Konu
:
Mısır: Nil Nehri
Yalnız Mesajı Göster
Mısır: Nil Nehri
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Mısır: Nil Nehri
nehir iteru diye adlandırılmıştır
İteru
"büyük nehir" anlamına gelir (Sağdaki çerçevede hiyerogliflerle de gösterilmiştir
Sözcüğün aslı
"İtrw"
dur) Kıpti dilinde nehrin adı
"piaro"
ya da
"phiaro"
dur ve yine
"nehir"
anlamına gelir (tam tercüme: p(h)
iar-o
"-
kanal-büyük"
)
[1]
Nil Nehri
Afrika deyince ilk akla gelen akarsu Nil nehridir
Nil nehri değişen karma rejimli akarsulardandır
Arapça adı
“Bahr-el Nil”
olan nehir
Afrika'nın doğusunda güney-kuzey doğrultusunda akar
Kollarından Kagera ile birlikte 6
600 km
uzunluğundadır
Missisipi-Missouri'den sonra (6
730 km
) dünyanın en uzun nehridir
Aynı zamanda dünyanın havzası en geniş akarsularından birisi olup 2
800
000 km 2 havzası vardır
Bu bakımdan 7
000
000 km 2'lik havzaya sahip olan Amazon'dan sonra 3
büyük havzaya sahiptir
Nil nehri geçtiği ülkelere hayat verir
Nil tarımsal alanları oluşturduğu gibi arkeoloji
yerleşme ve turizm açısından da ilgi çekicidir
Şehir
mezar ve tapınaklar nehir çevresinde yapılmıştır
Şehir ve tapınaklar güneşin doğduğu yer olan nehrin sağ kıyısına
mezarlar güneşin battığı yer olan sol kıyısında yer alır
[2]
Nil nehri
Dünyanın en uzun nehridir (6
650 km)
Havzası
Afrika kıtasının onda birini kaplar
Güneyden kuzeye doğru akar ve üç ana kolu vardır: Beyaz Nil Nehri
Mavi Nil Nehri ve Atbera Nehri
Nehrin en uzaktaki kaynağı Burundi'deki Doğu Afrika Göller Bölgesi'ndeki Kagera Nehri olarak doğar ve Tanzanya
Ruanda ve Uganda sınırlarını oluşturarak Victoria Gölü'ne katılır
Asıl Nil nehri bu gölden Victoria Nil'i olarak çıkar
Kyoga ve Albert Göllerinden geçtikten sonra Albert Nil'i olarak yoluna devam eder
Nimule'de Sudan'a giren nehrin ana kolu
Melekal yakınında Bahrü'l-Gazal ve Sobat Nehirleriyle birleştikleri yere kadar Bahrü'l Cebel
Mavi Nil Nehri ile birleştiği yere kadar da Beyaz Nil Nehri olarak anılır
Mavi Nil Etiyopya'nın orta kesiminde doğar ve Beyaz Nil'e Hartum yakınlarında doğu kıyısından katılır
Mısır'daki taşkınlara yol açan suyu ve bereketli çamuru Mavi Nil getirir
Asıl Nil son büyük kolu olan Atbera nehrini Hartum'un kuzeydoğusunda ve doğu kıyısından alır
Daha sonra kuzeybatıya doğru geniş bir S çizer
Bu arada üç çağlayanı aşarak
"Nâsır Gölü'ne"
katılır
Bu gölü oluşturan Assuan Barajı'nın aşağısında Mısır içlerinde kuzeye doğru akar ve Kahire yakınlarında
"Nil Deltası"
nı oluşturur ve İskenderiye ile Dimyat'tan Akdeniz'e dökülür
Denize dökülen yer olan ağız kısmı yaklaşık olarak 300 km uzunluğundadır
[1]
Nehir denize dökülmeden önce büyük bir delta oluşturur
Güneyde Kahire'den başlayan deltanın denize olan mesafesi 160 km
Bu noktadan deltanın Akdeniz kıyısında Batı ve doğu uçlarında yer alan Port Said ve İskenderiye'ye olan mesafesi ise 250 km'dir
Deltada sayısız kanallar kollar ve göller vardır
Ancak ırmak iki ana koldan denize dökülür
[3]
Mısır'da Nil Nehri'nin sulama amacıyla kullanılması çok eski bir geçmişe dayanır
19
yüzyılda baraj ve kanalların yapımı ile daha geniş bir alanda ve sürekli sulama olanağı sağlanmıştır
Nil nehri üzerinde bulunan Assuan Barajı hem sulama
hem de elektrik üretiminde Mısır için hayati bir önem taşımaktadır
Nil nehri tarih boyunca ve günümüzde taşımacılıkta da yoğun olarak kullanılmaktadır
[1]
Çok eski zamandan beri
Mısırlılar Nil nehrini yaşam
verimlilik ve gelişmeyle eş tutmuşlar
Nil sanki Mısırlıların damarlarında akıyor
Nehir her zaman başarılarının kaynağı
büyük uygarlıklarının kuruluşunun ana nedeni olmuş
Mısırlılar arkadaş canlısı karakterlerini de Nil nehrine borçlular
Akışından
sellerinden ve saflığından cömertlik ve dürüstlük kazanmışlar
Nil kıyıları her gün binlerce aşk hikayesine tanık oluyor
Nehir aşıklara umut
romantizm ve mutluluk veriyor
Nil
Mısır halkının sanatkarlığı için de ilham ve yaratıcılık kaynağı olmuş
Nil nehrine adanmış birçok şarkıları var
Eski Mısır’da insanlar nehir uğruna kurban vermişler ve efsanelerini nesilden nesile aktarmışlar
[4]
Mısır uygarlığının temelinde de Nil nehrinin bereketi vardır
Bu nehrin hayat verici özelliği sayesinde Mısırlılar Nil vadisinde yerleşmiş ve yağmur mevsimlerine bağımlı kalmadan nehirden sağladıkları suyla tarım yapabilmişlerdi
Tarihçi Ernest H
Gombrich
bu konuda şunları söyler:
En ihtişamlı döneminde Eski Mısır'ın sınırları
Nil nehrini merkez alarak genişleyen devlet
etrafı çöllerle ve doğal engellerle çevrili olmasına rağmen
son derece güçlü bir medeniyet kurabilmişti
Bunun temelinde Nil'in aralıksız sağladığı suyun bereketi vardı
Yüzyıllar süren gelişme sürecinde oluşturulan düzenli ordu
Hitit ve Mitanni devletlerinin sınırlarına kadar genişlemeye imkan tanıdı
"Afrika sıcaktır
Aylarca yağmur yağmaz
Bundan dolayı bu büyük kıtanın pek çok yeri kuraktır
Ülkenin o bölümleri çöllerle kaplıdır
İşte Mısır'ın sağı ve solu da bu durumdadır
Mısır'da da aslında çok az yağmur yağar
Ama orada yağmura pek ihtiyaç yoktur
çünkü Nil ırmağı boydan boya ülkenin ortasından akar gider
"
Mısır için Nil
hayat demekti
Nil sayesinde tarım yapılabiliyordu
Ondan alınan suyla ekinler sulanıyor
hayvanlar ihtiyaçlarını sağlıyor
insanlar su içebiliyorlardı
İşte Firavun'a ve çevresindeki önde gelenlere göre tüm bu suyun ve toprakların tek sahibi Firavun'du
Firavun'un bu gücünü herkes kabullenmiş ve ona tabi olmuştu
Böylesine büyük önemi olan Nil nehrini kontrolü altında tutan
aynı zamanda Mısır'ın en önemli ticaret ve tarım kaynağını da kontrol edebilmekteydi
Firavunlar da işte bu yolla Mısır üzerinde büyük hakimiyet kurmuşlardı
Nil vadisinin dar ve uzunlamasına yapısı
nehrin etrafına kurulan yerleşim birimlerinin fazlaca genişlemesine olanak vermemiş
büyük şehirlerden oluşan bir uygarlık yerine daha ufak çaplı kasaba ve köylerden oluşan bir medeniyet şekillenmişti
Bu faktör de firavunların halk üzerindeki hakimiyetini perçinledi
Nitekim Mısır'ın tüm topraklarının ve Nil nehrinin sahibinin yalnızca Firavun olduğunu zannediyorlardı:
Firavun
kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki:
"Ey kavmim
Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz?"
(Zuhruf Suresi
51)
Firavun gücünü daha iyi kullanabilmek ve insanları daha kolay boyunduruğu altına almak için onları kendi aralarında bölümlere ayırmıştı
Böylece kendine yakın olarak seçtikleriyle zayıflattığı bölümleri rahatça yönetebiliyordu
Bir ayette bu duruma şöyle dikkat çekilmiştir:
"Gerçek şu ki
Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor
erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu
Çünkü o
bozgunculardandı
"
(Kasas Sûresi
4) [2]
Nil Nehri ve Belirleyiciliği
Tarihçi Herodotos
“Mısır
Nil'in bir armağanıdır
”
der
Bir uygarlığın yaratılmasında bu denli büyük bir etkisi olan Nil nehri
Mısırlıların yaşamında belirleyici bir roldeydi
Yaşam
Nil'in akışına; taşkınlığına
dinginliğine bağlıydı
Nil nehri her yıl Haziran sonu-Temmuz başında yatağından taşarak çevreyi biraz yıkıp dağıtsa da verimliliği getirmekteydi
Ekim-Kasım aylarında uzaklardan beraberinde taşıyıp getirdiği kırmızı
ince ve verimli bir toprak örtüsünü bırakıp yatağına çekilen Nil nehrinin her yıl tekrar eden bu hareketlerini önceden belirleyerek yaşamlarını düzenleme zorunluluğu; Mısır'da başta astronomi olmak üzere matematik
mimari gibi bir çok bilimin gelişmesine yardımcı olur
(Örneğin taşkınların ardından kaybedilen arazi miktarının hesaplanabilmesi için arazi-yüzey hesaplarına ihtiyaç duyulması ve bu yönde çalışmalar yapılması
)
Tarımsal faaliyetlerin yanında balıkçılık
taşımacılık için de eşsiz bir kaynak olan Nil nehri
Mısırlılar için bir tanrıdan farksızdı
Nil nehri
ülkeyi boydan boya ikiye böldüğü gibi
geçtiği alanlar (Yukarı Mısır; Vadi) ve denize döküldüğü alanlar (Aşağı Mısır; Delta) anlamında da Mısır'ı ikiye ayırmaktadır
Yukarı Mısır
genişliği 10 km
yi geçkin Nil vadisinin bulunduğu
güneyde yeralan topraklardır
Aşağı Mısır ise başlangıçta daralan fakat yığınla kola ayrılarak denize döküldüğü
içerisinde daha geniş verimli toprakları barındıran kuzey bölgesidir
Nil nehrinin denize döküldüğü topraklardaki görünüm Yunan alfabesindeki
“Delta”
harfine benzediği için eski Yunanlılar o bölge için bu adı verirler
[5]
"Nil'in Hediyesi: Mısır"
Nil Nehri
dev bir yılan gibi
dünyanın en kurak çöllerinden birinin koynunda ilerleyerek çevresini yeşil bir vadiye dönüştürmüştür
Günümüzde bu dünyanın en uzun nehrinin kıyılarında yaklaşık 60 milyon insan yaşar
Nil aynı zamanda dünyanın en eski uygarlıklarından birine evsahipliği yapmıştır
Bu büyük nehir olmaksızın Mısır varolamazdı
Her yıl doğu Afrika dağlarının karları eriyerek nehrin kıyılarını taşıracak kadar bol miktarda suyu yine içinde bol miktarda toprak ve bitki kalıntısı bulunduran alüvyonlar taşıyarak Nil'e ulaşır
Taşmış nehir yatağına çekilirken geride dünyanın en verimli topraklarından birini bırakır ki bu topraklardan yılda 2 -3 kez ürün almak mümkün olabilmektedir
Dolayısıyla
Eski Yunanlıların Mısır'a atfen söyledikleri meşhur
"Nil'in Hediyesi"
sözünün arkasındaki kıskançlığı anlamak kolaydır
Eski Mısır'ı doğal sınırlar koruyordu:[*]Nil platosunun ötesi çöllerle kaplıdır
[*]Nil üzerinden Mısır'a güneyden ulaşmayı büyük şelaleler imkansız kılar
[*]M
Ö
1500'den önce deniz yolları pek kullanılmadığından Akdeniz doğal bir korunak olmuştur ( Mısır deniz üzerinden 19
yüzyılda Napolyon gelene kadar taarruza uğramamıştır
)[*]Düşmanın Mısır'a taarruzu için günümüzde Süveyş kanalının bulunduğu yerdeki dar bir toprak parçası üzerinden ilerlemek dışında fazla bir seçeneği yoktu
[6]
Hz
Musa Ve Nil Nehri
Hz
Musa'nın doğduğu dönemde Firavun tüm yeni doğan erkek çocukları öldürüyordu
kız çocukları ise kölelik yapması için sağ bırakıyordu
İşte
böyle bir tehlike içinde kölelerin arasında öldürülme tehdidiyle yaşamaya başladı
Hz
Musa'nın annesi de Allah'tan aldığı vahiy ile Hz
Musa'yı bir sandığa koydu ve akmakta olan Nil'in sularına bıraktı
Akıntının onu nasıl ve nereye götüreceğini bilmiyordu
Fakat Rabbimizin ilhamı ile
sonunda tekrar kendisine geri döneceğini ve peygamber olacağını biliyordu
Herşeyi yaratan ve onlara nizam veren Allah
onu ve Hz
Musa'yı da yaratmış
kaderlerinin nasıl olduğunu da ona bildirmişti
Allah daha sonra doğumuyla ilgili bu gerçeği Hz
Musa'ya şöyle hatırlatacaktı:
"Hani
annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik
(şöyle ki:)" "Onu sandığın içine koy
suya bırak
böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım
onun da düşmanı olan biri alacaktır
"
(Taha Suresi
38-39)
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir konu
kaderdir
Ayette Allah Hz
Musa'nın annesine oğlunu suya bırakmasını söylemiş ve sonunda onu Firavun'un alacağını ve onun kendisine geri dönüp elçilerden olacağını bildirmişti
Yani Hz
Musa doğduğunda onun bir sandık içinde suya bırakılacağı
Firavun'un onu bulacağı
sonunda ise Hz
Musa'nın bir peygamber olacağı belliydi
Çünkü Allah onun kaderini öyle belirlemişti
Allah bunu Hz
Musa'nın annesine bildirdi
Burada Hz
Musa'nın hayatındaki tüm detayların en ince ayrıntısına kadar Allah katında kaderde takdir edildiğine ve aynen takdir edildiği gibi gerçekleştiğine dikkat etmek gerekir
Allah'ın Hz
Musa'nın annesine ilettiği vahyin gerçekleşmesi
sayısız şartın tam kaderde tespit edildiği şekilde meydana gelmesi ile olmuştur
Hz
Musa'nın Firavun'un adamlarından kurtularak
suda boğulmadan Firavun'un sarayına kadar gitmesi için:
1
Bebek yaştaki Hz
Musa'nın bindirildiği sandık su almamalıdır
Bunun için sandık ustasının sandığı suda yüzebilecek uygun ölçülerde yapmış olması gereklidir
Öte yandan sandığın şekli de yüzme hızı açısından önemlidir
Ne çok daha hızlı yüzüp Firavun'un olduğu yeri geçecek ne de yavaş olup geri kalacak şekilde olmalıdır
Tam olması gereken hızda hareket edecek şekilde yapılmış olmalıdır
Bunların hepsi de sandığı yapan ustanın kaderinde tespit edilmiş detaylardır
O da bu sandığı tam yapması gereken şekilde yapmıştır
2
Sandığı sürükleyen akıntı ne daha hızlı ne de daha yavaş olmalı
nehrin suları tam gerekli hızda ilerlemelidir
Yani Nil'in debisini oluşturan yağışlar da tam bu şekilde Allah'ın yarattığı kader ölçüsünde belirli bir hesap ile olmuştur
3
Esen rüzgarlar da sandığı yine tam gerektiği şekilde etkilemelidir
Yani rüzgar da bir kader doğrultusunda esmektedir
Ne çok esip sürüklemeli
ne ters esip yönünü değiştirmeli ne de yavaş esip hızını azaltmalıdır
4
Nil boyunca başka kimse bu sandığı bulmamalıdır
Yani sakıncalı hiç kimse oradan geçmemeli
oradan geçmekte olan hiç kimse de ona rastlamamalıdır
Dolayısıyla Nil çevresinde yaşayan herkes bir kader doğrultusunda oradan geçmeyecek veya sandığı görmeyecektir
Nitekim bu şart da Allah'ın tespit ettiği kadere göre gerçekleşmiştir
5
Hz
Musa'nın hayatı gibi Firavun ve ailesinin hayatı da bir kader doğrultusundadır
Onlar da tam olmaları gereken saatte ve olmaları gereken yerde olmalı ve Hz
Musa'yı bulmalıdırlar
Belki Firavun ailesi Nil kenarına daha erken gelmeyi planlamış olabilir
Onların gecikmesine sebep olan da kaderlerindeki işi yaparak olması gerekeni sağlamıştır
Bunların hepsi Firavun'un Hz
Musa'yı bulmasını sağlayan sebeplerden birkaçıdır
Hepsi de Allah'ın Hz
Musa'nın annesine daha önceden vahyettiği söze uygun olarak tam gerektiği şekilde gerçekleşmiştir
Gerçekte Allah'ın Hz
Musa'nın annesine verdiği söz de ve gerçekleşen tüm diğer olaylar da
Allah'ın ezelde tespit ettiği kadere göre olup bitmiştir
Hz
Musa'nın kaderinde olan olaylar sadece buraya kadar anlattığımız gibi hadiseler değildir
Hayatının her anı belli bir kader çizgisiyle örülmüştür
O ne doğduğu yeri
ne doğduğu yılı
ne kendi kavmini ne de anne ve babasını seçmiştir
Bunların tümünü Allah takdir etmiş ve yaratmıştır
Daha ince ve detaylı olarak düşündüğümüzde kaderin hayatın her anına nasıl mutlak şekilde hakim olduğunu daha yakından hissedebiliriz
Bu kıssa da bunu çokça hatırlatarak üzerinde düşünülmesini sağlar
Allah
Hz
Musa kıssasındaki tüm bu detaylarla
aslında Kendisinin
tüm insanların ve tüm kainatın kaderini de önceden takdir ettiğini bizlere hatırlatmaktadır
Nasıl Hz
Musa Nil'de kaderin sevkiyle hareket ediyorsa Firavun ve ailesi de onunla karşılaşacakları yere kaderleri doğrultusunda gitmişlerdir
Ayetlerde Firavun ailesinin
aynen Allah'ın daha önce Hz
Musa'nın annesine vahyettiği gibi davrandıkları
yani onu bilmeden himaye altına aldıkları şöyle anlatılır:
Nihayet Firavun'un ailesi
onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar
Gerçekte Firavun
Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi
Firavun'un karısı dedi ki:
"Benim için de
senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz
"
Oysa onlar (başlarına geleceklerin) şuurunda değillerdi
(Kasas Suresi
8-9)
Böylece Firavun ve ailesi
kaderlerinin nereye gittiğini bilmeden ancak o kadere tabi bir şekilde Hz
Musa'yı buldular ve onu evlatlıkları olarak yanlarına aldılar
Hatta Hz
Musa'yı kendileri için bir fayda getirir umuduyla yanlarında tuttular
Alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul