Konu
:
Turkiyemizin Ekonomik Durumu
Yalnız Mesajı Göster
Turkiyemizin Ekonomik Durumu
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Turkiyemizin Ekonomik Durumu
Türkiye Ekonomisi - Türkiye Ekonomisinin Durumu
Kuruluş yıllarında Osmanlı Dönemi'nin yıkılış döneminin savaş yenilgileri geçmişiyle başlayan Türkiye ekonomisi 1923 sonrası yıllarda harap vaziyetteydi
İstanbul ve İzmirAnadolu'daki büyük toprak sahipleri de sanayi burjuvazisini oluşturmaktan çok uzaktı
Ancak 2010'da Türkiye'de ithalat %15'in de altında olabilir
haricinde ne sanayi
ne sermaye sınıfı
ne altyapı
ne de eğitim mevcuttu
En basit ürünler dahi ithal edilmek zorundaydı
12 milyonluk nüfusun büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen yoksul Müslüman köylülerden oluşuyordu
II
Dünya Savaşı sonrasına kadar devlet ekonomisiyle yaşayan toplum
1950'den sonra ABD'nin de etkisiyle büyük bir sanayi kalkınma dönemine girdi
Bugün de sürmekte olan bu kalkınma süreci özellikle büyük toprak sahiplerinin
hızla modern sermaye sınıfına dönüşmesine yolaçtı
Anadolu'nun kalkınması ve alt yapısının oluşması sürecinde 200 milyar ABD dolarından fazla borç oluştu
GAP projesi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu teşvik programları halen sürmektedir
Ortalama %6'nın üzerindeki ekonomik gelişme ile beraber büyük bir değişim ve modernleşme başladı
Öncelikle İstanbul
İzmir ve Batı bölgeleri
1980'den sonra da bütün Anadolu illerinde büyük sermaye ve sanayi oluştu
Bir milyar ABD doları ve üzeri sermayeye sahip holding sayısı 25'ü geçti
Bunun altındaki yüzbinlerce büyük
orta ve ufak ölçekteki şirket
ve oluşan işçi sınıfı dinamik bir ekonominin taşıyıcıları oldular
Arap ülkelerinde petrol sayesinde oluşan refah
Türkiye'de toplumun çalışmasıyla zor şartlarda oluştu
Günümüzde Türkiye'nin pek çok bölgesi sanayi toplumu olarak nitelenebilir
Türkiye sanayi toplumuna hızlı geçiş olgusunu Müslüman toplumlar arasında başarıyla gerçekleştirebilen az sayıdaki ülkeden birisidir
Türkiye
dünyanın en büyük Müslüman ekonomisi
yani Müslüman dünyasının en zengin ülkesidir
Türkiye'den sonra Endonezya
ondan sonra da Suudi Arabistan
Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gelir
Bu 5 ülkeden Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri G-20'ye katılmamıştır
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bugüne değin üç iktisat kongresi yapmış ve önemli kararlar alınmıştır
Tarihi
1923-1938
Cumhuriyetin ilk onbeş yılında
yani Atatürk Türkiye’sinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti
ilk yıllarında uyguladığı ekonomik devrimlerle
siyasal bağımsızlığının ardından ekonomik bağımsızlığını da kazanma yolunda önemli adımlar atmıştır
1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Cumhuriyetin nüfusunun 13
648
000 kişi olduğu belirlenmiştir
Genel nüfusun %47
71’ini çiftçiler (4
368
061) %3
7’sini sanatkarlar (299
000) ve %2
8’ini de tüccarlar (257
000) teşkil ediyordu
1924-1929 döneminde yılda ortalama yüzde 10
9
sanayi üretim ise yüzde 8
5 oranında artış kaydetmiştir
Bu sonuç
üretim kapasitesine yapılan ilavelerden çok
geçmişte meydana gelen kapasite boşluklarının kullanılmasının bir sonucudur
29 Ekim 1929’de ABD’de yaşanan ekonomik krizden genç Türkiye Cumhuriyeti'de etkilenmiş
devletçi
müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır
1923-1929 yılları arasında özel sektör girişimlerinin ülke kalkınmasında yetersiz kaldığını düşünen CHP
1931 yılında programına devletçiliği almıştır
1935’de Atatürk’ün devletçilik kavramı hakkındaki görüşleri şöyledir:
Türkiye’nin tatbik ettiği devletçilik sistemi 19
asırdan beri sosyalizm nazariyatçılarının ileri sürdüğü fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir
Bu
Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğmuş Türkiye’ye has bir sistemdir
Devletçiliğin bizde manası şudur: Fertlerin hususi teşebbüslerini esas tutmak
fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak memleket iktisadiyatını devletin eline alması
1933 yılında
Sümerbank'ın kurulması ve Mevduatı Koruma Kanunu ile Ödünç Para Verme İşleri Kanunlarının kabul edilmeleri başlıca iktisadi olaylardır
Devlet bu tarihte ilk defa faiz oranlarını belirlemeye başlamıştır
İktisat Kongreleri
17 Şubat 1923 tarihinde düzenlenen I
İktisat Kongresi'deki tablo ile
Kurtuluş Savaşından galip olarak çıkan Türkiye
Osmanlıdan devralınan borç yükü ile karşı karşıya
halkın büyük çoğunluğu fakir ve eğitimsiz
sanayisi yok denecek kadar az ve sermaye birikiminden yoksun
geri kalmış bir ülke konumundaydı
Bu Kongrenin ortaya konulan fikirler açısından o dönemin Türkiye ekonomisini yeniden inşa etmede büyük katkıları olmuştur
1981 yılında düzenlenen II
İzmir İktisat Kongresi ise
iktisadi ve siyasi bunalımların gözlendiği
iktisadi olarak içe dönük sanayileşmenin yarattığı bunalımların biriktiği ve hemen ardından bu alanlarda büyük değişimlerin gözlendiği bir dönemde düzenlenmiştir
1992 yılında düzenlenen III
İzmir İktisat Kongresi
bu değişim ortasında olan ve coğrafi açıdan etrafında siyasi çalkalanmaların gözlendiği Türkiye için
iktisadi açıdan gelecek yüzyıla hazırlanmada
hedefleri belirlemede
kamu ve özel kesimin fikirlerini ortaya koymada önemli bir yere önemli bir yere sahiptir
1930 yılında Merkez Bankası kurulmuş ve Türk Parasını Koruma Kanunu TBMM'de kabul edilmiştir
Merkez Bankası özerk bir yapıya sahiptir ve para politikalarının belirlenmesinde önemli rol oynar
24 Ocak kararları
24 Ocak Kararları ile 1980 öncesi dönemde uygulanan ithal ikameci büyüme stratejisi terk edilerek dışa açık büyüme stratejisi uygulamaya konulmuş ve büyüme stratejisi
temel olarak
verimlilikte artış sağlamayı ve ekonominin rekabet gücünü artırmayı amaçlamıştır
Bu çerçevede
piyasa ekonomisinin kurumsallaşması yönünde adımlar atılmıştır
Sanayi sektörü
Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet temel tüketim ve ara malları alanında ithal ikamesi sağlamak amacıyla un
şeker
pamuk ile kömür
demir ve akaryakıt üretimine özellikle öncelik vermiş
cumhuriyetin ilk on bir yılında dört şeker fabrikası açılmıştır
Şu an ise
Türkiye son bir kaç yıllık kalkınmayla otomotiv
elektronik
uçak
beyaz eşya
demir çelik
giyim vb
alanlarda ilerleyerek bu ürünleri ihraç etmeye başlamıştır
Türkiye bir tarım ülkesi değil
bir sanayi ülkesi olmuştur
Türkiye
ekonomide dünyanın en hızlı büyüyen birkaç ülkesinden biri haline gelmiştir
Artık Türkiye gelişmiş bir ülkedir
Kişi başına düşen milli geliri bile
1 trilyona yaklaşmıştır
( Trilyon ya da tahmini trilyonsa o ülke gelişmiş ülkedir
)
Turizm sektörü
Türkiye son yıllarda çok önemli bir turizm merkezi haline gelmiş bulunmaktadır
1980 yılında sadece 326 milyon dolar olan turizm gelirleri
yaklaşık 24 kat artarak 2001 yılında 8
1 milyar dolar düzeyine yükselmiştir
Turizm gelirlerindeki yıllık ortalama artış oranı yüzde 16
5 olmuştur
Kaliteli tıbbi servisleri ve yetenekli doktorları ile Türkiye
düşük fiyatları ve Avrupa ile Orta Doğu arasındaki konumu ile önemli bir sağlık turizmi bölgesi olmuştur
Yabancı turist sayısı 2002 ve 2005 yılları arasında 12
8 milyondan 21
2 milyona ulaşmıştır ki
bu sayı Türkiye'yi "Yabancı Ziyaretçiler için En İyi 10 Ülke" sıralamasına sokmuştur
Finans sektörü
Merkez Bankası 1930 yılında kurulmuştur
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 1985
İstanbul Altın Borsası ise 1995 yılında kurulmuştur
Doğal kaynaklar
Türkiye'de 60'a yakın mineral üretimi yapılmaktadır
Bor varlığı bakımından Dünyanın % 70'lik rezervi ile ilk ülkesidir
Ayrıca demir
bakır
aliminyum
magnezyum
mermer gibi birçok doğal kaynak işlenerek tüketilmekte ve ihraç edilmektedir
Enerji
Türkiye
enerji ihtiyacı olarak
petrol tüketiminin yaklaşık %90’ını ihracat ile karşılıyor
1990'lı yıllarda doğalgaz kullanımına son derece yoğun bir biçimde geçiş yaşandı
Özellikle büyük kentlerin ısınma sistemleri doğalgazla çalışır hale getirildi
Hidroelektrik üretim biçimi açısından elinde çok büyük fırsatlar olan bir ülke olmasına karşın Türkiye
doğalgazı elektrik üretiminde de kullanmaya başladı
Doğalgaz ve petrol rezervi bulunan Türkiye petrol ve doğal gaz ihraç eder
Ancak OPEC'e üye olduğu bilinmiyor
Bakü–Tiflis–Ceyhan Petrol Boru Hattı
ya da kısaca
BTC
Azerbaycan petrolünü Gürcistan üzerinden Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına taşımayı amaçlayan bir petrol boru hattı
projesidir
Tüm Dünya'da ucuz ve istikrarlı enerji kaynaklarına sahip olabilmek için yoğun bir mücadelenin yaşandığı ve Sovyetler Birliği’nin 1991 yılının sonunda resmen dağılmasının ardından Kafkaslar ve Hazar Denizi çevresinin bu mücadelenin en çok hissedildiği bölge olduğu düşüldüğünde BTC Boru Hattı'nın statejik bir öneme sahip olduğu söylenebilir
2006 yılı bütçesi
Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü'nün 2006 yılı verilerine göre Türkiye'de 19 il giderlerinden fazla gelir üreterek geri kalan bölgelerin kalkınmasına ve giderlerinin karşılanmasına destek oldular
Önceki yıllarda bu yeterlilik oranına ulaşan il sayısı 2004 ve 2005 yıllarında 13'te kalmıştı
Ülke ekonomisine katkıları açısından aldığından fazlasını devlete veren iller; Ankara
Antalya
Bursa
Hatay
Mersin
İstanbul
İzmir
Kocaeli
Muğla
Tekirdağ
Zonguldak
Kırıkkale
Yalova
Denizli
Eskişehir
Kırklareli
Manisa
Aksaray ve Rize bulunmaktadır
Bu illerden Kocaeli oransal olarak % 1471
61'lik değerle liste başı olmasına karşın rakam toplamında en fazla geliri İstanbul sağlamaktadır
Hazineye giren her 2
7 ytl nin 1 ytl'si İstanbul'dan gelmektedir
Türkiye'nin doğusunda yeralan illerin bütçeleri 2006 yılında da açık vermeye devam etti
Doğu illerinde gelirin gideri karşılama oranı Hakkari'de yüzde 7
9
Tunceli'de 12
7
Bingöl'de 13
6
Bitlis'te 15
6
Şırnak'ta 16
6
Muş'ta 17
5
Siirt'te 18
5
Ardahan'da 19
7
Van'da da 21
5
Kars'da 24
42
Diyarbakır'da 24
72 olarak gerçekleşti
Kaynak :
Türkiye Ekonimisi Wikipedia
[*]
^
Ali Coşkun / Fatih Üniversitesi İ
İ
B
F
İşletme Öğretim Görevlisi-Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türkiye Ekonomisi
[*]
^
Devlet Planlama Teşkilatı-Sayılarla Türkiye Ekonomisi
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul