Konu
:
Dinler Tarihi: Druidler
Yalnız Mesajı Göster
Dinler Tarihi: Druidler
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Dinler Tarihi: Druidler
Druidler kısaca Kelt rahipleri olarak tanımlanırlar
Druidlerin Kelt toplumu içindeki yerleri çok önemlidir
Toplumsal bir çok olayda rol oynadıkları gibi dağınık olan Kelt kabileleri arasında birleştirici bir rol de oynuyorlardı
Druid sözcüğünün kökeni de tartışmalıdır
Latınce ´de druidae seklinde geçer
Bu sözcük hiç bir Kelt-Roma yazıtında bulunmadığı için orijinali bilinmemektedir fakat Galya dilinde druvis ya da druvids seklinde olduğu tahmin edilmektedir
Eski Irlanda dilinde ise bu sözcük tekil olarak druí
çoğul olarak druid seklindedir
Etimolojisi bilinmemekle beraber
Yaşlı Plinus bu sözcüğün Yunanca drŕj (meşe) ve Hint-Avrupa kökenli wid- (bilmek) sözcüklerinden türediğini söylemektedir
Ayni şekilde Keltlerin kutsal yerlerinden ( nemeton) bir olan Anadolu ´da
Galatya ´daki alanın adı da Drunemeton ´dur
Druidlerin öğretileri her şeyden önce ezoterik öğretilerdi ve sadece seçilmiş müritlere sözlü olarak aktarılırdı
Bu yüzden druidlerin öğretilerini tam olarak bilemiyoruz
Antik yazarlar ve Kelt efsane ve öykülerinden derleyebildiğimiz kadarı ile druid öğretisini belirleyebiliyoruz
Antik Çağ Yazarlarına Göre Druidler
Druidler hakkında antik kaynaklarda bazı bilgiler bulmaktayız
Druidler üzerine en ayrıntılı bilgileri edindiğimiz yazarlardan biri Julius Caesar ´dir
"Gallia Savaşı " adli eserinde druidler hakkında ayrıntılı bilgi verir : " Bütün Gallia ´da sayılan ve sevilen şahıslar iki sınıfa ayrılır
Halka ise hemen hemen esir gözü ile bakılır
Kendiliklerinden hiç bir işe girişmedikleri gibi herhangi bir mesele konusunda görüşleri alınmaz
[
] Yukarıda sözü edilen iki sınıftan biri Druidler
öteki ise şövalyelerdir
Birinciler din işleri ile uğraşırlar
resmi ve özel kurban törenini yapar
ayinlere ilişkin meseleleri yorumlarlar
Bir çok genç ders onların etrafına toplanır
son derece saygı gösterirler
Çünkü genel ya da özel bütün anlaşmazlıklarda kararı bu adamlar verir
Herhangi bir suç islendiği ya da öldürme olayı olduğu ya da miras ve sınırlar hakkında bir kavga çıktığı zaman verilecek hükmü bu adamlar kararlaştırır
mükafat ve cezayı belirlerler
Herhangi bir şahıs ve ya kabile
kararlarını yerine getirmezse onların kurban kesmesini yasaklar
Bu onların en ağır cezasıdır
Bu işi yapması yasaklananlar dinsiz ve cani sayılırlar
Herkes onlardan sakınır
İlişki kurmaktan ve konuşmaktan çekinir
Onlara dokunsalar zarar geleceğinden korkarlar
İsteseler bile hakları verilmez
Hiç bir imtiyaz elde edemezler
Bütün bu Druidlerin tek bir reisi vardır
aralarında en büyük otoriteye sahiptir
Öldüğü zaman ya mevki bakımından üstün olan biri onun yerine geçer ya da eşit rütbede olanlar çoksa Druidlerin oyuna başvurur
hatta bazen silah kuvveti ile reislik için mücadele ederler
Bu Druidler senenin belirli bir zamanında bütün Gallia ´nin merkezi sayılan bir bölgede
Carnut ´ların arazisi içinde kutsal bir yerde toplanırlar
Bütün kavgalı olanlar her taraftan buraya gelir ve Druidlerin verdiği karar ve hükümlere boyun eğerler
Öğretilerinin Britanya ´da keşfedilerek oradan Gallia ´ya geçtiğine inanırlar
Bugün bu konuyu daha derin olarak incelemek isteyenler çok kere onu öğrenmek üzere Britanya ´ya giderler
Druidler savaşlardan uzak kalırlar ve başkaları gibi savaş vergisi vermezler
Askerlikle ve başka ödevlerle yükümlü değillerdir
bu kadar büyük imtiyazların cazibesine kapılan bir çok genç kendiliklerinden öğrenim için onlara gelirler çokları da aileleri ve akrabaları tarafından gönderilirler
Söylendiğine göre Druidlerin okulunda bir yığın mısra ezberletilir
Bundan ötürü
bazı kimseler yirmi yıl öğrenim görürüler
Druidler öğretilerini yazıya dökmeyi günah sayarlar
oysa diğer bütün islerde
resmi ve özel hesaplarda Grek harflerini kullanırlar
Bence bunu
şu iki nedenden ötürü kabul etmişlerdir : Ya öğretilerinin halk tarafından bilinmesini arzu etmezler
ya da öğretiyi edinenlerin yazıya güvenerek hafızalarını geliştirmeyi ihmal etmelerinden korkarlar
Gerçekten de
yazının yardımı öğrencinin ezberleme çabasını ve hafızanın islemesini körletebilir
Öğretmek istedikleri en belli başlı inanç ruhların ölmediği ve ölümden sonra bir kişiden başka kişiye geçtiğidir
Bu inanç ölüm korkusunu ortadan kaldırdığı için onları kahramanlığa yönelten en büyük etki olarak görülür
Bundan başka
yıldızlar ve hareketleri
evrenin ve yeryüzünün büyüklüğü
tabiatın özü
ölümsüz tanrıların kuvvet ve kudretleri konusunda bir çok tartışmalar yaparlar ve bilgilerini gençliğe aktarırlar
[
]
Bütün Gal milleti dini törenlerine son derece büyük bir bağlılık gösterir
Bu yüzden fazla ağır hastalıklara yakalanmış olanlar ve ya savaşta tehlike karşısında kalanlar
ya kurban olarak insan keserler
ya da keseceklerine dair adakta bulunurlar
Bu gibi kurbanlarda Druidleri rahip olarak kullanırlar
Bir insan hayatı yerine bir insan hayatı kefaret olarak ödenmezse
ölümsüz tanrıların duyduğu kızgınlığın yatıştırılamayacağına inanırlar
Özel hayatta olduğu gibi genel hayatta da kurban töreni yaparlar
Bazıları da çok büyük heykeller yaparak sazlardan örülmüş uzuvlarını diri insanlarla doldururlar
Sonra ateşleyerek yakarlar
İnsanlar alevler içinde can verirler
Hırsızlık
haydutluk ya da herhangi bir cinayet islerken yakalananların idam edilmesinden ölümsüz tanrıların çok fazla hoşlandıklarına inanırlar
Fakat bu gibi adamların sayısı eksilince masumları bile kurban etmekten çekinmezler
[
]
Bütün Gal ´ler
Dis denilen tanrısal babadan doğduklarını ileri sürerler ve Druidler ´den öğrendiklerini söylerler
" Keltlere karşı savaşan bir komutan tarafından yazılmış olsa da
burada Druidler hakkında önemli ipuçları buluyoruz
Strabon ise Geographia adli kitabında druidlerin yaşantısına söyle değinir : "Doğaüstü öğretilerine ek olarak ahlak sorunlarıyla da uğraşıyorlardı
Ve bu sebeple herkesten daha doğru olarak biliniyorlardı
Hem teker teker bireylerlerle ilgileniyorlar hem de toplumun iyiliği için çalışıyorlardı
Yasal olaylarda da karar verme gücüne sahiptiler
Bu suretle savaşların gidisini kontrol eden ve savaşa katılacak orduları denetleyen ve özellikle cinayet suçlarında karar veren kişiler olarak da biliniyorlardı
Bunlar çok sayıda olmaya devam ettikçe bir o kadar da toprağın göndereceğine inanıyorlardı
Ve onlarla birlikte diğerleri de ruhun ve evrenin
gelecekte bir zamanda su ve ateş her şeyi yenecek olduğu halde
ölümsüz olduğu fikrini savunuyorlardı
"
Diodorus ise Druidler ´den söyle bahseder : " Druid adı verilen ve büyük saygı gören bazı filozoflar ve din adamları vardı…Adetlerine göre bu filozoflardan biri olmadıkça hiç bir kurban töreni yapılmazdı
Çünkü
sunularının tanrılara ancak tanrısal doğadan nasibini almış bu adamlar vasıtası ile ulaşacağına ve isteklerinin yine bu adamlar tarafından yapılması gerektiğine inanıyorlardı
Savaş söz konusu olduğunda da gerek düşmanları gerekse de kendi halkları onların ve şarkı söyleyen bardların sözünü dinliyorlardı
"
Romalı Hippolyte ise MS üçüncü yüzyılda druidlerle Pythagoras ´çılar arasında bağlantı kurar : " Druidler Pythagoras ´çi felsefenin ateşli savunucularıdır
Bunu onlara Pythagoras ´in müridi ve kölesi Zalmolxis öğretmiştir
Pythagoras ´çi hesaplar ve büyü pratikleri sayesinde yaptıkları öngörülerle Keltler üzerinde büyük etki sahibi olmuşlardır
" İskenderiye ´ li Clemens ise çok daha değişik bir görüş ortaya atar : " Alexander
Pythagoras ´çi semboller üzerine olan eserinde Pythagoras ´in Asurlu Nazaratus ´un öğrencisi olduğunu ve ayrıca Brahmanlar ´dan ve Galatlar ´dan ders aldığını söyler
" Her iki yazarın da yazdıkları gerçekle çok ilişkili olmasa da Druid öğretisinin diğer ezoterik öğretilerle olan ilişkisine değindikleri için anlamlıdır
Druidler´in Toplum İçindeki Yeri ve Öğretileri
Daha önce de belirttiğimiz gibi Druid öğretisi sözlü olarak yayıldığı için kesin hatları ile bilememekle beraber antık yazarlar ve eski Kelt metinlerinden yararlanarak Druid öğretisinin ana hatlarını çıkartabiliyoruz
Daha önce de Caesar ´in verdiği bilgide gördüğümüz gibi Druidler bütün Kelt kabileleri arasında saygı görmekte idi ve toplumsal olaylarda
kabileler arasında yargılama ve karar verme hakları vardı
Strabon ´un da aktardığı gibi savaşlarda "arabuluculuk yapabiliyorlar ve sona erdirebiliyorlardı "
Druidler ´in toplumsal görevlerinden biri de törenleri yönetmekti
Bir Druid töreninin en güzel betimlemesini Plinus vermektedir
Keltlere göre meşe kutsaldı
eğer meşe ağacı üzerinde ökse otu var ise bu onu çok daha kutsallaştırıyordu
Bu tören ise bir meşe ağacında yetişen ökse otunun bulunması üzerine düzenleniyordu
Tören için uygun zaman gelecek ayın altıncı günü olarak seçiliyordu ve bu gün için yemek ve kurban edilecek iki beyaz boğa hazırlanıyordu
Daha sonra meşe ağacındaki ökse otu altın bir orak ile druidler tarafından kesiliyor ve toplanıyordu
Daha sonra da boğalar kurban ediliyordu
Bu tören daha sonraları "yeni yıl " törenleri ile de ilişkili olduğundan
günümüzde " yılbaşı çiçeği " diye satılan bitkilerin aslında ökse otuna benzedikleri ve bu geleneği yaşattıklarını görürüz
Bazı antık çağ yazarları Druidlerin ayrıca insan kurban edildiği törenleri de yönettiklerini yazmaktadırlar
Toplumsal statülerinin ötesinde Druidler ´in en büyük işlevi gerek dini gerek toplumsal alanda büyük bilgi sahibi olmaları ve bunu yeni nesillere de aktarmaları idi
Kelt ülkesinin bir çok bölgesinden
tanınmış Druidler ´den eğitim almak üzere bir çok öğrenci gelirdi
Bu özelliklerinden ötürü ola gerek
Pomponius Mela Druidler ´i "Bilgeliğin Üsdatları " ( Mağıstri Sapientiæ ) diye adlandırır
Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi Druidler öğretilerini kesin olarak sözlü aktarıyorlar ve adayın hafızasında tutmasını istiyorlardı
Ayrıca Druid öğretisine göre sözün bir enerjisi vardı ve dikkatli kullanılması gerekiyordu
Antik kaynaklarda Druidlerin öğretileri farklılıklar göstermektedir
Caesar ´in da aralarında bulunduğu bir çok yazara göre Druidlerin öğretileri metafizik öğretilerdi ve ruhun ölümsüzlüğü üzerine kurulmuştu
Daha önce de gördüğümüz Kelt mitlerinde olduğu gibi Druidler de ruhun bedenden bedene geçtiğini
çeşitli kalıplarda varlığını sürdürdüğünü ileri sürmektedir
Geleneksel anlatım bu inancı daha önce Tuân Mac Cairill öyküsünde gördüğümüz gibi sürekli metamorfozlar seklinde sembolize ediyordu
Kelt efsanelerindeki "dev " motifi de ayni zamanda yabani
evrimleşmemiş olan kişiyi sembolize etmekteydi
Tuân Mac Cairill öyküsünde olduğu gibi balık ise metamorfozda ileri bir aşamayı sembolize ediyordu
Metamorfozlar ile anlatılmak istenen en önemli olay ise
Druid öğretisinin temeli olan erginleme idi
Druidler ´in yanına öğretiyi öğrenmek ve yetişmek için gelen adaylar belli sınavlardan geçerler
diğer erginlenmeye dayalı öğretilerde olduğu gibi ölüm ve yeniden dogma sembolizmi ile derece atlarlardı
Orta Çağ boyunca varlığını sürdürecek şövalyelik kurumunun da kaynağını Druid öğretilerinden aldığı düşünülmektedir
Strabon Druidler ´in ruhun ölümsüzlüğüne olan inançları ilginç bir açıklama yapmakta ve Druid inançlarına göre "Evrenin ve insanların ruhunun yok edilemez
hatta zaman zaman ateş ve su galip gelse de " seklinde inanıldığını belirtmektedir
Ruhun ölümsüzlüğüne olan inançları
daha önce de belirttiğimiz gibi Druidlerin antık yazarlar arasında
Pythagorasçi olarak tanınmalarına neden olmuştur
Hallstatt döneminde
Keltler ´in Grekler ile ilişkileri olsa da Druid öğretisi ve Kelt inançları Pythagorasçılık ´tan farklıdır
Diodorus ´a göre ise Druidler "filozof ve teologlar "dir
Ayni zamanda tanrılar ile iletişim kurma yeteneğine sahiptirler
Druid öğretisinin önemli bir bölümünü de astronomi ve takvim bilgisi teşkil etmektedir
Antık Çağ yazarlarının bir çoğu buna değinmektedir
Druidler ´in bilgilerinin bir bölümü de şifalı otlar üzerinedir
Druidler ´in bitkiler konusunda çok bilgili olduklarını ve ilaçlar hazırladıklarını biliyoruz
Bu bilgileri o dönem yazarları tarafından bilinmekle birlikte bazıları tarafından da büyücülük olarak yorumlanmıştır
Günümüze Asterix çizgi romanına kadar gelen "kazan kaynatan " druid imaji da buradan doğmaktadır
Druidler ´in tip üzerine çalışmaları daha sonra eğer ‘doktor ´ Hıristiyan ise mucize
eğer Hıristiyan değilse de büyü diye yorumlanmıştır
Druid Öğretisinde Kutsal Yerler
Druid öğretisine göre
evren üç bölümden oluşmuştu
Bunlardan birincisi üzerinde yasadığımız toprak
ikincisi Fomorianlar ´in
hayaletlerin ve kaybolmuş ruhların bulunduğu yeraltı ve üçüncüsü Batı adalarının ve Avalon ´un olduğu Görünmeyen Dünya ya da Öteki Dünya
Keltlerin evrenin her üç bölümü için de değişik inanışları vardı
Üzerinde yasadığımız yerde daha sonra da göreceğimiz gibi en çok ağaçlar ve korular kutsaldı
Kutsal alanlar buralarda seçiliyor ve toplantılar buralarda yapılıyordu
Koruların dışında dağlar da kutsaldı
Druid öğretisine göre dağlar ilhamın geldiği
tanrısal varlıkların insanlarla konuştuğu yerlerdi
Bir çok dağ ve tepe Güneş tapımı için kullanılıyordu
Hıristiyanlığın gelişinden sonra da bu dağlar kutsallığını korumuştur
Örneğin Fransa ´daki Mont-Saint-Michel önce güneç tapımı için kullanılan daha sonra da Hıristiyanlığın kutsal yerlerinden biri olan tepelere bir örnektir
Dağların Druidler için bir önemi de buralardan çok daha iyi astronomik gözlemlerin yapılabilmesidir
Bunlar dışında su kaynaklarının da kutsal olduğundan daha önce söz etmiştik
Yeraltı dünyası ise daha gizemlidir
Yeraltı dünyasına açılan kapılar ise mağaralardır
Mağaralar bir çok değişik inanca esin kaynağı olmuşlardır
Mağaralar solunum sistemine benzetilmiş
Keltler tarafından canlı olduğu kabul edilen yeryüzünün soluk alıp verdiği yer olarak düşünülmüştür
Bazı mağaralardan doğal olaylara bağlı olarak garip sesler gelmesi ise hem buralarda bilinmeyen canlıların yasadığına hem de yeraltı ruhlarının varlığına kanıt sayılmıştır
Meşhur Fingal Mağarası da bu mağaralardan biridir
Iskoçya ´da bulunan bu mağaranın eski adı an Uaimh Binn
"Melodili Mağara " idi
Bu mağaradan gelen sesler - belki de kus sesleri- öte dünyadan gelen sesler olarak yorumlanıyordu
Irlanda ´da da bu tür mağaraların olması
Irlanda bardlarının "Mağaralar " adı verilen bir öykü dizisi oluşturmasına da kaynaklık etmiştir
Ne yazık ki bu öykülerden günümüze sadece bazı parçalar ulaşabilmiştir
Mağaralar yeraltı dünyasına
"Periler Ülkesi "ne bir geçiş olarak kabul edildiği gibi bazı yeteneklerin de kazanıldığı bir yer olarak görülmüştür
Mağaralara girip çıktıktan sonra çalgısını ustalıkla kullanan çalgıcı öyküleri de bu inancın bir uzantısıdır
Aslında Druid öğretisine göre -elimizde çok fazla kanıt olmasa da- mağaraların aslında bilinçaltını ya da insanın kendi içine yapılan yolculuğu temsil ettiğini ve mağaraya girip çıkma motifinin erginlenmenin bir adımını oluşturduğunu düşünebiliriz
Mağara içinde uyuyan kahraman ya da mağara içinde yasayan bilge motifinin de böyle bir sembolizm ile ilişkili olduğunu düşünebiliriz
Adalar etrafları sularla çevrili olduğu için gerek fiziksel gerekse ruhsal olarak çevrelerinden soyutlanmış
izole edilmiş yerler olarak kabul edilirlerdi
Bu görüşle adalar hem tanrıların barınması için hem de ölülerin ruhlarının yer alması için ideal yerlerdi
Adalar ayını zamanda inziva yerleri idi
Bu bakımdan insanın kendi kendine dönmesi
ada gibi kendini soyutlaması da ada sembolizmi ile belirtilir
Adanın etrafının sularla kaplı olup çevresinden soyutlanmış olması
buraların yargı için de ideal olduklarının düşünülmesine neden olmuşlardır
Ayrıca burada kara veren yöneticiler de insan etkisinden uzak sadece tanrıları dinleyerek karar veriyor diye inanılıyordu
Pağan Avrupa ´sında adalar bazı tanrılara kutsaldı
Örneğin Isle of Man
Manannan MacLir ´e ; Baltık Denizi ´nde bulunan Rügen Adası
Rugevit ´ e kutsallardı
Keltler arasında ölenlerin ruhlarının batı adalarına gittiği inancı yaygındı
Bu inanç Orta Çağ boyunca da Kral Arthur efsanesinde olduğu gibi varlığını sürdürecekti
Orta ve Yeni Çağ boyunca varlığını sürdüren ve Keltler ´den kalan bir başka inanış da "hayalet ada " inanışıdır
Keltler de bazı adaların yok olup sonradan ortaya çıktıklarına inanıyorlardı
Druid Öğretisinde Ağaç Kültürü
Sembolik olarak ağaç yeraltı dünyası
yer ve gök arasında bir bağlantıyı temsil etmektedir
Kelt sembolizminde en önemli olarak meşe gücü ve elma ağacı ölümsüzlüğü sembolize eder
Ağacın bir önemi de üzerinde tanrıların habercileri olan kuşları barındırmasıdır
Kökleri ise geçmişe
yeraltına doğru gider
Bu yüzden efsanelerde ölülerin ruhları dallar arasında ya da ağaçların gövdelerinde bulunurlar
Kutsal korular Druidler için kutsal mesajı aldıkları ve erginlenmenin olduğu yerlerdir
Druidler buralarda
nemeton denilen kutsal yerlerde açık havada ritüelleri gerçekleştirirlerdi
Bu yüzden de Druidler ´den günümüze tapınaklar binaları kalmamıştır
Druidler
ellerinde bir ağacın küçük bir sembolü olan değnekleri taşırlardı
Bu değnekler druidin gücünün belirtisi olduğu kadar bunlarda sihir gücü de olduğuna inanılırdı
Ayrıca bu değneklerin yapıldığı madde ya da ağaç taşıyanın toplum içindeki yerini de belirttiğinden büyük önem taşımakta idi
Druidler için kutsal olan bir bitki de ökse otu idi
Bununla ilişkili törenlerin nasıl yapıldığını yukarıda incelemiştik
Ökse otu ayni zamanda ay sembolizmi ile de ilgili idi
Bu nedenle Druidlerin meşe üzerindeki ökse otunu kesmek için kullandıkları orak da hilal biçiminde idi
Ökse otu ayni zamanda üzerinde bulunduğu ağacı ruhu ve eliksir ´i olarak da kabul ediliyordu
Ayni şekilde ökse otunun bir başka adı da "meşe suyu " idi
Oğam Daha önce de belirttiğimiz gibi Druidler öğretilerinin sözlü olarak yayılmasını istiyorlar ve kesinlikle yazılı hale getirmiyorlardı
Bunun nedenleri arasında öğretilerinin ezoterik olması ve yazılı olanın öğretinin anlatımındaki değişikliklerle değişememesi vardır
Druidler ´in öğretilerini sözlü olarak aktarmaları onların yazıyı bilmedikleri ya da küçümsedikleri anlamına gelmemelidir
Tam tersi olarak yazıya çok büyük saygı göstermişler ve dikkatli kullanmışlardır
Bir Druid yazısı olmamakla birlikte bazı değneklerin ve kutsal kayaların üzerinde işaretler kullanmışlardır
Oğam adı verilen bu işaretler Keltlere özgüdür ve bir tür şifreli yazıdır
Tasların üzerlerinde ve ahşap malzemelerde
özellikle de değneklerde rastlanmıştır
Oğamlar mantık olarak Grek ateş işaretlerine benzemekte idi
Ateş işaretleri yerine atılan çentiklerden oluşuyordu ve her bir çentik sayısı bir sese karşılık geliyordu
Aslında Oğamların yazıdan da öte bir sembolizmi vardı
Her bir işaret ayni zamanda bir ağaca ya da bir hayvana da karşılık gelebiliyordu
Bunu tam tersi olarak da belli şekilde ve düzende dizilen ağaçlar bir anlam verebiliyordu
Druides ´ler Diğer ezoterik topluluklardan farklı olarak
druidler aralarına kadınları da kabul ediyorlardı ve bunlar druides adını alıyorlardı
Druideslerin inisiyasyonlarının nasıl olduğu bilinmemekle birlikte özellikle savaşçıların ve asillerin yetişmesinde büyük payları olduğu bilinmektedir
Bu durum Orta Çağ efsanelerinde sık sık geçen "Bilge Kadın " motifine de kaynaklık etmektedir
Orta Çağ efsaneleri ile ilgili bölümümüzde göreceğimiz gibi bu kadınlar şövalyenin yolculuğu boyunca karşısına çıkarlar ve inisiyasyonda yardımcı olurlar
Druidesler eğitimde olduğu kadar
ilaç hazırlamada
şifalı bitkilerin bulunmasında da söz sahibi idiler
Druideslerin özellikle Iskoçya ´da Sein Adası ´nda toplandıkları ve buraya erkekleri almadıkları söylenir
Söylenceye göre burada dokuz druidesin (Gallizenæ) öndeliğinde kendini adamış genç kızlar vardı
Halk arasında druideslerin burada sihir ve büyü ile uğraştıkları düşünülür
hatta hava olaylarına hükmettikleri
istedikleri hayvanın sekline girdikleri de söylenirdi
Hıristiyanlığın yayılmasından sonra druid inançlarını tamamen silmek isteyen Hıristiyanlar
druidesleri halkın gözünde cadılara çevirmişler ve halkı onlara düşman etmeyi başarmışlardır
Bard ´lar Kelt toplumlarında
genellikle konularını kahramanlık destanları olarak seçen ozanlara bard denilirdi
bağlı oldukları şefin yanında bulunurlar
onun başarılarını da kutlarlardı
Bard daha çok Galya ´da kullanılan bir isimlendirme idi
çünkü bu ozanlara Galya ´da bard denildiği gibi
Bretagne ´de Barzh
Irlanda ´da da Fil ( çoğulu filid ) denilmekteydi
Barzh ´ların dini karakterleri çabuk kaybolmasına karşın
bardlar
ilham ve sanat yeteneklerinden olsa gerek
saygı görmeye devam etmişlerdir
Filid ise yedi dereceli idi
Derece elde taşınan değneğe göre belli oluyordu
Böylece sıralama Ollamh (altın değnek)
Anruth (gümüş değnek ) ve geri kalan beş derece (bronz değnek) seklinde oluyordu
Bardlar ile ilgili önemli bir nokta da müzisyen Druidler ile karıştırılmamaları gerektiğidir
Bir çok Kelt dini törenine müzik eslik etmekle beraber
bu törenlerde müzik aletini çalan druidler bardlardan farklı idi
Kelt efsanelerinde müzik aletleri önemli bir yer tutmaktadır
Dağda ve Lug ´un sihirli araları vardı
Efsaneye göre bu aletler üç farklı tür müzik çalmaktaydılar
Bunlardan birincisi güldürüyor
ikincisi ağlatıyor
üçüncüsü de uyutuyordu
Bu inanış
Keltler ´in
müziğin insan üzerindeki etkisini incelediklerini göstermektedir
Bardlar ise şiir okurken
ayni zamanda cruth denilen bir tür lir de çalarlardı
Galya ´da Roma işgalinden sonra
yerli dili kullandıkları için
gözden düsen bardlar burada MS
İkinci yüzyıldan itibaren kaybolmaya başlamışlardır
Bardlar Galya ´da dini sınıftan sayılmalarına rağmen
Irlanda ´da sonraları aşağı sınıftan kabul edilirlerdi
Gal ülkesinde ise
özellikle Breton prensler tarafından çok tutulan bardlar varlıklarını Orta Çağ ´a kadar sürdürmüşlerdir
Drüid Öğretisinin Sembolik Aktarımına Bir Örnek :
Druid öğretisinin sembolik anlatımına ve halka aktarılışına en güzel örnek kuskusuz Taliesin ( Güzel Yüz ) öyküsüdür
Taliesin ayni zamanda ilk bardlardan ve Kelt sairlerinden biri olarak kabul edilir
Gwerang ´in oğlu genç Gwion büyücü tanrıça Cerridwen tarafından bir kazana göz kulak olmakla görevlendirilir
Bu kazanın içinde büyücünün
oğlu Afagddu için hazırladığı büyülü bir karışım kaynamaktadır
çünkü Afagddu çok çirkindir ve annesi bu büyü ile onu güzelleştirmek istemektedir
Bu arada kazandan sıçrayan üç damla
Gwion ´un parmağına damlar ve Gwion da bunu yalar
Gwion elini ağzına götürür götürmez bütün gizemler aydınlanır
geçmişin
şimdinin ve geleceğin bilgisine sahip olur
Bu arada Gwion bir başka gerçeği daha öğrenir ; Cerridwen onu öldürmek istemektedir
çünkü büyücünün hazırladığı büyülü iksirde kullanmak istediği bileşenlerin içinde kendisi de vardır
Bunu fark eden Gwion hemen kaçar
Cerridwen ise onu yaşlı bir büyücü kılığında kovalar
Artık kendi de iksirden dolayı bir büyücü olmuş olan Gwion hemen bir tavsan sekline bürünür
Cerridwen ise bir tazı olur
Gwion nehirde bir balığa dönüşür
Cerridwen ise bir su samuru olur
Kovalamaca daha sonra göklerde devam eder
En sonunda Gwion bir buğday tanesine dönüşür
Cerridwen ise bir kara tavuk olur ve buğday tanesini yer
Dokuz ay sonra Cerridwen bütün çocuklardan çok daha güzel bir çocuk dünyaya getirir
Büyücü bu çocuğu deri bir torbanın içine koyar ve Beltaine bayramından iki gün önce dalgalara bırakır
Galler ülkesinin kuzeyinde Gwyddno ´nun oğlu ve kral Maelgwyn ´in yeğeni Elphin ´in attığı ağlara takılan bebek Elphin tarafından kurtarılır
Elphin ona Taliesin ( Güzel Yüz) adını verir
Aradan yıllar geçer
Elphin amcasi Maelgwyn tarafından hapsedilir
Artık bir yetişkin olan Taliesin Elphin ´i kurtarmak için harekete geçer ve ve kurtarmayı başarır
Şiir ´in son dizeleri şöyledir : " Dokuz ay boyunca Büyücü Cerridwen ´in karnındaydım Aslında küçük Gwion ´dum Simdi Taliesin oldum " Bu öykü de daha önce Tuân Mac Cairill öyküsünde gördüğümüz metamorfoz sembolizmi de yer almaktadır
Öyküyü dikkatle incelersek
Cerridwen
oğullarını başka bir deyişle erginlenmeye
inisye olmaya gelenleri "güzelleştirmektedir "
daha farklı bir deyişle eğitim isini üstlenmiş bir druidestir
Gwion ´un iksirden aldıktan bütün gizemleri görmesi ve geçirdiği metamorfozlar da inisiyasyon aşamalarıdır
Bütün ezoterik öğretilerde olduğu gibi Gwion da yeni bir isimle yeniden doğmuştur
Buradaki metamorfozlar da ilginçtir
Kelt takviminde sırasıyla
tavsan av zamanı olan sonbaharı ; balık yağmurları ile kişi ; kus göçlerle ilkbaharı ve buğday da ekin ile yaz mevsimini sembolize etmektedir
Bu örnekten de görüldüğü gibi Kelt öğretilerinde sembolizm çok çeşitlidir
Druid öğretisi bu şekillerde ve buna benzer öykülerde
değişik sembollerle ve sözlü olarak aktarılmıştır
Bu tür öykülerdeki bazı motifler ayrıca Orta Çağ efsanelerinde de karşımıza çıkacaktır
Alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul