Konu
:
Renè Descartes
Yalnız Mesajı Göster
Renè Descartes
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Renè Descartes
RENÈ DESCARTES:
Bakımlıyız
Com -
Renè descartes
Descartes'in yaşarken birçok kez portresi yapılmıştır
Descartes'in Flaman sanatçı Frans Hals'a (y
1580-1666) hiç poz vermediği bilinmekle birlikte
bu portrede Hals'in üslubu fark edilir
1596’da Fransa’da doğdu
Cizvitlerin elinde
felsefe ve matematik dahil mükemmel bir eğitim aldı
Daha sonra
doğduğu yer olan Poitiers’deki Poitiers Üniversitesi’nden mezun oldu
Parlak bir öğrenci olarak
çeşitli yetkelerin ileri sürdüğü
tek tek incelediği savların çoğunun geçersiz olduğunu fark etmekle birlikte
çoklukla neye inanacağını bilemedi
Kendi dediğine göre
eğitimini tamamlamak için orduya katıldı ve hiçbir savaşa tanık olmamakla birlikte Avrupa’yı bir asker olarak köşe bucak dolaştı
Bu yolculuklar ona insanın dünyasının kitaplarda anlatıldığından çok daha çeşitli ve çelişkilerle dolu olduğunu öğretti
Emin olabileceğimiz
kesin olarak bilebileceğimiz bir şey olup olmadığı sorusu kafasına böyle takıldı
Hollanda’ya yerleşti
O sırada Hollanda Avrupa’nın en geniş ifade özgürlüğüne sahip ülkesiydi
Descartes
araştırmalarını felsefe
matematik ve bilim alanlarında sürdürerek insan düşüncesinin temellerini incelemeye burada girişti
Kabaca 1629-1649 arasında niteliği çok yüksek özgün eserler verdi
Felsefede en önemli eserleri
1637’de yayımlanan Yöntem Üzerine Konuşmalar ile
1641’de yayımlanan Meditasyonlar ’dır
1649’da İsveç Kraliçesi Kristina
kendisine felsefe öğretmesi için Descartes’i Stockholm’e davet etti
İsveç’in sert kışları yüzünden ciğerlerinden hastalanan Descartes 1650’de öldü
Felsefenin Öyküsü Bryan Magee
Descartes da yöntemli bir kuşkuculuk yaklaşımı ile
kesinliğinden kuşku duymayacağı bir “ilk bilgi” nin olanaklılığını arıyordu sanırım
Bildiğiniz gibi Descartes matematik eğitimi almıştı ve bu konuda çok iyi idi
Analitik Geometri’yi temellendirdi
Düşüncesini matematiğin kurgusu etkiledi
Matematiğin apaçıklığından kuşku edilmeyen aksiyomları gibi
“gerçeklikler temel ve kuşku duyulmaz önermelerde başlayıp
türetilmiş önermelere doğru dizgesel olarak ilerleyerek düzenli bir yolda tanıtlanmalıydı
” Başlangıçta
dayanacağı çıkış noktası için
kendinden önceki tüm otoriteleri bir kenara bıraktı
Deyim yerindeyse sıfırdan başlamalıydı
Başlangıç için “düşünmeyi” diğer bir deyişle “us” u seçti
Usun bilgi elde yöntemi üzerinde düşündü
Doğuştan düşüncelerin açık ve seçikliğine inanıyordu
Ki bu düşünceler duyular tarafından henüz bulanıklaştırılmamıştı
Kendisi bir katolikti
İnancı tamdı
Çıkış noktasında tüm otoriteyi akla vermekle
gelecekte bunun nelere yol açacağını ne kadar öngörmüştü bilemiyorum
Cogito
ergo sum; je pense
donj je suis
"
Düşünüyorum
öyleyse varım
Kesin olan bir şey var
Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek
Şüphe etmek düşünmektir
Düşünmekse var olmaktır
Öyleyse var olduğum şüphesizdir
Düşünüyorum
o halde varım
İlk bilgim bu sağlam bilgidir
Şimdi bütün öteki bilgileri
Bu bilgiden çıkarabilirim
Bizim çıkış noktamız bireyin öznelliğidir
Çıkış noktamızdan bakıldığında
‘düşünüyorum öyleyse varım
gerçeğinden başka bir gerçek olamaz
Herhangi bir gerçekten önce
bir mutlak gerçek olmalıdır
Bu gerçeği kavramak basittir
zira bireyin varlığında mevcuttur
~ Rene Descartes ~
On yedinci yüzyıl
Descartes’in yüzyılı
bir çelişkiler yüzyılıydı
Hoşgörüsüzlük çağıydı
Ama aynı zamanda düşünce ve sanat devlerinin çağıydı
Çağdaş akılcı
bilimsel düşünceyi başlatan Descartes gibi büyük filozoflar çağıydı
Gelileo ve Descartes bütünüyle açıklık ve yararlılık anlamında bilimin güçlü rönesansını kendi kendilerine başlattılar
Rönesansın yeniden canlanma hızı
Descartes’in
bir böcek bilimcinin kelebeği örnek dolabına iğnelemesi gibi
tek bir itişle ortaçağı duvara çivilemesiyle korundu
Ulusların “tibetleştirilme”sine
orijinal Avrupa kavramı
karışık uluslar çeşitliliğine dönüştürmeye eğilimli ulusçuluğun gelişmesine karşın
Descartes
pozitif bilimlere
özellikle matematiğe yönelmesiyle
Avrupa’nın bütünü için ortak bir payda sağladı: bilimsel düşünce
akıl
Ölümünden sonra Newton tarafından mükemmelleştirildiği zaman
Kant henüz – her ne kadar bu ciddi filozofu öyle canlandırmak olanaksız gibi görünse de- ergenliğin olgunlaşmamış dürtülerine boyun eğen bir gençken
fizik rehberlik konumuna çıktı
Paradoks şundadır: Bütün bunları başlatan Descartes
insanı yalnızca akıl olarak – hayvanları da makine- kavramış ve insanın bedeni olmasını yalnızca olumsuz anlamda kabul etmiştir
Filozoflar için insan bedeni ilgi alanı olmaktan çıkmıştı
Descartes penceresinin önünden gelip geçen insanları görmüyordu
bütün gördüğü “ chapeaux et manteaux
rien de plus” tü
(Şapka ve manto
başka bir şey yok) Tanrıbilim büyük ilgi görüyordu ancak akılla uyum sağlaması gerekmişti
Descartes –simgesel olarak- yeşil ipek giysilerini
siyah giysiyle (İspanyolların da giydiği) değiştirmiş
giysisinin sadeliğini kolalı bir yaka ve gümüş kabzalı bir kılıçla güçlükle gidermişti
Ona göre res cogitans (düşünce) res extensa’ya (beden) karşıtlık oluşturduğundan
bedenini siyah giysilerle örterek onu reddetmeye çalışmış ve ruhunu geliştirmek için
düşünmeye çekildiği yanan sobanın yanındaki köşesinde onu açılan kanatları üstünde uçmaya bırakmıştı
Descartes çağdaş devirleri başlatan adamdı
Descartes
Aristoteles tarafından önerilen çokluk yerine tek ve mükemmel scientia anlayışıyla çağdaş insanın işini basitleştirdi
Rönesansın çelişkileri ortasında yitmiş Avrupalı insanı Descartes’in sadeleştirme yeteneği kurtardı
Descartes önemli olan mitos değil
sade
açık ve bağımsız düşünce olduğunu kabul ettirdi
Akıl kullanarak
insanların yeniden kendi kendilerine olan güvenlerini kazanmalarına
tarihten ve tarihte yaşamalarına yardım etti
İnsan yaşamı geçmişten geleceğe taşındı
Yirmi yaşından itibaren Descartes’in yolu çizilmişti
Bunu yazdığı bir nottan biliyoruz; “ Hayatta hangi yolu izleyeceğim?” Ne iyi ki
düşünme mesleğini seçti ve Peguy’un sözleriyle
“çok akıllıca bir adımla işe koyulan Fransız centilmeni” oldu; Galileo gibi
dünyanın mekanik ve insanın idealist yorumunu başlattı
Descartes’e göre
dünya saf bir işleyiş
makinelerin makinesi
modern teknolojimizin tohumuydu
Descartes yeniçağda Batı’nın en büyük dahisiydi
yüzlerce yıl önce Miletli filozofların kendi kendimize korkulan soruları sormamızı öğretmiş oldukları gibi
asıl Avrupa gerçeğini yumuşak bir sesle ifade etmiş ve hepimize düşünmeyi öğretmiş bir gentilhomme’du
Descartes
yaşamda yittiğini hissetti; kendini kuşkulardan kurtulmuş hissetmek için gerçeklikle buluşmak istedi
Ama kuşku etmek düşünmektir- diye düşündü Descartes- ve ben ne düşünüyorsam oyum ( “je ne suis qu’une chose que pense”) ( Düşüncemin hazinesi)
Ona göre
düşünmek var olmaktı
ve düşünce varolan tek gerçeklikti
Onun
res cogitans’ı (düşünen özne) res extensa’yla (beden) zıttı
Onun idealizmi
Leibniz’de
Barok düşüncenin doruğunda kendini buldu
Dekartçı düşüncenin hatası
insanı akılcı ve bu nedenle özgür olarak tasarlamasıydı
Bilinçaltı kavramını açıklamak için Freud ve Jung’u beklemek gerekliydi
Gerçek şu ki
Descartes’in düşüncesi en üstün biçimde bir matematikçinin düşüncesiydi ve geometrik kuramları öznel gerçekliğini geliştirmek için ona yeterince yer bırakmadı
Yirmi yaşından itibaren Descartes’in yolu çizilmişti
Bunu yazdığı bir nottan biliyoruz; “ Hayatta hangi yolu izleyeceğim?” Ne iyi ki
düşünme mesleğini seçti ve Peguy’un sözleriyle
“çok akıllıca bir adımla işe koyulan Fransız centilmeni” oldu; Galileo gibi
dünyanın mekanik ve insanın idealist yorumunu başlattı
Descartes’e göre
dünya saf bir işleyiş
makinelerin makinesi
modern teknolojimizin tohumuydu
Descartes yeniçağda Batı’nın en büyük dahisiydi
yüzlerce yıl önce Miletli filozofların kendi kendimize korkulan soruları sormamızı öğretmiş oldukları gibi
asıl Avrupa gerçeğini yumuşak bir sesle ifade etmiş ve hepimize düşünmeyi öğretmiş bir gentilhomme’du
Descartes
yaşamda yittiğini hissetti; kendini kuşkulardan kurtulmuş hissetmek için gerçeklikle buluşmak istedi
Ama kuşku etmek düşünmektir- diye düşündü Descartes- ve ben ne düşünüyorsam oyum ( “je ne suis qu’une chose que pense”) ( Düşüncemin hazinesi)
Ona göre
düşünmek var olmaktı
ve düşünce varolan tek gerçeklikti
Onun
res cogitans’ı (düşünen özne) res extensa’yla (beden) zıttı
Onun idealizmi
Leibniz’de
Barok düşüncenin doruğunda kendini buldu
Dekartçı düşüncenin hatası
insanı akılcı ve bu nedenle özgür olarak tasarlamasıydı
Bilinçaltı kavramını açıklamak için Freud ve Jung’u beklemek gerekliydi
Gerçek şu ki
Descartes’in düşüncesi en üstün biçimde bir matematikçinin düşüncesiydi ve geometrik kuramları öznel gerçekliğini geliştirmek için ona yeterince yer bırakmadı
Descartes bize
matematiği kesin ve ince
biyolojiyi el yordamıyla ve iğrenç bulan Kant gibi
sorgulayıcı bir entelektüel olarak görünür; bu nedenle canlı varlıkları makinelere çevirerek biyolojiyi daha kesin hale getirmeye çalıştı
Descartes
gerçek dünyanın nicel ve sınırlı
geometrik ve gürültüleri ve renkleriyle çevremizdeki dünyanın nitel
aracısız ve aldatıcı olduğunu düşündü
Özünde o
Maya’nın Vedacı öğretisi
duyumsal dünyanın aldatıcı göreceliğidir
Descartes yargıda fazlasıyla katıydı
Bütün insanlar için “akıl” ortaktır diye kabul ettiği zaman
hataların yalnızca özgür iradeyle işlendiğini de kabul ediyordu
Onun akılcılığı tarihe karşıttı; tarihten yoksundu
Bilimsel yeniliğiyle büyülenmiş biçimde
kuşkulu her düşünce ya da inancın
yalnızca mutlak mükemmeller arasında hareket eden “saf düşünceyle” ya da akılla (kavrayış) kurulmadığını savladı
Bu nedenle
Descartes doğa üzerinde zafer kazandı ama insana özgü işlerde başarısız oldu
Descartes evrene meydan okudu
Ona göre
bilmece yani çözülemez bir şey yoktur ve hiçbir şey “keşfedilemeyecek kadar uzak olamaz” Fransız filozof için gerçeklik dünyası ve düşünce dünyası birbirine olağanüstü bir temel anahtar
matematiksel usavurumla bağlı iki evrendir
Descartes’la birlikte yaşamda bir telaş başlar
birşeyler yapmak
insanın yazgısını açıklamak telaşı
ona göre
şeyler yalnızca düşünüldükleri zaman varolurlar ve düşünmeler olarak yeniden hayat bulmak için gerçeklikler olarak ölebilirler
Felsefe Öyküleri
Fèlix Marti - İbánez
DESCARTES’İN KRONOLOJİK YAŞAM ÖYKÜSÜ
1596
31 Mart
Touraine
La Haye’de doğdu; aristokrat bir ailenin dördüncü çocuğuydu
1606 Jesuitler’in 1604’te La Flëche’de açtıkları Kraliyet Kolejine gönderildi ve 1614’e dek orada eğitim gördü
1614-16 Paris’te geçirdi ve zamanının çoğunu okul arkadaşı Mersenne ile birlikte matematik çalışmaya ayırdı
Ayrıca matematikçi Mydorge ile tanıştı
1616 Kolej eğitimini bitirdikten sonra Poitiers Üniversitesine girerek tüze ‘derecesi’ aldı
Ama hiçbir zaman avukatlık yapmadı
O sıralarda toplumsal konumu olan bir insan genellikle ya kiliseye ya da orduya katılırdı
Descartes ikincisini seçti
1617-29 Gezilerle geçirdiği ‘‘dünyanın kitabı’’ndan öğrenme dönemi; ilkin Hollanda’ya gitti 1618 Hollanda’yı İspanyollardan kurtarmaya çalışan Protestan Orange Prensinin ordusuna katılarak Hollanda’nın Birleşik İller (Nassau) Prensi Maurice’in hizmetine girdi —ardından Orange Prensinin ordusundan ayrılarak Danimarka
Danzig
Polonya ve Almanya’yı dolaştı —sonra otuz yıl savaşlarında Bavyera’nın Katolik Dükünün ordusuna katıldı (ordu yaşamı döneminde Descartes’ın herhangi bir çarpışmaya girmediği düşünülür; kendisi askeri yaşamı ‘‘büyük bir tembellik ve derbederlik’’ olarak görür) —aynı yıl 10 Kasımda Hollanda’da bir kolej müdürü olan doktor ve matematikçi Isaac Beeckman ile tanıştı (Beeckman’ın Descartes’ın matematik ve felsefeye yönelmesinde etkisi çok büyüktür) 1619 10 Kasım
güney Alman kenti Ulm yakınlarında sıcak bir odada kalırken daha sonra yaşamında dönüm noktası sayacağı düşünü gördü (bu ünlü düş yorgunluk
hazımsızlık
ateş gibi nedenlere bağlıdır ve onun için salt simgesel önemi vardır) 1621 Macar İmparatorluk ordusuna katıldı 1622 Fransa’da kaldı (Britanny ve Paris) 1623 Poitou’da annesinden ona kalan mülkü sattı (27
000 livre) ve geçimini güvence altına alacak düzenlemeler yaptı 1623-25 İtalya gezisi 1625 Paris’te Mersenne (kolejden arkadaşı) ile yeniden buluştu 1628 Kardinal Bérulle ile karşılaştı ve ondan yeteneklerini kullanması konusunda olanaklı en büyük moral desteği aldı (1629 ve 1630’da sırasıyla Franeker’de ve Leyden’de olgunluk (matrikülasyon) sınavlarını almasına karşın bir aristokrat için gereksiz gördüğü herhangi bir dereceyi almakla ilgilenmedi) 1628-49 Kendini yalıtmak için Fransa’yı terkederek Hollanda’ya yerleşti ve yoğun bir düşünme ve araştırma dönemine girdi
Kafa dinginliğine çok önem verdiği için
bu önlemi özellikle oradaki ilk kışı sırasında kağıda geçirilen Kurallar’ında sık sık yakındığı litterati ile
yarı-felsefeciler ile ilgili olarak almış olmalıdır
Başka bakımlardan kaygısı yoktu
ve bir tecim ülkesi olan Hollanda’da bir çöldeymiş gibi yaşadı
Orada Mersenne ile yazışmayı sürdürdü
Beeckman ile dostluğu ve ayrıca Mydorge
Hortensius
Huygens and Frans van Schooten (büyük) ile ilişkileri sürdü
1629 Kurallar’ı yazıya geçirdi (1701’de basıldılar) 1633Le Mond’un taslağının tamamlandığı sırada Mersenne’den aldığı bir mektupta Galileo olayını öğrendi ve özgürlüğünü ve boş zamanını korumak için çalışmasını bastırmaktan vazgeçti 1635 Birlikte yaşadığı Hollandalı hizmetçisinden (Helen) bir kızı oldu 1637 Söylem Fransızca’da anonim olarak yayımlandı 1640 Çok sevdiği kızını beş yaşında yitirdi; acısının çok derin ve yıkıcı olmuş olduğu söylenir; Meditasyonlar yayımlandı (çalışma yedi yıl sonra Fransızca’ya çevrildi) 1642 Ateizm ile suçlandı; Utrecht yerel yetkeleri tarafından mahkum edildi 1643 Bir kez daha mahkum edildi; Prenses Elizabeth ile karşılaştı ve aralarında kurulan dostluk geometriden politik bilime
tıptan metafiziğe dek çeşitli konuları tartıştıkları mektuplarla sürdü (Prensesten parasal destek almadı; aslında Prensesin böyle bir olanağı da yoktu) 1644Felsefenin İlkeleri Amsterdam’da yayımlandı (Elizabeth’e adanmıştır) 1645 Utrecht üniversitesi ‘nötral sansür’ uyguladı (yandaş ya da karşıt tüm yorumlar yasaklandı) 1647 Aynı şey Leyden’de uygulandı; Felsefenin İlkeleri Fransızca’ya çevrildi; Paris’e gitti ve Pascal ile buluştu; İsveç kraliçesi Kristina Descartes’ın kitaplarını okumaya başladı
1648 Bir kez daha Paris’e gitti ve Gassendi
Hobbes ve ölmek üzere olan Mersenne ile görüştü; bir yurtluk ve yıllık gelir teklifini (Montmor’dan) yine özerklik kaygısıyla kabul etmedi 1649Ruhun Tutkuları yayımlandı Kasım ayında İsveç kraliçesi Kristina’nın çağrısı üzerine ‘‘kışın insanların düşüncelerini donduran’’ Stokholme’e
‘‘kayalar ve buzlar arasındaki ayıların ülkesi’’ne gitti 1650 1 Şubat zatürreye yakalandı ve on gün sonra
54 yaşında
öldü
Son sözlerinin şunlar olduğu söylenir: ‘‘İşte böyle ruhum
ayrılma zamanı geldi’’; 1667’de mezarı Paris’e taşındı
KARTEZYEN ŞÜPHE
Descartes
bir matematik dehasıydı ve bu alanda cebirin geometriye uygulanmasından oluşan yeni bir kod buldu
Bu kol
analitik geometri ya da koordinat geometrisi olarak çeşitli adlar altında bilinir
Descartes
aynı zamanda
diyagramı da buldu
Bir diyagram üzerinde yer alan herkesin bildiği o iki çizgi onun adını taşımaktadır
Bunlara Kartezyen koordinatlar denir; Kartezyen de
Descartes adından türetilmiş bir sıfattır
Matematiğin apaçık ve tümüyle güvenilir kesinlikleri Descartes’i heyecanlandırmaktaydı
Böylece
matematiğe kesinliğini veren şeyin
bilginin öteki alanlarına uygulanıp uygulanamayacağını düşünmeye başladı
Eğer bu mümkün olabilirse
hiçbir şeyin kesin olarak bilinemeyeceğini savunan Septikleri kolayca çürütebilecek bir şey olacaktı elimizde
Fakat
bundan da önemlisi
modern anlamıyla bilimin üzerinde inşa edilebileceği dünya hakkında kesin bilgi elde etmenin bir yöntemine kavuşabilecektik
Descartes
matematiğin
kesinliğini şu bir dizi nedene borçlu olduğunu sonucuna vardı
Matematik tanıtlamalar
son derece basit az sayıda öncülden başlamaktaydı; bu basitlik
(iki nokta arasındaki en kısa mesafe düz bir çizgidir önermesinde olduğu gibi) o denli temel ve apaçıktı ki onlardan şüphe etmek olanaksızdı
Daha sonra
her seferinde mantıksal bir adım atılarak bu tanıtlamalardan tümdengelimsel biçimde ilerlenirdi
Her adım
yanlışlanamaz
çok basit ve yine kesindi
Daha sonra
–ki bu matematiğin büyüsüne kapılmış herkesi kendinden geçiren bir şeydir – her biri basit ve apaçık olan öncüllerden yine her biri basit ve apaçık olan mantıksal adımlarla ilerlerken
ne basit ne de apaçık olan sonuçlara vardığınızı fark edersiniz: Önünüzde öngörülmemiş buluşlarla dolu bir dünya açılmaya başlar
Bu buluşların çoğu şaşırtıcıdır ve uygulamada büyük yararları vardır; ayrıca hepsinin doğruluğuna güvenilebilir
İnsana
keşfedilmeyi bekleyen bu dünyanın bir sonu yokmuş gibi gelir
Descartes’in yaptığı gibi
matematikçiler beklenmedik yeni yollar açmışlar hep
Şimdi
bu yöntemi matematiksel olmayan bilgilere tastamam uygulamak mümkün müdür
diye sorar Descartes
Matematiğin dışında doğruluğundan şüphe edilemez önermeler bulabilirsek
onları
tümdengelimsel kanıtlamalarda öncül olarak kullanabiliriz; bu durumda
onlardan mantıksal olarak çıkarsadığımız herşey doğru olmak zorundadır
Bu bize
bilgi yolunda buluşlarına yüzde yüz güvenebileceğimiz yöntemsel bir temel sağlayacaktır
Fakat
böyle öncüller var mıdır? Yoksa
matematik ve mantık dışında
kesin olarak bilebileceğimiz bir şey yok mudur? Bu tür kesin öncüller arayışında Descartes üç evreden geçti
İlkin
doğrudan ve dolaysız deneyi önüne koydu
Çıplak gözle kilise kulesine ya da bir bölümü suya batmış şu ağaca baktığımda
elbette duyularımın dolaysız tanıklığına güvenebilirim
Ama heyhat! Araştırma sırasında
doğrudan gözlemin bizi sık sık yanılttığı ortaya çıkmaktadır
Gündüz altın gibi parlayan
günbatımında kızıllaşan şu kilise kulesi
diğer zamanlarda gri görünmektedir
Suya girdiği noktada eğik görünen şu dalın
sudan çıkartıldığında düz olduğu görülüyor
Dolayısıyla
onlara ne kadar doğrudan baksam da
aklım ne kadar uyanık ve tetikte olsa da
gerçekte şeylerin bize göründüğü gibi olduklarından asla emin olamayız
Felsefenin Öyküsü
Bryan Magee
DESCARTES’İN BİR MEKTUBUNDAN ALINTI
Prenses Elisabeth'e
Egmond
6 ekim 1645 Madam
Bazen şöyle bir şüpheye düştüğüm oluyor: elimizde bulunan nimetleri olduğundan daha büyük ve daha değerli hayal ederek
elimizde bulunmayan nimetleri de bilmeyerek veya gözden geçirmek için üzerinde durma*****
memnun ve neşeli olmak mı yoksa her ikisinin de gerçek değerini tanımak için
fazla bilgili ve düşünceli olarak
kederli olmak mı daha iyidir? Üstün iyinin neşe olduğuna inansaydım ne pahasına olursa olsun
neşeli olmaya çalışmak gerektiğinden şüphe etmezdim ve can sıkıntısını şarapta boğan yahut tütünle uyuşturanların kabalığını doğrulardım
Fakat fazileti işlemekten yahut da (aynı şey olan) elde edilmesi irademize bağlı bulunan bütün nimetlere sahip olmaktan ibaret olan üstüm iyi ile
bu nimetleri elde etmeden sonra gelen memnunluğu birbirinden ayırıyorum
Bundan ötürü
zararımıza da olsa
hakikati bilmenin
bilmemekten daha büyük bir olgunluk olduğunu göz önüne alarak
az neşeli fakat çok bilgili olmanın daha iyi olduğunu kabul ediyorum: Böylece ruhumuzun en memnun olduğu an
en neşeli olduğumuz zaman değildir; tersine büyük neşeler genel olarak donuk ve ciddidir
kahkahalı neşelerse
ufak ve geçicidir: Bunun için boş
hayaller peşinde koşarak yanılmaya düşmeyi asla doğru bulmam; zira bundan gelen bütün zevk ancak ruhun dışına dokunabilir
halbuki içi
yalancılıklarını görerek
acı duyar
Ruhumuz durmaksızın başka şeylerle uğraşırken
bunun farkına varmayabilir
fakat o zaman da adı geçen saadete kavuşamaz
çünkü saadet hareketimize -bağlıdır
halbuki böyle bir hal ancak talihten gelebilir
Fakat
bazıları bizi memnun olmaya ***üren
bazıları da tersine
memnun olmaktan alıkoyan aynı derecede doğru
birçok düşüncelerle karşılaşmak imkanı olduğu yerde
bana öyle geliyor ki
tedbir daha çok memnunluk verenleri kabul etmemizi emrediyor; hatta dünyadaki şeylerin hemen hepsine iyi veya kötü görünen bir yandan bakmak mümkün olduğuna göre
herhangi bir şeyde maharetimizi göstermek gerekiyorsa; o da onlara
bilhassa en çok lehimizde görünen seviyeden bakmayı bilmektir
sanırım
elverir ki bunu aldanmadan yapalım
insanın kendinden çok başka insanlara iyilik etmesi daha yüksek ve daha şerefli bir şey olduğuna göre
buna en fazla meyledenler ve sahip oldukları nimetlerden en az bahsedenler
gene en yüksek ruhlardır
Ancak zayıf ve alçak ruhlardır ki kendilerine gerektiğinden fazla değer verir
ve üç damla su ile ağzına kadar dolan vazolara benzerler
Altesinizin bunlardan olmadığını biliyorum
bu alçak ruhları ancak
kendileri için bir menfaat göstererek
başkaları için zahmete teşvik etmek mümkün olduğu halde
Altesinizin menfaati için
kendilerine
ancak kendisini ihmal ettiği takdirde
sevdiklerine uzun zaman faydalı olamayacağını göstermek; ve sağlığıma bakmasını yalvarmak gerektir
Benim de yaptığım budur
Madam
Altesinizin
Pek saygılı ve pek itaatli Hizmetkârı Descartes
*Descartes
Ahlâk üzerine Mektuplar
(Çeviren Mehmet Karasan)
İstanbul
Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları
1992
sf
53-54
620
DESCARTES ve TIP
Descartes’in felsefeye katkıları
Vesalius’un anatomiye
Harvey’in fizyolojiye
Galileo’nun fiziğe katkılarına eşit tutulur ve Descartes’in kusursuz mantığı ve anlaşılması kolay tarzıyla onlardan ilerde olduğu sonucuna varılır
Deneyden çok sezgi ve mantığa güvenmekle
elbette kimi yanlışlar yapmıştır
Hapşırma sırasındaki kalp hareketlerini açıklarken –Harvey’in yeni kuramını desteklemesine karşın –bunun nedeninin beyin boşluklarının içerdiği balgamın burun deliklerinden geçmesi olduğunu ve esnemenin de beyin zarından havanın atılmasıyla oluştuğunu ileri sürmüştür
Ama bu tür hataların yanında
ruhun işlevleriyle –düşünme yeteneği olan tinsel bir akıl(res cogitans) bedenin işlevleri –yalın bir uzamsal varlık (res extensa) –arasında kesin bir ayrım yapması yatmaktadır; düşünce ruhtan
ısı ve hareket bedenden çıkmaktadır
ruh bedende
“kaptan köprüsündeki pilot gibi” yerleşmiştir ve ansefalin ortasında bulunan conarium ya da epifiz bezinden geçerek işlevlerini yerine getirir; ruh bezdeki yerinden
hayvan ruhu aracılığıyla bedenin kalanını harekete geçirir; bedensel hareketi
duyarlılığı hatta kanı harekete geçiren bu hayvansal ruhtur
Bu Dekartçı fizyolojik mekanizma
insan ve ruh arasındaki uyumlu ilişkiyi her zaman idare eden Tanrı tarafından yönetilir
Descartes’in bu küçücük bezi seçmesinin nedeni
ansefal içinde eşi olmayan –ruh ve düşüncede olduğu gibi tek ve bölünemez –bir yapı olduğunu düşünmesiydi
herhalde
ona hazine dairesinin en derin köşesinde gömülü bir inci görünümünü veren beyin içindeki belirsiz yeri de Descartes’ın merakını uyandırmıştır
Leyden’de bir kadının gövdesinin incelenmesi sırasında
Descartes’ın epifiz bezini görmek ve dokunmak istediği tek zamanda onu bulmayı becerememesine kadar ironiktir! Biyolojik mekanizmalar anlayışı bütün fizyolojik görüngüleri hareket yasalarına uygun biçimde işleten kalp ateşine bağlamış ve abartıya yol açan Aristotelesçi kalp ateşi kavramı lehine dokuların kendilerine özgü işlevlerini reddetmiştir
Bezlerin işlevlerini
bezlerdeki damar ağızları yoluyla kanda oluşan basınca ve burada maddelerin süzülmesine
sindirimi de mekanik ve termal görüngüye bağlamıştır
Descartes ayrıca
bütün hastalıkları kalp damarları işlevlerindeki karışıklıkların neden olduğu kan dolaşımı yetersizliğinin kanda yarattığı değişikliklere bağla*****
sinir sistemi
hayvan ruhu ve enfeksiyonları –bu “patolojik yangınlar” –üzerine de çalıştı
Optik ve göz bilgisi üzerine çalışmaları dikkate değer
Tıp bilgisinin dogmatik ve sezgisel olduğu gerçeğine karşın
Descartes çağdaş bilimsel düşünce biçimine dayanan bir fizyolojik öğreti kurdu
Öncellikle
hiç kimsenin önce Konuşma sının içerdiği yönteme baş vurmadan onun (Descartes’ın) doğrularının bile şaşmaz olduğunu kabul etmemesini öğretti
Houssay’ın dediği gibi
“Onun fizyolojik öğretisinin temeli günümüzün mekanik ya da fizyokimyasal öğretilerinden çok da farklı değildir
” İçten gülüşlü ve kara kara düşünür görünen kara giysili gentilhomme ’a doktorların ödenemez tarihi borçları vardır
Felsefe Öyküleri
Félix Marti İbánez
1637'de Yöntem Üzerine Konuşma'da Descartes çalışmalarının amacını etkileyici bir biçimde ortaya koyuyor: "Bizi doğanın efendisi yapabilecek pratik bir felsefe ve fizik
" Descartes
insanın işleyerek üzerinde 'efendiliğini kurabileceği üç alanı belirlemeye yöneliyor: Fiziksel çevre
insan bedeni ve bedene yakından bağlı olan ruh
Felsefesinin bunlara karşılık gelen ve ancak 1647'de belirlenen üç' ürünü; mekanik
tıp ve "diğer bilimlerin tam bilgisini önvarsayan ve bilgeliğin en son aşaması olan en yüksek ve en yetkin ahlâk sistemi"dir
Söz konusu pratik anlayışa nasıl ulaşabileceğini önce 1619'da kehanetimsi bir rüyada görüyor ve sonra
1620'lerde buna ilişkin görüşünü açıklıyor: Aklın Idaresi İçin Kurallar da °bilim birdir" diye yazıyor
çünkü neyi incelerse incelesin
bilen zihin birdir
Dolayısıyla
doğada da yalın yöntemsel yaklaşımın geçerli olması gerekir
Bunun dışında
doğa felsefesi tümüyle matematik -şekiller ve sayılar- cinsinden yapılabilir
Bu gereklilik basit bir akıl yürütmeyle doğrulanır: Sayılar ve şekiller bizim gerçekten akledebileceğimiz şeylerdir -daha sonra ifade edeceği gibi bunlar 'açık ve seçik'tir
Pratik doğrulaması da aynı derecede basittir: Eski bilim dalları arasında fizik başarılı olamazken
matematiksel olarak yapılan mekanik başarıya ulaşmıştır
Akılsal olanla pratik olan arasındaki bu uyum
evrensel yöntemi bulduktan tam on yıl sonra
1629-30'da keşfettiği derin metafizikle açıklanabilir
Benim aklım ve doğal dünya aynı yaratıcının ürünüdür
Demek istediği
dünyanın benim akledebileceğim bir şey olduğudur
Tanrı'nın dünyayı insanların anlayabilecegi gibi yaratmasının bir sebebi -1641'de Altıncı Meditasyon'da bunu
a priori degil
empirik olarak keşfettigimizi yazar - insanın mutluluğuna büyük değer vermesidir
Descartes Sözlüğü'ne "Önsöz"
Prof
Dr
Stephane Voss
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul