Konu
:
Dinler Tarihi: Tampliyeliler (Tapınak Şövalyeleri)
Yalnız Mesajı Göster
Dinler Tarihi: Tampliyeliler (Tapınak Şövalyeleri)
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Dinler Tarihi: Tampliyeliler (Tapınak Şövalyeleri)
Tampliyeliler
Tarihin en gizemli topluluklarından biri de hiç kuşkusuz Tapınakçılar´dır
Fransızca´da "Templiers"
İngilizce´de "Templars" olarak adlandırılan bu şövalyelerin gizemi günümüzde de varlığını korumaktadır
Özellikle de Mason Cemiyetlerinin bu şövalyelere sahip çıkmaları günümüzde de süregelen bir ilgiye kaynaklık etmektedir
1099 yılında Kudüs ve Filistin´deki kutsal yerler Haçlılar´ın eline geçmişti
Ancak Haçlı kuvvetlerinin burada güven içinde olduklarını söylemek çok güçtü
Buradaki Müslüman kuvvetler
özellikle de 1071 Malazgirt Savaşı´ndan sonra akın eden Türkler Haçlıları güç durumda bırakmaktaydılar
Bölgeye Hıristiyan hacı adaylarının da sürekli gelmesi bölgede özel güvenlik önlemlerinin alınmasını gerektirmekteydi
Hacı adayları ya fanatik Müslümanların ya da etraftaki haydutların kurbanı olmaktaydılar
Bölgede güvenlik sağlanması ve hacı adaylarının güven içinde seyahatlerinin gerçekleştirilebilmesi için -kaynaklara göre- dokuz şövalye Fransa´da
Champagne bölgesinde
Hugues de Payns önderliğinde toplanmışlardır
Elimizdeki kayıtlara göre bu şövalyeler Hugues de Payns
Geoffroy de Saint-Omer
André de Mantbard
Payen de Montdidier
Archambaud de Saint-Aignan
Geoffroy Bisol
Hughes Rigaud
Rossal ve Gondemare´dir
Hac yollarının emniyeti için yola çıkıp Kudüs´e varan bu şövalyeler
kral II
Baudouin tarafından çok iyi karşılanmış ve kendilerine şehirde bir yer tahsisi edilmiştir
Bu yıllar
1119 -1120 yılları
tarikatın aynı zamanda ilk yıllarıdır
Tarikatın bu yıllardaki adı ise "İsa´nın Yoksul Şövalyeleri"dir
Birkaç sene sonra ise kral II
Baudouin
oturmakta olduğu ve Süleyman´ın Tapınağı olarak bilinen yeri terk etmiş ve burayı bu şövalyelere tahsis etmiştir
İsa´nın Yoksul Şövalyeleri´nin adı ise bundan böyle "Tapınakçılar" olarak anılmaya başlamıştır
Takip eden yıllarda Tapınakçı şövalyelerin sayısı hızla artmaya başlamıştır
Artık savunmaya ihtiyaç duyan hacıların korunmasın üstlenmek isteyen şövalyeler kendilerini Tapınakçıların arasında bulmaktadırlar
Özellikle Hayfa Limanı ile Kudüs arasındaki yolun korunmasını Tapınakçılar üstlenmiştir
Tapınakçıların sayılarının artması artık Saint Augustin´den esinlenerek konulan kuralların yerine yeni
bu tarikata mahsus kuralların konulması gerektirmişti
1127 yılında Hugues de Payns beş arkadaşı ile birlikte Roma´ya
papa II
Honorius´u ziyarete gitmiş ve bu topluluk papa tarafından dini bir örgüt olarak tanınmış ve 13 Ocak 1128´de kurallar konulmuştur
Latince olan bu kurallar "Latince kurallar" olarak geçer
12 yıl sonra uygulanacak olan "Fransızca kurallar" ise bunlardan çok az farklıdırlar
Aslında Tapınakçıların tanınmasında ve kuralların konmasında
daha başka bir deyişle tarikatlaşmasında önemli bir isim rol oynamıştır: Saint Bernard de Clairvaux
1090 doğumlu olan Saint Bernard de Clairvaux
genç yaşlardan beri çevresinde tanınmaya başlanmış
gerek davranışları gerekse de din kültürü ile ünü yayılmıştır
1153 yılındaki ölümüne kadar etrafında hem sevgi dolu bir din adamı hem de karizmatik bir lider olarak saygı görmüştür
20 Ağustos´taki ölüm tarihi
ona ait bir kült gününe dönüşmeye başladığında ise kilise müdahale etmek zorunda kalmıştı
Saint Bernard de Clairvaux gibi önemli bir kişiden destek alan Tapınakçılar böylece hem savaşçı şövalye olarak hem de dindar rahipler olarak kendi kurallarını uygulamaya başlamışlardır
Tapınakçılar ayrıca kendilerini diğerlerinden ayırmak için beyaz elbiseler de giymeye başlamışlardır
Tapınakçıların kıyafetlerinin en belirgin özelliği ise beyaz elbisenin üzerinde bulunan kırmızı haçtır
Tapınakçıların Büyümesi
Zaman içinde Tapınakçılara bir çok şövalye katılmış ve örgüt büyümeye başlamıştır
1147 yılında tarikatın ikinci Üstadı Robert de Craon öldüğünde sadece Kudüs´te 700 şövalye ve onlara hizmet eden 2400 kişi vardı
On üçüncü yüzyılda bir çok eyalette varlık göstermekteydiler
Bunların arasında Provence
Bourgogne
Catalogne
Portekiz
gibi yerler de vardı
Filistin´de üç büyük eyalete bölünmüşlerdi: Kudüs
Tripoli ve Antakya
Bu yüzyılda Tapınakçıların 3468 adet şatoları vardı
Tapınakçılar hem asker hem rahip oldukları için kadınlarla ilgilenmezler
boş vakitlerinin çoğunu ibadetle geçirirlerdi
Tapınakçılar hem birtakım ayrıcalıklara sahip oldukları için hem de güvenilir oldukları için kutsal topraklara giden haçlıların paralarını da taşıyorlardı
Tapınakçılar ayrıca hem katılanlardan gelen gelirle hem bağışlarla iyice de zenginleşmişlerdi
Bunun dışında söylentilere göre Tapınakçılar civardaki Müslümanlardan da para almaktaydılar
Tapınakçılar bu arada Orta Doğu´da ve İberya´da bir çok savaşlara katılmış ve başarılar da sağlamışlardı
Sonuç olarak
Tapınakçılar Haçlı Seferleri ve Hıristiyan Krallıkları döneminde güçlerinin doruğuna çıkmışlardı
Ancak bu etrafta söylentilerin doğmasına da neden olmaktaydı
Bu suçlamalar arasında birbirlerini kalçalarından ve kaba etlerinden öpmeleri
eşcinsel ilişkide bulunmaları
haça tükürmeleri
Bafomet adı verilen bir puta tapmaları da vardı
Uzun mahkemelerden sonra Tapınakçıların sonu ateşte yanarak gelmiştir
Ancak ölümlerinden ve tarikatın yok olmasından sonra da haklarında söylentiler devam etmiştir
Tapınakçıların Gizemleri
Tapınakçıların gizemleri daha tarikatın kuruluşu ile başlar
Aslında tarikat kurulduğu andan itibaren ezoterik bir karakter göstermiş ve amacını saklamıştır
Tarikatın ezoterik karakteri mühründe de görülmektedir
Aynı ata binmiş iki şövalye şeklindeki bu mühür değişik araştırmacılar tarafından değişik şekillerde yorumlanmıştır
Bazı araştırmacılar bu sembolü birbirini kollayan iki şövalye olarak yorumlarken bazıları da bunu tarikatın ilk yıllarındaki fakirliğini belirttiğini iddia etmişlerdir
Aslında bu mühür
Saint Bernard´ın da «çarpışma iki yönlüdür
yeryüzünde ve gökyüzünde» şeklinde belirttiği gibi
misyonun maddi ve manevi olan iki yönünü temsil etmektedir
Bir başka deyişle görünüşteki amaçları Kutsal Topraklara giden hacılara yardım etmek olan tarikatın aslında bir de ruhsal bir amacı vardı
Tarikatın ezoterik yönünün bir başka göstergesi de inisiyasyon törenleridir
Bu törenler bütün ezoterik topluluklarda görülen törenlere benzemektedir
Aday kabul edilmeden önce çeşitli sınavlardan geçmektedir
Bu sınavların tam olarak neler olduğunu bilemesek de dört elementle ilgili bir takım törenler olduğunu
bazı moral değerlerin sorgulandığını öğrenmekteyiz
Bu sınavları geçen adayı
geceleyin
on iki şövalye beklemekteydi
Dışarıda bekleyen adaya şövalyeler niçin kapıya geldiğini üç defa sorarlar
yanıtını kabul edince içeri alırlardı
Tarikata kabul edilme ise törenle olmaktaydı
Tarikatın bir ilginç karakteri de o zamanki Orta Çağ düşüncesinden farklı düşünsel yapısı idi
Ezoterik düşünceye olan yatkınlığı Tapınakçıları diğer tarikatlardan ayırtmakta ve etrafta yanlış anlamalara yer vermekte idi
Tapınakçıları tam bir ezoterik topluluk olarak düşünmek doğru olmaz ancak tarikatın zaman içinde böyle bir karakter aldığını ve diğer ezoterik topluluklara kaynak olduğu için bu özelliğinin fazla abartıldığını söyleyebiliriz
İsa Hakkındaki Görüşleri
Tarih boyunca süregelen rivayetlere göre Tapınakçıların İsa hakkındaki görüşleri Hıristiyanlıktan çok daha farklıdır
Yaygın olan bir rivayete göre Tapınakçı şövalyeler Johannit mezhebe mensupturlar
Bilindiği gibi
Hıristiyanlık tarihine baktığımızda İsa´nın gelişinden önce Vaftizci Yahya´nın kişiliğinin öne çıktığını görürüz
Ancak Yahya
kabul edilen İncillerde İsa´nın geleceğini müjdeleyip onun vaftiz olmasını sağlayan bir kişidir sadece
Hatta Matta İncilinde Yahya şöyle der: «Gerçi ben sizi tövbe için suyla vaftiz ediyorum
ama benden sonra gelen benden daha güçlüdür
Ben O´nun çarıklarını çıkarmaya bile layık değilim
O sizi Kutsal Ruh ve ateşle vaftiz edecek
» Ancak zaman içinde bazı topluluklar Yahya´yı İsa´dan daha önemli tutmuşlar hatta bu düşüncelerini çağlar boyu
İsa betimlemelerinde aslında Yahya´yı resmederek sürdürmüşlerdir
Aslında Tapınakçıların Johannit olduklarına dair çok da somut deliller yoktur
ancak kendilerine yöneltilen birtakım suçlamalarda Johannit mezhebe yöneltilen suçlamalara benzer suçlamalar vardır
Son yıllarda yapılan araştırmalar ise
biraz zorlamalı da olsa
bazı Tapınakçı sembollerinde Johannit mezhebine ait izler bulmaktadırlar
Tapınakçılara yakıştırılan başka inanışlara göre de Tapınakçılar İsa´nın Thomas isimli bir ikizi olduğuna ve yeniden dirilmenin ancak böyle gerçekleştiğine inanmakta ve ayrıca Maria Magdelena´nın İsa´nın karısı olduğunu öne sürmektedirler
Müslümanlarla İlişkileri
Haçlı seferleri sırasında kutsal topraklara giden haçlılar içinde Müslümanlar ile en yakın ilişkileri kuranlar Tapınakçılardır
Söylentilere göre Tapınakçılar Müslümanlardan para da almaktadırlar
Tapınakçıların en çok ilişki kurdukları topluluk ise İsmailliye mezhebinden türeyen Haşhaşiler´dir
Haşhaşiler (Batıda "Assasin" diye anılırlar ve katil anlamına gelen bu sözcük buradan türemiştir
) Hassan Sabbah´ın Alamut kalesini almasından sonra buraya yerleşen müritlere verilen isimdir
Haşhaş içtikten sonra cinayet işledikleri öne sürülen bu topluluk aslında dejenere olmuş bir ezoterik öğretiye bağlılardı
Ancak Hassan Sabbah´ın kişiliğinden de kaynaklana nedenlerle siyasete de karışan Haşhaşiler Tapınakçıların ezoterik İslam´ı tanımalarında etkili olmuşlardır
Tapınakçılar Müslümanlarla ilişki kurdukları için çok suçlanmışlar
hatta Tapınakçıların taptığı ileri sürülen Bafomet/Bahomet adlı putun aslında Mahomet (Muhammed) sözcüğünden geldiği ve Tapınakçıların Muhammed´e taptıkları söylenmiştir
Aslında Orta Çağ´da Batı´da Müslümanların Muhammed´e taptıkları zannedildiği bilindiğinden Tapınakçıların Müslüman olmakla da suçlandıklarını düşünebiliriz
Bu arada Johannit mezhepler de
Özellikle de İstanbul ile olan alakadan ötürü üzerinde düşünülmesi gereken bir konu
Kaba hatları ile tarihini anlatmaya çalıştığımız Tapınakçıların gizemleri bugün hala gündemde
Yazılan bir çok kitapta Tapınakçıların bir çok "sırra vakıf " oldukları
tapınağın anahtarına
Kutsal Kab´a
Ahit Sandığı´na
bilmem hangi hazinelere sahip oldukları sürekli yazılmakta
Bazı cemiyetler ise bu topluluğu gereğinden fazla abartmaktadır
Sağlanan bütün başarılara rağmen doğuda Latin krallıkları çok uzun ömürlü olamamışlardı
16 Haziran 1291´de son kale de Müslümanların eline geçtiğinde sadece 16 Tapınakçı şövalye kalmıştı
Kalan şövalyeler ise Fransa´ya yerleşmişlerdi
Belli bir amaç için kutsal topraklarda toplanan Tapınakçı şövalyelerin Fransa´da tarikatın varlığını sürdürmelerine için hiçbir neden yoktu
Artık tarikat ömrünü tamamlamıştı
Ancak şövalyeler bunu kabul etmek bir yana zenginlikleri ile ayrıcalıklı bir konumda varlıklarını sürdürüyordu
Tapınakçı şövalyelerin bu zenginliği
paraya ihtiyacı olan Fransa kralı Güzel Philippe´nin (Philippe le Bel) dikkatini çekmekteydi
Bu arada Tapınakçı şövalyeler hakkında çıkan söylentiler de kralın içini kolaylaştıracak gibi durmaktaydı
Sonunda kral ustaca bir komplo ile 13 Ekim 1307´de Tapınakçı şövalyelerin büyük bir bölümünü tutuklamayı başardı
Aralarında Büyük Üstad Jacques de Molay´ın da bulunduğu bu grup büyük işkenceler maruz kalmış ve kendilerine atfedilen suçlardan büyük bölümünü kabul etmişlerdir
Alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul