Konu
:
Yeniçeri Ocağı Nedir?
Yalnız Mesajı Göster
Yeniçeri Ocağı Nedir?
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Yeniçeri Ocağı Nedir?
Yeniçeri Ocağı Nedir?
Avrupa'da kurulan devamlı ordudan bir asır önce vücuda getirilmiş olan Yeniçeri ordusu
Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde dünyanın en mükümmel ordusu haline getirilmişti
Bu ordu
teşkilât ve disiplini ile bu sıfatı taşımaya hak
kazanmıştı
Osmanlı Devleti'ni kuran ve kısa bir zamanda hududları Rusya
Lehistan
Macar ovalan ile Viyana
Venedik önlerine
İran
Arabistan ve Mısır çöllerine kadar gotüren hükümdarların en büyük dayanaklarından biri bu ordu olmuştur
Piyade birliği olan Yeniçeri ocağının
hangi tarihte ihdas edildiği kesin olarak tesbit edilememekle birlikte bunun
Murad Hüdavendigâr zamanında yani on dördüncü asrın son yarısı içinde bir ocak halinde kurulduğu söylenebilir
Bazı kaynaklarda bu kuruluşun 1365 yılı olduğu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle bunun 1362 yılında olduğudur
Türkçe asker demek olan "Çeri" ile "yeni" kelimelerinin bir araya gelmesiyle meydana gelen bu terim
Osmanlı Devleti'nin merkezinde ve hükümdara bağlı bulunan yaya askeri için özel bir isim haline gelmiştir
Hacı Bektaş-i Veli ile hiç bir ilgisi olmamakla birlikte (Âşıkpaşazâde
204-206) zamanla bu tarikata izafe edilerek Yeniçerilere "Taife-i Bektaşiye"
ocağa da Bektaşî ocağı denmiştir
Bu ocağın kuruluş sebebi
mevcud askerin azlığına rağmen
fetihlerin çoğalıp sınırların genişlemesi ve eldeki askerin de bu sınırları koruyamaz duruma gelme endişesi idi
Halbuki hem Rumeli'yi elde tutabilmek hem de yeni fetihlerde bulunabilmek için devamlı ve hükümdarın emir komutası altında bir askerî birliğe ihtiyaç vardı
Benzer teşkilâtlar
yani esirlerden istifade etme sistemi
daha önceki Müslüman ve Müslüman Türk devletlerinde de vardı
Bu mânada Osmanlıların
Selçuklular ile Memlukluları örnek aldıkları anlaşılmaktadır
Yeniçeriliğin ilk kuruluşunda
orduya bin kadar yeniçeri alınmıştı
Bunların her yüz kişisine komutan olarak daha önce Türklerden meydana getirilen yaya askeri usûlüne
uygun
olarak bir "Yayabaşı" tayin edilmiştir
Ocak
XV
yüzyıl ortalarına kadar yaya bölükleri veya daha sonra cemaat adı verilen bir sınıftan ibaret iken Fâtih Sultan Mehmed zamanından itibaren (1451 senesi)
"Sekban" bölüğünün de iltihakıyla iki sınıf haline gelmiş
XVI
asır başlarında ise "Ağa" bölüğü denilen üçüncü bir kısım daha teşkil edilmiştir
Yaya bölükleri peyderpey artarak 101 bölüğe kadar çıkmıştır
Ağa bölükleri 61
Sekban bölükleri ise 34 rakamına kadar yükselmiştir
Yeniçeriler
başlarına börk ismi verilen beyaz keçeden bir başlık giyerlerdi
Bunun arkasında ise yatırtma denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydı
Yeniçeriler börklerini eğri
subayları da düz giyerlerdi
Fâtih kanunnâmesinde belirtildiğine göre yeniçeri taifesine her yıl beşer zira' laciverd çuka ve otuz iki akça "yaka akçası" ile her birine başına sarması için altışar zir'a astar verilmesi hükmü konmuştu
Her yeniçeri bölüğüne "Orta" denirdi
Her ortanın da komutanı olan ve "Çorbacı" denilen bir subayı bulunurdu
Sekban ve Ağa bölüklerinde bu komutana "Bölükbaşı" denirdi
Yeniçeri ocağının en büyük komutanı "Yeniçeri Ağası" idi
Yeniçeri Ağası
ocağın kuruluşundan 1451 senesine kadar
ocaktan tayin edilirken bu tarihten sonra Sekbanbaşılardan tayin edilmeye başlandı
Bununla beraber bu kanun daha sonra değiştirilerek ocağın dışından olan kimseler de tayin edilmiştir
Yeniçeri Ağası
Yeniçeri Ocağı ile Acemi Ocağı işlerinden sorumlu idi
Bundan başka İstanbul'un asayişi ile de ilgilenir ve yanında bulunan bir heyetle
kol
dolaşıp güvenliği sağlardı
Bu sebeple hükümdarlar
bunların
güvenilir
ve sadık kimselerden olmasına dikkat ederlerdi
Yeniçeri Ağalarının azıl ve tayini 1593'e kadar doğrudan padişah tarafindan gerçekleştirilirken
bu tarihten itibaren veziriazamlara intikal etmiştir
Yeniçeri Ocağı'nın en büyük komutanı olan Yeniçeri Ağası'ndan başka Sekbanbaşı
Ocak Kethüdası veya Kul Kethüdası
Zağarcıbaşı
Turnacıbaşı
Muhzir Ağa ve Baş çavuş ta ocağın büyüklerindendi
Bunlardan başka bir de "Yeniçeri Efendisi" denilen ocak kâtibi vardı
Yeniçeriler
maaşlarını (ulûfe) üç ayda bir alırlardı
Bu konuda ocağın en büyük âmiri olan Yeniçeri Ağası ile herhangi bir nefer arasında fark yoktu
Onun için Yeniçeri Ağası da bu ulûfe işine dahil edilirdi
Ulûfe
pâdişahın nezâretinde büyük bir merasimle her ortaya torbalar halinde tevzi edilirdi
Hicrî kamerî takvime göre dağıtılan ulûfenin Salı günü verilmesi kanundu
XVI
asra kadar devşirmeden toplananlardan başkası katılamazken 990 (1582) senesinde Sultan III
Murad (1574-1595)'in
şehzadesi Mehmed için tertiplenen sünnet düğününe katılan bir sürü cambaz
hokkabaz ve oyuncunun mükafat olarak bu ocağa kayd olmaları
ocağın yavaş yavaş bozulmasına sebep olmuştu
Devletin kuruluşundan kısa bir müddet sonra teşkil edilen Yeniçeri Ocağı
belirtilen olaydan sonra hariçten insanların ocağa girmesiyle bozulmaya yüz tutmuştu
Çünkü
eğitimsiz ve başıboş kimselerin ocağa girmeleriyle bu askerî teşkilât
doğrudan siyasete katılan
devlet adamlarını tayin veya azlettiren
padişahları tahttan indiren veya tahta çıkaran bir kuvvet halini almıştı
Gerçekten de onların zorbalıklarını ve yaptıkları kötülüklere işaret eden (1826) tarihli bir hüküm İstanbul Kadısına gönderilmiştir
Bu hükümde şöyle denilmektedir: "Allah'a
Peygambere ve sizden olan ûlu'l-emre itaatediniz" âyet-i kerimesi muktezasınca kaffe-i mü'min ve muvahhid olanlar
emr-i ulu'l-emre itaat ve inkiyad ile me'mur olup bir müddetten beri Yeniçeri nâmına olan eşkıya makulesi
hilâf-i ser'-i şerif
daire-i itattan huruc ederek fürce bulması cihetiyle gerek memâlik-i mahrûsede ve gerek dâri's-saltanat-ı seniyede her bir şey çığrından çıkmıs ve ol makule esrar-ı nâsin garazları olan mel'aneti icra zımnında her bir şeye müdahele daiyesine düşmelerinden nasi
Ümmet-i Muhammed'in mal ve canlarından emniyetleri kalmayıp
rahatlarına
halel gelerek bayağı alış verişlerine varınca fesada varmış
" Bu hükümde de açıkça görüldüğü ve yukarıda belirtildiği gibi Yeniçeri askeri her şeye müdahele eder olmuş
Buna karşılık gerçek vazifesi olan askerliği tamamıyle unutur olmuştu
Zira onlar
askerlik yerine esnaflıkla uğraşıyorlardı
XVII ve XVIII
asırlarda sık sık ayaklanmışlardı
Bunun üzerine ocak
"Vak'a-i Hayriye" diye isimlendirilecek olan bir karar ve hareketle 15 Haziran 1826'da Sultan İkinci Mahmud tarafindan lagv edilerek ortadan kaldırıldı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul