gelir, bu komisyon tarafından, komisyonun ve işgal kuvvetlerinin masrafları, savaş sırasında zarar görmüş olan Müttefik Uyruklarının zararları için ayrıldıktan sonra geri kalan, Osmanlılar için harcanacak, Osmanlı Üyeleri, bu komisyonda yalnızca danışman olarak bulunacaklardı
Görüldüğü üzere Osmanlı Devletinin maliyesi dahi elinden alınmış bulunuyordu Daha önceden belli ülkelerin kullandığı kapitülasyonlar, bütün ülkelerin kullanımına açılıyordu Bu hükümler bağımsızlığımıza büyük tahditler getiren Sevr anlaşmasının mali hükümler bölümünde yer alıyordu

2Lozan Anlaşmasında Kapitülasyonlar: Asırlardan beri Osmanlı devletinin sömürülme kaynağı olan kapitülasyonlar Lozan Anlaşmasının 28nci maddesinde şöyle kaldırılıyordu: ‘Yüksek akit taraflar Türkiye’de kapitülasyonların her noktadan tamamen kaldırıldığını, her biri kendisiyle ilgili açısından kabul ettiklerini bildirirler’ (Parla 1987, 8 Md 28)
Böylece kapitülasyonların kaldırılması ile yeni Türkiye, dış dünya ile ilişkileri her bakımdan hür ve müstakil olarak doğdu, yabancı devletler tarafından böylece tanındı (Eroğlu 1982, 263) Türk devletinin egemenliğinin önündeki belki de en büyük engel olan kapitülasyonlar böylelikle kaldırılmış oluyordu

DHarp Tamiratı ve Borçlar Meselesi:
Eskiden harp tazminatı olarak bahis konusu edilen mesele, Birinci Dünya Savaşında tamirat adı altında ortaya çıkmıştır (Eroğlu 1982, 264) Aynı zamanda Türkiye’nin iktisadi açıdan bağımsızlığını tamamıyla kısıtlayan Sevr anlaşmasındaki hükümler, Lozan anlaşmasıyla kaldırılıyordu

1 Sevr’de Borçlar ve Harp Tamiratı Meselesi: Sevr Anlaşmasıyla Türkiye maliyesinin idaresi İngiliz, Fransız ve İtalyan delegelerinden oluşan bir komisyona bırakılıyordu Bu komisyon oldukça geniş yetkilere sahipti Komisyon gelirleri korumak ve artırmak için her türlü tedbire başvurabilecekti Hazırlanan bütçe komisyonun onayından sonra mecliste görüşülebilecekti Aynı zamanda komisyon bütçenin uygulanmasını denetleyecekti Devletin gelirlerinin harcamasını da yönetecek olan komisyon, gelirleri önce Türkiye topraklarında kalan İtilaf Devletleri ordularının giderlerini karşılayacak, daha sonra yine aynı orduların Mondros mütarekesinden beri gerek Osmanlı İmparatorlu-ğu’nun gerekse Türkiye’nin başka yerlerinde oluşmuş giderlerini karşılayacak şekilde dağıracak, ardından diğer harcamalara sıra gelecekti

Göründüğü üzere mali yönetimin neredeyse tamamı kurulan komisyonun eline geçiyor ve Türk devletinin bu konularda söz hakkı neredeyse kalmıyordu Aynı zamanda Türk topraklarından ayrılarak bağımsızlığını kazanan devletlerin borçlarından da Türk devleti sorumlu tutuluyordu

2 Lozan’da Harp Tamiratı ve Borçlar Meselesi: Lozan anlaşmasında egemenliğimizi bağlayıcı hükümlerin hemen tamamı ortadan kaldırılıyordu Buna göre:
aa ‘ Osmanlı borçları işbu kesimde yer alan şartlar çerçevesinde Türkiye ile 1912-1913 Balkan savaşları sonucunda lehlerine Osmanlı İmparatorluğundan toprak ayrılmış olan devletler ve işbu anlaşmanın 12 ve 15nci maddelerinde adı geçen adaların ve işbu maddenin son paragrafında sözü geçen toprakların kendilerine katıldığı devletler ve son olarak işbu anlaşma gereğince Osmanlı İmparatorluğu’ ndan ayrılan Asya toprakları üzerinde yeni kurulan devletler arasında bölünecektir ‘ (Parla 1987, 14 Md 46)
bb İtilaf devletlerinin Türk devletinden talep ettikleri harp tamiratı ise Yunanistan hariç 58 nci maddede şöyle düzenleniyordu: ‘ Bir yandan Türkiye, öte yandan (Yunanistan hariç) öbür anlaşmacı devletler, Türkiye ile bu devletlerin ve ayrıca tebaalarının, 1 Ağustos 1914 tarihiyle işbu anlaşmanın yürürlüğe girme tarihi arasında süre içerisinde gerek savaş fiillerinden, gerek elkoyma, kullanma yada zoralım önlemlerinden doğan ziyan ve zararlardan dolayı her türlü parasal istemlerden bulunmaktan karşılıklı olarak vazgeçerler’ (Parla 1987, 21 Md: 58)
Yunanistan ile aramızdaki harp tamiratı sorunu sonraya bırakılmış ve Karaağaç’ın tamirat karşılığında Türkiye’ye verilmesiyle çözülebilmişti Aynı zamanda egemenliği bağlayıcı diğer bütün maddeler Lozan anlaşmasıyla ortadan kaldırılıyordu

E Boğazlar Sorunu:
Boğazlar Osmanlı devleti için tarih boyunca sorun kaynağı olmuştu Boğazlar üzerinde birçok devletin emelleri bulunuyordu Dünya egemenliği için büyük önem taşıyan boğazlar Sevr anlaşmasıyla tamamen egemenliğimiz altından çıkarılmaya çalışılıyordu Lozan anlaşmasında ise boğazlar sorunu önemli tartışmalara sebep olmuştu

1 Sevr Anlaşmasında Boğazlar Sorunu: Sevr anlaşmasında boğazlar gerek barış gerekse savaş zamanlarında bütün devletlerin gemilerine açık hale getiriliyor, boğazların yönetimi ise bağımsız bir komisyona bırakılıyordu Sevr anlaşmasındaki boğazlarla ilgili önemli hükümleri şöyle sıralayabiliriz:
aa ‘ Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazını kapsayan Boğazlar’ da gemilerin gidiş-gelişi gelecekte, gerek barışta gerek savaşta bayarak ayrımı yapılmaksızın, bütün ticaret ve savaş gemileriyle askeri ve ticari uçaklara açık olacaktır Milletler Cemiyeti Konseyinin bir kararının uygulanması dışında, bu sular abluka edilemez, buralarda hiçbir savaş hakkı kullanılamaz ve hiçbir düşmanca harekette bulunulamaz’ (Parla 1987, 300 Md 37)
bb Boğazların yönetimini üstlenecek olan komisyon ise şu maddeyle oluşturuluyordu: ‘ Komisyon – Komisyona katılmak isterse ve katıldığı günden başlayarak – Amerika Birleşik Devletleri, Britanya, Fransa, İtalya, Japonya, - Milletler Cemiyetine üye olursa o günden başlayarak - Rusya, Yunanistan, Romanya ve – Milletler Cemiyetine üye olurlarsa ve oldukları günden başlayarak – Bulgaristan’la Türkiye’nin atayacakları birer temsilciden kurulacaktır Amerika Birleşik Devletleri, Britanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Rusya temsilcilerinin ikişer oyu olacaktır Yunanistan, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye temsilcilerinden her birinin birer oyu olacaktır Komisyon üyelerinden hiçbiri, kendisini atayan Hükümetten başkasınca görevden alınamaz ‘ (Parla 1987, 301 Md 40) Sevr anlaşmasında Komisyon üyelerinin diplomatik dokunulmazlıklardan ve ayrıcalıkların tamamından yararlanacakları da belirtilmekteydi Ayrıca Komisyon yerel hükümetten tamamen bağımsız çalışacak ve kendi bayrağı, kendi bütçesi ve kendi örgütü olacaktı
cc Boğazlar Komisyonunun görevleri ise anlaşmanın 43ncü maddesinde şöyle açıklanıyordu:

1 Kanalların ve liman girişlerinin iyileştirilmesi için gerekli görülecek bütün çalışmaların yapılması
2 Kanalların aydınlatılması, sığ yerlerinin işaretlenmesi
3 Klavuzluk ve yedekte çektirme işlerinin denetimi
4 Demir atma yerlerinin denetimi
5 Limanlar ve Haydar Paşa garının anlaşma hükümleri gereğince yönetilmesinin takibi
6 Kazaya uğramış gemilerin kalıntılarını kurtarmaya ilişkin her türlü denetim
7 Mavnaların denetimi (Parla 1987, 302 Md 43)
Aynı zamanda anlaşmanın 48nci maddesi gereğince Komisyon bu görevlerin yerine getirilebilmesi için sorumlu olduğu bölgenin yerel halkından bir polis teşkilatı kurabilecekti

dd Boğazlar sorunu açısından Sevr anlaşması incelenirken aynı zamanda İstanbul ile ilgili hükümleri de burada incelemek uygun olacaktır Sevr anlaşmasına göre İstanbul bizde kalmakla beraber, İtilaf devletleri anlaşmanın özellikle azınlıklar ile ilgili maddelerinin uygulamasında bir eksiklik bulduklarında bu durumu değiştirebileceklerdi İstanbul ile ilgili 36ncı madde şu şekildeydi:

‘ İşbu anlaşmanın hükümleri saklı kalmak koşuluyla, Yüksek Akit Taraflar, Osmanlı Hükümeti’nin İstanbul üzerindeki haklarına ve sıfatlarına dokunulmamasını ve bu Hükümetle Padişahın bu kentte oturmak ve bu kenti Osmanlı Devleti’nin başkenti tutmak bakımından özgür olmalarını kabul ederler

Bununla birlikte Türkiye, işbu anlaşma ile bunu tamamlayan anlaşmaların ve sözleşmelerin hükümlerine, özellikle soy, din ve dil azınlıklarının haklarına saygı göstermekte kusur ederse, Müttefik Devletler, yukarıdaki hükmü değiştirmek hakkını kesinlikle saklı tutarlar ve Türkiye, bu bakımdan alınacak bütün kararları kabul etmeyi şimdiden yükümlenir’ (Parla 1987, 300 Md 36)

İtilaf devletleri yukarıda belirtilen maddeler gereğince boğazların egemenliğini tamamen kendi üzerlerine alıyorlar, İstanbul’u sözde bizde bırakmakla beraber azınlıkların haklarının ihlali gerekçesiyle bu hükmü de değiştirebileceklerdi Görülüyor ki bu hükümler gereğince Türkiye’nin bağımsızlığından söz etmek anlamsız hale geliyordu

2 Lozan Anlaşmasında Boğazlar Meselesi: Büyük tartışmalara rağmen Lozan anlaşmasında boğazlar sorunu bir çözüme ulaştırılabilmişti Sonuçta boğazlar barış zamanında bütün ticaret gemilerinin geçişine açık hale getiriliyordu Lozan Konferansında Boğazlar meselesi ayrı bir sözleşme halinde kaleme alınmıştı Bu sözleşmeye İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Rusya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve Türkiye imza koymuşlardı

Bu sözleşmeye göre bazı bölgeler askerden arındırılıyordu Çanakkale ve Karadeniz boğazlarının iki kıyısı, İmralı adası dışında bütün Marmara denizi adaları, adalar denizinde Semadirek, Limni, Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adaları (Parla 1987, 53)
Ayrıca savaş zamanında Türkiye eğer tarafsızsa barış zamanındaki rejim uygulanacak, eğer Türkiye muharip ise, tarafsız gemiler ve tarafsız uçaklar, düşmana yardım etmemek şartıyla boğazlardan geçebileceklerdi

Lozan konferansında bu şartlar altında halledilen boğazlar meselesi, daha sonra 20 Temmuz 1936 yılında imzalanan Montrö sözleşmesi ile bugünkü düzenine kavuşturuluyorduforumsinsinet

Sevr ve Lozan anlaşmaları arasında yukarıda incelediğimiz sorunların dışında askerlik ve Türkiye’nin bulundurabileceği asker miktarı açısından da farklılıklar mevcuttur Sevr anlaşmasına göre Türkiye’nin bulundurabileceği asker sayısı sınırlanıyor ve bu sayı 50 700 rakamını aşamıyordu Bu birlikler ülkenin bölgelere ayrılmış kesimlerinde jandarma görevini ifa edecekler, her birliğin başında da belirli miktarda İtilaf Devletleri ordularından subay bulunacaktı Bu birliklerin ise toplam 15 batarya dağ topu olabilecek ve bunun haricinde top veya ağır silah bulunamayacaktı Askerlik hizmeti ise zorunlu olmaktan çıkarılacak ve bütün askerler maaşlı duruma getirilecekti Deniz kuvvetlerimiz yedi gambot ile altı torpido ile sınırlandırılıyor, hava kuvvetlerimiz ise uçaksız bırakılıyordu

Türkiye’nin silahlı kuvvetleri ile ilgili bu hükümlerin benzerlerine ise Lozan Konferansında rastlayamıyoruz Lozan anlaşmasına göre Türkiye’nin silahlı kuvvetlerine hiçbir sınırlama getirilmiyor, sadece boğazlar sözleşmesinde silhsızlandırılması kararlaş-tırılmış bölgeler hakkındaki anlaşma saklı tutuluyordu Kaldı ki bu bölgelerde dahi Türkiye’nin 12 000 asker bulundurma hakkı Lozan anlaşmasında belirlenmiş bulunuyordu Lozan barışı ile Türkiye’nin tam bağımsız bir devlet olarak bütün dünya devletleri tarafından tanınmış oluyordu

Her madde göstermektedir ki Lozan anlaşması bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı ve tüm dünya ülkelerinin tanıdığı bir anlaşma olmuştur Atatürk Lozan hakkındaki fikirlerini büyük Nutuk’unda şöyle aktarmaktadır: ‘ Bu anlaşma Türk Ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr anlaşması ile tamamlandığı sanılmış, büyük bir öldürünün yıkılışını bildirir bir belgedir Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku yapıtıdır! ‘ (Nutuk 1981, 561)

Alıntı Yaparak Cevapla