Konu
:
Felsefi Terimler Sözlüğü
Yalnız Mesajı Göster
Felsefi Terimler Sözlüğü
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Felsefi Terimler Sözlüğü
ABSÜRD
Anlamsal öğeleri birbiriyle bağdaşmayan
Mantık açısından mantık kurallarına aykırı olanı dile getirir
Saçma bir düşünce
öğeleri birbirini tutmayan
birbiriyle bağdaşmayan düşüncedir
Saçma bir yargı kendi içinde tutarsızlığı olan ya da tutarsızlığı içeren bir yargıdır
Anlamsız ile saçma aynı anlamda değildirler
Saçmanın bir anlamı vardır fakat yanlıştır anlamsızın ise hiçbir anlamı yoktur
Saçma
felsefede usa aykırılığı dile getirir
Usa aykırı olan her şey saçmadır
Saçma doğru ile yanlış arasında yer alan üçüncü bir kavramdır
Yanlış ile karıştırılmamalıdır
Her yanlış saçma olmayabilir
AGNOSTİSİZM
İnsanın
kendi deneyimleriyle elde ettiği olguların ötesinde hiçbir şeyin varlığını bilemeyeceğini ileri süren öğreti
Agnostisizm hem bir terim
hem de felsefi kavram olarak Thomas Huxley tarafından ortaya atıldı
Huxley agnostik sözcüğünü hem geleneksel Yahudi-Hıristiyan tanrıcılığını
hem de tanrıtanımazlık öğretisini reddederek Tanrının varlığı sorununu ortada bırakan düşünürler için kullandı
Terim daha sonra geriye götürülerek bütün bilinemezci öğretileri kapsamıştır
Agnostisizm
tarihsel olarak bilimin denetiminden yoksun insan düşüncesinin düştüğü büyük yanılgılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır
İlk tepkiyi Yunan antikçağ bilgicilerinden duyumcu sofistler vermiştir
Onlara göre bilgi duyuların sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi olamaz
AHLAK
İnsanların toplum içindeki davranışlarını ve birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla başvurulan kurallar dizgesi
başka insanların davranışlarını olumlu ya da olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü
Tarih boyunca her insan topluluğunda ahlak dizgesi var olmuştur
Bu dizge toplumdan topluma ve aynı toplum içinde çağdan çağa değişiklik gösterir
Nesnel ya da toplumsal ahlak
insanın toplumun öteki bireylerine karşı ödevini içerir
Bu kurallar yazılı olmadığı için biçimsel bakımdan hukuktan farklı olmakla birlikte
gene de ahlak ile hukukun örtüştüğü
hatta özdeşleştiği durumları vardır
Toplumsal yaşama egemen olan hukuk kurallarıyla nesnel ahlak arasında sıkı bir bağ vardır
Toplumun genel ahlak görüşlerine ve toplumsal vicdana uygun düşmeyen hukuk düzenlemeleri
kendilerinden beklenen toplumsal işlevi yerine getiremeyeceğinden uzun ömürlü olmaz
AHLAK DUYGUSU
Ahlaki davranışların kaynağı olan duygu
AKADEMİ (Akademia)
Platon'un kurduğu felsefe okulunun adı
AKILCILIK
Bu dünyadaki bilgileri(akılcıların güvenilmez buldukları) duyu ve algılarımıza dayanarak değilde
aklımızı kullanarak elde edebileceğimizi ileri süren görüştür
Bu dünyanın bilgisine duyu ve algılarımızı kullanmadan ulaşamayacağımızı savunan karşı görüş ise deneycilik olarak bilinir
AKIL YASALARI
Aklın özdeşlik
çelişmezlik
yeter neden ilkeleri
ALGI
(Os
İdrak
Şuur
Teferrüs
Fr
Perception
Al
Perception
Wahrnehmung
Empfindung
Erfassung
İng
Perception
İt
Percepzione) Nesnel dünyayı duyular yoluyla öznel bilince aktarma
1
Etimoloji :
Algı terimi
dilimizde de
Batı dillerinde de olduğu gibi almak kökünden türetilmiştir
Batı dillerindeki perception terimi
Hint-Avrupa dil grubunun almak anlamındaki kap kökünden gelir
ilkin Latinceye aynı anlamda capere sözcüğüyle geçmiştir
2
Felsefe :
Algı
dış dünyanın duyumlarla gelen imgesinin bilinçte gerçekleşen tasarımıdır
Nesneler duyu örgenlerini etkiler
Bu etki bilince aktarılır
Ne var ki algı
arı duyumlardan
ansal bir işlevi gerektirmesiyle ayrılır
Örneğin görme duyumuz
her iki gözümüzde ve çeşitli planlarda beliren iki ağaç imgesi getirir
Bu iki ağaç imgesi ansal bir işlevle tekleşir
Tekleşen bu imgeye
bellekte biriken esli algılardan gerekli olanlar da çağrışım yoluyla eklenkikten sonra ağaç algısı gerçekleşmiş olur
Özellikle görme
işitme ve dokunma duyuları insanın bilincine kavram ve düşünce yapımı için algısal gereçler taşırlar
Algı işlemini tarihsel süreçte duyumcular aşırı bir savla sadece duyuların
uscular da aynı aşırılıkta başka bir savla sadece usun ürünü saymışlardır
Oysa algı duyusal-ansal bir işlevdir
Alman düşünürü Leibniz'e göre de algı
bilinçdışı bir işlevdir
Algı
gerçek anlamında
öznenin
kendisinin dışında olanı alması demektir
Bununla beraber ruhbilimciler ruhsal edimlerle ilgili olarak
dış algı'ya karşı bir de iç algı'nın sözünü ederler
Felsefede algı terimi üç anlamda kullanılır :
Algılama gücü
algı işlevi
algı olgusu
3
Ruhbilim :
Ruhbilimde bir deneğin belli bir süreden birbirinden ayırdedilebilen tepkiler gösterebildiği çevrenin tümüne algı alanı (Fr
Champ de perception)
algının beyinde gerçekleştiği süreye algı süresi (Fr
Temps de perception)
algının parçaları arasındaki ilişkilerden oluşan yapıya algısal yapı (Fr
Structure perceptionelle)
çeşitli nesnelerin bir bütün olarak ya da bir nesnenin özelliklerine ayrılmaksızın algılanmasına algısal birlik (Fr
Unite perceptionelle)
duyularla gelen algısal gereçlerin bütünlenmesine ve anlamlandırılmasına algılaştırma (İng
Perceptualisation)
ses iletiminin bozulmasından doğan sağırlığa algılama sağırlığı (Ing
Perception deafness)
algılayarak öğrenmeye algısal öğrenme (Ing
Perceptual learning)
belli bir örneğe uygun olarak algılama eğilimine algısal kurgu (Ing
Perceptual set)
denir
Bk
Duyu
Duyum
Bilinç
Algıcılık
Algılanır
Algılanmaz
Algın
Algı Karşıklığı
Algı Işığı
ALİENATİON (Yabancılaşma)
İnsanın çevresinden
işinden
emeğinin ürününden ya da benliğinden uzaklaşma ya da ayrılma duygusunu dile getiren kavram
Çağdaş yaşamın çözümlenmesinde çok kullanılan bu kavram değişik anlamlara gelir
1)Güçsüzlük:
İnsanın geleceğini kendisinin değil
dış etkenlerin
yazgının
şansın ya da kurumların belirlediğini düşünmesi
2)Anlamsızlık:
Herhangi bir alanda etkinliğin kavranabilirlik ya da tutarlı bir anlam taşımadığı ya da genel olarak yaşamın amaçsız olduğu düşüncesi
3)Kuralsızlık:
Toplumca benimsenmiş davranış kuralarına bağlılık duygusunun yokluğu ve dolayısıyla davranış sapmalarının
güvensizliğin
sınırsız bireysel rekabetin yaygınlaşması
4)Kültürel Yaygınlaşma:
Toplumdaki yerleşik değerlerden kopma duygusu
5)Toplumdan Yalıtlanma:
Toplumsal ilişkilerden dışlanma ya da yalnız kalma duygusu
6)Kendine Yabancılaşma:
İnsanın şu ya da bu şekilde kendi gerçekliğini kavrayamaması
Terimi en iyi bilinen anlamıyla Karl Marx kullanmıştır
Marx’a göre bu kavram
insansal ürünlerin insanı boyunduruğu altına alan karşıt güçler haline gelmeleri ve bunun sonucu olarak da insanı insan olmayana dönüştürmeleri sürecini dile getirir
Tarihsel süreçte insan
tarihsel ve toplumsal yasaların bilgisini edinip onlara egemen olamamasından ötürü
toplumsal gelişmeyi insansal özünü geliştirici bir biçimde geliştirememiştir
Toplumsal yasaların bilincine varmadan toplumsal gelişmeyi bilinçle ve insanca yönetmek olanaksızdı
Bu bilgisizliğin sonucu olarak
tarihsel süreçte hep kendisine yabancı
eş deyişle insansal olmayan ürünler ortaya koymuştur
Bundan ötürü insan
yarattığı özdeksel ve tinsel dünyasını durmadan zenginleştirdiği halde bizzat kendisini özdeksel ve tinsel olarak durmadan yoksullaştırmıştır
Bunun sonucu olarak insan
bizzat kendi kendisine yabancılaşmış ve insan olmayana dönüşmüştür
ALOGİSME
(Fr
Mantık) Mantıkdışıcılık
Gerçeğe sezgi ya da inanla varabileceğini ileri süren öğretiler
gerçeğe mantıksal uslamlamayla varılabileceğini yadsıdıkları için bu adla anılmışlardır
Özellikle usaykırıcılar
inancılar ve sezgiciler
genellikle de gizemciler bu adla nitelenirler
Bk
Mantıkdışı
Sezgicilik
İnancılık
Gizemcilik
ALTBİLİNÇ
(Os
Tahteşşuur
Matahteşşuur
Nimemşuur
Gayrı meş'urun bih
Şuuraltı
Fr
Subconscient
Al
Unterbewusst
İng
Subconscios
İt
Subcosciente
Subcoscio) Bilinç süreçlerini etkileyen bilinçdışı ruhsal süreçler
Dilimizde daha çok bilinçaltı deyimiyle dilegetirilmektedir
Kimi sözcüklerde (Örneğin Bk
Lalande
Vacabulaire de la Philosophie
Paris
1926
c
II
s
805) güçsüz bilinç (Os
Zayıf şuur
Fr
Faiblement conscient) olarak tanımlanmış ve bilinçdışı (Os
Gayrı şuur
Fr
İnconscient) deyimiyle anlamdaş sayılmıştır
Bk
Bilinçaltı
Bilinçdışı
Bilinç
Fröydcülük
ALTIK
(Os
Mütedahil
Arazi
Madun
Tekabülü basit; Fr
Subelterne
Al
Subeltern
Subelternirt
Untergeordnet; İng
Subaltern
Subalternate; İt
Subalterna
Subalternata) Tümel ve tikel karşıtlığını taşıyan önermelerin birbirlerine göre durumu
Altık önermeler
nicelikçe karşıolumlu önermelerdir
AMORAL
Ahlak dışı
AMPİRİZM
Bilginin tek kaynağının deney olduğunu ileri süren öğreti
Bu öğreti bilginin sadece duyumlardan geldiğini ve deney dışında hiçbir yoldan bilgi edinilemeyeceğini savunur
Bilginin duyumlara dayandığı savı
ustan ve doğuştan bilgi olmadığı anlamını içerir
Ampirizm
duyumdan ayrı bilgi prensipleri olarak aksiyomların
akli prensiplerin
doğuştan fikirlerin ve kategorilerin varlığını inkar eder
Dolayısıyla bütün bilgimizin dayandığı esasların duyulabilir tecrübenin eseri ve mahsulü olduğunu ileri sürer
Önsel (apriori) olan hiçbir şeyi kabul etmez
Ampirizm
insanın doğuştan bir takım bilgi esasları olduğunu iddia eden idealizm ve rasyonalizmin karşısındadır
Ampirizme göre akıl
mantıki bir role sahiptir
yani olaylardan değil
müşahedelerden elde edilen önermeleri
tutarlı bir sistem halinde tanzim etmek rolüne sahiptir
Ampirizm
şu önemli yanılgıları taşır: diyalektikten yoksun olduğu için tek yanlıdır
bilgi sürecinde deneyin rolünü metafizik bir tutumla saltıklaştırır
İkinci olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin rolünü küçümser
Üçüncü olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin göreli bağımsızlığını yadsır
Dördüncü olarak ve bunlardan ötürü de öznel öğrenme sürecini etkin bir süreç olarak değil
edilgin bir süreç olarak görür
Ampirist John Locke doğuştan
önsel
bir bilgi olmadığını tanıtlamak için “boş levha ( tabula rasa) deyimini kullanmıştır
Locke göre insan beyni
doğduğu anda
boş bir levha gibidir
Bu levha
yaşandıkça
duyular yoluyla elde edilen algılarla dolacaktır
Bu yüzdendir ki yeni doğan çocuk hiçbir şey bilmez ve aptalların levhaları ömür boyu boş kalır
Çünkü doğuştan bilgi yoktur
Bilgi
ancak duyularla elde edilebilir
Kendisine sözü edilmeyen bir şeyi kendiliğinden bilen bir tek kişi gösterilemez
Anadan doğma körde renk bilgisi yoktur
çünkü rengi algılayamamaktadır
AMPİRİK DEYİ
(Tr
Marksbilim) Kuramsal deyi karşıtı
eylemsel deyi
Herhangi bir olgunun kuramsal deyimi
ampirik deyiminden başkadır
Örneğin
ekonomide değer kuramsal deyi
fiyat aynı olgunun ampirik deyimi'dir
Artık-değer ve kar deyileri de böyedirler
Birincisi aynı olunun kuramsa deyimini
ikincisi ampirik deyimini dilegetirirler
Ampirik deyi'le kuramsal deyi
her zaman
birbirine uygun düşmezler
Örneğin değer ve fiyat aynı değildirler
bir malın değeri on kuruş olduğu halde fiyatı on beş kuruş olabilir
Ampirik olgu
kuram (Fr
Téorie)'dan uzaklaşabilir ama kuramsız anlaşılmaz
Bu iki deyi biçimi arasındaki önemli farkın anlaşılmaması
ekonomi alanında birçok yanlış sonuçlara varılamsının nedeni olmuştur
ANABOLİSME
(Fr
Foster) Besinlerin protoplazmaya dönüşmesi
Yaşambilim bilgini profesör Michael Foster
metabolizma olayını ikiye ayırmış ve bunlardan hücrelerin yıpranışına katabolisme
bu yı5;pranışı onarmak için hücre içinde besinlerin protoplazmaya dönüşmesine anabolisme andını vermiştir
Bu
İngiliz düşünürü Spencer'in intégration adını verdiği bir özümleme olayıdır
Foster'e göre her iki yaşambilimsel işlem birbirine karşı ters yönde işlerler
Bk
Metabolisme
Katabolisme
Özümleme
ANALİTİK FELSEFE
Açıklığa ulaşmayı; örneğin
kavramları
önermeleri
yöntemleri
savları ve kuramları özenle parçalarına ayırmak yoluyla netleştirmeyi amaçlayan bir felsefe görüşüdür
ANALİTİK ÖNERME
Doğruluğu veya yanlışlığı
önermenin kendisinin çözümlenmesiyle belirlenebilecek olan önermedir
Karşıtı sentetik önermedir: Doğruluğunun belirlenebilmesi için kendi dışındaki olgulara gereklilik duyan önerme
ANARŞİZM
Başta devlet olmak üzere bütün baskıcı kurumları ortadan kaldırmayı öneren öğreti
Anarşizme göre devlet egemen sınıfın çıkarlarını korumakla görevlendirilmiş gereksiz bir kurumdur
Özgürlüğü gerçekleştirmek için en başta devlet yıkılmalıdır
Devlet hiçbir zaman yeni bir toplum çağını başlatmak için kullanılamaz
Temsilcilik
gerçeklere dayanmayan bir düşçülüktür; bu gibi düşçülükler insanları insan dışılığa dönüştürür
Baskı yerine özgür işbirliği
korku yerine kardeşlik ve sevgi gerçekleştirilmelidir
Devlet yerine işbirliğinin doğuracağı dernekler ve bu derneklerin birleşmesiyle meydana gelen federasyonlar kurulmalıdır
Uyum bu birleşmelerin doğal dengesiyle gerçekleşecektir
Çeşitli birlikler her an yön ve biçim değiştirerek her an etkin yönü ve biçimi kullanacaklardır
Devlet ile birlikte her türlü baskıcı kurum yok edilmelidir
İnsan; bir üretici olarak anamalın otoritesinden
bir vatandaş olarak devletin otoritesinden
bir birey olarak dinsel törenin otoritesinden kurtulmalı ve özgür bir gelişme olanağına kavuşmalıdır
Bütün insansal yetenekler ancak başsızcı (anarşist) bir toplumda
hiçbir baskıyla engellemeksizin
özgürce gerçekleşebilir
ANDIRIM
(Os
Münasebet
Tecanüp
Mücaneset
Müşareket
Müşabehet
Mümaselet
Temsil
Münasele
Müteşabihat
Teşbih
Delili Şebeh
Kıyası Fıkhi
Müşakele; Fr
Analogie
Al
Analogie
İng
Analogy
İt
Analogia) Oranlar arasında benzerlik
1
Etimoloji :
Avrupa dillerinde Yunancanın nisbet anlamındaki analoyia sözcüğünden türetilmiştir
Bilimsel terim olarak nisbet bakımından benzerlik anlamını verir
Türkçede andırım
eşanlamlı olarak andırış
andırışma terimleri andırmak kökünden türetilmiştir
Aynı anlamda örnekseme terimi de kullanılır
2
Mantık :
Andırım terimini
günümüzde de kullanıldığı anlamda
oranlar arasındaki benzerlik olarak antikçağ Yunan düşünürü Aristoteles tanımlamıştır
Andırım
niceliksel olabildiği gibi niteliksel de olabilir
Nitekim mantık
daha çok niteliksel andırımlarla uslamlama yapar
Ne var ki niceliksel oranlar arasındaki andırım kesindir
kuşkulanılamaz
Niteliksel oranlarsa aynı ölçüde kesin değildirler
Öyleyse uslamlamada tümdengelim ve tümevarım'la birlikte andırım aynı kesinlik ve pekinlikle kullanılabilir mi?
Ortaçağın skolastik mantıkcıları
görgücülüğün karşısında usculuğu pekiştirmek için
temevarım'a karşı tümdengelim ve onun yanında da andırım'ın üstünlüğünü tanıtlamaya çalışmışlardır
Çünkü tümevarım deneyciliğin işidir
çeşitli tikel deneylerden elde edilen sonuçlardan genel bir sonuç çıkarılır
Tümdengelim'se o zamanlar usculuğun işi sayılmaktadır
çünkü genel ilkeler deneylerden değil düşüncelerden çıkarılmaktadır
Andırımsal kanıt (Os
Burhanı temsili
Fr
Argument analogique)'ın güçlendirilmesi de usculuğun yararına olacaktır
Bu konuya koca bir ortaçağ boyunca gereğinden çok önem verilmesinin nedeni budur
Bk
Andırımlı Uslamlama
2
Eleştiricilik :
Bk
Analogien der Erfahrung
Deney Andırımı
Principe de la Permanence de la Substance
Principe de la Succession des Phénoménes
Principe de la Simultanété des Substances
3
Yaşambilim :
Günümüz yaşambiliminde
andırışlar kuramı'ndan farklı olarak
aynı kaynaktan gelmedikleri halde aynı görevi gördüklerinden ötürü birbirine benzeyen örgenlere andırımlı örgenler denilmektedir
Örneğin kuşların kanatlarıyla böcelerin kanatları böyledir
her ikisi de uçmaya yarar
oysa aralarında hiç bir özdeşlik yoktur
Bk
Andıran Örgenler
Andırışlar Kuramı
Benzetili
4
Estetik :
Antikçağ Yunanlılarından beri
yakın zamanlara kadar
güzel yazı ya da şiirlere benzer (Os
Nazire) yazmak ustalık sayılmış
bu bakımdan güzel sanat yapıtları örnek tutulmuştur
Günümüz sanatında bu
sadece bir taklit sayılır ve sanatdışı bir olgudur
5
Tanrıbilim :
Bk
Analogie Propre
Analogie Métaphorique
Analogon Rationis
6
Dilbilim :
Andırım
dilbilimin başlıca yöntemlerinden biridir
Yeni sözcükler örneksemelerle türetilir
7
Fizik :
Bilinen benzeyişlerden bilinmeyen benzeyişleri çıkarmada kullanılan mantıksal andırım yöntemi
fizik biliminde de başarıyla kullanılmıştır
Örneğin bunlar gücü
önceden bilinen beygir gücüne benzetilerek ölçülmüştür
8
Astronomi :
Fizikte olduğu gibi astronomide de
aynı mantıksal benzetme yöntemiyle
önemli sonuçlar elde edilmiştir
Örneğin dünyamızdaki fizik ve kimyasal koşullara benzer koşullar bulunduğu için
Ay'a adam göndermeye girişilmiştir
9
Bilgi kuramı :
Andırım yöntemi
benzeyişten sonuç çıkarmada
tanımlamada ve sınıflandırmada yararlıdır
Örneğin Claude Bernard
et yiyicilerin kırmızı ve ot yiyicilerin sarı renkli idrar çıkardıklarına bakarak ot yiyici tavşanın aç bırakılınca kendi kendin yediği
eşdeyişle yedek besinleriyle beslenerek ot yiyicilikten et yiyiciliği geçtiği sonucunu çıkarmıştır
Huygens
ışığın bir dalga olduğunu ses titreşimleriyle ışık titreşimleri arasındaki benzeşmeye dayanarak bulmuştur
Andırım yöntemi
ortak özellikleri bulunan nesnelerde
birinde bulunan başka bir özelliğin ötekine de bulunabileceği olasılığına dayanır
Ne var ki bu bir olasılıktır ve bilimsel kesinlikten yoksundur
Bundan ötürüdür ki yüzyıllar boyunca deney ve gözlem yerine kullanılmış olan andırış yöntemi
birçok başarılı sonuçlar elde etmesine rağmen bugün kullanılmamaktadır
Bununla beraber kimi bilginler
başka yöntemlerle de denetlemek koşuluyla andırış yönteminin bugün de kullanılabileceği ve yararlı sonuçlara yol açabileceği kanısındadırlar
Ne var ki andırım
tek başına bir tanıt olamaz ve başka yöntemlerle denetlemediği hallerde güvenilir bir tanıtlama değildir
Tanıtlama sorunun dışında
andıranını yapma yoluyla bir çok yeni buluşları gerçekleştirebilir
ANIKLIK
(Os
İstidat
Layık
Kabiliyet
Ehliyet
Muvafakat
Fr
Aptitude
Al
Eigung
İng
Ability) Doğal yetenek
1
Etimoloji :
Anıklık terimi
Uygurca hazır
tamam
yetkin anlamlarına gelen anığ kökünden türetilmiştir
Osmanlıcada bu terim çeşitli karşılıklarla bir hayli karıştırılmıştır
Örneğin Ahmet Naim İlmünnefis çevirisinde Fransızca aptitude terimini kabiliyet terimiyle çevirdiği gibi passibilité
capacité
faculté
receptivité
vacation terimlerini de aynı karşılıkla karşılamıştır
Oysa Fransızca aptitude terimi
Hind-Avrupa dil grubunun bağlamak
tutturmak
dokunmak
yetişmek
çıkmak anlamlarını kapsayan ap kökünden Latinceye aynı anlamlarla apere sözcüğüyle geçmesinden türemiştir
Türkçede tam karşılığı doğal elverişlilik ya da doğal yetenek (Os
İstidat)'tir
2
Ruhbilim :
Anıklık
bir işi daha az çabayla ve daha yetkinlikle yapmayı sağlayan doğal elverişliliği dilegetirir
Bk
Alışkanlık
Yatkınlık
Edinilmiş Anıklık
3
Tanrıbilim :
Ruhbilimsel anlam Tanrı vergisi olarak nitelenir
Gönülde duyulan Tanrı çağrısı (Os
Hidayet
Fr
Vocation) anlamında da kullanılır
Bk
Yetenek
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul