Konu
:
Abydos: Eski Mısır'ın Öteki Dünyaya Açılan Kapısı
Yalnız Mesajı Göster
Abydos: Eski Mısır'ın Öteki Dünyaya Açılan Kapısı
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Abydos: Eski Mısır'ın Öteki Dünyaya Açılan Kapısı
John Calvin
Son bulgular
Eski Mısır'da krallara öte dünyaya yapacakları yolculukta eşlik etmeleri amacıyla insan kurban edildiğine işaret ediyor
Kral Aha (
“savaşçı”
)
Nil
'in savaş halindeki iki krallığını birleştirmeye veya başkent Memphis'i inşa etmeye çalışırken ölmemişti
Bir efsaneye göre
birleşik Mısır'ın ilk hükümdarı 62 yıl süren saltanatının ardından bir av kazasında yaşamını yitirmiş; kızgın bir suaygırının ayakları altında ezilerek hiç de efsanevi olmayan bir şekilde ölüme gitmişti ve ölüm haberi çalışanlarına farklı
özel bir korku salmıştı
Birçoğu için
krala yaşamında hizmet etme onuru
sonunun ne olacağı daha da belirsiz bir ayrıcalık olan
ölümünde hizmet etme yolunu da açacaktı
Aha
'nın gömüleceği gün
görkemli bir cenaze alayı
Mısır'ın ilk krallarının hânedân mezarlığı olan Abydos'un kutsal alanları arasından ilerledi
Rahiplerin öncülük ettiği cenaze alayında; kraliyet ailesi
vezir
haznedar
yöneticiler
ticaret ve vergi memurları ve
Aha
'nın ardılı Djer de yer alıyordu
Alay
kent kapılarının hemen ardında
açık bir meydanı çevreleyen heybetli kerpiç duvarlara sahip anıtsal bir alanın önünde durdu
Duvarların çevrelediği bu alanda rahipler
tütsünün oluşturduğu bir bulut denizi arasından Aha'nın ölümsüzlüğünü sağlamak için gizli ritüeller yapacakları küçük bir tapınağa doğru ağır ağır ilerlediler
Dışarıda
alanı kuşatan duvarların çevresinde
altı açık mezar yer alıyordu
Gerçekleşen son kendini adama –veya zorla adatmada– altı kişi zehirlenmiş ve öte dünyaya götürmeleri amacıyla yiyecek ve şarapla gömülmüşlerdi
Aralarından biri
belki de kralın sevgili kızı veya oğlu
fildişi bilezikler ve değerli küçük taşlardan boncuklarla cömertçe süslenmiş olan
yalnızca dört– beş yaşlarında
bir çocuktu
Alay daha sonra
kumulları aştı ve mezarlığa ulaşmak için batan güneşe doğru yürüdü
Aha'nın üç odalı mezarı
sonsuzlukta bolluk içinde yaşayabilmesi için erzakla doldurulmuştu
Her biri Aha'nın resmi mührünü taşıyan iri öküz eti parçaları
yeni öldürülmüş su kuşları
somunlarca ekmek
peynir
kuru incir
kaplarca bira ve düzinelerce şarap testisi vardı
Mezarının yanında üç düzgün sıra halinde uzanan 30'un üzerinde gömü daha yer alıyordu
Törenler doruk noktasına ulaştığında birkaç aslan öldürülüp ayrı bir çukura gömüldü
Aha'nın cansız bedeni tuğlalarla inşa edilmiş mezar odasına doğru indirilirken
sadık maiyeti ve hizmetkârlarından oluşan seçkin bir grup da zehir içerek krallarına öte dünyaya yolculuğunda eşlik etti
M
Ö
2900'de bir firavunun cenaze töreni gerçekten bu şekilde mi yapılıyordu? Uzmanlara göre bu
akla uygun bir senaryo
Arkeologlar yüzyılı aşkın bir süredir Abydos'ta kumları eleyerek araştırmalarını sürdürüyor
Şimdiyse Mısırlıların gerçekten insan kurban etme ritüelleri olduğuna ilişkin güçlü kanıtlar buldular ve bu kanıtlar
antik dünyanın en büyük uygarlıklarından birine yeni bir ışık tutuyor
İlk Firavunun Son Töreni
Önceleri her Mısır hükümdarı iki bölümlü bir mezar kompleksi hazırlatırdı: Bir tören alanı ve Batı Çölü'nün daha içlerinde
"ölüler diyarı"
nda bir mezar
Yakın dönemde Abydos'ta yapılan kazılarda
I
Hanedan'ın ilk kralı
Aha
'nın kerpiç tuğladan yapılmış
5000 yıllık tören alanı ortaya çıkarıldı
Olasılıkla kraliyet gömü töreniyle bağlantılı olarak zehirlenen altı kişi
tören alanı duvarının hemen dışına gömülmüştü
Kazının başkan yardımcısı Matthew Adams
"Firavun kendi maiyetindekilerin yaşamları hakkında karar verebiliyordu
"
diyor
"Öte dünyada kendisine hizmet etmek üzere seçtiği veya gerek duyduğu kişileri beraberinde götürme gücüne sahipti
"
Ölüm ve Sonsuz Yaşam
Arkeolog Günter Dreyer
beş yıllık kazı çalışmasıyla ortaya çıkan yapıyı gözden geçiriyor: II
Hanedan'ın son firavunu Ha'sehemvi'nin 4700 yıllık mezarı
Geçmişte çöl platosundaki bir vadi olasılıkla
"ölüler diyarı"
na giriş kapısı olarak görülüyordu
"Mezarlar bu diyara giden yol üzerindeki geçici konaklardı
"
diyor Dreyer
Ha'sehemvi'nin mezar çukurunun köşesinde bir rampa vadiye doğru yükseliyor ve böylece yaşamını yitiren firavuna öte dünyaya gitmesi için kalıcı bir yol sunuyor
Çok Önemli Arşivler
Hanedanlar öncesi dönemde yaşamış bir krala ait mezarda bulunan bu kemik ve fildişi etiketler
5000 yıla tarihlenen resmi kayıtlar
bilinen en eski yazılardan bazılarını taşıyor
Günter Dreyer
üst sıradaki her etikette bulunan çentik sayısının kumaş parçasının büyüklüğünü gösterdiğini düşünüyor
Ve bir çentik yaklaşık 0
2 metre kareye denk düşüyor
Soldaki tablet üzerindeki kuş her sabah doğuda beliren güneş ışığını simgeliyor
Sağdaki tablette yer alan iki simge ise teslim edilen malların nereden geldiğini gösteriyor; bir ağaç
"tarım çiftliği"
ni tanımlarken
bir köpek de çiftlik sahibinin kimliğine işaret ediyor
Kutsal Topraklar
Kırık parçaların oluşturduğu bu yığınlar
eski çağ hacılarının bıraktığı kupa
kâse vb
kalıntılar
Orta Krallık dönemi rahiplerinin
I
Hanedan firavunlarından Djer'in mezarını ölülerin tanrısı Osiris'in gömüldüğü yer olarak ilan etmesinden sonra
Abydos önemli bir hac merkezi haline geldi
Osiris'in ölüm ve dirilişinin anısına her yıl düzenlenen şenlik için ülkenin dört bir yanından büyük kalabalıklar bu kutsal merkeze gelirdi
İnancın Payandası
Büyük olasılıkla Osiris'e tapınmak için inşa edilen bu tapınakta
30
Hanedan firavunlarından I
Nektanebo ve II
Nektanebo'nun adlarıyla süslenmiş kaya parçaları hâlâ duruyor
New York Üniversitesi'ne bağlı Güzel Sanatlar Enstitüsü'nden arkeolog Michelle Marlar
bu alandaki ilk kazı çalışmasını yıkıntıların üzerinden gözlemliyor
"Burasının Osiris tapınağı olduğu kanıtlanırsa
"
diyor
"Hanedanlar döneminin ilk zamanlarına kadar inen uzun bir tapınaklar zinciri olduğu düşünülen yapının son evresini temsil ettiği ortaya çıkacak
"
Bunu Biliyor muydunuz?
Abydos'ta ilk arkeoloji çalışmaları bugün yürütülen zorlu kazı süreçlerinden çok farklıydı; burada bilim insanlarından çok hazine avcıları hüküm sürdü
Eski Mısırlılar bile firavunların gömülü olduğu yerlerde altın
gümüş ve mücevher bulacaklarını bildikleri için atalarının mezarlarını yağmalamaktan geri kalmadılar
İlk Batılı arkeologlar da aynı şekilde eserlere zarar verdiler
Mısır Antik Eserler İdaresi Müdürü
1895 yılında Émile Amélineau'ya Abydos'ta kazı yapabilmesi için bir ayrıcalık tanıdı
Amélineau bunu
istediğini yapma ve dilediği nesneleri alma özgürlüğü olarak kullandı
Anlaşıldığı kadarıyla sağlam
çarpıcı ve satılabilir durumdaki eserler (ki Osiris'in lahdi üstünde bulduğu büyük heykel başta olmak üzere bunlara ilişkin birçok örnek verilebilir) dışındakilerle pek ilgilenmedi ve bugün birer hazine sayılacak yığınlarca nesneyi
“işe yaramaz”
diye attı
Hatta bazı kaynaklar
I
Hanedan dönemine ait ahşap eserleri kamp ateşinde yakmakla ve beraberinde götürmesine değecek ölçüde çarpıcı olmayan eserleri parçalamakla böbürlendiğini aktarıyor
Abydos'taki ilk arkeoloji çalışmalarına ilişkin en tuhaf öykü
“kayıp kol”
ile ilgili
1899 yılında Abydos kazılarının sorumluluğunu devralan Flinders Petrie
öncülü Amélineau'ya göre çok daha titiz ve düzenli çalışan bir uzmandı; doğru bir belgeleme için önceki kazı alanlarına el attı ve Amélineau'nun çalışma yaptığı alanlardan birçoğu üzerinde yeniden kazı yaptı
I
Hanedan firavunlarından Djer'in mezarında mumyalanmış bir kol buldu; mezar duvarındaki küçük bir oyuğa tıkıştırılan kol
mücevherle bezenmiş altın bileziklerle süslüydü
Petrie
kolun Djer'in eşine ait olduğu görüşündeydi; ilerleyen dönemlerde uzmanlar kolun Djer'e ve belki de firavunun yakınına defnedilen bir soyluya ait olabileceği görüşünü ortaya attı
Ne yazık ki
gerçeği asla öğrenemeyeceğiz
Petrie
bir sorumluluk örneği göstererek kolu bez sargı ve bileziklerle birlikte Kahire Müzesi'ne gönderdi
Müze müdürü de bilezikleri sergilemek üzere çıkardı ve kolu çöpe attı
Petrie'nin o dönemi özetleyen sözleriyle belirtmek gerekirse
“Müze
tehlikeli bir yer”
Alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul