Konu
:
20.Yüzyıl Tarihi: Camp David Antlaşmaları
Yalnız Mesajı Göster
20.Yüzyıl Tarihi: Camp David Antlaşmaları
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
20.Yüzyıl Tarihi: Camp David Antlaşmaları
Lübnan iç savaşının Arap dünyasını karıştırdığı ve bir çok endişelere sebep olduğu bir gerçektir
Çünkü Lübnan'ın dini gruplar arasında parçalanması veya en azından
bir ara Hıristiyanların ileri sürdüğü gibi
bir federasyon ve konfederasyon şekline dönüştürülmesi ihtimali
bir çok Arap ülkesi için
kendilerine de tesir etmesi bakımından
korkutucu olmuştur
Fakat
Lübnan iç savaşının sona ermesinden hemen bir yıl sonra Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın İsrail'e gitmesi ve bundan on ay sonra da İsrail ile Camp David Anlaşmaları'nı imzalaması
Arap dünyasını çok daha fazla karıştıracak ve günümüze kadar gelen bir dizi yeni gelişmelerin kapısını açacaktır
18 Ocak 1974'de
Amerika'nın aracılık çabaları ile
İsrail ve Mısır arasında imzalanan Sina anlaşması
Amerikan diplomasisi için bir başarı olduğu kadar
Mısır-Amerikan münasebetlerinin de büyük ölçüde değişmesini ve gelişmesini sağlamıştır
Hele
Dışişleri Bakanı Dr
Kissinger'in 31 Mayıs 1974'de de İsrail ile Suriye arasında bir anlaşma sağlaması
Amerika'nın Arap dünyasındaki nüfuzunu ve Orta Doğu politikasındaki tesirini daha da arttırmıştır
Bu atmosferden yararlanan ve Orta Doğu'da bir barış zeminini kuvvetlendirmek isteyen Başkan Nixon
12-19 Haziran 1974 günlerinde Mısır
Suudi Arabistan
Suriye
İsrail ve Ürdün'ü ziyaret etti
Nixon'ın Suriye ziyaretinde
iki ülke
1967 savaşında kesilmiş olan diplomatik münasebetlerini tekrar tesis etmeye karar verdiler
Fakat Orta Doğu gezisinin en başarılı kısmı Mısır ziyareti oldu ve Nixon Mısırda hararetle ve büyük gösterilerle karşılandı
14 Haziranda
"Mısır ile Birleşik Amerika Arasındaki Münasebetlerin ve İşbirliğinin Prensipleri" konusunda bir de anlaşma imzalandı
Amerika ile Mısır arasındaki münasebetlerin almış olduğu bu yeni şekil ve gelişme iledir ki
Mısır
İsrail ile 1 Eylül 1975 anlaşmasını imzalayarak
Sina'dan biraz daha toprak kazanmaya muvaffak oldu
Bu da Mısır'ı
kaybedilen Arap topraklarının tekrar kazanılmasında ve İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesini sağlamada
Amerika'ya dayanma yoluna sevk etmiştir
Mısır'ın bu sırada Amerika'ya ve genel olarak da Batı'ya eğilim göstermeye sevmeden sebeplerin başında
karşılaştığı ekonomik meselelerin büyük tesiri olduğunda şüphe yoktur
İsrail ile yapılan savaşların yükünü kaldırmak kolay değildi
İçerdeki ekonomik sıkıntıların dışında
Mısır dış borçlarını da ödemekte güçlüklerle karşılaşmaya başladı
Bundan dolayı
Enver Sedat
20-29 Şubat 1975 günlerinde Suudi Arabistan
Umman (Oman)
Birleşik Arap Emirlikleri
Bahreyn
Katar ve Kuveyt'i ziyaret etti
Bu ziyaretler sırasında
yapılan anlaşmalarla
Suudi Arabistan Mısır'a hemen 300 milyon dolarlık
Kuveyt
Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri de 400 milyon dolarlık bir yardım yapmayı kabul ettiler
Bunun arkasından Enver Sedat
29 Mart-10 Nisan 1975'de de Batı Almanya
Fransa
İtalya
Yugoslavya ve Avusturya'yı ziyaret etti ve Yugoslavya hariç
diğer ülkelerle çeşitli ekonomik yardım anlaşmaları imza etti
Enver Sedat
bu Orta Doğu ve Batı Avrupa ziyaretlerinin arkasından 26 Ekim-5 Kasım tarihleri arasında da Birleşik Amerika'yı ziyaret etti
Sedat bu ziyaretinde Amerika'dan silah almak istedi ise de
Amerika herhangi bir taahhütte bulunmadı
Buna karşılık
Başkan Nixon
1974 Mısır ziyaretinde vaad ettiği vechile
Kongreden Mısır'a 750 milyon dolarlık ekonomik ve 250 milyon dolarlık da gıda yardımının çıkmasını sağladı
Başkan Sedat'ın 1975 yılında yaptığı bu ziyaretler açık bir şekilde göstermekteydi ki
Mısır politikası Batı'ya kaymaktaydı
O kadar ki
ekonomik sebepler ağırlıklı bir rol oynasa bile
Enver Sedat'ın Orta Doğuda ziyaret ettiği ülkeler esas itibariyle muhafazakar ve Batı'ya daha yatkın ülkelerdi
Mısır politikasındaki bu değişmenin Sovyetleri hoşnut bırakmayacağını tahmin etmek zor değildi
Mısır'ın Batı'ya doğru kayması ile Mısır-Libya münasebetlerinin de bozulmaya başladığı görülmüştür
Hatta iki ülke arasında çatışmalar çıkmıştır
Bu krizde
Libya ile yakın münasebetlere sahip olan Sovyet Rusya'nın ne derece parmağı olduğunu tayin etmek elbette ki güçtür
Mısır-Libya gerginliği ve iki ülke münasebetlerindeki kriz
1975 Temmuzunda başlamış ve aralıklarla 1977 Ekimine kadar sürmüştür
1975 Temmuzunda Mısır sınır makamları
Mısır'da karışıklık çıkarmak isteyen bir takım Libyalıları yakaladı
Bu hadise iki ülke münasebetlerini o kadar gerginleştirdi ki
Libya Mısır sınırlarına 400 tank sevk etti ve Mısır da buna karşılık vererek Libya sınırlarına kuvvet yığdı
Bu gerginlik Ekim 1975 ayına kadar sürdü ise de
iki taraf da daha fazla ileriye gitmedi ve münasebetlerini normale döndürdüler
Fakat 8-9 Mart 1976 günlerinde
Mısır'da yüksek seviyedeki kişileri öldürmekle görevlendirilen 30 kadar Libyalı komandonun yakalanması
Mısır-Libya münasebetlerini yeniden gerginleştirdi
Bunun üzerine Libya
ülkesinde çalışmakta olan 22
000 kadar Mısırlıyı sınır dışı etti
Bu hadise de burada kaldı
1977 yılında Mısır ve Libya savaş durumuna girdiler
12 Temmuz 1977 günü
dört kişilik bir sabotaj grubunun Libya'dan Mısır'a girmek isterken Mısırlılar tarafından yakalanması üzerine
14 Temmuz 1977'den itibaren Libya-Mısır sınır çatışmaları başladı
Bu çatışmalar
17 Temmuzdan itibaren iki taraf tanklarının ve uçaklarının çarpışmasına dönüştü
Gerçekte Libya ile Mısır arasında bir savaş söz konusu idi
Dolayısıyla
Arap Ligi'nin ve diğer Arap ülkelerinin araya girmesi üzerine
Libya topraklarına girmiş olan Mısır
kuvvetlerini geri çekerek 24 Temmuzda savaşı durdurdu
Fakat iki devlet arasında münasebetlerin normale döndürülmesi ancak 1977 Ekiminde mümkün olabildi
Mısır'da
yüksek seviyedeki kişileri öldürmekle görevlendirildiği belirtilen 30 kadar Libyalı komandonun 8-9 Mart 1976'da yakalanmalarından bir kaç gün sonra
Enver Sedat
bir bomba patlattı
Sovyetlerle olan bağlarını birdenbire koparıverdi
Mısır'ın Amerika ile münasebetleri geliştikçe
Mısır-Sovyet münasebetleri bu gelişmenin üzerinde bir ipotek teşkil etmeye başladı
Libya ile münasebetlerin gayet gergin olduğu ve Lübnan iç savaşının da gayet yoğun bulunduğu bir sırada
Enver Sedat Sovyet yükünü sırtından atıverdi
14 Mart 1977 günü
Mısır'ın parlamentosu olan Halk Meclisi'nde yaptığı konuşmada
27 Mayıs 1971 tarihli ve Mısır ile Sovyet Rusya arasında "sarsılmaz dostluk" (unbreakable friendship) tesis eden "Dostluk ve İşbirliği Antlaşması"nın feshini Halk Meclisi'nden istedi
Enver Sedat bu konuşmasında
1973 savaşından sonra Sovyetlerin Mısır'a karşı alakalarını azalttığından
Arap dünyasında "mihverler" yaratmak
yani Arap dünyasını bölmek için çaba harcadığından
Mısır'a silah ve yedek parça vermediğinden
1975 Ocak ayında Brejnev'in Mısır'a yapacağı ziyareti iptal ettiklerinden
1971 anlaşmasını canları nasıl isterse öyle tatbik ettiklerinden şikayetle
bu antlaşmanın artık bir yararı kalmadığını ve dolayısıyla feshedilmesi gerektiğini söyledi
Halk Meclisi 15 Martta
yani ertesi günü
aldığı bir kararla
Mısır-Sovyet dostluk antlaşmasını feshetti
İş bu kadarla da kalmadı
Halk Meclisi
4 Nisanda aldığı bir kararla da
Sovyet donanmasının Mısır limanlarından yararlanmasını sağlayan anlaşmayı da feshetti
Enver Sedat'ın bu tutumu Amerika'yı çok sevindirdi
Aynı ölçüde
Sovyetlerin de canını sıktı
Mısır gibi
Orta Doğu'nun gayet stratejik bir ülkesi ve aynı zamanda da Arap dünyasının nüfuzlu bir devleti ile münasebetleri kopmuş oluyordu
Sovyetler bu kopmanın şokunu azaltmak için
28 Nisanda Mısır'la gayet geniş çerçeveli bir ticaret anlaşması imzaladılar
Enver Sedat
şimdilik daha ileriye gitmeyi uygun bulmadı
Mayıs ayında yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: "Sovyetler Birliği ile kavga etmek niyetinde değiliz
Bağımsız tutumumuzun anlaşılacağı ve kabul edileceği günün geleceğini ümit ediyorum ve o zaman Sovyetlerle münasebetlerimiz sağlam bir zemine oturmuş olacaktır
"Şunu da belirtelim ki
Sovyetlerin Mısır'dan belirli bir ölçüde uzaklaşmalarında veya Enver Sedat'ın şikayet ettiği gibi
alakalarını azaltmalarında
1974'ten itibaren Sedat'ın takibe başladığı
Amerika ile münasebetleri yumuşatma politikasının da büyük rolü vardır
Enver Sedat'ın bu yeni tutumu
Amerika'yı bir Orta Doğu barışı konusunda daha da cesaretlendirdi ve harekete geçirdi
1977 yılında Amerika'nın gösterdiği faaliyetler Dolayısıyla
Mısır da dahil
Amerika ile Ürdün
Suriye
Suudi Arabistan ve İsrail arasında bir çok temaslar oldu
Hatta Amerika Dışişleri Bakanı Cyrus Vance ile Sovyet Dışişleri Bakanı Gromyko arasında New York'ta 30 Eylülde yapılan görüşmeler sonunda
1 Ekim 1977'de yayınlanan bir bildiride
bu taraflar
birbirlerinin meşru hak ve menfaatlerini karşılıklı olarak tanımaya davet edilmiş ve Aralık ayında Cenevre'de bir konferansın toplanacağı da açıklanmıştı
Lakin bunlardan hiç bir netice çıkmadı
1977 Mayısında İsrail'de seçimler yapılmış ve Menachem Begin liderliğindeki Likud Partisi seçimleri kazanarak yeni hükümeti kurmuştu
Bu seçimlerden sonra
bilhassa Temmuz ve Ağustos aylarında Amerika'nın Time dergisi
İsrail'in çeşitli vasıtalarla Arap ülkeleriyle temasa geçmeye çalıştığı ve bilhassa mutedil Arap ülkeleri olan Ürdün
Suudi Arabistan
Mısır ve Sudan ile barış müzakereleri için temas aradığını bildirdi
Dergi
İsrail ile gizli olarak devamlı münasebet halinde bulunan Fas'ın aracı rolünü oynadığını bildiriyordu
Başbakan Begin Ağustos ayında Romanya'yı ziyaret ettiğinde Romenler kendisine
Enver Sedat'ın bir çözüm için arzulu olduğunu söyleyince
Begin de Romenlere
bütün meselelerin müzakeresinde esnek bir tutum alacağını bildirince
bu haber hemen Kahire'ye uçurulmuştu
Böyle bir atmosferdedir ki
Enver Sedat 9 Kasım 1977 günü Halk Meclisi'nde yaptığı konuşmada
barış konusundaki kararlılığını açıklayarak
barış için en büyük engelin psikolojik engel olduğunu
bunu kırmak gerektiğini ve gerekirse kendisinin İsrail'e gitmeye hazır olduğunu
gerekirse dünyanın dibine kadar gidebileceğini bildirdi
Begin Sedat'ın bu konuşmasını ve teklifini cevapsız bırakmadı ve Enver Sedat'ı İsrail'e resmen davet etti
Enver Sedat ikinci bombasını patlatmıştı
Enver Sedat 19-21 Kasım günlerinde İsrail'i ziyaret etti ve 20 Kasım günü Kudüs'te İsrail parlamentosunda bir konuşma yaptı
Enver Sedat konuşmasında şu noktaları vurguladı:
Mısır barış yapmaya kararlıdır
fakat bu barış adalete dayanan bir barış olmalıdır
Geçici bir anlaşma değil
devamlı çözüm ve barış getirecek bir anlaşma gereklidir
Bu barış
yabancı toprakların işgaline dayanamaz
Dolayısıyla
İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesi zaruridir
Filistinlileri içine almayan bir barış mümkün değildir
Filistin meselesi Arap-israil meselesinin temel unsurudur
Bu sebeple
Filistinliler kendi vatanlarına ve kendi devletine sahip olmalıdır
Bölgedeki her devletin güvenlikli sınırlar ve barış içinde yaşaması hakkı kabul edilmelidir
Buna karşılık Begin de yaptığı cevabi konuşmada
Sedat kadar açık
samimi ve heyecanlı olmamakla beraber
14 Mayıs 1948'deki Bağımsızlık Deklarasyonunda
bütün komşu ülkelere barış ve iyi komşuluk elini uzattıklarını
karşılıklı yardım ve işbirliği teklif ettiklerini hatırlatarak
bugün de aynı şeyi istediklerini
bunun için de barışın ilk adımı olarak savaş durumuna son verilmesi gerektiğini
İsrail'in o günkü topraklarda bir vatana sahip olma hakkının bulunduğunu belirtti ve sonunda da her şeyi herkesle müzakereye hazır olduklarını ifade etti
Bu suretle İsrail ile Mısır arasında bir diyalog başlamış oluyordu
Fakat bu diyalog Arap ülkelerinde tepki ile karşılandı
Bilhassa Suriye
Libya
Irak ve FKÖ
Sedat'ın Kudüs ziyaretine büyük tepki gösterdiler
Buna karşılık
Ürdün
Suudi Arabistan ve Sudan daha mutedil bir tutum aldılar
İsrail-Mısır diyalogu başlamakla beraber
kolay gelişemedi
25-26 Aralık 1977'de Begin Mısır'ı ziyaret ederek İsmailiye'de Enver Sedat ile görüşmelerde bulundu
Bu görüşmelerde
taraflar
barış görüşmelerini yürütmek ve bilhassa toprak meselelerini müzakere etmek üzere yüksek seviyede askeri komiteler kurdular
Bu komiteler kah Kahire'de
kah Kudüs'te toplantılar yaptılar
Bunlardan bir netice çıkmadı
Onun üzerine Amerika araya girdi ve tarafları uzlaştırmaya çalıştı
Bu da mümkün olmadığı gibi
İsrail'in Batı Şeria'da yeni yahudi yerleşim merkezleri kurmaya başlaması
hem Mısır ve hem de Amerika ile münasebetlerini bozdu
Amerika
yeni yahudi yerleşim merkezlerinin kurulmasını "barış için bir engel" saydı
Bu arada Amerika'nın Mısır ve Suudi Arabistan'a F-5 savaş uçaklarını satmaya karar vermesi
İsrail-Amerikan münasebetlerini daha bozdu
1978 Ağustosunda İsrail'in bir yandan Amerika
bir yandan da Mısır ile münasebetleri iyice tatsız bir hale gelmiş ve barışa giden yol tıkanmış gibi görünüyordu
Bu sebeple Amerika tekrar inisyatifi ele aldı ve Enver Sedat ile Begin'i Washington yakınlarındaki Camp David'de müzakere masasına oturtmaya muvaffak oldu
Bu müzakerelere Başkan Jimmy Carter da aktif olarak katıldı
Camp David görüşmeleri 5-17 Eylül 1978'de yapıldı ve 17 Eylülde
Mısır
İsrail ve Amerika arasında Camp David Anlaşmaları imzalandı
Amerika bu anlaşmaları "tanık" olarak imzalamaktaydı
Camp David Anlaşmaları iki tane çerçeve anlaşmadan meydana gelmektedir
Bu iki çerçeve anlaşmadan biri
Orta Doğu barışının esaslarını çizmekte olup
Batı Şeria ile Gazze ve Filistin meselesini ele almaktadır
Diğeri ise
İsrail ile Mısır arasındaki barışın esaslarını çizmekte
yani Sina Yarımadası'na ait bulunmaktadır
Önce şunu belirtelim ki
Camp David anlaşmalarının iki hususiyeti vardır
Birincisi
bu anlaşmaların hükümlerinin tatbikinde ve bu anlaşmaların gerektirdiği bütün müzakerelerde Ürdün de bir taraf olarak kabul edilmekteydi
İkincisi
bu anlaşmalar
B
M
Güvenlik Konseyi'nin 1967'deki 242 sayılı kararı ile
1973'deki 338 sayılı kararını da prensip olarak alıyordu
Batı Şeria ve Gazze
yani Filistin meselesi ile ilgili anlaşmaya göre
bu iki toprakta Filistinlilere muhtariyet verilecekti
Yani kendi işlerini kendileri idare edeceklerdi
Bu muhtariyetin şekil ve mahiyeti
İsrail
Mısır ve Ürdün arasında yapılacak görüşmelerle tespit edilecekti
Beş yıllık bir geçici devreyi kaplayacak olan bu muhtariyet döneminde İsrail
bu iki toprakta
kendi güvenliğini de sarsmayacak şekilde
asker miktarını asgariye indirecekti
Beş yıllık muhtariyet döneminin üçüncü yılından itibaren
İsrail
Mısır
Ürdün ve Filistin muhtariyet idaresinin temsilcileri arasında
Batı Şeria ve Gazze'nin nihai statüsünü tespit edecek bir anlaşma için müzakereler yapılacaktı
Bu anlaşma
Filistin halkının "meşru hakları" ile "adil istekleri"ni tanıyacaktı
Ayrıca
yine bu dönemde İsrail ile Ürdün arasında barış müzakereleri ve İsrail'ini güvenliğini sağlayacak düzenlemeler de yapılacaktı
İsrail-Mısır barışına ait çerçeve anlaşma ise
üç ay içinde İsrail ile Mısır arasında bir barış anlaşmasının imzası ile
İsrail'in barış antlaşmasının imzasından itibaren iki-üç yıl içinde Sina'dan tamamen çekilmesini öngörmekteydi
Bununla beraber
İsrail-Mısır barışının üç ay içinde imzalanması mümkün olamadı
Bunda iki sebep rol oynamış görünüyor
Biri
Begin'in Camp David anlaşmalarını tatbikte yeteri kadar iyi niyetle davranmamakta olmasıydı
Batı Şeria'da yeni Yahudi yerleşim merkezleri kurulması bunun başında geliyordu
İkincisi ise
İsrail ile Mısır arasında bir uzlaşma sağlama endişesi ile
metinlerin açık ve seçik bir şekilde yazılmayıp
bir çok ifadelerin müphem kalmasıydı
Bu arada Kudüs meselesine hiç değinilmemişti
Çünkü iki tarafın bu konudaki görüşlerini uzlaştırmak mümkün olmayınca
bu meseleye hiç temas edilmemesi tercih edilmişti
Kudüs meselesi
daha aşağıda temas edeceğimiz üzere
daha sonra İsrail ile Mısır arasında ve Filistin muhtariyeti meselesinde büyük görüş ayrılığına sebep olacaktır
Diğer taraftan
Kudüs hakkında hiçbir şeyin söylenmemiş olması
Arap ülkelerinin tepkilerini de şiddetlendiren bir faktör olmuştur
Arap ülkelerinin Camp David anlaşmalarına tepkileri
Enver Sedat'ın Kudüs'e gitmesinden daha şiddetli oldu
Sedat'ın Kudüs ziyareti üzerine 1977 Aralık ayında Suriye
Libya
Irak
Cezayir
Güney Yemen ve Filistin Kurtuluş Teşkilatı arasında teşekkül eden ve İsrail ile her türlü anlaşmayı reddeden
Kararlılık Cephesi (Steadfastness Front) veya Red Cephesi (Rejection Front)
bu seferki tepkilerin de liderliğini üzerine aldı
Bunlar önce Şam'da bir toplantı yaparak Enver Sedat'ın politikasına karşı mücadele etmek üzere ortak bir siyasi ve askeri komutanlık kurdular ve Amerika'nın Orta Doğu'daki nüfuzuna karşı denge olmak üzere de Sovyet Rusya ile daha yakın münasebetler geliştirme kararı aldılar
Bunun üzerine
Suriye lideri Hafız Esad 5-6 Ekim günlerinde Moskova'yı ziyaret ederek Brejnevle görüştü ve yayınlanan bildiride
Camp David anlaşmaları reddedilerek
Suriye'nin "savunma potansiyelini" kuvvetlendirmek için gerekli kararların alındığı açıklandı
Bu gelişmelerden sonra
yine bu cephenin teşebbüsü ile 2-5 Kasım 1978 günlerinde Bağdat'ta Arap ülkeleri (Arap Ligi) zirve toplantısı yapıldı
Alınan kararlar
toplantı sonunda
uzun bir bildiri ile açıklandı
Bu kararlar alınırken
Fas
Sudan ve Umman genellikle muhalif kalmışlardır
Suudi Arabistan ise
yatıştırıcı bir rol oynayıp bunda da başarılı olduğu için
kararların ifadesi
bilhassa Mısır bakımından
yine de yumuşak olmuş sayılabilir
Kararlarda
özetle
Filistin davasının ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının
bütün Arap devletlerinin ortak bir davası olduğu
Dolayısıyla bu meselede hiç bir Arap devletinin tek başına hareket edemiyeceği belirtilerek
Mısır
imzalamış olduğu Camp David anlaşmalarını feshederek
Arapların ortak hareketine katılmaya davet edilmekteydi
Aynı zamanda Mısır'dan
Camp David anlaşmalarının öngördüğü
İsrail-Mısır barışını da imzalamaması isteniyordu
Bu son nokta hakkında şunu da belirtelim ki
Mısır'ın İsrail ile barış imzalaması halinde alınacak tedbirler ve gösterilecek tepkiler de bu zirve toplantısında esas itibariyle ele alınmıştı
İsrail-Mısır barışı
Camp David anlaşmalarının öngördüğü gibi
üç ay içinde imzalanamadı
Bu barışın gecikmesindeki en mühim sebep
İsrail'in Camp David anlaşmalarını mümkün olduğu kadar dar bir şekilde yorumlamasına karşılık
Mısır'ın da aynı şekilde mümkün olduğu kadar geniş şekilde yorumlamaya çalışmasıydı
Mesela
bu anlaşmalarda Batı Şeria ve Gazze'de yaşayan Filistin halkının "meşru hakları"ndan söz edilmiş
lakin herhangi bir şekilde bağımsızlıktan bahsedilmemişti
Bu sebepten Begin
şimdi Judea ve Samaria dediği Batı Şeria'yı "tarihi İsrail"in ayrılmaz bir parçası sayıyordu
Buna karşılık Enver Sedat'a göre
beş yıllık muhtariyetten sonraki "nihai statü"ye bağımsızlık da dahildi ve Batı Şeria'nın muhtariyeti denince de
bu topraklara Kudüs de dahil olup
Dolayısıyla Kudüs'ün de muhtariyeti söz konusu idi
Bu tartışmalar devam ederken
1979 Şubatında İran'da monarşinin devrilmesi ve Humeyni liderliğinde bir Şii rejimin kurulması
büyük çoğunluğu Sünni olan Arap dünyasını alt-üst ettiği gibi
Amerika'nın da
İsrail'in de bölgedeki stratejik görüşlerini değiştirdi
Bu gelişme de
İsrail-Mısır barışının gerçekleşmesini kolaylaştırdı
İsrail-Mısır barış antlaşması 26 Mart 1979'da Washington'da imzalandı
Washington'da imzalandı
çünkü yine araya Amerika ve Bakan Carter girmek zorunda kaldı
Bu barışta da
Amerika'nın uzlaştırma gayretleri büyük rol oynadı
Bu barış antlaşması ile
1948'denberi İsrail ile Mısır arasında süregelen savaş hali artık sona eriyor ve iki devlet arasında normal münasebetler başlıyordu
Taraflar
birbirlerinin egemenlik
toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlıklarına saygı göstereceklerdi
Ve birbirlerinin "barış içinde" ve "güvenlikli ve tanınmış sınırları içinde" yaşama hakkını kabul ediyorlardı
Birbirlerine karşı kuvvete ve tehdide başvurmamayı taahhüt ediyorlardı
Aralarındaki sınır
Filistin mandası ile Mısır arasındaki milletlerarası sınır (yani bugünkü sınır) olacaktı
İsrail Sina'dan çekilecekti
Bu barışın her iki tarafca tasdik edildiği (ki 27 Nisan 1979'da olmuştur) tarihten itibaren İsrail Sina'da
kuzeyde El-Ariş'ten güneyde Ras-Muhammed'e uzanan bir çizgiye çekilecekti ki
bu suretle Sina'nın hemen hemen üçte ikisini Mısır'a terketmiş olacaktı
Geri kalan bölümden çekilip Sina'yı tamamen terketmesi ise
27 Nisan 1982'de
yani en geç üç yıl içinde olacaktı
Nitekim 27 Nisan 1982'den itibaren Mısır Sina'ya tamamen sahip olmuştur
Bununla beraber
İsrail'in güvenliği açısından Sina
İsrail sınırına doğru gittikçe azalan bir şekilde gayrı askeri hale getirildiği gibi
İsrail'in Mısır'a bitişik toprakları da bir şerit halinde askeri sınırlamalara tabi tutuluyordu
Diğer taraftan
yine 26 Mart 1979 günü Amerika ile İsrail arasında yapılan anlaşmaya göre
bu barış antlaşmasının ihlali veya İsrail'in bir saldırıya uğraması halinde
Amerika İsrail'e yardım için gerekli diplomatik
ekonomik ve askeri tedbirleri almayı kabul ediyordu
İkinci bir anlaşmaya göre de
1 Eylül 1975 anlaşması gereğince İsrail'in Sina petrollerinden satın almaya hakkı olan petrolü Mısır kesecek olursa
Amerika İsrail'e
ihtiyacı olan petrolü 15 yıl süre ile satmayı garanti ediyordu
İsrail-Mısır barışının imzası
Mısır'ın Arap dünyası ile bağlarının tamamen kopmasına sebep oldu
Arap Ligi'nin 19 üyesinin dışişleri
maliye ve ekonomi bakanları 27 Martta Bağdat'ta toplandılar
Mısır davet edilmemişti
Davet edilen Umman ve Sudan
katılmayı reddettiler
Bağdat toplantısının 31 Martta açıklanan kararları
Mısır'ı yalnız bırakmak için
"diplomatik" ve "ekonomik" olmak üzere iki çeşit tedbiri ihtiva ediyordu
Diplomatik tedbirler çerçevesinde
Mısırla olan münasebetlerini keserek
elçilerini Kahire'den geri çektiler
Ayrıca
bütün diğer ülkelere
Arap ülkelerinin bu barış antlaşmasını kabul etmedikleri bildirilecekti
Ekonomik alanda ise
Mısır'a ekonomik ve mali yardım yapan Arap ülkeleri (ki bunların başında Suudi Arabistan geliyordu)
bu yardımlarını keseceklerdi
Bağdat Konferansı'nın bu kararları
Mayıs ayı başından itibaren aynen tatbik edilmeye başlandı
Suudi Arabistan dahi
Mısır'a karşı sert tedbir almaktan kaçınmadı
Bu ise
Mısır ile Suudi Arabistan arasındaki münasebetlerin gerginleşmesine sebep oldu
Mısır tam bir yalnızlık içine girdi
Hatta
Camp David anlaşmalarının imzası karşısında fazla bir tepki göstermeyen Sudan bile
İsrail-Mısır barışının imzası üzerine ve diğer Arap ülkelerinin de baskısı ile
Kahire'deki elçisini geri çekmiştir
Mamafih
Libya'nın Çad'ı kontrol altına alma ve ayrıca Kaddafi'nin Sudan'daki Nimeyri rejimini devirme çabaları
Sudan ile Libya arasındaki münasebetleri bozunca
1981 Martında Sudan tekrar Mısır'a dayanma yoluna gidecek ve Mısır ile münasebetlerini normalleştirecektir
12 Ekim 1982 tarihinde de Mısır ile Sudan
bir birlik kurma kararı alacaklardır
İsrail-Mısır barışı bütün Arap dünyasında bir Amerikan aleyhtarlığının da şiddetlenmesine sebep olduğu için
Sovyetler bu durumdan çok memnun kaldılar
Camp David anlaşmalarına ve barışa karşı tepki
bir bakıma Sovyetlerin Orta Doğu'daki nüfuz imkanlarını arttırıyordu
Arap devletleri içinde de bilhassa Suriye Sovyetlerle münasebetlerini genişletti ve 8 Ekim 1980'de
"Dostluk ve İşbirliği" antlaşması imzalandı
15 maddelik antlaşmanın 5'inci maddesine göre
taraflardan herhangi birinin barış ve güvenliğinin tehdit edilmesi halinde
bu tehdidin bertaraf edilmesi ve barışın yeniden tesisi amacı ile işbirliği yapmak için derhal birbirleriyle temasa geçeceklerdi
Buna karşılık
Amerika ve Batı dünyası da Sedat'ı destekledi
Sedat
bilhassa Amerika'dan gayet geniş ekonomik ve askeri yardım almaya başladı
8 Ekim 1981'de bir suikaste kurban giderek hayatını kaybettiğinde
İsrail'in Sina'dan tamamen çekildiğini görememişti
Fakat
gerçekten İsrail 27 Nisan 1982'de Sina'dan tamamen çekilerek
Mısır Sina'ya tekrar kavuştu
Camp David anlaşmaları ve arkasından İsrail-Mısır barışının imzası
Arap ülkeleri arasında bir dayanışma havası yaratmıştır
O kadar ki
Camp David anlaşmalarının imzası üzerine
araları 1966'danberi açık olan Suriye ve Irak 1978 Ekiminden itibaren birbirlerine yaklaşmışlar ve bir birlik kurma kararı almışlardır
Fakat bu heves de uzun ömürlü olmamış ve 1979 Temmuzunda Irak lideri Hasan El-Bekr'in istifası ve yerine Saddam Hüseyin'in geçmesi ile
birleşme teşebbüsü de tarihe intikal etmiştir
Buna paralel olarak Arap dayanışması da fazla sürmemiştir
1979 Şubatında İran'da Şah'ın devrilip Humeyni rejiminin başlaması ve 1980 Eylülünde de Irak ile İran'ın savaşa tutuşmaları
Arap dünyasını yeniden bölecektir
İsrail-Mısır barışı ile alakalı olarak belirtilmesi gereken son nokta da şudur: Bu barışın diğer Arap ülkelerini de İsrail ile uzlaşmaya sevk edeceği ümit edilmiş
lakin bu ümit gerçekleşmemiştir
Bu barış sadece Mısır'ı Arap dünyasından ayırmış ve Dolayısıyla İsrail'i de güneyinde güvenlikli bir hale getirmiştir
Fakat diğer cephelerde
Arap ülkelerinin tutumları yumuşayacağı yerde
daha da sertleşmiştir
Bilhassa
1976'danberi Suriye'nin bir çeşit işgalinde bulunan Lübnan
Filistin gerillalarının İsrail'e karşı gittikçe artan saldırıları için bir üs haline gelmiştir
Bu ise
Lübnan'ı İsrail saldırılarının hedefi yaptığı gibi
sık sık giriştikleri hava muharebeleri ile İsrail ile Suriye'nin çatışmalarına da sebep olmuştur
1981 Mayısından itibaren de Suriye Lübnan'a
Sovyetlerin sağladığı SAM-6 füzelerini yerleştirmeye başlamış ve bu da İsrail'in Lübnan'a karşı tepkisini daha da arttırmıştır
Arap-İsrail gerginliğinin
İsrail-Mısır barışından sonra daha da artmasında
şüphesiz İsrail'in tutumu da
büyük rol oynamıştır
Bunun başında İsrail'in Camp David anlaşmalarında muhtariyet vermeyi vaadettiği Batı Şeria'da devamlı olarak Yahudi yerleşim merkezleri kurmasıdır
İkincisi
Camp David anlaşmalarının hemen arkasından
1978 Ekimi sonunda İsrail
Tel-Aviv'deki bakanlıkları Kudüs'e nakletmeye başlamıştır
Bu
bütün İslam dünyasında tepki yaratmıştır
Çünkü bu hareketi ile İsrail
Kudüs'ü geçici statüden çıkarıp
İsrail Devletinin başkenti yapıyordu
İsrail bununla da yetinmedi ve 1980 Temmuzunda
1967 savaşında Ürdün'den aldığı Doğu Kudüs'ü de Batı Kudüs'e ilhak etti
Yani artık İsrail Kudüs üzerindeki egemenliğini tamamen yerleştirmiş olmaktaydı
Bunun da arkasından İsrail
yine 1967 savaşından beri işgal altında tuttuğu ve Suriye'ye ait olan ve Golan tepeleri denen toprakları da Aralık 1981'de ilhak etti
Yani bu toprakları da sınırları içine kattı
Bu hareketlerin ve faaliyetlerin de Arap ülkelerinin İsrail'e karşı tutumlarını sertleştirmelerinde büyük rolü olduğu bir gerçektir
Alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul