Konu
:
Osmanlı Para Ve Finansman Sisteminin Esasları
Yalnız Mesajı Göster
Osmanlı Para Ve Finansman Sisteminin Esasları
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Osmanlı Para Ve Finansman Sisteminin Esasları
Osmanlı Para ve Finansman sisteminin esasları
Osmanlı Devleti’nde 19
yüzyıla gelinceye kadar çağdaşı bulunan pek çok Avrupa ülkelerinde olduğu gibi madeni para sistemi uygulanıyordu
Sistemde altın
gümüş ve ufaklık ihtiyacını gidermeye matuf olarak her iki madenin dışında genelde bakırdan mamul paralar kullanılıyordu
Kağıt paranın kullanımı batılı ülkelere paralel olarak 19
yüzyıl içerisinde başlar
Sistem esasta altın ve gümüşe dayandığından her iki madenin mümkün olduğunca mübadelede kullanılması ve eşya olarak kullanılmamasını öngörüyordu
Bu sebeple ülke içine kıymetli maden girişi teşvik ediliyor
çıkışı ise yasaklanıyordu
Şahısların ellerinde ve sarayda bulunan altın ve gümüşten mamul eşyalar darphanelere getirilerek para basımında kullanılıyordu
Ulaşım
imkanlarının yetersizliği ve ulaşımın risk taşıması çeşitli bölgelerde darphane açılmasını zorunlu kılıyordu
Dolayısıyla darphaneler başta İstanbul olmak üzere ülkenin muhtelif yerlerine dağılmıştı
Bir darphane açılırken bölgede maden bulunmasına ve bölgenin ihtiyacına cevap vermesi gözetilirdi
Bazı darphaneler sadece belli bir parayı basardı
Mesela 16
yüzyılda Urfa'da faaliyet gösteren darphanede sadece bakır para basılıyordu
Darphanelerin idaresi genelde emanet yöntemi ile emin adı verilen görevli şahıslar tarafından yürütülüyordu
Darphanelere para basımı için getirilen altın ve gümüş maden ve eşya üzerinden darp hakkı adıyla alınan bir kesinti darphaneyi işleten kişinin gelirini oluşturuyordu
Altın ve gümüşü cari paraya çevirmek isteyen kişiler serbestçe gelerek darphanede para bastırabilirlerdi
Serbest darp hakkı darphane gelirlerini sürekli kılıyordu
Paranın ayarından sahib-i ayar sorumlu idi Kalb para basan sahibi ayar şiddetli cezaya çarptırılıyordu
Bir keresinde (1564 yılı) Üsküp darphanesinde basılan altın ve gümüş paraların ekseri kalb çıkmaya başlayınca sahibi ayar işten el çektirilerek İstanbul’a mücazat için gönderilmişti
Paranın ayarı denildiğinde gümüş ve altın para içerisindeki bakır oranı anlaşılıyordu
Darphaneye gelen gümüş ve eski akçeleri sahib-i ayar ve üstad
emin gözetiminde akçe haline getirirlerdi
Yeni akçelerin kesilmesinden sonra ülkede eski akçe ve külçe ile alış veriş yasaklanırdı
Herkes elinde bulunan eski akçeleri ve avani dışındaki gümüşleri darphaneye getirerek yeni akçe bastırmaları zorunlu idi
Osmanlı devleti kıymetli maden hareketlerinin yaşandığı bir coğrafyada bulunuyordu
Gresham kanunu işliyor
kötü para iyi parayı kovuyordu
Doğuda altın ve gümüş fiyatlarının yüksek seyredişi daimi bir şekilde İran ve Hindistan'a kaçışa sebep oluyordu
Alınan zecri tedbirlere rağmen altın ve gümüş kaçakçılığının önü alınamıyordu
Ülkenin siyasi sınırları içerisinde de hareketlilik yaşanıyordu
Mesela Mısır'da basılan altın paraların İstanbul'da basılan altın paraların ayarında olmayışı sebebiyle İstanbul'da altın para piyasadan çekilerek yerine Mısır altınları tedavül ediyordu
Önlem olarak Mısır'da İstanbul ayarında altın para darbı isteniyordu
16
yüzyılda Amerika ve Güney Afrika kıymetli maden yataklarının keşfi ile birlikte Avrupa ülkelerinde kıymetli maden hacmindeki yükseliş ve gümüşün altın karşısında değer kaybetmesi yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı dünyasını etkisi altına alacak ve Osmanlı yöneticilerini yeni arayışlara ve acil önlemlere itecektir
Dış dünyadan gelen bu baskıya paralel olarak
artan nüfus oranında iç
güvensizliğin
de etkisiyle üretimde artışın gerçekleşmemesi
fiyat yükselişleri
artan bürokratik harcamalar ve hazine için kaynak anlamına gelen yeni fetihlerin olmaması gibi bir kısım olumsuz gelişmeler ve yüzyılın sonuna doğru Avusturya ve İran savaşları dolayısıyla da artan savaş harcamaları birbiri arkasını izleyen devalüasyonları getirmiştir
Sikke tashihleri adı verilen bu operasyonda paranın ayarı değiştiriliyor
sikkeler küçültülüyordu
16
yüzyılda en önemli para operasyonu sayılan ve daha sonra da devam edecek ayarlamaların başlangıcı olan 1584 yılında yapılan düzenlemeye göre 100 dirhem gümüşten kesilen akçenin miktarı 450 den 800'e
1600 yılında yapılan bir ayarlama ile de 950'ye çıkmıştır
Osmanlı paralarının değer kaybına uğraması sadece bu yüzyılın ikinci yarısında görülen bir olgu değildir
Fakat bu zamana gelinceye kadar paradaki değer kaybı uzun zaman içerisinde oldukça az oranda gerçekleşmiş idi
Mesela Orhan Bey'den Fâtih'e gelinceye kadar akçenin vezni odukça sabit tutulmuştur
1327 yılında 100 dirhem gümüşten 270 adet olarak kestirilen Osmanlı akçesi 1451 yılında 293 adet kestirilmiştir
1500 yılında 100 dirhemden 420 akçe kesilirken 1580'lerin başında 450 akçe kesilmekteydi
Yine da yapılan hesaplamalara bakılırsa 1326 yılından 1740 yılına gelinceye kadar ki 414 yıllık sürede yıllık ortalama değer kaybı % 0
24 gibi düşük bir oranda kalmaktadır
Osmanlı Devleti’nde Osman Gâzî'den Fâtih'e gelinceye kadar sadece gümüş paralar basılmıştır
Altın para olarak ülkede revaç bulan Venedik dükası (filori
filorin) tedavül ediyordu
Fâtih 1479 yılında sultani adlı ilk Osmanlı altın parasını basmıştır
Fiilî olarak iki değerli madene dayanan bir para sistemi işliyordu
Dolayısıyla altın ve gümüş fiyatları değiştikçe tedavülde bulunan sikkelerin fiyatları ya da kur farkları da değişiyordu
Ufaklık ihtiyacını karşılamak üzere I
Murad'dan (1360-1389) 17
yüzyıl ortalarına kadar mankur veya pul adı verilen bakır paralar da basıla gelmiştir
1688 yılında ise para arzındaki yetersizlik dolayısıyla akçeyi ikame ve likidite ihtiyacını gidermek için mankur basılmış
1 mankurun 1 akçe üzerinden sonsuz ibra hakkı tanınması kalpazanlık faaliyetlerini hızlandırmış ve piyasaları alt üst etmiştir
Bu tecrübeye 1691 yılında son verilerek mankur tedavülden kaldırılmıştır
Ülke içerisinde muhtelif yabancı altın ve gümüş paralar yerli paralar ile birlikte tedavül ediyordu
17
yüzyılda osmani
şahi
pare
mangır
peniz
sikke-i hasene/şerifi adlı yerli paraların yanında sümün
zolata
babka
rub
yaldız/filori/efrenci
engürüs
esedi ve riyal adında yabancı paralar tedavül ediyordu
Ülkede paraların tedavül ettiği bölgeler ortaya çıkmıştı
Mısır pare
Doğu Anadolu şahi
Macaristan penz bölgesi idi
Osmanlı Devleti’nde paradan bir finansman aracı olarak değişik yöntemler kullanılarak istifade ediliyordu
Darphanelerde kıymetli madenlerden ve eski sikkelerden para basılarak hem para arzı artırılıyor hem de darb hakkı adıyla alınan para darphanelere gelir temin ediyordu
Tahta yeni çıkan padişah eski paraları tedavülden kaldırarak kendi adına ve yeni değerler ile para bastırıyordu
Elinde eski para olan kişiler paralarını darphaneye getirerek yenisiyle değiştirirler
bu değişimden para sahibi bir miktar zarar eder
hazine ise kazanırdı
Ayrıca paranın ayarında oynamaya gidilerek sikkeler küçültülüyor
aradaki değer kaybını devlet bir finansman yöntemi kabul ediyordu
Tağşiş işlemi bütçe açıklarını kapatmak için devletin ek para basması anlamına da geliyordu
Çünkü yapılan yeni ayarlama ile hem tedavüle sürülecek para miktarı artıyor hem de devletin kullanabileceği yeni bir fon oluşuyordu
Yine hazine giriş çıkışlarını farklı raiclerde tutarak aradaki farkı (tefavüt-i hasene ve guruş) hazineye gelir kaydediyordu
1775 yılında pay ve gelir ortaklığı senetleri anlamına gelen esham uygulaması başlatılır
Bu uygulama temsili paraya geçişin ilk habercisi sayılır
Senetlerin vergiye tabi olmak üzere tedavülü serbestti
İlk kağıt para 1840 yılında tedavüle çıkarılır
Piyasaya sürülen banknotların değeri hızla aşınır
Esnaf ve taşrada halk madeni para kullanmayı tercih eder
Kaime denilen kağıt para ile madeni para arasında fiyat farkı oluşur
Osmanlı para biriminin dış paralar karşısında değeri düşer
Kaime denemesi 1862 yılında son bulur
Sultân Abdulhamid dönemine gelinceye kadar kaime basımına gidilmez
Osmanlı- Rus savaşının finansmanı dolayısıyla ikinci defa 1876-7'de kaime basılarak piyasaya sürülür
Bu kaimeler de kısa bir süre sonra tedavülden kaldırılır
Kağıt para basma yetkisi kendisine bırakılan Osmanlı Bankası I
Dünya Savaşı'na gelinceye kadar sınırlı miktarda kağıt para basımına gider
1915 yılında kaime üçünçü kez çıkarılır
Bu kaimeler temsili para niteliğinde idi
Çünkü altın karşılığı vardı ve ne zaman tedavülden kaldırılacağı belliydi
Bu kaimeler Cumhuriyet devrine kadar devam etmiştir
Ülkede istikrarlı bir para sistemi oluşturmak amacıyla 1844 yılında çıkarılan Kararnâmeye göre temel para birimleri olarak kuruş
20 kuruş değerinde gümüş mecidiye ve 100 kuruş değerinde altın lira kabul edilir
Osmanlı parası ile yabancı paraların kur değerlerinde ise uzun bir dönem değişiklik görülmemektedir
Mesela bu tarihten I
Dünya Savaşı'na kadar İngiliz sterlini ile Osmanlı parası arasındaki parite 1 İngiliz sterlini =110 Osmanlı kuruşu düzeyinde kalmıştır
1873 yılından itibaren gümüşün dünya piyasalarında değer kaybetmeye başlaması Osmanlı Devleti'nde 1/16 altın-gümüş paritesini geçersiz hale getirir
Devlet gelirlerinin gümüş para ile
giderlerin altın üzerinden yapılması hazine kayıplarına yol açar
Bunun üzerine mecidiye basımına son verilir
1881 yılında para birimi olarak Osmanlı altın lirası kabul edilir
Ancak gümüş fiyatlarının düşüklüğü sebebiyle tedavüldeki gümüş paralar gerçek değerinin altında işleme tabi tutulur
20 kuruş değerindeki mecidiyeler Hazinece 19 kuruştan işleme tabi tutulur
Sarraflarda ise daha düşük düzeyden işlem görür
20
yüzyılda kuruşun Osmanlı lirasına oranla üç değişik değeri ortaya çıkar
Diğer taraftan değişik para birimlerinde çekilen darlık nedeniyle ufak paralar altın lira ve mecidiyeye oranlarından farklı olarak işlem görüyordu
Piyasaya yeterince ufaklık sürülememesi ve mahalli bazı darlıkların ortaya çıkışı da ufaklıkların değerini yükseltiyordu
Ticâret erbabı daima müşterilerine büyük para veriyor
halk ise alış veriş yapabilmek için elindeki parayı belli bir komisyonla sarraflara bozdurmak zorunda kalıyordu
İktisadi faaliyetlere
yöreye ve mevsimlere göre de ufaklık ihtiyacı değişiklik gösteriyordu
Mesela Bursa'da yumurta ticâreti bu tür paraların değerini yükseltiyordu
Yine İzmir'den İstanbul'a sürekli mecidiye
karşılığında İstanbul'dan İzmir'e ufaklık gönderiliyordu
Hazinenin bir soruşturmasına göre ülkenin değişik yörelerinde altın ve gümüşün 88 çeşit raici bulunuyordu
Yörelere göre de halkın rağbet ettikleri paralar değişiklik gösteriyordu
Yabancı paralar da ülke içerisinde serbestçe alım satımda kullanılıyordu
Para sisteminin karmaşıklığı sebebiyle sarraflık kurumu iyice revac bulmuştu
Para düzenine çeki düzen vermek maksadıyla 1909 yılında kurulan komisyonun önerisi doğrultusunda savaşın etkisiyle biraz da geç olarak 1916 yılında Tevhid-i Meskukat Kanunu çıkarılarak 1 lira = 100 kuruş paritesi benimsenir ve değer ölçüsü altın
para birimi kuruş kabul edilir
Ülkenin değişik yörelerindeki farklı para raiçleri kaldırlır
Ancak çıkarılan yasanın başarısı sınırlı kalır
Çünkü savaşla birlikte artan giderleri karşılamak için piyasaya sürülen kağıt paralar madeni ve ufaklık paraların piyasadan çekilmesine yol açar
5 ve 20 kuruşluk olarak basılan kağıt paralar da ufaklık sorununu çözmez
Aynı fonksiyonu görmesi için kısa bir süre sonra 1 ve 2
5 kuruşluk kağıt ve aynı işlevi görecek 5 ve 10 paralık posta pulları çıkarılır
Bu durumda madeni paradan tamamen arınmış kağıt para sistemine geçilmiş olur
Cumhuriyet idaresi aynı sistemi devam ettirir
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul