Konu
:
Dinler Tarihi: Mu Uygarlığı Dini
Yalnız Mesajı Göster
Dinler Tarihi: Mu Uygarlığı Dini
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Dinler Tarihi: Mu Uygarlığı Dini
Batık Mu kıtası ve Mu uygarlığı hakkındaki bilgilerin çok büyük bir bölümü
19
yüzyılda yaşamış olan İngiliz araştırmacı James Churchward´ın incelemeleri neticesinde gün yüzüne çıkmıştır
İngiliz silahlı kuvvetlerinde albay olan Churchward
1880´li yıllarda Hindistan ve Tibet´te görevle bulunduğu sıralarda bu kıta hakındaki ilk bilgileri edinmiş
emekliliğinden sonra da Orta Amerika´da araştırmalarını tamamlayarak bu batık uygariık hakkında beş eser yazmıştır
Churcward´ın kaynakları
Batı Tibet´te bir mabette
bu mabedin başrahibi tarafından kendisine verilen "Naacal Tabletleri" ile
Amerikalı Jeolog William Niven´in 1921-23 yılları arasında Meksika´da ortaya çıkardığı tabletler olmuştur
Bilim dünyası
gerek Churchward´ın ortaya çıkardığı Mu uygarlığının
gerekse bir diğer batık kıta olan Atlantis´in varlıklarını kuşkuyla karşılamaktadır
Ancak yine bilim dünyası
bu iki kıtanın battığı öne sürülen tarih olan 12 bin yıl önce dünyada büyük bir jeolojik olayın yaşandığını onaylamaktadır
Kaldı ki
dünyanın hemen her yerindeki kavim ve milletlerin tufan efsaneleri de
büyük bir felaketin yaşandığını doğrulamaktadır ve bilim dünyası ister kabul etsin
ister etmesin
Mısır
Maya kalıntıları
Paskalya adası uygarlığı gibi ~ugün nasıl ortaya çıktıkları izah edilemeyen birçok eser bu batık kıta uygarlıklarının varlığı ile mantıklı izahlara kavuşabilmektedir
Evrim kuramları ve genel bulgulara göre
günümüzden 200 ile 500 bin yıl önce iki ayağı üzerinde dik olarak durabilen "Homo Erectus" yerini
düşünebilen insan "Homo Sapiens"e bırakmıştır
Homo Sapiens´in ortaya çıkış tarihini 200 bin yıl önce olarak kabul etsek dahi
o günden bu güne kadar insanoğlunun sadece günümüz uygarlığını yaratmış olduğunu düşünmek
insanlık adına büyük bir bencilliktir
200 bin yıl önce dünyaya gelen ve uzmanlarca beyin ağırlığı ve düşünme kapasitesi günümüz insanı ile aynı olarak kabui edilen Homo Sapiens
ne olmuştur da
194 bin yıl bekledikten sonra
günümüzden 6 bin yıl önce birden bire dev adımlar atmaya karar vernıiştir Nitekim
günümüz bilim çevreleri
tekerleğin ve yazının ancak M
Ö
4 binlerde bulunduğunu öne sürnıektedir
Ancak
dünyanın geçirdiği tufan felaketi nedeniyle çok az belge ve bulgunun kalmış olmasına rağmen
bu belge ve bulgular
insanoğlunun dünya üzerindeki uzun geçmişinde
günümüz uygarlığının dışında en az bir büyük uygarlık daha yaratmış olduğunu ve hatta bugünkü uygarlığın temellerinin de bu eski uygarlıkta atıldığını ortaya koymaktadır
James Churchward 1883´de
Batı Tibet´te bir manastırda bu belgelerin en önemlilerini gün yüzüne çıkarttı
Tibet´te görevli olarak bulunan Churchward
eski dinlerin kökenleri hakkındaki araştırmaları doğruitusunda Tibet´teki manastırları dolaşırken
yolu Batı Tibet´te bir manastıra düştü
Bu manastırın
"Büyük Rahipler Kardeşliğinin" önde gelen üyelerinden olan baş rahibi Rishi
Churchward´a
günümüzden 15 bin yıl önce yazılmış "Naacal Tabletleri"ni gösterdi
Rishi´nin Churchward´a
binlerce yıldır sır olarak saklanan tabletleri niçin gösterdiği bilinmiyor
Ancak
kendisi de bir inisiye olan Rishi´nin
başka kanallardan da olsa Ezoterik doktrini bünyesinde yaşatan bir diğer kardeşlik örgütüne
Masonluğa üye olan Churchward´ı kendisine yakın bulduğu ve bazı sırların batı dünyasına açıklanması zamanının geldiğine inandığı tahmin ediliyor
Rishi
bu düşüncelerle Churchward´a iki yıl boyurıca üstadlık yaptı ve sadece büyük rahiplerin bildiği
Naacal Tabletlerinin yazıldığı ölü dili kendisine öğretti
Naacal dilini öğrenen ve tabletleri inceleyen Churchward
bu tabletlerin ışığı doğultusunda batık kıta Mu ve uygarlığııtın izlerine rastlamak umuduyla 50 yıl süren araştırnıa gezilerine başladı
Pasifik okyanusundaki hemen bütün adalarda
Sibirya ve Orta Asya´da
Avusturalya´da
Mısır´da incelemeler yapan Churchward´a yeni nur kaynağı Meksika´da parladı
Amerikalı Jeolog William Niven
1921-23 yılları arasında Meksika´da yaptığı kazılarda
11
500-12
000 yıl önce yazıldıkları saptanan 2600 dolayında tablet buldu
Bu tabletlerdeki yazılar ne Niven tarafından
ne de tabletler üzerinde uzun bir inceleme yapan Carnegie Enstitüsü uzmanlarından Dr
Morley tarafından okunamadı
Tabletlerin varlığını duyan Churchward Meksika´ya gitti ve Tibet´te öğrenmiş olduğu Naacal diliyle yazılı olduklarını ispatladığı Meksika tabletlerini çözmeyi başardı
Tibet tabletlerinde eksik kalan bilgilerini Meksika tabletleri ile tamamlayan Churchward
batık uygarlık Mu hakkında büyük´yankılar getiren eserlerirıi yazdı
Churchward ve Niven´in bulguları
Mu kıtasının bugünkü Pasifik okyanusunun oldukça büyük bir bölümünü kapladığını
Hawaii
Haiti
Fiji
Paskalya adaları ile diğer Polonezya adalarının bu batık kıtadan artakalan parçalar olduklarını ortaya koydu
Danimarkalı araştırnıacı ve yazar Eric Von Daniken de
birbirlerinden binlerce kilometre uzakta olan bu adalar kültürlerinin şaşılacak derecede benzediğine işaret ediyor
Churchward´a göre Mu kıtası
doğudan batıya 8 bin kilometre
kuzeyden güneye de 5 bin kilometre uzunluğunda dev bir ada kıtaydı
Naacal tabletleri bu kıtanın
uygarlığın beşiği olduğunu öne sürnıektedir
Yaklaşık 70
000 yıllık bir uygarlık geçmişine sahip olan Mu; zaman içerisinde tüm dünyada birçok koloniler ve büyük imparatorluklar oluţturmuţtur
Mu uygalığının kolonileştirdiği ve daha sonra bağımsızlaşarak birer imparatorluğa dönüşen en önemli iki devlet
Atlantis ve Uygur İmparatorluklarıdır (8)
Ayrıca
bugün Antik Mısır
Çin
Hint ve Maya uygarlıkları diye bilinen uygarlıkların kökeninde de Mu uygarlığı yatmaktadır
Mu uygarlığının ne zaman başladığı bilinmiyor
Naacal Tabletleri ve Meksika´da bulunanlar bu konuda aydınlatıcı olamadı
Ancak tabletler
Mu´nun kolonileşme ve uygarlığinın temelini oluşturan dinini yayma aşamasına 70 bin yıl önce geçtiğini gösteriyorlar
15 bin yaşında oldukları belirlenen Naacal Tabletleri evrenin başlangıcı ve ortaya çıkışı konusunda ayrıntılı öngörüler kapsamakta
Bu tabletlere göre
evrenin başlangıcında sadece ruh vardı
Daha sonra bu ruhtan
bir kaosun hakim olduğu uzay var oldu
Zamanla kaos yerini giderek düzene bırakmaya başladı ve uzaydaki şekilsiz ve dağınık gazlar biraraya geldi
Bu gazlar
güneş sistemlerini ve gezegenleri oluşturmak için katılaştı
Katılaşma sırasında önce hava
sonra su oluştu
Sular dünyayı kapladı
Güneş ışıkları tıavayı ve suyu ısıttı
Bu ışıklar ve toprak altındaki ateş
üzerinde su bulunan toprakları yiikseltti ve bunlar açık toprak oldu
Güneş ışıkları suyun içinde ve balçıkta kozmik hayat yumurtalarını (Rna-Dna) oluşturdu
İlk hayat sudan ç~ktı ve tüm yeryüzüne yayıldı
Günümüzde geçerli evren ve yaşamın oluşumu teorilerine bu denli benzerlik tesadüf olamaz
Zaten
en az 70 bin yaşında olan bir uygarlıktan daha farklı bilgiler ummak da saçmalık olur
Mu uygarlığının ulaştığı seviyeyi gösternıe açısından bir başka kaynaktan yararlanalım
Günümüzden 3 bin yıl önce yazılmış Mahabharata´da
uzak geçmişte insanoğlunun kullandığı bir silah tarif ediliyor: "Dumansız bir ateşin ışıltısına sahip olan ve alevler saçan bir mermi atıldı
Birden heryer karanlığa gömüldü
Daha sonra
gözleri kör eden bir ışık ve kulaklan sağır ederı bir gürültü çıktı
Ardından meydana gelen büyük ısıda sular buharlaştı
Filler
atlar
insanlar bir anda kavruldn
Ağaçlar tamamerı yandı
Heryer yeniden aydınlandığında koca ordudan geriye sadece bir avuç kül kalmıştı"
Bu efsane
atalarımızın ulaştığı uygarlık düzeyinin yanısıra
onların dünyasının da bugün olduğu gibi
barıştan yana pek nasibini almadığını gösteriyor
Mahabharata efsanesi ve Sodom ve Gomora´nın yokoluşu gibi diğer bazı efsaneler
Atlantis ve Mu kıtalarının batışı teorilerinden birisini destekler niteliktedir
Ancak bu konuya daha sonra değinileceği için şimdi
Mu uygarlığının yönetiliş biçimine ve bunun aracı olan ilk tek Tanrılı dine
"Mu Dini"ne göz atalım
Mu uygarlığı bir imparatorluktu ve imparatorlann ünvanı
güneşin oğlu da denilen "Ra Mu" idi
Mu imparatorluğunun bir diğer adı da "Güneş İriıparatorluğu"ydu
Mu dilinde "Ra" kelimesi
giineş anlamına geliyordu
Mu´nun kolonisi olan Mısıi da da güneş tanrıya "Ra" adı verilmiştir
Ayrıca
kökleri Mu uygarlığına kadar uzandığı sanılan Japonya´da da imparatorun ünvanı "Güneşin Oğlu" dur
Bunun yansıra eski Maya ve İnka uygarlıklarında da krallar aynı ünvanı kullanmışlardır
İmparatorun altında
hem bilim adamı hem de rahip olan "Naacaller" bulunuyordu ve burılar yönetici sınıfı teşkil ediyordu
"Kutsal Sırlar Kardeşliği"nin üyesi olan Naacaller´in tüm dünyaya yaymış oldukları "Mu Dini"
belki de insanlığın tanıdığı ilk tek Tanrılı dindi
Naacaller bu dini
sıradan insanlara
anavatan ve koloniler halklarına anlatırken
anlaşılması daha kolay olan semboller dilini kullanmayı tercih ediyoriardı
Bu sembollerin Ezoterik anlamlannı sadece inisiye edilmiş kardeşler ve imparator Ra-Mu bilmekteydi
Naacaller´in sembolleri daha çok geometrik şekilleri kapsıyordu
Alaacal öğretisi
evrenin ortaya çıkışında en önemli görevin Tannnın geometri ve mimarlık vasıflarına düştüğünü öngörmektcydi
Mu dinine göre Tann o kadar kutsal bir varlıktı ki
doğrudan ağıza alınamazdı
Bir sembol vasıtasıyla ifade edilmezse
sıradan insanlar tarafından idrak edilemezdi
İşte bu Yüce Varlığın sembolü
Güneş yani "Ra" idi
Tanrının güneş olduğu iddiasındaki tüm saptırıimış iddialann ve güneş kültü diye nitelendirilen inamşların kökeninde yatan olgu budur
Naacal öğretisinde Güneş doğrudan Tann değil
onun birliğinin ve tekliğinin kitleler tarafından daha iyi anlaşılması için seçilmiş olan bir semboldü
Sembollerin kullanılmasındaki bir diğer amaç da
belirli ifade tarzlannın kalıplaşmasını önlemek ve gelişmeler doğrultusunda sembollere yeni anlamlar yükleyerek
dinin bağnazlıktan ve doğmalardan kurtulmasını sağlamaktı
Ancak
uygarlık çöküp
ana kaynak yok olunca
zaman içinde bu sembollerin kendileri putlaştı ve çok tanrılı dinlerin doğmasına neden oldu
Semboller vasıtasıyla tek Tanrıya tapınımı öğreten dinin büyük rahibi
dolayısıyla kutsal kardeşlik örgütünün de başı
Ra Mu´nun kendisiydi
Ancak imparatorun hiçbir Tanrısal kişiliği yoktu ve sadece konumu nedeniyle
sembolik olarak "Güneşin Oğlu" ünvanını taşıyordu
Naacal kardeşlerinin
öğretilerini yaydıkları ve yeni üyeleri inisiye ettikleri mabetler
kıtanın her yerine ve kolonilere dağılmış vaziyetteydi
Dev blok taşlardan yapılan bu mabetlerin damları yoktu ve bunlara "şeffaf mabetler" deniliyordu
Güneş ışıklarının inisiyeler üzerine doğrudan ulaşması için mabetlere dam yapılmıyordu
Bu da bir tür semboldü ve Ezoterik anlamı
Tanrı ile insan arasında hiçbir engel olamayacağı şeklindeydi
Günümüz Masonluğunda da aynı sembol kullanılmakta ve Mason mabetlerinin tavanları
sanki üstü açıkmış gibi
gökyüzünü sembolize eder biçimde düzenlenmektedir
Mu dini sembollerinin en önde geleni
"
Mu Kozmik Diyagramı"dır
Bu diyagramda
tam merkezde bulunan daire Güneşin
"Ra"nın
yani tek Tanrının kollektif simgesidir
Üçgen içindeki daire
tanrının gözünün daima insanların üzerinde olduğunun
içiçe geçmiş iki üçgen
iyiliğin ve kötülüğün birarada bulunduğunun simgesidir
Bu üçgenlerden yukarı dönük olanı iyiye
yani Tanriya ulaşmayı
aşağı bakanı ise yeniden doğuş yasası uyarınca geriye dönüşü remzeder
Her ikisinin birarada oluşturduğu altı köşeli yıldız
adaletin sembolüdür
Ayrıca bu yıldızın herbir ucu bir fazileti remzeder ve insan ancak bu faziletlere sahip olunca Tanrıya ulaşabilecektir
Altı köşeli yıldızın dışındaki çember
dünyadan başka alemierin de bulunduğunu
bunun dışındaki 12 fisto ise
insanın uzak durnıası gereken 12 kötü eğilimi simgeler
İnsan ruhu
diğer alemlere geçmeden önce
bu 12 dünyasal kötü eğilimden kurtulmak zorundadır
Aşağı doğru inen sekiz şeritli yol ise
ruhun Tanrıya ulaşması için tırrrıanması gereken aşamaların ifadesidir
Ruh
en alt kademeden
cansız varlıktan mükemmele
yani Kamil İnsan´a ulaşmak zorundadır
Naacal mabetlerinde ay
bir sembol olarak güneşin hemen yanında yer alır
Hem baba
hem ana olan Tanrının eril sembolü güneş ise
dişil sembolü de ay´dır
Kozmik diyagram üzerinde de görüleceği gibi üçgerıin ve üç sayısının Naacal öğretisindeki yeri büyüktür
Üç sayısına verilen önem Mu kıtasının kendisinden kaynaklanmaktadır
Mu kıtası üç parçadan oluşmuş
ve aralarında ~lar boğazların bulunduğu adalar topluluğudur
Bu nedenle üçgen
hem Mu kıtasını
hem de
Tanrının eril ve dişil yönleri ile onlardan südur eden İlahi Kelamı
yani evreni simgeler
Üçgen içindeki göz
ana kaynağın
yani Tanrının
varlığını insan üzerinde daima hissetfirdiğini
bir biçimde onu gözlediğini remzeder
Bu sembol
Osiris iIe önce Atlantis´e buradan Hermes ile Mısır´a
Mısır´dan Yunanistan´a ve nihayet günümüzde Masonluğa kadar ulaşmıştır
Birçok sembol gibi
Ezoterik Sırlar Öğretisinin üyelerini kabul ettiği inisiasyon törenlerinin kökeni de
Mu Naacal okulundadır
Değişik örgütlenmeler vasıtasıyla ´günümüze kadar ulaşmış bu inisiasyon töreninde aday
uzun bir hazırlık ve soruşturma döneminden sonra
layık görülmesi halinde kardeşliğe kabul edilirdi
Naacal kardeşlik örgütüne üyelerin seçilerek âlındıkları dışında
kabul töreni ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamakta
Ancak
Naacal kardeşliğinin son durağı olarak da kabul edilebilecek Mısır´ın Hermetik kardeşliğine kabul töreninin Naacaller´in uyguladıkları törenden daha farklı olduğunu varsaymak için hiçbir neden yok
Bu törenin ayrıntılarına Mısır uygarlığını incelerken dönüleceği için
şimdi Naacal öğretisinin diğer kavramlarına geri dönelim
Mu dininin dört temel kavramı vardır:
1-Tanrı tektir
Herşey ondan varolmuştur ve ona dönecektir
2-Ruh ile beden birbirinden ayrıdır
Beden ölür ve ayrışırken ruh ölmez
3- Ruh
mükemmeliğe ulaşmak için değişik bedenlerde yeniden doğar
4- Mükemmeliğe ulaşan ruh Tanrıya döner ve onunla birleşir
Naacal öğretisine göre
Tanrı
sevginin ta kendisidir ve tüm evreni de sevgi üzerine kurrrıuştur
Ancak bu evrensel sevgiyi kavrayabilecek vasıfta olan ruhlar ona geri dönebilecek yeterliliktedir
Bu vasıflara sahip bir insan olabilmek ancak Naacal kardeşi olmakla ve kardeşlerin de öğretiyi derece derece sindirmeleri ile mümkündür
Naacaller
yalnızca üstad rahiplerin bu aţamaya ulaţabileceklerini kabul ederler
Naacal öğretisinin bir diğer temel dayanağı
Tanrısal Nurdan çıkmış olan dört temel gücün kainatı kaosdan düzene geçirmiş oldukları teorisidir
Tanrının kendi asli nitelikleri olarak kabul edilen bu dört temel güç
"dört büyük inşaatçı"
"dört büyük mimar"
"dört büyük geometri üstadı" olarak adlandırılır
Bu dört temel eleman
ateş
yel
su ve toprak´dır
Semavi dinlerin doğuşu ile bu dört temel eleman
"dört baş melek" olarak adlandırılmışlardır
Naacaller bu dört temel gücü gamalı haç ile sembolize etmişlerdir
Jeolog Niven´in bulduğu tabletler üzerinde rastlanan bu haçlardan
kollanının dördü de aynı uzunlukta olanının dört gücün eşitliğini
uçları kıvrık gamalı haçlardan ağızlarr sola dönük olanların iyiliği
sağa dönüklerin ise kötülüğü simbelediklerini görüyoruz
Bu konular üzerinde derin araştırmalar yapmış olan Hitler´in
imparatorluğuna sembol olarak ucu sağa dönük gamalı haçı seçmiş olması bir tesadüf değildir
İsa´nın da öğretisinde kullandığı haç sembolü aynı kaynaktan
Mu´dan gelmektedir
ALıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul