Konu
:
Dinler Tarihi: Paflikyanlar
Yalnız Mesajı Göster
Dinler Tarihi: Paflikyanlar
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Dinler Tarihi: Paflikyanlar
Ermenistan ´da Hıristiyan inancı
II
ve III
yüz yıllarda hızla ilerlemiş ve III
yüz yılın sonlarında (287 yılında) ya da IV
yüz yılın basında (301 yılında)
Hıristiyanlık resmi din olarak Ermeni ulusunca kabul edilmişti
Hıristiyan inancına bağlı akımlar
Kuzey-Bati yönünden "Helen Tipi " ve Güney-Bati yönünden "Suriye Tipi " biçimlerinde Ermenistan ´a girip tüm IV
yüz yıl süresince yan yana var olmuşlardı
Ayrıca pagan inançlar da Hıristiyanlığın kabul edilmesinden çok sonralarına kadar etkisini sürdürmeyi başarmıştı
Öteden beri süregelen Zerdüştçü ve Mazdeist kurum ve gelenekler de bir anda sökülüp atılamamıştı
Hıristiyanlığın tüm kültürel
sosyal ve politik gerekleriyle birden kabul edilmesinden sonra
Ermenilerin Bati ´ya yönelmeleri kaçınılmaz olmuştu
Hıristiyan inancının korunması için eski inançlar zamanla Batili bir yaklaşıma dönüştürülmüştü
Bu düzeni sürdürmek için Ermenistan ´ın güçlü Hıristiyan komşuları sık sık Ermeni Kilisesinin yasam alanına müdahale etmişler
dogmatik çekişmelerde çeşitli gerekçelerle kendileri için elverişli olan çözümleri sağlamak için baskı uygulamışlardı
Bu gelişmelere rağmen
Ermeniler arasında artan Hıristiyan etki dalgasını dengelemek üzere politik ve dinsel akımlar ortaya çıkmıştı
Bir akım
pagan inançlarının yeniden canlanması için harekete geçerken
bir diğeri
Hıristiyanlığı denetimi altına almak isteyerek
Hıristiyan inançlarının en koyu bir biçimde savunmasını yüklenmişti
Ermeni Kilisesinin başlangıç tarihi
çok sayıda dinsel akımla birlikte
ruhban sınıfı karşıtı çekişmeler ve aralarındaki ilişkilerin belirlenmesi çok zor olan tarikatlar karmaşasını içerir
Bu tarikatların eğilimleri ya Hıristiyanlığın ahlak öğretisini asan
çarpıtan ve bu öğretiye karşı duran
ya da kilise uygulamalarından daha fazla bir tutuculuğu içeren aşırılıklara yönelmekteydi
Maniciler
Messalianlar
Montanistler
Tondraklar
Borboritler ve Paflikyanlar gibi çeşitli tarikatlar Ermenistan ´da verimli bir ortam bulmuşlardı
Helenizm ve Gnosis
Hıristiyanlık
Kudüs ´ün I
S
70 yılında yıkılmasından sonra kendini Yahudi etki alanından kurtarmış olarak
ancak çevresindeki Helenizm ´in inanç ve düşünceleriyle ilişki içinde bulmuştu
Bu yeni olgu
Hıristiyan inancını bozabilecek tehditler içeriyordu
İlk yılların Hıristiyan Kilisesinin ilk girişimi
kendini Helenizm ruhuna kolayca teslim etmemek için çabalamak oldu
Hıristiyanlık
Yahudi kalıbında kalsaydı yayılamayacaktı
Kolaylıkla Helen kültürünü benimsemiş olsaydı
yine günümüzdeki durumundan çok farklı bir konumda olacaktı
Gerçeklesen gelişim
erken Hıristiyan inancıyla Helenizm arasında beliren bir sentezdir
Helen dünyasında oldukça yaygın olan Gnostisizm
I
S
80 ile 150 yılları arasında Hıristiyanlığın gizemci uygulamaları için kullanılmış bir ad olup
aslında Hıristiyan Kilisesinin en korkulacak rakibi durumundaydı
Gnostik akımınn yandaşları
Kilise ´nin basit inancını hiçe sayan gizli bir bilginin (Gnosis) sahibi oldukları savıyla ortalıktaydılar
Yeni-Platonculuk ´tan
Helenleşmiş Zerdüşt inancından ve Yahudilik ´ten aktarılmış sistematik bir öğreti durumuna ulasan Gnostisizm
bir tür kozmolojik yaklaşım ortaya koymuştu
Bu yaklaşım
tinsel unsurların maddenin tutsaklığından zamanla kurtulması görüsünü içeriyordu
Bu düşünce
Basilides ve Valentinus ´un kurduğu Gnostik gruplarda
İsa ´nın insan biçiminde belirmesini reddetmeye kadar vardırılmıştı
Gnostisizm
Ermeni tarikatları üzerinde de önemli bir etkiye sahip olmuştu
Örneğin Messalianlar
Gnostisizmin etkisinde kalmış bir dilenci tarikatıydı
Önerdikleri köktenci inanç biçimi
dünyadan tümüyle koparak
insanin kurtuluşu sorunun çözümleneceği yolundaydı
Messalianizm
tam anlamıyla bu dünyaya ait her türlü çalışma ve etkinlik biçimlerinin inkârına dayanan bir dinsel akımdı
Paflikyanlar
Manicilikten türemiş düalist bir Ermeni tarikatıdır Paflikyanlar
Paflikyan (Pavlikyan
Bavlikyan) ya da "Paulician " adının kökeni karanlıktır
Gibbon
bu adın "Aziz Pavlus ´un öğrencileri " anlamına geldiğini belirtir
Paflikyanların bu havari iç in besledikleri özel ilgi ve tüm Paflikyan önderlerinin Aziz Pavlus ´un öğrencilerinden birinin adını almaları bu görüsü desteklemektedir
Ancak
Paflikyanların düşmanları tarafından kullanılan biçimi ile "Paulikianoi " adı oldukça ilginçtir ve bu terimin "Samsat ´li Pavlus ´un izleyicileri " anlamına geldiği ileri sürülmüştür
Oysa Samsat ´li Pavlus ´un öğretisi ile Paflikyanların hiçbir bağlantısı yoktur
Photius ´un aktardıklarına göre ise
Samsatlı Kallinice adli Manici bir kadın Pavlus ve Yohan adli iki oğlunu bu öğretiyi yaymak üzere Ermenistan ´a göndermiştir ve Paflikyanların adı iste bu Pavlus ´den gelmektedir
Ancak
bunun sadece bir öykü olduğu ve bu kişilerin gerçekten var olmadıkları tarihçiler tarafından ileri sürülmüştür
Konunun uzmanlarından Ter-Mkrttschian
Paulician adının Ermenice ´de "küçük Pavlus ´un izleyicileri " anlamına geldiğini belirtmekte
ancak bu küçük Pavlus ´un kim olduğu konusuna bir açıklık getirememektedir
Paflikyan adı ilk kez
719 yılında Ermeni Kilisesinin Duin Sinod ´unda kullanılmış ve bu Sinod ´da "hiç kimse Paflikyan denilen kötü sapkınların evini ziyaret etmeyecek " biçiminde bir kural konulmuştur
Paflikyanların Tarihi
Kendi adını Silvanus olarak değiştiren Mananali ´li Constantine
Colonia yakınlarındaki Kibossa ´da ilk Paflikyan topluluğunu bir araya getiren kişidir
Öğretisini yaymaya 657 yılında başlamıştır
Kendisi kitap yazmadığı gibi
tüm öğrencilerinin sadece İncil ´i esas almalarını istemiştir
Constantine ´den sonra Paflikyanların önderliğini Symeon-Titus üstlenmiştir
Aslında Bizans tarafından Paflikyanları yok etme görevi ile gönderilen Symeon
Constantine ´i 684 yılında öldürdükten sonra inancını değiştirmiş ve Paflikyanlara katılmıştır
Ne var ki
690 yılında Symeon-Titus da
Bizans görevlileri tarafından öldürülmüştür
Bundan sonra ciddi bir bocalama dönemi geçiren tarikat
715 yılında Pavlus adli bir kişinin önderliğinde Phanaroea yakanlarındaki Episparis ´te yeniden toparlanmıştır
Akımin adının bu Pavlus ´tan kaynaklandığı da ileri sürülmektedir
Pavlus ölünce iki oğlu
Gegnesius-Timothy ile Theodore
önderlik için kavgaya tutulmuşlar ve Gegnesius
717 yılında İstanbul ´a giderek imparator III
Leo ve patrik I
Germanius ´u kendisinin bir Ortodoks olduğuna inandırmış
bir imparatorluk birliği ile Mananali ´ye geri dönerek Theodore ´u yenilgiye uğratmıştır
Paflikyanların başına geçen Gegnesius bir süre sonra ölmüş
bu kez de onun iki oğlu
Zachary ve Joseph-Epaphroditius arasında kavga çıkmıştır
Kısa zaman sonra Zachary ve izleyenleri Müslüman orduları tarafından yok edilince
tüm Paflikyanlar yine Joseph ´in önderliğinde birlenmişlerdir
Joseph
tüm Anadolu ´da Paflikyan toplulukları oluşturmayı başarmıştır
Ne var ki
Joseph ´ten sonra basa geçen Vahan zamanında tarikat hem sayıca ve hem de etki olarak gerilemistir
Bu dönemde ortaya çıkan Sergius-Tychius adli bir kişi
Vahan ´dan ayrılarak
Paflikyan tarikatını güçlendirmek ve reforme etmek için harekete geçmiştir
Paflikyanlar
"Vahanitler " ve "Sergitler " olmak üzere ikiye bölünmüştür
Sergitler
kısa süre içinde başarılı olmuşlar ve rakiplerini neredeyse tümüyle ortadan kaldırmışlardır
Bu dönemde Paflikyanlar
Bizans İmparatorlugu ´nun bazen baskısı
bazen de koruması altında kalmaktaydılar
IV
Constantine ve II
Justinian
Paflikyanlara şiddetli bir baskı uygulamıştı
III
Leo ve onu izleyen "Ikona Kirici " (Iconoclast) imparatorlar ise
genellikle Paflikyanlara sempati beslemişlerdir
I
Nicephorus
Paflikyanları Phrygia ve Lycaonia yörelerinde asker olarak kullanmak istemiştir
I
Michael
yeniden Paflikyanlara karşı şiddet uygulamasına başlamış
özellikle V
Leo
kendisinin de bir Paflikyan olduğu iddialarını yalanlamak amacıyla
müthiş bir Paflikyan avına çıkmıştır
Bu dönemde bir çok Paflikyan
Bizans ´tan kaçarak Müslümanlara sığınmıştır
Sergius 835 yılında öldürülmüştür
İmparatoriçe Theodora zamanında da baskı sürmüş
Karbeas yönetiminde isyan eden Paflikyanlar kitle halinde Müslüman topraklarına göç etmişlerdir
Artık Bizans ´ın kanlı düşmanı durumuna gelen Paflikyanlar
Müslümanlar tarafından desteklenmişlerdir
Tephrike ´de (Divrigi) bir kale kuran Paflikyanlar
sürekli olarak Bizans topraklarını yağmalamışlar
giderek etkilerini arttırarak politik bir güç durumuna yükselmişlerdir
İmparator I
Basil zamanında
Paflikyan ordusu Anadolu ´yu boydan boya geçerek Efes ´e kadar gelmiş
İzmit ´i işgal ederek neredeyse İstanbul ´un karşı kıyılarına kadar ulaşmıştır
Ancak sonunda yenilgiden kurtulamamışlar ve 871 yılında Tephrike kalesi yerle bir edilmiştir
Bu durum tarikatın askeri gücünü yok etmiştir
Paflikyanlar Anadolu ´nun çeşitli yörelerine dağılmışlardır
V
Constantine ve I
Johannes
Paflikyanları kitleler halinde Trakya ´ya
özellikle Filibe kenti ve çevresine göçe zorlamışlar ve Slavlara karşı askeri güç olarak kullanmışlardır
Dokuzuncu ve Onuncu yüz yıllar süresince Bizans yönetimi ve Kilisesi
Anadolu ve Trakya ´daki Paflikyanlar ile uğraşmış
onları Ortodoks inancına çekebilmek için sürekli çaba harcanmıştır
Ermenistan ´da Paflikyan hareketi
dokuzuncu yüz yılda Smbat adli bir kişinin kurduğu "Tondrak " tarikatı biçiminde varlığını sürdürmüştür
Trakya ´da ise zamanla yok olmuşlardır
Alexius Comnenus tarafından 1081 yılında Ortodoksluğa dönmeye ikna edildikleri ileri sürülmüştür
Onuncu yüz yıldan sonra
tarih sahnesinden çekilmişlerdir
Ancak
öğretilerinin izleri bir çok yerde görülmüştür
Bulgaristan ´daki Bogomil tarikata Paflikyanların devamıdır
Bogomiller
Ortaçağ boyunca Batıya doğru öğretilerini yaymışlar
Katharlar (Albililer) ve diğer Manici akımları etkilemişlerdir
Ermenistan ´da da Paflikyanlardan türeyen benzer tarikatların günümüze kadar varlıklarını sürdürdükleri kabul edilmektedir
Yüz yıllar sonra
1717 yılında Lady Mary Wortley Montagu
İstanbul´a gelirken Filibe´de durakladığında
aynen şunları yazıyor: "Filibe´de kendilerine Paulin adını veren bir tarikat buldum
Bunlar eski bir kiliseyi göstererek Aziz Pavlus´un burada vaaz verdiğini söylüyorlar
Pavlus
bunların en makbul azizleridir
"
Paflikyanların Öğretisi
Paflikyan öğretisinin temel görüsü
maddi dünyayı yaratan ve yöneten Tanrı ile tapılması gereken
ruhları yaratan göklerin Tanrısı arasındaki ayrımdır
Paflikyanlara göre tüm maddi varlıklar kötüdür
Bu yaklaşım Paflikyanların
Manicilikten etkilenen akımlardan biri olarak kabul edilmeleri gerektiğini ortaya koyar
Ancak
Paflikyan öğretisinde güçlü bir "Marcionist " etki de vardır
Eski Ahit ´i kabul etmezler
İsa ´nın yeniden doğacağına inanmazlar; Paflikyanlara göre İsa Tanrı ´nın dünyaya gönderdiği bir melektir ve gerçek annesi göklerdeki Kudüs ´tür; İsa ´nın tüm eseri yaydığı öğretisidir; İsa ´ya inanmak insani son yargıdan kurtarır; gerçek vaftiz İsa ´nın sözlerini duymakla olur
Paflikyanlar haça değer vermezler
yalnızca İncil ´in bir kısmına inanırlar; İsa ´yı reddettiği için Aziz Petrus ´un mektuplarını dikkate almazlar; yalnızca Luka İncili ve Pavlus ´un mektuplarına değer verirler
Tüm resim ve heykellere karşıdırlar
Maddi dünyaya ait her şeyin sadece simgesel bir değeri vardır
Bu bakımdan
Paflikyanlar Kiliseyi de
Kilisenin geleneklerini
dogmalarını
kurumlarını
ruhban sınıfını da reddedişlerdi
Onlara göre
herkes kutsal metinleri okuyup yorumlama hakkına sahiptir
Paflikyanlar kendilerini kabul ettirmek için çok şiddetli bir misyoner etkinliği göstermişlerdi
Ayrıca korku duyulan savaşçılar olup
bu nitelik kuskusuz bulundukları bölgenin coğrafyasından kaynaklanıyordu
Zira Paflikyanlar
dinleri ve uygarlıkları ayıran bir sinir üzerinde yer alıyorlardı
Akımin bu militan görünümü
toplumsal alanda da radikal bir ideoloji ile kokuttu
Yeryüzünde tüm tinsel yetkeyi reddettikleri için
dünyasal iktidar ve politik hakların varlık nedenini de inkar ediyorlardı
Böylece
dinsel düzeydeki eşitlikçiliğe
toplumsal düzeyde de bir eşitlikçi anarşizm eklenmekteydi
Paflikyanlara göre
tüm Kilise hiyerarşisi kötüdür
ayni biçimde tüm ayinler ve kutsal eşyalar da reddedilmelidir
Örgütlenmelerinde en önde gelen kişiler
tarikatın farklı yörelerdeki kurucularıdır
Bu kurucu azizler
genellikle adlarını Aziz Pavlus ´un görencilerinden alırlar ve onların yeniden dünyaya gelmiş ruhlarını taşıdıklarını ileri sürerler
Azizlerden sonra
bir konsil oluşturan "synechdemoi " (yoldaşlar) ile toplantılarda düzeni sağlayan "notarioi " gelir
Toplantılarını kiliselerde değil
"proseuchai "nde (dua evleri) yaparlar
Baskı altındayken inançlarını saklamanın ve hatta reddetmenin doğru olduğuna inanırlar
Bu nedenle
dışardan Kiliseye bağlı bir görünüm sunarken
gizlice Paflikyan inançlarını sürdürebilmişlerdir
Ülküleri
tüm irk ayrımlarını giderecek olan inananların tinsel birliğine ulaşmaktır
Düşmanları Paflikyanları sürekli ahlaksızlıkla suçlamışlardır
Hatta dua evlerinde bile ahlâksız davranışlarda bulundukları ileri sürülmüştür
Kendilerinin "Hıristiyan " adından başka bir adla çağırılmalarından hiç hoşlanmazlar
Harnack ´a göre Paflikyanlar
"Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlığı reddeden
hiyerarşi karşıtı düalist Puritanlardır "
Gibbon ´dan beri Paflikyanlar
ilk ve saf Hıristiyanlığı sürdürmeye çalışan
düşmanları tarafından baskı ve ıstırap altında yasamak zorunda bıraktırılmış
İncil ´e bağlı iyi insanlar olarak kabul edilmektedirler
Conybeare
Paflikyanları Adopsiyonistler ´in devamı olarak nitelendirir
Adeney ise Paflikyanları "Protestanliktan önceki Protestanlar " olarak değerlendirir
Alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul