Konu
:
Atatürk’Ün Tarım Alanında Getirdiği Yenilikler Nelerdir?
Yalnız Mesajı Göster
Atatürk’Ün Tarım Alanında Getirdiği Yenilikler Nelerdir?
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Atatürk’Ün Tarım Alanında Getirdiği Yenilikler Nelerdir?
Atatürk’ün Tarım alanında getirdiği yenilikler nelerdir?
Yurdumuzun Atatürk dönemine ait ekonomik ve tarımsal anlamda yapısını açıkça belirtmek için Cumhuriyetten evvelki Osmanlı İmparatorluğu’na ait dönemi kısaca gözden geçirmek yerinde olur
Osmanlı İmparatorluğu’nun savaştan önce çok cılız bir ekonomiye ve sanayi kuruluşuna sahip olduğunu
1913 Sanayi Sayımı sonuçlarından öğreniyoruz
1913’de makine kullanılan ancak 269 işyeri vardı
Ve bu işyerlerinde 1700 işçi çalışıyordu
Gıda endüstrisinde 76
mensucat endüstrisinde 75 işyeri mevcuttu
Diğer önemli sanayiler
topraktan mamul eşya
deri
kösele gibi diğer sektörler idi
Kısacası 1914 yılında Osmanlı Devleti’nin ekonomik durumu tam bir iflasın eşiğinde bulunuyordu
Ülkenin bütün gelir kaynakları ve serveti yabancı devletlerin veya bu devletlere bağlı kuruluşların ipoteği altına girmişti
O zamanın para değerimize göre dış borçlarımızın tutarı 15 milyon Osmanlı Lirası’nı bulmuştur
Bu günkü değeri trilyonların üzerinde bir borç!
Ülkenin dışarıya sattığı malların dış piyasadaki düşük bedeli sebebiyle
hakiki değerin ancak %57’si devlet kasasına giriyordu
1881 yılında kurulan “Düyun-u Umumiye” yurdun bütün kaynaklarına el atmış durumda idi
Devletin bütün gelirleri (vergileri) bu kuruluşun elinde borçlara karşılık tutuluyordu
Yabancıların yapmış olduğu yatırımların tutarları 6 milyarı bulmakta
bunların karşılığı her yıl 29 milyona yakın Osmanlı Lirası dışarı çıkıyordu
Ödemeler dengesinde büyük bir açıklık vardı
Sermaye birikimi şöyle dursun
boğazımıza kadar borca girmiştik
Sanayinin “s”sinden bahsetmemiz dahi mümkün değildi
O zaman nüfusumuz 14 milyondur
Tespit edilen gayri safi milli hasıla 210 milyon liradır
Bunun %15’e yakını borçların karşılığı yurtdışına çıkmaktadır
1914 Devlet Bütçesi yaklaşık 30 milyon Osmanlı Lirası’dır
Dışa ödenen meblağ yaklaşık 32 milyon Osmanlı Lirası’dır
Yani devletin yıllık gelirinin (bütçesinin) tamamı borçlarımızı bile ödeyecek miktarda değil
Kısacası Devlet iflas etmiş
Anadolu kendi kaderine terk edilmiştir
Tam olarak dışa bağımlı bir ülke haline getirilen Osmanlı Devleti’nin 1914 Dünya Savaşı’na sürüklenmesi ekonomik bağımsızlığını yitirmiş olmasından ileri gelmiştir
Savaş sonunda nüfusu 12 milyona inmiş olan Osmanlı toprakları yer yer işgal altına girmiş
artık Osmanlı Devleti’nin kaderi işgalci devletlerin insafına ve aralarındaki çıkar çatışmalarının durumuna terk olunmuştur
Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlardaki ekonomik çöküntüsü Milli Mücadele yıllarında da devam etti
Yeterli silah ve teçhizatı bulunmayan eğitim düzeyi son derece zayıf
ulaşım araç ve imkanlarından mahrum bir ordu ile Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması
Atatürk’ün askeri dehası
liderlik vasfı
ordunun kuvvetli ve kararlı oluşu ile açıklanabilir
Bunun için Milli Mücadele sona ermeden Atatürk’ün ilk işi eksikliklerini ve sıkıntılarını her zaman duyduğu iki alanda devrimlerini başlatmak olmuştu
Bunlardan birincisi Bursa’da topladığı “Maarif Kongresi”
diğeri de İzmir’de topladığı “İktisat Kongresi” idi
Atatürk düşünüşünde ekonomik konuda güçlü olmak
milletin istiklali ve memleketin bağımsızlığı ile paraleldir
Ve çok önemlidir
Ekonomik yönden geri kalmak
esir olmak anlamına gelir
Bu nedenle Atatürk yeni Türkiye’yi yaratırken tarihteki hataları tekrarlamayacak bir yol izlemektedir
Atatürk İlkeleri arasında Devletçilikle
milli ekonomiden güç alan bir Milli Eğitimle
Türk toplumunu bütün sosyal kuruluşları ile çağdaş uygarlık doğrultusunda kalkındırmak anlamına gelir
Daha kısa bir deyişle Devletçilik milli ekonomidir
O yıllarda Türkiye’nin bir yanında Faşizm
bir yanında komünist bir yöntem yürürlüğe girmişti
Atatürk öteden beri
hareket serbestliğini kısıtladığı için bir takım teorilere ve ideolojilere karşı idi
Bu nedenle Atatürk bunların hiçbirine saplanmadı
Türkiye’ye ekonomik işlerde Türk Milleti’nin gerçeklerini yansıtan yepyeni bir görüş getirmek amacında idi
1922 yılında Atatürk
“Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi
hakiki üretici olan köylüdür
O halde
herkesten daha çok refah
saadet ve servete hak kazanan ve lâyık olan da köylüdür
T
B
M
M
Hükümeti’nin izleyeceği yol bu temel yönde olmalıdır” diyordu
Dediğini de yapıyordu
yaptırıyordu
Bir taraftan çiftçinin çalışmasını geliştirmek için köylülere gerekli bilgiyi vermeye
tarım araçlarını kullanmasını sağlayarak makinenin yaygınlaşmasına çalışıyor
diğer yandan çiftçi ve köylünün emeklerinin sonuçlarından yüksek seviyede yararlanması amacı ile gerekli ekonomik tedbirlerin alınmasının zorunlu olduğunu belirtiyordu
Daha o yıllarda tarım okullarının açılmasına başladı
Çiftçinin diğer modern araç ve gereçlerle desteklenmesi için gerekli atılımlara yön verildi
Bu atılımların amacını açıklarken devletçilik ilkesinin izleyeceği yakın ekonomik yönünü de çiziyor Atatürk
Çalışanların hayat seviyesinin yükseltilmesini sağlayacak olan tedbirlerin alındığını
Zonguldak İşçi Kanunu
Anadolu’da Genel Taşıma İşlerini Kolaylaştırmak İçin İşletmecilere Gerekli Müsaadeleri Veren Yönetmelik
Asker Ailelerine Yardım
Tarım Mükellefiyeti Yönetmeliği
Tohumluk Dağıtımı
Ziraat Bankası Aracılığı ile İşçilere Tarım Araç ve Gereçlerinin Dağıtılması vb
konularla ilgili yönetmeliklerin uygulanmasına başladığını daha ilk yıllarda görüyoruz
Atatürk 1923 yılında yapmış olduğu bir konuşmada; “milletin başkanı olan zatın
halka doğruyu söylemesi
halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması” gereği üzerinde durmakta; “Halkı genel durumdan haberdar etmek için son derece önem taşır
çünkü her şey açık söylendiği zaman halkın beyni çalışmaya başlayacaktır
İyi şeyleri yapacak
milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir” demektedir
Türkiye’de ilk sanayi planını hazırlatarak bu planı gerçekleştirmiştir
Böylece plan dışına çıkamayacak olan yöneticilerin
vatandaşların her isteğine evet demesinin önüne geçmiştir
Onun bu uygulamasının en belirgin örneği şudur:
“Her vatandaşın arzu ettiğini yapmayı düşünmek
hayalperestliktir
Yapılabilecek şey herkesin arzusunun ortalaması olabilir
Arkadaşlar hepinizce malumdur ki
Parti ve ona mensup arkadaşların tümü hiçbir zaman yapmadıkları ve yapamayacakları şeyler hakkında kamu oyunu aldatıcı bir vaatte bulunmamayı bir prensip olarak kabul etmişlerdir
Tarım Alanında Gelişme:
Türkiye’nin ekonomik kalkınması köyün ve köylünün kalkınmasına bağlı idi
Bir tarım memleketi olan Anadolu’nun en belli başlı kaynağı tarım ve hayvancılıktır
Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında ilgisizlik yüzünden Türkiye’nin tarımı gelişememiş
pek ilkel bir şekilde kalmıştı
Bu geri kalışta aydın sınıfın
milletimizin çokluğunu teşkil eden ve üretici olan köylüye karşı kayıtsızlığının da payı vardır
Cumhuriyet Hükümeti’nin Köycülük Siyaseti’nde kabul ettiği esaslar şunlardır:
1
Köylüden ağır vergileri kaldırmak
2
Köye para ve kredi sağlamak
3
Köylünün ürününü geliştirme ve koruma
4
Köylünün bilgi ve görüşünü yükseltmek
5
Toprağı olmayan çiftçilere toprak dağıtmak
Osmanlı İmparatorluğu’nda köylü hükümete vergi verirdi
buna Aşar denirdi
Her çeşit toprak gelirinden onda birini devlet vergi olarak almakta idi
Cumhuriyet idaresi köylüyü ezen ve sefalete götüren Aşar usulünü kaldırmaya karar verdi (17 Şubat 1925)
Yerine arazi vergisi kondu
Köylüye Para ve Kredi Temini:
Aşar Sistemi yüzünden köylü parasız
tohumsuz ve hayvansız kalmış
köylüye üretim sermayesi sağlamak amacı ile 4 bin lira dağıttı
Bu para faizsiz uzun vadeli olarak verilmişti
Bu para ile köylü çift
çubuk
tohum gibi eksiklerini tamamladı
Ziraat Bankası kredi şartlarını kolaylaştırdı
Köylülere kredi verilmesini sağladı
1929 yılında Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu
Çiftçilere kredi bulmak imkanını verdi
Köylünün Ürünlerini Geliştirme ve Koruma:
Memleketin birçok yerlerinde “Tohum Islah İstasyonları” kuruldu
Köylülere pulluk dağıtıldı
Traktör kullanan çiftçiler korundu
Ziraî Donatım Kurumu
çiftçinin tarım aleti
makine ve kimyasal gübre ihtiyacını sağladı
Halka parasız fidan verdi
Numune çiftlikleri açtı
Dalaman Çiftliği en büyük numune çiftliği haline getirildi
Ankara’da Gazi Orman Çiftliği’ni kurdu
Hükümet buğday fiyatını korumak için gerekli gördüğü zaman Ziraat Bankası ve “Toprak Mahsulleri Ofisi” aracılığı ile buğday alım satış işlerini de üzerine aldı
Tarım Okulları:
Birçok tarım okulu açıldı (Ankara’da açılan Ziraat Fakültesi’dir)
Bu fakülte Ziraat Mühendisleri yetiştirir
Ziraat okulları ile diğer tarım kuruluşları teknik bilgileri çiftçilere ulaştırmak ve teknik elemanlara yeni bilgiler vermek maksadı ile kurslar açtı
Topraksız Çiftçiyi Topraklandırma:
Köylü vatandaşların büyük bir kısmı topraksız idi
Cumhuriyet hükümeti
köylüyü toprak sahibi yapmak için birçok kanunlar çıkardı
1925’de kabul edilen bir kanuna göre; Köylüye toprak vermek için hükümete ait toprak yoksa
hükümet arazi alır ve verir
İlk on yılda köylüye 1
077
526 dönüm arazi dağıtılmıştır
Toprak sahibi olan köylünün toprak
tohumluk
tarım araçları borçlarının 20 yılda ödenmesi kabul edildi
İlk işletilen arazi
yeni yetiştirilmeye başlanan fidanlıklar
bağlar ve zeytinliklerden belirli bir süre için vergi alınmaması kuralı kabul edildi
Ormancılık:
Ormancılık Osmanlı İmparatorluğu’nun son devirlerinde korunamadı
Cumhuriyet Hükümeti ormancılığa önem vererek şu esasları kabul etti
1
Ağaç kesimini
orman biliminin gösterdiği koşullar ve belirttiği miktarı aşmadan yapmak
2
Çıplak alanlarımızı yeniden ağaçlandırmak
3
Fenni ormanlar yetiştirmek
4
Ormanlarımızı bir zenginlik kaynağı haline getirmek
İzmit’te “Kağıt ve Selüloz Fabrikası”
Gemlik’te “Suni İpek Fabrikası”
İstanbul’da “Kibrit ve Kontraplak Fabrikası” başlıcalarındandır
Orman Fakültesi de kurulmuştur
Hayvancılık:
Tarımda olduğu gibi hayvancılıkta da geri durumda idik
Hayvanların büyük bir kısmı hastalıktan yok oluyordu
Hayvan hastalıkları ile geniş ölçüde mücadeleye girişildi
Sığır vebası
dalak
Ruan
uyuz hastalıkları ile mücadele edildi
Salgın hastalıklardan korunmak için; Ankara-Etlik
İstanbul-Pendik Bakteriyoloji ve Seraloji Enstitüleri açıldı
Ayrıca hayvan sağlığı ile ilgili müesseseler kuruldu
Hayvan yetiştirmeyi geliştirmek için haralar açıldı
Ayrıca teşvik için her yıl hayvan sergileri açılmaktadır
Sonuç olarak; 1972’de hayvanlarımızın sayısı 74
365
000’e varmıştır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul