Konu
:
Olay Çevresinde Oluşan Edebi Metinler Nelerdir
Yalnız Mesajı Göster
Olay Çevresinde Oluşan Edebi Metinler Nelerdir
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Olay Çevresinde Oluşan Edebi Metinler Nelerdir
Olay Çevresinde Oluşan Edebi Metinler Nelerdir
Edebiyat alanı içerisinde yer alan metinler kesin çizgilerle olmamakla beraber sanat eserleri ve düşünce eserleri olmak üzere ikiye ayrılır
Sanat eserleri
sanatçıların duygu
düşünce ve hayal dünyasından beslenen
imge ve izlenimlerle zenginleşen eserlerdir
Şiir
masal
hikâye
roman
tiyatro
sinema vb
bu grupta yer alan eserlerdir
Herhangi bir konuda bilgi vermek
okuyucuyu aydınlatmak amacıyla yazılan makale
fıkra
deneme
eleştiri
söyleşi gibi eserlere düşünce eserleri denir
Öte yandan
anı
günlük
mektup gibi türlerde sanatçının anlatımındaki üslubuna göre sanat eseri ya da düşünce eseri sayılabilir
Bunlardan sanat eserleri bir olay çevresinde gelişirse kendi arasında anlatmaya bağlı sanat eseri ve göstermeye bağlı sanat eseri olmak üzere ikiye ayrılır
Masal
destan
hikâye
roman
halk hikâyeleri anlatmaya; komedi
trajedi
dram Karagöz
meddah
orta oyunu gibi türler de göstermeye bağlı sanat eserlerini oluşturur
Anlatmaya bağlı eserler ile göstermeye bağlı eserler bazı
bakımlardan
benzerlikler ve farklılıklar gösterir
Benzerlikleri:
1
Her iki tür de bir olay çevresinde gelişir
Bu temel olayın etrafında daha küçük çapta gelişen olaylar yer alır
2
Her iki türde de insanların başlarından geçen ya da geçebilecek nitelikteki olaylar gösterilir
3
Olaylar belirli bir zaman diliminde geçer
4
Anlatılan olaylardan etkilenen insanlar ya da varlıklar vardır
Bunlara eserin kahramanları denir
En çok etkilenen varlığa eserin başkahramanı (başkişisi) denir
5
Olayın serim
düğüm ve çözüm bölümleri bulunur
Yani olayın bir başlangıcı
gelişmesi ve sonunda da çözümlenişi vardır
6
Ele alınan olayların anlaşılması için tasvirlere ya da dekorlara yer verilir
7
Metinlerin bir yazarı vardır
Farklılıkları:
1
Anlatmaya bağlı türlerde olayın mutlaka bir anlatıcısı vardır
Bu anlatıcı olayı ilahî bakış açısıyla
kahramanın bakış açısıyla ya da gözlemci bakış açısıyla anlatır
2
Göstermeye bağlı eserlerde
sosyal hayatta karşılaşabileceğimiz olaylar sahnede gösterilir
3
Eserdeki olaylar aktör (erkek oyuncu)
aktris (bayan oyuncu) adı verilen oyuncular tarafından canlandırılır
Sosyal yaşamın ve insan karakterinin eleştirisi yapılır
4
Bu iki tür arasında kullanılan dil ve anlatım biçimi de birbirinden farklıdır
Anlatmaya bağlı eserlerde uzun ve kurallı cümleler kullanılırken göstermeye bağlı eserlerde günlük konuşma dili kullanılır
Cümleler daha açık ve kısadır
Söylenen sözün izleyici tarafından anlaşılması beklenir
bunun için daha açık ve kısa cümleler kullanılır
Konuşma dilinin canlılığı sahnede yansıtılır
Anlatmaya bağlı edebî metinler kurmaca ürünü olan metinlerdir
Masal
hikâye
roman vb
türler yazarın kurgusu sonucu oluşmuştur
Bu tür metinler anlatıcının bakış açısından ortaya konmaktadır
Anlatmaya bağlı edebî metinlerde genel olarak üç tür bakış açısı kullanılır
1
İlâhî Bakış Açısı: Edebî metinlerde kullanılan en eski yöntemdir
Bu yöntemde sınırsız bir bakış açısı vardır
Anlatıcı
Hikâyede anlatılanların tamamını bilen bir varlıktır
Kahramanların gizli konuşmalarını
kafalarından ve gönüllerinden geçeni anlatır
Zaman zaman kendi yorumlarını ekleyebilir
açıklamalarda ve yargılarda bulunabilir
Hikâyede ne kadar kişi varsa her birinin açısından olayları ayrı ayrı görmemiz sağlanır
Hikâyeyi kimi zaman hızlandırma
kimi zaman da yavaşlatma olanağı vardır
2
Kahraman Anlatıcının Bakış Açısı: Bu yöntemde olayı anlatan "ben" vardır
Bu ben
Hikâyenin kahramanı olabileceği gibi tanık ya da gözlemcisi olabilir
Olayları anlatan kişinin bilgisi
deneyimi
algılama ve yorumlama yeteneğiyle sınırlıdır
Olaylar ancak anlatıcının başından geçtiği ya da gözüyle gördüğü (tanık olduğu) biçimiyle anlatıldığından inandırıcılığı yüksektir
3
Gözlemci Anlatıcının Bakış Açısı: Bu yöntemde olaylar dışarıdan görüldüğü biçimiyle nesnel bir tarzda aktarılır
Olaylar bize anlatılmıyor da kişinin gözünün önünde oluyormuş izlenimi verilir
Kişilerin duygu ve düşünceleri eylemlerinden çıkartılır
Kişiler ve iç dünyaları ile ilgili kendi söyledikleri ve davranışlarını dikkatle izleyerek bir fikir sahibi olunabilir
Bir edebî metinde birden fazla bakış açısıyla yazılmış bölümler bulunabilir
Aynı konu farklı biçimlerde anlatılır
Aynı manzarayı izleyenler farklı noktalara dikkat ederler; farklı biçimde konu olarak ele alınır
Anlatmaya bağlı edebî metinlerde tasvirin önemli bir yeri vardır
İnsan daima dış çevrenin etkisi altındadır
Anlatmaya bağlı eserlerin kahramanları da sosyal bir çevre içerisinde yaşar
Zaman zaman bu çevreden etkilenir; zaman zaman da çevreyi etkiler
Böylece sosyal çevre ile bütünleşir
Kahramanların konuşma tarzından
ileri sürdüğü fikirlerden dış çevreyi anlamak mümkündür
Yine yaşadığı odanın ve kullandığı eşyaların düzeninden iç dünyasını anlamak mümkündür
Bu nedenle anlatmaya bağlı metinlerde olayı aydınlatıcı
tamamlayıcı tasvirler yapılır
Süs olsun diye yapılan tasvir eserin değerini düşürür
Edebî metinler her insanın bilgi düzeyine anlayışına ve psikolojik durumuna göre anlam kazanır
Metni okuyan herkes kendine göre yorumlar
Günlük hayatta herkes sosyal bir çevre içerisinde yaşar
Ağacı
çiçeği
yaprağı görür
Ancak bu varlıklar kişi üzerinde farklı etkiler bırakır
İnsan birtakım olaylarla yüzleşir
Bunlar hayatın gerçekleridir
Şairler
yazarlar günlük hayatta karşılaştığımız gerçek olayları eserlerinde işlerler
Ancak sanatçılar gerçek hayattaki olayları duygu
düşünce ve hayal dünyasındaki zenginlikler ile izlenimlerini katarak aktarırlar
Zaman zaman tasvirlerden
kişilerin iç dünyasındaki zenginliklerden yararlanır
Gerçeği süsleyerek anlatırlar
Bu bakımdan sanatçıların gerçeklikleri ile günlük hayattaki gerçeklik birbirinden farklıdır
Edebî eserlerde yazarlar sözcükleri gerçek ya da mecaz anlamda kullanırlar
Yazarların kullandıkları dili bilmekte yarar vardır
Metinde onların kullandıkları sözcüklerin
kavramların anlamını bilmek
metnin anlaşılmasında ve yorumlanmasında büyük önem taşır
Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler
Hikâye: Hikâyenin sözlük anlamı bir olayı
sözlü veya yazılı olarak aktarmak
anlatmak demektir
Edebiyatta ise
insanların başlarından geçen veya geçme olasılığı bulunan olayları kişilere bağlı olarak belli bir yer ve zaman içerisinde anlatan kısa yazılara Hikâye denir
Hikâyede mutlaka bir olay ya da durum ele alınır
Ele alınan konu
yer ve zaman gösterilerek anlatılır
Hikâyede yaşanmış olaylar anlatılabileceği gibi tamamen hayalde tasarlanan fakat yaşanabilir olaylar da anlatılabilir
Anlatılan olayın en ilgi çekici yönleri vurgulanır
okuyanda bir zevk ve heyecan uyandırması beklenir
Hikâyelerde ele alınan olay kısa olarak işlenir
Olaydaki kişilerin sayısı azdır
İnsan yaşamının sadece bir yönü üzerinde durulur
temel olaylar anlatılır
gereksiz ayrıntılara girilmez
Hikâye türünün kaynağı
Hint edebiyatında Binbir Gece Masalları'na kadar uzanır
13
yüzyılda İtalyan edebiyatında Boccacio (Bokasyo)'nun "Dekameron (On Günlük)" adını taşıyan eseri bu türün ilk örneğidir
XVIII
yüzyılda Voltaire hikâye türünde ürünler verir
İnsan dışı yaratıkları ve olmayacak olayları da hikâyelere karıştırır
Gerçek hikâye devri XIX
yüzyıl sonlarında realistlerle başlar
Alphonse Daudet
Guy de Maupassant gibi Fransız yazarlar hikâye örnekleri vermişlerdir
Yine XIX
yüzyıl sonunda yetişen Stevenson
Rudyard Kipling gibi İngiliz hikâyeciler gözlemlere
serüvenlere ve bol şiirli anlatımlara başvurmuşlardır
Mizahî hikâyeleri ile Mark Twain
O
Henry
daha sonra John Steinbeck
Anton Çehov gibi sanatçılar hikâyeleri ile ün kazanmışlardır
Bizde Batılı anlamda hikâye 1870'lerden sonra görülmeye başlar
İlk hikâye denemesi
Emin Nihat'ın Müsameretnâme'sidir (1873)
On iki parçadan oluşan bu eser
uzun kış gecelerinde eş ve dostun anlattığı hikâyeler biçimindedir
Bu yönüyle Binbir Gece Masalları ve Dekameron Hikâyeleri'ni anımsatır
Batılı anlamda ilk hikâye örneklerini Ahmet Mithat Efendi Letâif-i Rivâyât (1880–1890) adlı eseriyle vermiştir
Samipaşazade Sezai Küçük Şeyler ile Nabizade Nazım da Karabibik adlı eseriyle bu türün ilk örneklerini vermişlerdir
Batı tarzı hikâyenin ilk olgun örneklerini Servet-i Fünûncular vermiştir
Halit Ziya Uşaklıgil
Hüseyin Cahit Yalçın
Mehmet Rauf gibi yazarlar
Maupassant tarzında hikâyeler yazmışlardır
Ömer Seyfettin
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Refik Halit Karay
Reşat Nuri Güntekin
Hüseyin Rahmi Gürpınar bu türü devam ettirmişlerdir
Ayrıca
Memduh Şevket Esendal
Sabahattin Ali
Sait Faik Abasıyanık
Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)
Sevinç Çokum
Orhan Kemal
Bekir Yıldız
Kemal Tahir
Fakir Baykurt
Mustafa Kutlu
Necati Cumalı
Adalet Ağaoğlu
Tarık Buğra gibi sanatçılar hikâye türünde eserler vermişlerdir
Hikâye Çeşitleri: Hikâyeler oluşumlarına göre olay Hikâyesi ve durum Hikâyesi olmak üzere ikiye ayrılır
1
Olay Hikâyesi: Olay Hikâyesi
ele alınan olayların mantıksal bir gelişim içerisinde verildiği Hikâyelerdir
Bu tür Hikâyelerde olaylar; serim
düğüm ve çözüm bölümlerine uygun olarak anlatılır
Olayların gelişiminde kişi
yer ve zaman ögeleri göz önünde bulundurulur
Bu tür Hikâye Fransız edebiyatında Maupassant tarafından geliştirildiği için Maupassant tarzı Hikâye adı da verilir
2
Durum Hikâyesi: Olaylardan çok sosyal olgulara
duygu ve düşüncelere önem veren Hikâyelere durum Hikâyesi denir
Durum Hikâyesinde; duygu
düşünce ve hayaller ön planda olduğundan Hikâyenin diğer ögeleri; zaman
yer ve yaşam koşulları ikinci planda yer alır
Bunlar anlatımda okuyucuya sezdirilir
Bu tarz Hikâye Rus edebiyatında Anton Çehov tarafından başlatıldığı için Çehov tarzı Hikâye olarak da adlandırılır
Türk edebiyatında; Ömer Seyfettin ve Refik Halit Karay olay Hikâyesinin
Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal da durum Hikâyesinin önemli temsilcilerindendir
Hikâyenin Ögeleri:
a
Kişiler: Hikâyede anlatılan olayları veya durumları yaşayan kişilerdir
Hikâyede kişi sayısı azdır
Sadece bir veya birkaç kişi vardır ve onun başından geçenler anlatılır
Hikâyede olayları yapanlara ya da olaydan etkilenenlere Hikâyenin kahramanları denir
Kahramanın kendine özgü ayırt edici özellik taşımasına karakter; benzerlerinin niteliklerini abartılı bir biçimde üzerinde toplanmasına tip denir
Bu bakımdan her birey bir karakterdir
tip değildir
Kıskançlık
cimrilik
korkaklık
vb
birer tiptir
b
Olay: Hikâye kişilerinin başından geçenlere olay denir
Hikâyede tek bir olay ele alınır
Bazen bu temel olaya bağlı küçük çaplı yan olaylar da olabilir
Ele alınan olayların gelişiminde mantıksal bir sıra izlenir
Olay hikâyelerinde
olay ön planda olmasına karşın
durum hikâyelerinde olay ya ikinci plandadır ya da yok denecek kadar azdır
c
Zaman: Hikâyede ele alınan olayın başladığı ve bittiği bir zaman dilimi mutlaka vardır
Olayların başlaması ile bitmesi arasındaki sürece zaman denir
Olaylar bu zaman dilimi içerisinde gerçekleşir
Bazı hikâyelerde olay veya durum son durumdan başa doğru gelişebilir
ç
Yer: Hikâyede ele alınan olay belli bir yerde (mekânda) geçer
Bu yer
okul
hastane
bahçe
sokak olabileceği gibi insanın iç dünyası da olabilir
Hikâyede yer ya da çevre
betimlemelerle tanıtılır ve kısa tutulur
ayrıntılara girilmez
d
Dil ve anlatım: Hikâye ya birinci tekil kişinin ağzından ya da üçüncü tekil kişinin ağzından anlatılır
Birinci tekil kişi olayın içindedir
Üçüncü kişi ise olaya gözlemci
tanık olarak katılır
Hikâye anlatış tarzı yazardan yazara farklılıklar gösterir
Her yazarın kendine göre dili kullanma biçimi vardır
Buna üslup adı verilir
Hikâyede Plan: Hikâyede anlatılan olayın mantıksal bir gelişiminin sağlanması için iyi bir planlamanın yapılması gerekir
Planlama ile okurun ilgisi hikâye sonuna dek canlı tutulur
Hikâyede; serim
düğüm ve çözüm bölümleri bulunur
Serim bölümü: Olayın geçtiği ortamın ve kişilerinin tanıtıldığı
yer ve zamanın belirtildiği bölümdür
Olay ve olay kişilerinin betimlemesi bu bölümde yapılır
Düğüm bölümü: Bu bölüm başlayan olayın ne şekilde gelişeceğinin belirlendiği bölümdür
Bu bölümde olaylar gelişir ve merak ögesi yoğunlaşır
Çözüm bölümü: Hikâyede ele alınan olayın sonuçlandığı bölümdür
Olaylar sona erer
yazarın amacı anlaşılır
olaylar çözümlenir
Roman: Romanlarda
insanların başlarından geçen olaylar ayrıntılı bir şekilde işlenir
Böylece insanların duygu
düşünce ve hayal dünyaları geliştirilir
Yaşam deneyimleri artırılır
Olmuş ya da olma olasılığı bulunan olayların bir büyük olayla örülerek ayrıntılı bir şekilde yer ve zaman gösterilerek anlatıldığı uzun yazılara roman denir
Romanda ele alınan olay etrafında pek çok küçük olay anlatılır
Ele alınan olayın gerçek ya da gerçeğe uygun olması
kişilerin gerçek yaşamda gördüğümüz kişilere benzemesi
olayın geçtiği yer ve zamanın belli olması çevre ve kişilerin ruhsal çözümlemelerine yer verilmesi gerekir
Romanlar yazıldığı devrin sosyal ve siyasal olaylarını yansıtır
Belli bir döneme ışık tutar
Roman Çeşitleri: Romanlar bağlı oldukları akıma
işledikleri konulara ve içyapılarına vb
göre sınışandırılır
Akımlarına göre:
1
Klâsik Roman: Biçim kusursuzluğuna akla ve sağduyuya dayanan romanlardır
2
Romantik Roman: Duyguların ve hayallerin egemen olduğu romanlardır
3
Realist Roman: Gerçekçi romanlardır
Yazarlar
eserlerinde kişiliklerini yansıtmazlar
4
Natüralist Roman: Dünyayı daha da gerçekçi bir anlayışla ele alır
Natüralist sanatçıya göre dünya bir araştırma lâboratuarı
insan da denektir
İşledikleri konulara göre:
1
Macera Romanı: Okuru heyecanlandırmayı amaçlayan gerilim ve korku dolu olan
çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan
polisiye olaylar üzerine kurulmuş
dedektif serüvenlerinin anlatıldığı ya da aşk konusunun ele alındığı romanlara Macera Romanı denir
Bu tür romanlarda "olay" her şey demektir
Olayların akışına uygun olarak çevre zengin
çeşitli ve değişkendir
Kahramanlar da sürekli hareket halindedir
Macera romanları
okuyucuya hoşça vakit geçirtir
Bu tür romanların kaynağını; gezi kitaplarında anlatılan serüvenlerle destanlardaki kahramanların başından geçen olaylarla ilişkilendirebiliriz
XVIII
yüzyıl macera romanı yazarları arasında İngiliz yazar Daniel Defoe
Robinson Crusoe romanıyla; XIX
yüzyılda Amerikalı Femere Cooper
Casus ve Çizmeli Adam romanıyla; Rudyard Kipling Çengel Kitabı ve Kim romanıyla dünya edebiyatında önemli bir yer tutar
Ahmet Mithat Efendinin
Hasan Mellâh ve Dünyaya İkinci Geliş adlı romanları macera romanının bizdeki ilk örnekleri sayılır
2
Belgesel Roman: Konusunu tarihî olaylardan ve kişilerden alan
gerçek olaylardan yola çıkan
araştırma ve incelemeye dayalı romanlara Belgesel Roman denir
Bu tür romanlarda yazar
tarihî gerçekleri kendi hayal gücü ile birleştirerek anlatır
Böylece bir gerçekler sahnesi olan tarih
okuyucu için ilgi çekici bir hâle gelir
Belgesel roman türünün ilk büyük yazarı Walter Scott’tır
Romantiklerden Victor Hugo
"Notre Damın Kamburu" adlı romanıyla bu türün güzel örneklerinden birini vermiştir
Namık Kemal'in yazdığı Cezmi
ilk belgesel romanımızdır
3
Çözümlemeli (Psikolojik) Roman: Kişilerinin iç dünyalarını yansıtan
ruh çözümlemelerine önem veren romanlara Çözümlemeli Roman denir
Görünen olaylardan çok
olayların kişi üzerindeki etki ve yansımalarını konu edinen romanlardır
Bu tür romanlarda
ruhun derinliklerine inilir ve bilinçaltındaki gizemli istekler açığa vurulmaya çalışılır
Madame De Le Fayette
La Princesse De Cieves (Prenses Dö Kiev) adlı romanıyla çözümlemeli romana ilk örneği vermiştir
Goethe
Paul Bourget
Dostoyevski
Marcel Proust
Franz Kafka
Andre Gide
Albert Camus tanınmış çözümlemeli roman yazarlarıdır
Mehmet Rauf'un
Eylül adlı romanı
Türk edebiyatının ilk çözümlemeli romanıdır
Ayrıca Halit Ziya Uşaklıgil
Peyami Safa
Abdülhak Şinasi Hisar bu türde eserler vermiştir
4
Tezli (Sosyal) Roman: Toplumsal sorunları konu alan
bu sorunlara ışık tutarak çözüm yolları üreten romanlara Tezli Roman denir
Sosyal romanın ilk örneği
Victor Hugo'nun
Sefiller romanıdır
Türk edebiyatında Namık Kemal'in İntibah
Ahmet Mithat Efendi'nin Felatun Beyle Rakım Efendi
Samipaşazade Sezai'nin Sergüzeşt
Recaîzade Mahmut Ekrem'in Araba Sevdası
Nabizade Nazım'ın Zehra isimli romanları
sosyal içerikli romanlardır
Daha sonraki dönemlerde
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Halide Edip Adıvar
Reşat Nuri Güntekin
Memduh Şevket Esendal
Kemal Tahir
Tarık Buğra
Orhan Kemal gibi pek çok yazarımız sosyal konulan işlemiştir
Türk edebiyatında modern romanın ilk örnekleri
Tanzimat döneminde görülmeye başlar
Bunlar çeviri eserlerdir
İlk eser
Yusuf Kâmil Paşanın
Fenelon'dan yaptığı Telemague (Telemak) çevirisidir
Daha sonra Victor Hugo'nun
Hikâye-i Mağdurîn (Mağdurun Hikâyesi) adıyla yayınlanan Sefilleri
Daniel Defoe'nun Robenson Hikâyesi adıyla çevrilen Robinson Crusoe'dur
Edebiyatımızda ilk yerli roman
Şemsettin Sami'nin
Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat (Talat ve Fıtnat'ın Aşkı)'tır
Sonra Ahmet Mithat Efendi
Hasan Mellâh'ı
Namık Kemal
ilk edebî roman kabul edilen İntibah'ı yazmıştır
Bu öncü yazarlardan sonra Recaîzade Mahmut Ekrem
Araba Sevdasını; Sami Paşazade Sezai
Sergüzeşti yazmıştır
Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk başarılı roman örneklerini
Servet-i Fünûn sanatçısı Halit Ziya Uşaklıgil vermiştir
Aynı dönemde Mehmet Rauf ve Hüseyin Rahmi Gürpınar da roman türünde eserler vermişlerdir
II
Meşrutiyet ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Halide Edip Adıvar ve Reşat Nuri Güntekin
Türk toplumunun sıkıntılarını
memleket ülküsünü
toplumda kadının yerini
insan sevgisini işleyen romancılarımızdır
1940'larda yurt ve köy sorunlarına yöneliş başlar
Nurullah Ataç’la dil sadeleşir
Her türlü konuda
çağdaş insanın sorunlarına eğilen yazarlarımız; Ahmet Hamdi Tanpınar
Refik Halit Karay
Abdülhak Şinasi Hisar
Memduh Şevket Esendal
Peyami Safa
Kemal Tahir
Tarık Buğra
Yaşar Kemal
Orhan Kemal
Halikarnas Balıkçısı
Necati Cumalı
Oktay Akbal vb
Köye yönelen sanatçılarımız; Fakir Baykurt
Talip Apaydın
Samim Kocagöz
Kemal Bilbaşar
Abbas Sayar vb
Günümüzde ise
Vedat Türkali
Adalet Ağaoğlu
Attilâ İlhan
Oğuz Atay
Pınar Kür
Selim İleri
Mehmet Eroğlu
Erdal Öz
Ferit Edgü
Orhan Pamuk
Sevinç Çokum
Buket Uzuner
Ayla Kutlu
Ahmet Altan vb
sanatçılarımızı sayabiliriz
Romanın Ögeleri
a
Kişiler: Romanda anlatılan olayları gerçekleştiren kişilerdir
Kişilerin olağanüstü nitelikleri yoktur; gerçek yaşamda gördüğümüz kişilere ya tip ya da karakter olarak benzemelidir
Bunlardan belirli bir sosyal sınıfı ya da eğilimin özelliklerini üstünde taşıyan kişiye tip denir
Cimri tip
içe dönük tip
sevecen tip vb
Karakter ise kendine özgü tutum ve davranışları olan kişidir
Romanda betimlemelerle kişilerin iç ve
dış yönleri tanıtılır
çevre ile bağlantıları ortaya konur
b
Olay: Roman kişilerinin yaptığı eylemlere olay denir
Romanda ana olay çerçevesinde pek çok küçük çapta olaylar gelişir
Bu olayların her biri roman kişilerinin bir yönünü tanıtır
Romanda gereksiz olaylara yer verilmemelidir
Gereksiz olay ve ayrıntılar eserin değerini düşürür
c
Zaman: Romanda işlenen olaylar belli bir zaman diliminde geçer
Olayların başlaması ile bitmesi arasında bir süreç vardır
Bu sürece zaman denir
ç
Yer: Olayın veya olayların geçtiği
kahramanların yaşamlarını sürdürdüğü yerdir
Romanda yer
olayın kavranmasına
sunulmasına yardımcı olmalıdır
Romanda çevre betimlemeleri
olayla ve olayın kişileriyle ilgili önemli bilgiler verir
d
Dil ve anlatım: Roman yazarının
kendine özgü dili kullanma becerisi vardır
Kimi uzun cümleler kurar
kimi de kısa cümleleri benimseyebilir
Kimi de devrik tümcenin ya da atasözü ve deyimlerin anlatım gücünden yararlanır
Bu anlatım biçimine üslup denir
Olaylar ya roman başkişisinin ya da üçüncü kişinin ağzından anlatılır
ilk durumda yazar olayları yaşarken ikinci durumda yazar olaylar karşısında gözlemcidir
tanıktır
Yazarlar roman yazarken anılarından
kişisel gözlemlerinden ve alınan küçük notlardan yararlanır
Romanda Plan: Romanda ele alınan olayların mantıksal bir gelişimi yapılır
Temel olay çevresinde pek çok küçük olaylar işlendiğinden
kişiler ile olaylar arasındaki ilişkinin kurulabilmesi iyi bir planlama ile olasıdır
Romanda da hikâyede olduğu gibi serim
düğüm ve çözüm bölümleri bulunur
Serim bölümü: Romana konu olan olaylar ile yer
çevre ve kişilerin tanıtıldığı bölümdür
Bu bölümde olayın geçtiği zaman ile olay kişileri ve çevre betimlemesi yapılır
Düğüm bölümü: Romanda olayların karmaşık bir hâl aldığı
okuyucunun merakının ve heyecanının yoğunlaştığı bölümdür
Romanda birden fazla düğüm bölümü bulunabilir ve en uzun bölüm bu kısımdır
Çözüm bölümü: Düğüm bölümündeki olayların çözümlendiği
merak ve heyecanın giderildiği bölümdür
Bazı romanlarda sonuç
okuyucunun hayal gücüne bırakılabilir
Masal: Olağanüstü olaylarla süslü
olağanüstü kişilerin başlarından geçen olayları anlatan eserlere masal denir
Masallarda genelde olayların geçtiği yer ve zaman belli değildir
Masal bir ana olay çevresinde daha küçük çaplı olaylar ve çatışmalar ile gelişir
Anlatımda iç uyaklara (seci) yer verilir
Abartılı olaylarla süslenir
Masallar kişilerin özellikle çocukların hayal dünyalarını geliştirir
güçlendirir
Kişilerinden bir kısmı; devler
periler
cinler
ejderhalar vb
doğaüstü yaratıklardır
Masallar üç bölümden oluşur
Genelde bir varmış bir yokmuş diye başlayan bölüme döşeme adı verilir
Asıl olayın anlatıldığı bölüm de kendi arasında giriş
gelişme ve sonuç olmak üzere üçe ayrılır
Masalda her şeyin güzel bir sonucu bağlandığı bölüm dilek bölümüdür
Bu bölüm genellikle "Gökten üç elma düştü
" diye bir tekerleme ile biter
Masallarda genelde iyi ile kötünün
güzel ile çirkinin savaşımı işlenir ve sonuçta iyiler kazanır
kötüler cezalandırılır
Masallar genelde duyulan geçmiş zamanla anlatılır
Başında
ortasında ve sonunda söylenen kalıplaşmış sözlere tekerleme adı verilir
Masallarda gençliğe toplumun düşünüş tarzı
zevki kuşaktan kuşağa aktarılır
Bölgeden bölgeye yayılır
Her bölgede farklı bir kimlik kazanır
Edebiyatımızda; Binbir Gece Masalları
Keloğlan Masalları
Kül Kedisi gibi pek çok masal örneklerine rastlanır
Türk masalları
Pertev Naili Boratav
Eflatun Cem Güney vb
başka yazarlarca derlenmiştir
DESTAN: İslamiyet öncesi sözlü edebiyatın en yaygın türüdür
Destanların bir kısmı evrenin
Dünya’nın
insanın nasıl oluştuğunu anlatır
Bir kısmı ise
konularını tarihten
toplumu derinden etkileyen olaylardan alır
Türk edebiyatında olduğu gibi dünya edebiyatında da ilk edebi verimler olarak destanlar karşımıza çıkar
Destanlar henüz aklın ve bilimin toplum hayatına tam anlamıyla hâkim olmadığı ilk çağlarda ortaya çıkmış sözlü edebiyat ürünleridir
Milletleri derinden etkileyen tarihî ve sosyal olayları anlatan manzum ve mensur
edebî eserlere destan adı verilir
Bu tür edebî eserler tabiî afetler (deprem
bulaşıcı hastalık
kuraklık
kıtlık
yangın vb
)
göçler
savaşlar ve istilâlar gibi önemli olayların etkisiyle tarihin eski çağlarında meydana gelmiştir
Destanlar üç safhada oluşur:
a) Doğuş safhası: Bu safhada milletin hayatında iz bırakan önemli tarihî ve sosyal olaylar
bu olaylar içinde yüceltilmiş efsanevî kahramanlar görülür
b) Yayılma safhası: Bu safhada
söz konusu olay ve kahramanlıklar
sözlü gelenek yoluyla yayılır
Böylece bölgeden bölgeye ve nesilden nesle geçer
c) Derleme (yazıya geçirme) safhası: Bu safhada
sözlü gelenekte yaşayan destanı
güçlü bir şair
bir bütün hâlinde derleyip manzum olarak yazıya geçirir
Çoğu zaman bu destanların kim tarafından derlendiği ve yazıya geçirildiği belli değildir
Destanların genel özellikleri:
1
Anonimdirler
2
Genellikle manzumdurlar
Az olmakla beraber nazım-nesir karışık olan destanlar da vardır
Bazıları
manzum şekilleri unutularak günümüze nesir hâlinde ulaşmıştır
3
Olağan ve olağanüstü olaylar iç içedir
4
Destan kahramanları olağanüstü özelliklere sahiptir
5
Destanlar
tarihî ve sosyal olaylardan doğarlar
Bu eserlerde genellikle
yiğitlik
aşk
dostluk
ölüm ve yurt sevgisi gibi temalar işlenir
Bir edebiyat türü olan destan
zamanla asıl anlamını yitirmiş
âşık edebiyatında savaşları
ünlü kişileri
gülünç olayları anlatan eserlere de destan denilmiştir
Destan çeşitleri:
Destanlar
oluşum biçimlerine göre ikiye ayrılır:
1
Doğal(Tabiî) Destan: Önce bir şair tarafından söylenen
zamanla şairi unutularak anonimleşen destanlardır
Bunlar
dilden dile dolaşırken büyük değişikliklere uğrar
Mesela Ergenekon Destanı doğal destandır
2
Yapma (Sunî) Destan: Doğal destandan temel farkı
anonim nitelik taşımamasıdır
Bir şair tarafından
doğal destanlara benzetilerek yazılır
Tasso’nun Kurtarılmış Kudüs
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Üç Şehitler Destanı adlı eserleri
birer yapma destandır
İlk Türk Destanları
1
Altay-Yakut: Yaradılış Destanı
2
Sakalar Dönemi: a
Alp Er Tunga Destanı b
Şu Destanı
3
Hun Dönemi: a
Oğuz Kağan Destanı b
Attila destanı
4
Köktürk Dönemi: a
Bozkurt Destanı b
Ergenekon Destanı
5
Uygur Dönemi: a
Türeyiş Destanı b
Göç Destanı
İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları
1
Karahanlı Dönemi: Saltuk Buğra Han Destanı
2
Kırgız Manas Destanı
3
Türk-Moğol: Cengiz-name
4
Tatar-Kırım: Timur ve Edige Destanları
5
Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleri:
a
Seyyid Battal Gazi Destanı
b
Danişmend Gazi Destanı
c
Köroğlu Destanı
Türklerin Doğal Destanları:
Saka Destanları: Saka Türklerine ait bu destan da
Şu Destanı ve Alp Er Tunga Destanı olmak üzere iki parçadan oluşur
Bunlar Şu ve Alp Er Tunga adlarındaki komutanların hayat hikâyeleri üzerine kurulmuştur
Hun Destanları: Oğuz Kağan Destanı ve Attila destanı olmak üzere iki destandan oluşur
Oğuz Kağan Destanı Hun hükümdarı Mete’nin hayatını konu alır; ancak onu olağanüstü niteliklere büründürerek anlatır
Bu destan
daha sonra değişikliklere uğrayarak İslami bir nitelik kazanmıştır
Köktürk (Göktürk) Destanları: Birbirini tamamlayan Ergenekon Destanı ve Bozkurt Destanı’ndan oluşur
Bunlarda Türklerin tarih sahnesine nasıl çıktıkları ve hangi soydan geldikleri üzerine efsaneler anlatılır
Uygur Destanları: Türeyiş Destanı ve Göç Destanı olmak üzere iki destandan oluşur
İlki Uygurların var oluşunu; ikincisi yurtlarından göç etmek zorunda kalışlarını anlatır
Not: Kırgız Türklerinin Manas Destanı XI
-XII
yüzyıllarda oluşmuş
bir destandır
İslâmiyet öncesi Türk kültüründen izler taşımakla birlikte
İslâmî unsurlar daha ağır basmaktadır
Milli Bir Destanın Özellikleri:
a
Yazarı bütün toplum
yani anonimdir
b
Olaylar bir kahramanın çevresinde gelişir
c
Konu toplum hayatıyla ilgilidir
ç
Manzumdur
d
Destanlar tarihle ilgilidir
fakat tarih değildir
e
Destanlarda belli bir coğrafya vardır
f
Destan kahramanları soylu insanlardan oluşur
g
Destanlarda olağanüstü olaylar görülür
ğ
Zaman bakımından uzun atlamalara rastlanır
Mesnevi: Türk edebiyatında anlatı türünde batı tarzı yazılmış hikâye ve roman yoktur
Ancak bu türleri karşılayan divan edebiyatında Leyla vü Mecnun
Hüsrev-i Şirin
Yusuf u Züleyha ile Âşık Garip
Arzu ile Kanber
Battal Gazi vb
tarzında dinî tasavvufî nitelikli hikâyeler vardır
Mesneviler de halkın anlatı ihtiyacını karşılamak üzere yazılmış eserlerdir
Mesnevi
divan edebiyatı nazım biçimlerindendir
Beyitlerle yazılır ve her beyit kendi arasında uyaklıdır
Yani beyitler arasında gazelde olduğu gibi uyak birliği yoktur
Bu nedenle uzun konuları işleme olanağı vardır
Genellikle okuyucuyu sıkmaması için aruz ölçüsünün kısa kalıpları kullanılır
Mesnevi
divan edebiyatında bulunmayan hikâye ve roman türünü karşılamaktadır
Beyit sayısı sınırlı değildir
Mesnevi
İran'da kurulmuş ve oradan bize geçmiştir
Kurucusu da aslen Türk olan Genceli Nizamî'dir
Nizamî arka arkaya beş tane mesnevi yazmıştır
Divan edebiyatında beş tane mesneviye "hamse" denir
Bütün divan şairleri hamse (beş tane mesnevi) yazmak için uğraşmışlardır
Türk edebiyatında da Süleyman Çelebi
Şeyhî
Fuzûlî
Nâbî ve Şeyh Galip gibi sanatçılar mesnevi yazmışlardır
Tam bir mesnevide şu bölümler bulunur:
1
Manzum ya da mensur Dibâce (Önsöz)
2
Tevhid
3
Münacat
4
Naat
5
Miraciye
6
Medh-i Cihâr-i Yar-i Güzin (Dört halifeye övgü)
7
Methiye
8
Sebeb-i Telif (Yazılış sebebi)
9
Âgâz-ı Dâsitan (Asıl konunun anlatıldığı bölüm)
10
Hatime (Sonsöz)
Mesneviler işlediği konular bakımından şu türlere ayrılır:
a
Cenk destanları mesnevisi: Savaş ve kahramanlık olaylarını şairin duygu ve düşüncesine göre işleyen mesnevilerdir
“Gazavatname” denir
İran edebiyatında Firdevsî'nin "Şehname" adlı eseri bu tür mesnevidir
b
Aşk hikâyeleri mesnevisi: İslâm dünyasının ortak ürünü olan aşk hikâyelerini konu alan mesnevilerdir
Şeyyad Hamza'nın "Yusuf u Züleyha"
Fuzuli’nin "Leyla vü Mecnun" adlı mesnevileri bu tür eserlerdendir
c
Dinî ve tasavvufî konulu mesnevi: Din ve tasavvuf konularını işleyen mesnevilerdir
Mevlana'nın "Mesnevi" adlı eseri ile Süleyman Çelebi'nin "Vesiletü'n Necat (Mevlit)" adlı mesnevileri bu türe girmektedir
ç
Ahlaki ve didaktik mesnevi: Bilgi ve öğüt vermek amacıyla yazılan mesnevilerdir
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın "Kıyafetname" ile Nabi'nin "Hayriyye-i Nabi" adlı eserleri bu türe girer
d
Şehrengiz mesnevi: Padişah ya da devlet büyüklerinden birinin bir şehri ziyaretini veya şairin kendi şehrinin güzelliklerini anlatan mesnevilerdir
Lami'nin "Şehrengiz-i Bursa" ile Enderunlu Fazıl’ın “Zenanname” adlı mesnevisi bu tür bir eserdir
e
Mizahî konulu mesnevi: Toplumsal sorunları mizahî bir dille eleştiren mesnevilerdir
Şeyhî’nin “Harname” adlı mesnevisi bu türe girer
Manzum Hikâye: Nazım şeklinde yazılmış hikâyelere manzum hikâye denir
Diğer hikâyede olduğu gibi manzum hikâyede de serim düğüm ve çözüm bölümleri bulunur
Meydana gelen bir olay ve olayı yapan kişi ve olayın geçtiği yer ve zaman vardır
Türk edebiyatında Tevfik Fikret
Mehmet Akif Ersoy bu türde önemli eserler vermişlerdir
Orhan Veli Kanık ve bazı başka şairler de çeşitli fabl hikâyeleri ile Nasrettin Hoca fıkralarını manzum hikâye tarzında yazmışlardır
Halk Hikâyeleri
Destanların zaman içinde değişime uğramış biçimleri sayabileceğimiz halk hikâyeleri gerçeğe daha yakın olmaları bakımından destandan ayrılırlar
Anonimdirler
Halk hikâyelerinde şiirle düzyazı iç içedir
Halk hikâyeleri konuları yönünden iki grupta incelenebilir
Tek olay çevresinde gelişen halk hikayeleri olduğu gibi
kişi ve olay sayısı çok halk hikayeleri de vardır
Bu hikayeler âşıklar ve yaşlılar tarafından anlatılır
Halk hikayeleri konularına göre dört çeşittir
a
Aşk Hikayeleri: Leyla ile Mecnun
Kerem ile Aslı
Ferhat ile Şirin
Yusuf ile Züleyha
Ercişli Emrah ve Selvi
Tahir ile Zühre
Âşık Garip Hikayesi
Aşık Kerem Hikayesi
Elif ile Mahmut
b
Dini-Tarihi Halk Hikayeleri: Hayber Kalesi
Kan Kalesi
Battal Gazi
Danişmend Gazi
Hz
Ali ile ilgili diğer hikayeler
c
Kahramanlık Hikayeleri: Köroğlu Hikayesi
d
Destanî Halk Hikâyeleri: Dede Korkut Hikayeleri
NOT: Halk hikayeleri
destan ile roman arasındaki aşamanın ürünüdür
NOT: Destan geleneğinden Halk hikâyeciliğine geçişin ilk ürünü Dede Korkut Hikayeleri’dir
Bu nedenle Dede Korkut Hikayeleri özel bir önem taşır
Dede Korkut Hikayelerinin en önemli özellikleri şunlardır:
1) Asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Alâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan” şeklindedir
2) 12
13 ve 14
yy
da Doğu Anadolu’da ve Azerbeycan’da yaşayan müslüman Oğuz boylarının geleneklerini
göreneklerini
iç mücadelelerini
doğa üstü güçlerle
yaratıklarla savaşmalarını ele alır
3) 14
ve 15
yy
da yazıya geçirilmiştir
Bu konudaki yaygın kanaat hikayelerin 14
yy
’da yazıya geçirildiği şeklindedir
Hikayelerin kimin tarafından yazıya geçirildiği bilinmemektedir
4) Toplam on iki hikayeden oluşur
5) Şiir ve düzyazı (nazım-nesir) karışık oluşturulmuştur
6) Hikayelerde az da olsa masal ve destan unsurları görülür
7) Çok temiz
güzel ve zengin bir kullanılmıştır
8)Anlatım açık
yalın ve durudur
Kesinlik ifade eder
9) Hikayelerde en önemli meziyet kahramanlıktır
10) Aileye
çoğalmaya
kadına
çocuğa ve çocuk terbiyesine büyük önem verilir
Kadınların ailenin en önemli unsuru olduğu vurgulanır
Önsözünde dört ayrı tadın tipi çizilir
11) Bütün hikayelerde dini unsurlar (namaz kılma
dua etme
arı sudan abdest alma) görülür
12) Kahramanlar dövüşlerini
Allah ve peygamber sevgisi için yapar
13) Türk milletinin karakteristik özellikleri; doğruluk
adelet
güzellik yüceltilir
14) Misafirperverlik ve cömertlik insanların ortak özelliğidir
15) At
ağaç
su
yeşillik kısaca tabiat çok sevilir
16) Kahramanların en büyük yardımcısı atlardır
17) Kadınlar
eşlerine karşı aşırı saygılı ve itaatkârdır
Eşler de kadınlarına önem verir
iyi davranır
18) Hikâyelerde
birçok öğüt vardır
Bu nedenle bu hikayeler didaktiktir
19) Hikayelerde yaşanan olayların tarihi bilgilerle ilgisi vardır
20) Hikayelerde geçen ve hikayeler adını veren Dede Korkut; yaşlı
herkesin saygı gösterdiği
hakanların bile akıl danıştığı
çocuklara isim koyan
eğlencelerde kopuz çalıp şiirler söyleyen
kırgınlıkları gidermede aracılık eden kişidir
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul