04-09-2007
|
#1
|
servet027
|
Vuslata Kalsın
Vuslata Kalsın
Heyhat
yeniden
ıskaladın
vuslatı!
Şimdi eyersiz atlar gibi özgür
ve lânetli bir keder gibi
uzak
yağmurda 
Çok dost olmasan,
çok olmazdı düşmanların da!
Çok galip gelmek istemesen,
kim bilir böyle çok yenilmeyecektin
Çok gülmesen belki bir zaman,
böyle öç almazdı hayat;
ağlamazdın
çok 
Çok sevmesen,
çok özlemezdin
Çok görmesen, bilmezdin;
çok bilmesen çok acıtmazdı hayat…
Çok gitmesin yollara;
upuzun yollara,
böyle çok olmazdı dönüşün…
Bana öyle uzak durmasan,
sana böyle yakın olmazdım
Yanmasam,
kül
kalmazdım 
Şehvetin türküsü vuslata kalsın!
Uçurumlar eskisin, bırak
ve şehvetin türküsü vuslata kalsın
ki bu başıbozuk uğultuda mağlûp sesim,
sesine varsın 
Seni bana uzak kılan
bu ıssız ve derin uçurumlar…
Uçurumlar utansın!
Ama diner şehvet
ve bir gün aşınır vuslat da
Bir okyanusa baka baka kalırız palamarlarda;
kalırız, kuytularda  Sanki bir yalnız karınca
kararınca kalırız solgun güz bahçelerine aşklar varınca…
Ey kırık dal parçaları
uzak
yağmurda,
şehvetin türküsü vuslata kalır
ve yiter…
Her hikâye biter;
herkes yangınından külüne döner
Ve bir ihanettir ten bedende:
Çekip gider  Çekip gider!
Sonra kırık dal parçaları
uzak
yağmurda,
bize benzerler 
Hıçkırıkların
kuytuluklara,
sevincin
kahrına,
dönüşün
yıllara kurban!
Kalbin
kabrine,
dostluğun
pusulara,
yenilgin
umuda kurban!
Özlemim,
özlemine kurban yâr,
yangınım şimdi ben:
/Y a n g ı n ı m,
b i r k i b r i t ç ö p ü n e k u r b a n! /
|
|
|