Konu
:
Bergson, Henry
Yalnız Mesajı Göster
Bergson, Henry
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Bergson, Henry
Bergson
HENRY (1859-1941)
Fransız filozof
Sezgiciliğin kurucusudur
İnsan yaşamının başlangıçta yönlendirici bir atılımla sürekli gelişme süreci içinde olduğu görüşünü savunmuştur
Paris'te doğdu
gene orada Öldü
Yahudi kökenli Polonyalı bir baba ile İrlandalı bir annenin oğludur
Dokuz yaşına dek Londra'da kaldıktan sonra Paris'e döndü
Ortaöğrenimini Condorcet Lisesi'nde
sonra 1878'de Ecole Normale Superieure'de
yükseköğrenimini Yüksek Öğretmen Okulu' nda gördü
Oğrenimini bitirince 1881'de felsefe öğretmeni olarak görevlendirildi
Önce Angere
daha sonra Clermont liselerinde felsefe okuttu
1889' da L'Essai Sur Les Donnees Immediates de la Consdence adlı yapıtıyla Sorbonne Üniversitesinde felsefe doktoru sanını kazandı
Oldukça başarılı bir çalışma sayılan bu yapıtından sonra Rollin Koleji'nde felsefe öğretmenliğine
daha sonra Dördüncü Henri Lisesi' ne atandı
Öğretmenlik görevini sürdürürken
bir yandan da felsefe çalışmalarını hızlandırdı
1896'da Matiere et Memoirc adlı yapıtını yayımladı
Bir süre Yüksek Öğretmen Okulu'nda "konferansçı" olarak çalıştı (1898-1900)
Sonra College de France'a felsefe profesörü olarak atandı
1900' de Le Rie adını verdiği yapıtı yayımlandı
Bir süre sustu
1907' de en büyük yapıtı sayılan ve kendisine büyük ün sağlayan Devolution Creatrice'i yayımladı
Fransa dışında da ününün yayılmasına yol açan bu yapıtın yayımından sonra uzun bir süre gene sustu
1924' te Akademi üyeliğine seçildi
1928' de Nobel Ödülü'nü aldı
1932'de Leş deux Sources de la Morale et de la Religion yayımlandı
Yapıtlarında deneycilik
usçuluk ve görecilik akımlarına karşı eleştiriye dayalı savlar ileri sürdü
Bergson bu çalışmalarının yanı sıra değişik felsefe dergilerinde araştırmalar
incelemeler yayımladı
Einstein' in zamanla ilgili kuramı konusunda
kendi görüşlerini
özellikle "süre" sorununu içeren bir çalışma yaptı
Bu çalışmasında
Einstein'ın "zaman" kavramı ile
kendisinin "süre" kavramının bağlantılı olduğu görüşünü savundu
Bergson felsefeye kendinden önce gelen ve yaşadığı dönemde özellikle pek yaygın olan Darwincilik
Lamarckçılık ve Entelektüalizm gibi akımları eleştirmekle girdi
Ona göre yaşamı birtakım değişmelerle
dönüşümlerle açıklama olanağı yoktur
Bu nedenle Danvin' in
Lamarck' ın gelişim kuramları insanı anlamaya
açıklamaya yetmez
Onlar gibi
insanı yalnız özdek ya da tin olarak gören öğretiler de soruna çözüm getirecek güçte değildir
İnsanı anlamak başka varlıklardan yola çıkmakla değil
onun özünü
kişiliğini
benliğini kuran öğeleri bulmakla bağlantılıdır
İnsan
eski felsefenin ileri sürdüğü gibi
yalnız gövdenin birliğinin kurduğu bir bütün" değildir
onun bugüne değin işlenmemiş öğeleri
üzerinde durulmamış yönleri vardır
Bu alanların sınırları içine girebilmek için bütün önyargılardan sıyrılmak
yeni bir yöntemle işe koyulmak gerekir
BERGSON' UN FELSEFESİ Bergson'un düşünce evreninde odak sorun "zaman" kavramıdır
O
zaman kavramına başlangıçta kendi çağına dek gelen bütün filozofların
konuyla ilgili açıklamalarını eleştirmekle yaklaşmıştır
Ona göre eski felsefenin anladığı zaman
bilimin ölçülebilen bir uzay (mekân) olarak nitelediği olgudur
Böyle bir görüş zaman kavramının içerdiği sorunu çözmeye yetmez
Zaman insan bilincinin bir oluşumu ve yaratıcı gelişimidir
Bu nedenle insan bilincinin dışında değil
gelişim süreci içindedir
İnsan bilinci ise belleğin oluşturduğu ayrı bir varlıktır
Belleğin kökeni de geçmişin şimdiki sürede uzamasıdır
Bellek bu özelliği yüzünden
durağan değildir
geçmişten bugüne doğru uzayan kesintisiz bir akıştır
Nitekim insanın "bilinçli varlığının özünü
geçmişin şimdiki sürede uzaması demek olan bellek kurar
geçmişin geriye dönmesi söz konusu değildir
Deney bunu
doğrudan doğruya
göstermektedir
" İnsan tin-gövde ikilisinin değil
"ben" in biçimlendirdiği bir varlıktır
"Ben" ise insan bilincinin bir "kabuk bölümü" us
anlayış gücü
mantık
bilim gibi katları oluşturur
Bu bölümün biçimlenmesinde başlıca etken
içinde yaşanan toplumun genel geçerlik taşıyan koşullarına uymaktır
Bu kabuk bölümün çalışması "nedensellik ilkesi"ne bağlıdır
Bilincin içini oluşturan öz ise "temel ben" (moi fondamental) denen varlıktır
"Temel ben" sürekli bir devinim
atılım içindedir
Onun için durağanlık
belirlenim söz konusu değildir
"Ben"in oluşmasında bilinç değişmelerinin etkisi büyüktür
Sürekli bir akış niteliği taşıyan bilinç değişmelerinin aralıklı olarak kavranması "ben" kavramının doğmasını sağlar
Değişme bir gelişme süreci özelliği taşır
bu bakımdan kesintisiz bir ilerlemedir
İlerleme ise canlı varlık için söz konusudur
Bergson "değişme" kavramından kendine özgü bir anlam çıkararak önceki bilgelerden ayrılır
Ona göre değişme bir durumdan başka bir duruma geçmek değil
yeni bir tür ortaya koymak için yaratıcı bir atılımda bulunmaktır
bu da yaşamın özü gereğidir
Nitekim "değişmenin yeni bir türün doğmasına olanak sağlayacak aşamaya ulaşabilmesi için genel bir duruma dönüşmesi
her canlı varlıkta yavaş
ancak sürekli olarak ortaya çıkması gereklidir
" Bu süreklilik yaratıcı eylemin gerçekleşmesi için başlıca koşuldur
Yaratıcı eylem
değişmenin verimli bir durum kazanmasına
belli bir olgunluğa varmasına bağlıdır
Değişmenin başka bir özelliği de bir "çaba" olmasıdır
"Canlı varlığın
içinde yaşamak gereğinde kaldığı çevreye uyabilmek için tükettiği bir çabanın ürünüdür
" Değişmenin canlı varlıklarda bir gelişme olduğu açıktır
Canlı varlığın hangi türü olursa olsun
cansızlar gibi bir kurala bağlı olması özü gereğidir
Bütün canlı varlıklar da gelişme süreci içinde
"fiziksel
kimyasal yasalara bağlıdır"
Bu nedenle "herhangi bir canlıya kendiliğinden uygulanabilecek
genel geçerlik taşıyan
bir biyoloji yasası yoktur
" Varlık türleri
kendi oluş ortamlarında
özel yasalara bağlı gibi görünürlerse de doğru değildir
doğru olan değişme ile gelişmedir
Bir canlının gelişmesi
oğulcuğun (embryon) gelişmesi gibi sürenin kesintisiz olmasını
geçmişin şimdi de sürüp gitmesini
sonunda "organik bir belleğin ortaya çıkmasını gerektirir
" Bütün değişmeler
gelişmeler bir süre içinde gerçekleşir
Süre içinde gerçekleşen gelişme yaratıcı bir atılımdır
Bergson bu yaratıcı atılıma "elan vital" demektedir
Yaratıcı nitelik taşıyan yaşam atılımı ile sürekli bir gelişimi
kesintisiz bir evrimi sağlayan "oluş" birbirini gerektiren iki süreçtir
Birinin bulunmadığı yerde öteki de yoktur
Öte yandan yaşam atılımı da
evrimi gerçekleştiren oluş da süreye bağlıdır
Süre bir akıştır
kesintisiz bir ilerlemedir
geçmişin gittikçe büyüyen
geleceğe doğru uzayan açılımıdır
Bu uzama sürecinde
geçmiş kendi kendini korur
saklar
Geçmişin kendi kendini koruması
belli bir yerde durma
kesintiye uğrama anlamına gelmez
Burada sürenin bitmeyen bir akış oluşu söz konusudur
Akış bir uzayıştır
sonu ve sınırı olmayan
yalnız kendi kendisiyle tanımlanabilen bir uzayıştır
Öte yandan
süre bölünemeyen bir devinim
ölçülemeyen bir atılımdır
bir oluştur
Süre için "vardır" denemez
yalnız "olmaktadır" denebilir
"Vardır" demek
belli bir anlamda sınırlandırmadır
nesneyi bir "yere" koymaktır
Oysa süre belli bir yerde değildir
bitmeyen "oluş" tur
İnsan araç yapan bir varlıktır (homo taber)
onu başarıya ulaştıran yetileri arasında anlayış gücünün (zekâ) önemli bir yeri vardır
Bu kavrayıcı yeti uzamla ilgili özdeğe karşılıktır
Adına anlak (zekâ) da denen bu anlayan
kavrayan yetinin özünü "yapma"
bir işi başarma
eylemde bulunma oluşturur
Anlağın başlıca görevi de gövdeyi
bulunduğu çevreye uydurmak
gövde ile dış nesneler arasındaki ilişkileri kavramak
özdeği düşünmektir
Bergson l'Evolution Creatrice adlı yapıtında anlağı tanımlarken
onun gerçek yerinin devinmeyen
cansız
katı nesneler arasında olduğunu ileri sürmüştür
Ona göre anlak "katı nesneler arasında bırakıldığı sürece kendini evinde duyar"
Bu devinmeyen cansız
katı nesneler bütün başarıların
çalışmaların
çalışma araçlarının
kavramların dayanağıdır
Bütün kavramlar
bu katı nesnelerle ilgili tasarımların yeniden yoğrulup düzenlenmesinden doğmuştur
"İnsan anlağının geometride başarıya ulaşmasının nedeni de" bu katı nesnelerle ilgili tasarımlardır
Mantık denen bilimin kökeni de bu nesnelerdir
Anlak
yapısı gereği
ne yaşamı
ne de süreyi bir bütünlük içinde kavrayabilir
Ancak
bir dizgeyi yasaya uydurabilir
onu yeniden kurabilir
Anlağın ayırt etme yetisi vardır
BERGSON FELSEFESİNDE SEZGİ
Bergson anlayış gücünün gerçeği kavramadaki yetersizliğini kendi düşünce düzeni içinde başka bir
yetiyle gidermeye çalışmıştır
Onun "sezgi" adını verdiği bu yeti yapısı gereği kişinin içevreniyle ilgilidir
Sezgi (intuition-intuıtus) içten olanı
özde bulunanı görme anlamındadır
Araç yapan insanın (homo faber) başlıca özelliği anlakla donatılmış olmasıydı
Bilen kişinin (homo sapiens) en önemli özelliği de kendisinde sezgi denen yetinin bulunmasıdır
Anlak dışa dönüktür
sezgi ise içe yöneliktir
Anlağın kavrayamadığı "süre"yi sezgiyle bilme olanağı vardır
"Homo sapiens" in bir yetisi olan sezgi özdeğe dayalı yaşamın denetimi altında değildir
Sezgi insanın yöneldiği nesne boyuna devinen
sürekli bir akış içinde olan
diriliği bulunan
süreç niteliği taşıyandır
Sezginin en önemli başarısı süreyi kavramasıdır
İnsanın gerçeği bilmesi sezginin gücüne bağlıdır
Sezginin bir yeti olarak ortaya çıkması kolay değildir
Kişide kendi içevrenine dönmeyi
kendi "temel ben"inin Varlık alanına girmeyi sağlayan bir çabayı gerektirir
Bu çaba doğal eğilimlerin akışına karşıt bir girişimdir
Bu girişim ise güçlü bir içedönüş eylemidir
Sezgi bilgi kuramıyla bağlantılıdır
bilginin kazanılmasında başlıca kaynaktır
Bergson' un felsefesinde sezgiye dayanan yöntemin uygulandığı en önemli alan bilgi sorununun ortaya çıktığı yerdir
Ona göre bilgi kuramı belli bir ölçüde ruhbilimin ilgi ortamına girer
Bu ortamda bellek kavramıyla karşı karşıya gelinir
Bergson belleği yapısı ve niteliği bakımından
işlevi yönünden ikiye ayırmıştır
Birincisi gövdeye bağlı
sürekli yinelenmelerden oluşan
kendiliğinden sürüp giden bir işleve dayanır
ikincisi ise anıların imgeleriyle ilişkilidir
"salt bellek"tir
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın
bilgiyi sağlayan yetinin yaşamdan ayrılması olanaksızdır
"Salt bellek"i de bu yaşam bağlantısı içinde görmek gerekir
yaşamla olan bağlantı "yaşam kuramı" ile "bilgi kuramı" arasında içten bir ilişkinin bulunduğunu gösterir
Bilginin edinilmesinde tek geçerli ilke olan "sezgi"nin kaynağı da yaşamdır
Bu nedenle sezgi-bilgi bağlantısı kişiyi yaşamın içine çeker
Ancak
bilgi kuramının da anlağı genel gelişimi içinde ele alması gerekir
Yoksa "anlağı genel gelişimi içinde görmek istemeyen bir bilgi kuramı
bize
ne bilgi öbeklerinin kuruluş biçimini ne de bunları hangi yolla genişletip aşabileceğimizi öğretebilir
" Anlağın görevi yaşamı anlatmaktan çok oluşturmaktır
Yaşam mantık ilkelerine göre ilerleyemez
kimi sürelerde yanılmalara düşer
sapar
Buna karşın evrensel bir nitelik taşıyan yaşam atılımı (elan vital) kendi doğrultusunda gider
değişik bölümlere ayrılarak gelişir
İşte bilgi kuramı ile yaşam kuramı arasındaki varlık bağlaşımını sağlayan ilkeyi bilmek sezginin işidir
Sezginin güçlülüğü
derinliği bu bağlantıyı kavramasıyla orantılıdır
BERGSON FELSEFESİNDE ÖZGÜRLÜK
BİLİM VE METAFİZİK
Bergson' un felsefesinde özgürlük kavramı yeni bir anlam kazanır
Ona göre özgürlük başka bilgelerin ileri sürdükleri gibi bir devinme ve davranış sorunu değildir
Özgürlük yaşam atılımı içinde bir oluş
sürekli ilerleme ve süredir
Bu oluş ve ilerleme
süre durağan ve kesintili olmadığına göre özgürdür
Bilimin kökeni bilmedir
bilginin sağladığı olanaklarla kurulu dizge bütünüdür
Bu nedenle sürekli bir oluş
bir ilerlemedir
gelişmedir
Kendi içine kapalı
kendi çevresinde dönen bir bilimin geçerliği yoktur
Bu nedenle "bir bilimin genellikle başarabileceği en önemli iş kazanılmış sonuçları yeni bir birliğe sokmaktır
" Bilim böylece insana yararlı olabilir
Bu yarar
kişinin gelişim süreci içinde
bilimle kurduğu ilişkinin gerekli bir sonucudur
Ancak
burada sözü geçen "yarar" pragmacılığın ileri sürdüğü anlamda değildir
Sanat bir yaratı alanıdır
dolayısıyla gelişimle
ilerlemekle bağlantılıdır
Bergson sanatın insan için yararlı olması gerektiğini ileri sürmüş
"yarar gözetmeyen sanat
yarar gözetmeyen düşünce gibi bir süstakısıdır
" demiştir
Ona göre sanat bir buluştur
yenilik getiren
gelişime katkısı olan bir nesneyi ortaya koyuştur
Ancak burada sözü geçen "buluş" bilgi verilerine dayanan
bilinen nesnelerden yola çıkan bir eylem anlamındadır
Bergson
en yeni buluşların bile bilinen nesneleri bir düzene koymak olduğu görüşünü savunmuştur
Bilinen nesneler
bilincin akışı içinde olan
yaşam atılımıyla bağlantısı bulunan
sürekli bir gelişim akışında yer alan varlıklardır
birtakım gelişigüzel türetmeler değildir
Bergson'un felsefesinde metafizik önemli bir yer tutar
ancak onun "eski felsefe" dediği düşünce dizgesinin anladığı metafiziğe karşıt bir görüşü benimsemiştir
Felsefenin konusu yaşamın bütünüdür
insanı çevreleyen sınırsız evrendir
Bu evreni kavramak da sezginin başarısıdır
Sezgi yaşamın ve bütün gerçekliğin bir "oluş" olduğunu kavrar
Gerçekte nesneler değil
eylemler vardır
eylemler bir "oluş" niteliği taşıdığından "varlık oluştur
" Oluşun kapsamı varlık kavramınınkinden çok daha geniştir
Bilimin açıkladığı varlık alanı özdekle bağlantılıdır
oysa özdeğin kendisi bile bir devinim ve atılımdır
Devinim iki türlüdür
Biri yaşam atılımının kapsamına giren "yükselen devinim"
öteki özdek alanında ortaya çıkan "alçalan devinim"
Bu iki devinim türü varlığın temelini oluşturur
Özdek dağılan
bölünen yaratıcı bir davranış niteliği taşır
buna karşın yaşam uzamla bağlantılı olmayan
daha çok ruhbilim alanına giren bir atılımdır
Özdek-yaşam karşıtlığından doğan olayın benzerini bilinç alanında görme olanağı vardır
Bu alanda temel karşıtlık sezgi ile anlak arasında ortaya çıkar
Sezgiyle yaşam eşdoğrultuludur
anlak karşıt yönlüdür
Anlağın bir varlık olarak özdeğe göre düzenlenmesi bundandır
Eski felsefe bu gerçeği görememiş
yalnız anlak ve onun kapsamı içine giren kavramlarla yetinmiştir
Sorunlara sağlıklı bir çözüm bularak başarıya ulaşamayışının nedeni budur
BERGSON FELSEFESİNDE ETİK VE DİN
Etik konusunda Bergson'un gelenekçi felsefeden ayrı bir yol tuttuğu görülür
Ona göre "ahlaklın iki türü vardır
Biri içedönük (kapalı) ahlak
öteki dışadönük (açık) ahlaktır
Leş deux Sources de la Morale et de la Religion adlı yapıtında işlediği ahlak sorununu dinle birlikte ele almıştır
Kapalı ahlak'ın kaynağı içgüdüye dayalı eylemlerin toplumla olan ilişkileridir
Bu eylemler
toplum yaşamının sürekli baskısı altında
kendiliğinden biçimlenerek birer töre niteliği kazanmıştır
Kişi bunlara bir içgüdü eyleminde olduğu gibi uyarak davranır
Bireyin "ben"i ile bu tür ahlak ilkeleri arasında uyuşmazlık çıktığında gerginlik artar
kişi topluma karşı direnir
Bu ahlak türü baskı altına alıcıdır
Açık ahlak ise üstün insanlara özgü olan ve tarihte benzen az bulunan kişilerde ortaya çıkan bireysel ahlaktır
Bu ahlakın kaynağı baskı değil esindir
yaratıcı
ilerletici bir nitelik taşır
Onun açık oluşu bütün yaşamı kuşatması yüzündendir
Özgürlük duygusunun gelişmesinde etkili olan açık ahlakın belli bir nesnesi yoktur
Bergson ahlak sorununu incelediği yapıtında dine de geniş yer vermiş
onunla ilgili görüşlerini ayrıntılı olarak sergilemiştir
Ona göre dinin de ahlak gibi iki türü
iki ayrı kaynağı vardır
Din "durağan din"
"devingen din" olmak üzere ikiye ayrılır
Durağan din
kişinin varlığını ilgilendiren
doğanın geliştirdiği bir korunma aracıdır
Kişiyi içinde yaşadığı topluma bağlayan
bireyle toplum arasında uyum ve birlik sağlayan bu tür dindir
Bu dinin başka bir kaynağı da ahlakın bir söylence niteliği kazandırdığı kişisel işlevlerdir
Devingen dinin kaynağı gizemciliktir
Bu nedenle yaşam atılımıyla yakın ilgisi vardır
Bergson çağdaş felsefeye getirdiği yeni sorunlarla
bu sorunlara aradığı çözümlerle ilgi çekmiş
özellikle felsefeye ruhbilim açısından bakanlar üzerinde etkili olmuştur
• YAPITLARI (başlıca):
Matiere et Memoire
1896
("Özdek ve Bellek"); Le Rire
1900
(Gülme); l'Evolution Creatrice
1907
(Yaratıcı Tekamül
1947); Leş deux Sources de la Morale et de la Religion
1923
(Ahlak ile Dinin İki Kaynağı
1949)
Leş Donnees Immediates de la Conscience
1889
(Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri
1950)
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul