Konu
:
Ay Ve Özellikleri Nelerdir?
Yalnız Mesajı Göster
Ay Ve Özellikleri Nelerdir?
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Ay Ve Özellikleri Nelerdir?
Ay ve özellikleri Nelerdir?
Ay
Dünya’nın tek doğal uydusudur ve bazı özellikleri nedeniyle Güneş sisteminin değişik bir üyesidir
3
476 km’lik çapıyla Dünya’nın dörtte biri büyüklüğündedir ve 81
3 kat daha hafiftir
Güneş sisteminde Ay’dan hem daha büyük
hem de daha ağır uydular bulunmasına karşın
Pluton’un yeni keşfedilen uydusu dışında hiçbiri
uydusu oldukları gezegenlerden yoğunluk ve hacim bakımından fazla farklı değildir
Dünya-Ay sistemi tam anlamıyla çift gezegen oluşturmaktadır
Gökbilimsel Veriler
Ay
Dünya’nın çevresinde
Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğü düzleme 5° 8’ 43” bir eğimi olan elips biçimli bir yörünge üzerinde döner
Dünya’ya olan uzaklığı 356
000 km ile 407
000 km arasında değişir; ortalama uzaklığı 384
000 km’dir
Bu uzaklık en yakın durumda olduklarında bile Venüs ve Merih’e olan uzaklığın %1’i kadardır
Gökyüzünde gördüğümüz Ay yuvarlağının çapı 31’ 5” 2 dolayındadır
Ay’ın Dünya çevresindeki dönüşünü tamamlayarak gökyüzünde eski durumunu alması
27 gün
7 saat
43 dakika ve 11
6 saniye alır
Dünya Güneş’in çevresinde Ay’ın dönüş yönüyle aynı yönde döndüğü için aynı görünüşe ulaşılması 29 gün
12 saat
44 dakika ve 2
8 saniye sürer
Bu süre iki dolunay arasındaki zamana eşittir ve çok eski zamanlardan beri bilinmektedir
Ay’’n ortalama hızı
1
023 km/saniye’dir
Ve bu değer ortalama açısal hız olarak saatte 33 dakikalık bir açıya eşdeğerdir; bu da Ay’ın çapından biraz fazladır
Uzaydaki hareketinin yanısıra Ay
27 gün
7 saat
43 dakika ve 11
6 saniyede kendi ekseni çevresinde de döner
Bunun sonucu olarak hemen hemen her zaman aynı yüzü Dünya’ya dönüktür
Yörüngesel hareketindeki düzensizlikler ve yörüngesinin ekliptik düzleme eğik olması “optik titremeler” yaratarak Dünya’dan Ay’ın yüzeyinin %59’unun görünmesini sağlar
Kalan %41’lik bölüm
Luna 3 adlı Rus uzay gemisinin Ekim 1959’da fotoğraflarını çekmesine kadar bilinmiyordu
O günden bu yana ayrıntılı haritaları çıkarılmıştır
İç Yapısı
Ay’ın iç yapısına ilişkin en önemli ipuçlarını yoğunluğu ve hacmi verir: Ortalama yoğunluğu 3
34 gr/cm3’tür
Apollo Programı 31’in Ay’dan Dünya’ya getirdiği taşların yoğunluğu 3
1 ve 3
5 gr/cm3 arasında değiştiği için
bu bulgu Ay’ın iç yapısının dış yapısından çok fazla farklı olması –yani yoğunluğunun çok farklı olması- olasılığını azaltmaktadır
Ay’ın litostatik basıncı
yüzeyde sıfır ve merkezde 47
1 kilobar
litosferin çoğu yerindeyse ortalama 10 kb’dır
Bu değer
tipik Ay taşlarının ezici gücünün de üzerindedir ve bu yüzden egemen olan basınç
kütlesinin çoğunun katı maddelerden oluşmasına karşın Ay’ın küresel biçimli olmasını sağlar
Kütlesinin sertliği
Apollo’nun Ay yüzeyine yerleştirdiği sismograflarca da doğrulanmıştır
Tüm kanıtların ışığında
Ay’ın depremler açısından Dünya’dan çok daha sakin olduğu görülmektedir
Kaydedilen Ay sarsıntılarının merkezlerinin Ay’ın kabuğunun 600-900 km altında olduğu saptanmıştır
Bu sarsıntıların sismik kayıtlarının gösterdiği basınç ve esnek dalgalar
bu dalgaların yayıldığı katmanların sıvı olamayacağını göstermektedir
Ay sarsıntılarının sönme süresinin bu denli uzun olması
Ay yüzeyinin ölçülebilen miktarda sismik dalgalar yayabilmesi için oldukça çatlak katmanlardan oluştuğunu göstermektedir
Sismik kayıtların gösterdiği sertlik derecesine koşut olarak
Ay’ın uzaydaki hareketi boyunca Güneş rüzgarıyla etkileşmesinin kayıtları da Ay’ın bir iletken gibi davrandığını doğrular
İletkenliği
1
500°C’de hala katı gibi davranabilen silikon taşlarınkine denktir
Ay’ın iki kutuplu bir magnetik alanının olmaması
Ay’ın madeni bir çekirdeği olmadığını kanıtlar
Kimyasal Yapısı
Ay’ın kimyasal yapısına ilişkin ilk verileri
1969 yılında Apollo Dünya’ya getirdi
Bu verilerin dayandığı taşlar Ay’ın yüzeyinden alınmış olmasına karşın
Ay’ın iç yapısının fazlaca farklı olduğunu düşünmek için bir neden yoktur
Atomik bileşim olarak Ay’da en fazla bulunan element oksijendir: Ay’ın kabuğunun ağırlık olarak %60’ını oluşturur
Oksijeni
%16-17 ile silikon
%6-10 ile alüminyum
%4-6 ile kalsiyum
%3-6 ile magnezyum
%2-5 ile demir ve %1-2 ile titanyum izler
Tüm diğer elementler ağırlık olarak %1’den daha azdır
Oksijen
silikon ve alüminyum
Ay’da da Dünya’da bulundukları miktara yakın miktarda bulunurlar
Demir ve titanyum miktarları Ay’da daha fazladır; alkali metaller
kömür ve nitrojense Dünya’ya oranla daha az bulunur
Bu elementlerden oluşan bileşiklerden silis (SiO2)
ağırlık olarak Ay kabuğunun %40-50’sini oluşturur
Dünya’nın kabuğundaki silis miktarı %48
5’tir
Demir oksit (FeO) ve kalsiyum oksit (CaO) Ay’ın kabuğunda %10-20’lik bir ağırlık taşırlar
Tüm oksitlenmiş bileşikler Ay’da oksitlenmelerinin en düşük durumunda bulunurlar: çünkü
1
100-1
200° C ısılarda katılaşmışlardır
Ay’da H2O’nun (suyun) hiçbir biçimi bulunmaz; ayda su izine rastlanmamıştır
Ay’da bulunan hidrojen
Güneş rüzgarlarınca taşınmıştır ve oksitlenmeyle oluşan su
hemen Güneş tarafından ayrıştırılır
Yüzey Özellikleri
Daha ayrıntılı teleskopik ve uydu gözlemleri olduğu kadar çıplak gözle yapılan gözlemler de Ay’ın iki farklı türde araziden oluştuğunu gösterir
İlki engebeli
daha parlak
dağlarla doludur ve Ay’ın görünen yarısının üçte ikisini görünmeyen yarısınınsa onda dokuzunu kaplar
İkinci türe Latince “denizler” anlamına gelen maria adı verilir
Kıtalar için kullanılan “yükseklikler” sözcüğü de
gerçek anlamı düşünüldüğünde
o alanın tümü yüksek olmadığı için yanlıştır
Maria da
o alanın suyla hiç ıslanmadığı düşünüldüğünde yanlış bir addır
Ay’ın teleskoplarla incelemesi sonucunda tüm yüzeyinin kraterlerle kaplı olduğu anlaşılmıştır
Kraterlerin sayıları çok fazladır; büyüklükleri
Mare İmbrium (Yağmur denizi) ya da Mare Orientale (Doğu denizi) gibi oluşumların 1
000 km genişliğinden
Apollo’nun Dünya’ya getirdiği saydam taşların oluşturduğu 10-20 mikronluk çukurlara kadar değişir
Bu oluşumların kökeni artık belirlenmiştir: Asteroitlerden kuyrukluyıldızlara kadar çeşitli gök cisimlerinin etkisiyle oluşmuşlardır
Ay’ın yüzeyi bir atmosfer tabakasıyla kaplı olmadığı için
Ay’a çarpan tüm cisimlerin Ay üzerindeki etkileri
saniyede birkaç kilometrelik kozmik hızlarla oluşmaktadır
3 km/saniye hızla hareket eden bir parçacık
aynı ağırlıktaki TNT’nin patlamasıyla çıkan enerjiye eşit miktarda kinetik enerjiye sahiptir
Bu kinetik enerji bir etkiyle harcandığında
mekanik ya da ısıl enerji olarak başka bir biçim alır; sonuç
krater adı verilen izlerdir
Küçük ve orta büyüklükteki kraterler
vuruş merkezindeki taş tabakalarını ortaya çıkaracak biçimde oluşmuştur
100 km’lik büyük kraterlerin oluşumunda ortaya çıkan ısı
tüm krater yüzeyinin eriyik maddelerle kaplanmasına yolaçmıştır
Ay’ın yüzeyindeki en büyük oluşumlardan dairesel Maria’da yüzeyin lavlarla kaplanması
kraterin oluşumundan yalnızca birkaç yüz milyon yıl sonra oluşmuştur
Bu bilgiler
Apollo’nun getirdiği Ay taşlarının mineral bileşimiyle tamamen uyuşmaktadır
Mineraloji açısından Ay “maria”sının çukurlarını kaplayan koyu saydam maddenin ana yapısı
bazaltlı gabbro olarak tanımlanabilir
Bu madde
Dünya’daki lavlara benzerse de demir ve titanyumca daha zengindir
Buna karşı
kıtasal alanları oluşturan taşlar
Dünya’daki granitlere benzeyen feldispat taşlarıdır
Bunlar
Anortozit denen bir çeşit saf feldispat içerirler
Anortozitler bazalt taşların demir ya da magnezyumunu alüminyumla değiştirip onların hem daha açık renkli olmasını sağlamış
hem de ağırlıklarını azaltmıştır
Ay’da anortozitlerin bulunması
Ay’ın kabuğunun kimyasal olarak farklılaşmış ve demir gibi ağır elementlerin daha hafif bileşenlere ayrılmış olduğunu gösterir
Buna ek olarak
anortozitler çoğunlukla iri taneli mineraller içerirler
Bunun anlamıysa
eriyik durumundayken yavaş yavaş soğudukları
dolayısıyla bu olayın Ay yüzünde gerçekleşmediğidir
Ay’daki kayaların fiziksel dokusu
kimyasal bileşimlerinden daha da ilginçtir
Çünkü bu doku
Ay yüzeyi oluşumlarının kökenini ortaya koymaktadır
Dikkat çekici olan
Ay kıtalarından getirilen gereçlerin ağırlıkla %85-90’ını breşlerin oluşturmasıdır
Breşler
önceden var olan billursu yapıdaki kayalardan oluşan polimiktik (çeşitli maden tozlarından oluşan) konglomeralardır
Bu kayalar
ilk katılaşmalarından önce ortaya çıkan olaylar sonucu
farklı kökenlerden türemiş köşeli parçalar oluşturarak kaynaşmışlardır
Böylesi breşlerin yapısında ani başkalaşımlar (yüksek sıcaklığın ve çarpmayla oluşan basıncın yol açtığı değişiklikler) belirgin biçimde görülür
Buradan da
çeşitli büyüklüklerdeki gök cisimlerinin yüksek hızlarla Ay yüzeyine çarparak breşlerin kendilerine has yapısını değiştirdiği kesin olarak anlaşılmaktadır
Ay yörüngesindeki uzay araçları
yerçekiminin son derece yüksek olduğu bölgeler buldu
Maskon adı verilen bu bölgeler
genellikle maria alanlarının pek çoğunun altında bulunur
Bunların
çarpma etkileriyle maria alanlarını oluşturan cisimlerdeki maddelerin ya da aynı alanların lav püskürmesi sonucu eriyik durumundaki iç katmanlardan gelen volkanik kayalardaki yoğun maddelerin derine gömülmüş artıklarının kimi yerlerde yoğunlaşması sonucu ortaya çıktıkları düşünülmektedir
Sıcaklık
Ay’ın tek ısı kaynağı Güneş’tir
dolayısıyla atmosferden yoksun olmasaydı ortalama sıcaklığı yeryüzününkiyle aynı olacaktı
En yüksek ve en düşük sıcaklıklar arasındaki fark çok yüksektir
Güneş’in hemen altındaki Ay’ın tropikal bölgesinde yüzey sıcaklığı 130°C’dir; ancak
yüzey gün batımına doğru hızla soğur ve gece yarısıyla Güneş’in doğması arasında 173° C düşer
Bu yüzden Ay’ın tropikal bölgesindeki günlük sıcaklık değişimi
300°C’ı geçer; suyun günlük kaynama sıcaklığının çok yukarılarından sıvı havanın sıcaklığına kadar değişiklikler gösterir
Ancak bu alt ve üst sınırlar
yalnızca tropikal bölge ve uzaya açık yüzey için geçerlidir
Ay yüzeyindeki maddelerin yalıtıcı özelliklerinden ötürü
günlük sıcak ya da soğuk dalgaları
yarım metreden daha aşağısını etkilemez: Bu derinliklerde radyo spektrumu içinde kalan ısı yayılımı gün boyunca sabit kalır ve -30° C dolayında bir ortalama sıcaklığa denktir
Oluşum ve Evrim
1969-72 yılları arasında Apollo ekiplerinin Ay’ın çeşitli yerlerinden topladıkları kayaların radyometrik yüzölçümleri
Ay’ın yerbilimsel tarihine ilişkin kanıtlar ortaya koydu
Her bir bölgede bulunan maddeler arasındaki en eski parçacıkların yaşı
4
5-4
6 milyar yıl arasındaydı
Bilinen en eski krondritik meteorların yaşı da bu civarda olduğundan
tüm Güneş sisteminin yaşı da 4
6 milyar yıl olabilir
Bu yaştaki hiçbir madde büyük parçalar halinde duramayacağından Ay’ın oluşumunun ilk 200 ya da 300 milyon yılı sırasında
yani bombardıman etkisi yapacak gezegenler arası maddelerin büyük ölçüde yok olmasından önce
Ay yüzeyinin bombalanması sonucu bu maddeler
parçalanıp Ay’ın dört bir yanına taşınmış olabilir
Yaş ölçümü sonuçları
Ay’ın değişik bölgelerini ortadan kaldıran ve kraterler oluşturan çarpmaların büyük bir bölümünün
Ay’ın oluşumunun ilk 500 milyar yılı içinde gerçekleştiğini gösterdi
Dairesel maria olarak bildiğimiz oyuklara yolaçan bu çarpmaların en büyüğü
Ay’ın oluşumundan 400-800 milyon yıl sonra ya da günümüzden 3
3-3
8 milyon yıl önce gerçekleşti
Oluşumunun ilk 800 milyon yılında Ay yüzeyinde başka bir bazalt görülmedi
600 milyon yıl sonrasına kadar da yeni bazalt oluşmadı
Ay’ın yaşamının üçte ikisinden çoğunu oluşturan geçtiğimiz 3 milyar yıl içinde
Ay’da başka bir şey olmadı
Taşlarla kaplı yüzü kozmik havanın etkisinde kalmaya devam etti ve yeni çarpmaların sıklığı giderek azaldı
Sonraki milyonlarca yıl süresince
Ay’ın yüzeyi gitgide taşlaşmış bir buruşukluk kazandı
Bu geçen uzun zaman içinde Ay’da gerçekleşen gelişmeler Güneş sisteminin durumunu yansıtmaktadır; Ay
adeta geçmişi yansıtan bir fosil gibidir
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul