Konu
:
K...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
Yalnız Mesajı Göster
K...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
K...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
"K" Harfiyle Başlayan Deyimler
Kabak (birinin) başına (başında) patlamak:
Birçok kimsenin ilgili olduğu olaydan yalnızca bir kimse zararlı çıkmak; beklenmediği hâlde
bir işin zararlı sonucuna katlanmak
Kabak tadı vermek:
Bıktırmak
usanç vermek
tatsız olmaya başlamak
"Senin bu konuşmaların da artık kabak tadı vermeye başladı
"
Kabına sığmamak:
Sevinç ve heyecanından taşkın hareketlerde bulunmak
Kabir azabı çekmek:
Çok sıkılmak
eziyet çekmek
"Kabir azabı çekmeye daha ne kadar devam edeceğiz
"
Kabuğuna çekilmek:
Tek başına kalmak
dış dünya ile ilgisini kesmek
kimse ile görüşmemek
"Geçirdiği kazadan sonra iyice kabuğuna çekildi
"
Kaçın kur`ası:
Aldatılması güç
kurnaz; gün görmüş
geçirmiş; tecrübeli
"O kaçın kur`ası
boşuna uğraşma
sen onu kandıramazsın
"
Kafadan atmak:
Bir konu üzerinde inceleme yapmadan
rast gele konuşmak
"Derse hiç çalışmadığın belli
öyle kafadan atıyorsun ki
"
Kafadan kontak (sakat):
Düşüncesiz
delice işler yapan
aklı kıt
"Bırak şu elindeki baltayı
kafadan kontak mısın nesin?"
Kafa dengi:
Davranışları
anlayışları
dünya görüşleri birbirine uymuş kimselerden her biri
"Kafa dengi bir arkadaşa öylesine ihtiyacım var ki
"
Kafa patlatmak:
Bir konu üzerinde pek çok düşünmek
zihin yormak
"Bu makine üzerinde az kafa yormamışsın
öyle karışık ki
"
Kafa tutmak:
Karşı gelmek
direnmek
boyun eğmemek
"Her önüne gelene kafa tutmakla bir yere varacağını mı sanıyorsun?"
Kafası almamak:
1
Anlayıp kavrayamamak
2
Zihin yorgunluğundan ötürü anlayamaz olmak
3
Olabileceğine inanmamak
"Boşuna nefes tüketme
kafası almaz onun
"
Kafası işlemek (çalışmak):
Bir konu üzerinde kavrayışı çok iyi olmak
Kafası kazan (gibi) olmak
(veya kafası şişmek): 1
Zihni yorulmak
2
Gürültülü
patırtılı şeyler dinlemekten rahatsız olmak
yorgunluk duymak
"Kesin artık şu makinenin sesini
kafam kazan gibi oldu
"
Kafası kızmak:
Çok öfkelenip sinirlenmek
"Kafamı kızdırmadan çekip gidin buradan
"
Kafasına dank etmek (demek):
Çoktandır anlayamadığı bir meseleyi bir olay sebebiyle birden bire kavramak
doğruyu yakalamak
Kafasına koymak:
Bir şeyi yapmaya kararlı olup zamanını beklemek
"Yarın onunla görüşmeyi kafama koydum
"
Kafası yerinde olmamak:
1
O anda kafası çok yorgun olmak
2
Başka şeyler düşündüğünden
o anda konuşulana hemen intibak edememek
"Kusura bakmayın
ne söylediğinizi anlayamadım
kafam yerinde değildi de
"
Kafese girmek:
1
Hapse girmek
2
Aldatılmak
hile yoluyla kendisinden çıkar sağlanmak
oyuna gelmek
"Zavallı kafese girmekten kurtulduğunu sanmıştı
"
Kafese koymak:
Tuzağa düşürüp çıkar sağlamak
Kâğıda dökmek:
Düşüncelerini
duygularını yazıya geçirmek
Kâğıt üzerinde kalmak:
Yapılması kararlaştırıldığı hùlde uygulanmamak; konuşulan
kararlaştırılan yazıda kalmak
"O kadar yol yapımı
sulama kanalı hep kâğıt üzerinde kaldı
"
Kalbini kırmak:
İncitmek
küstürecek kadar üzmek
gönlünü kırmak
gücendirmek
"Onu
kalbini kırmadan uyarmaya çalış
"
Kalburla su taşımak:
Verimsiz
verim alınamayacak
olmayacak bir işle uğraşmak
Kalbur üstü:
Benzerleri arasında üstün
seçkin
görünür
Kaldırım mühendisi:
İşsiz güçsüz
sokaklarda dolaşan kimse
Kaale almamak:
Önemsiz görmek
sözünü etmeye değer bulmamak
"O
kaale alınacak bir insan değil
"
Kalem efendisi:
Kalemde çalışan görevli
yazman
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Kalem oynatmak:
1
Yazı yazmak
2
Bir yazıyı düzeltmek
3
Bir yazıda değişiklik yapmak
"Ben senin gibi kalem oynatmayı beceremiyorum
"
Kaleyi içinden fethetmek:
Karşı taraftan birinin yardımını alarak davasını kazanmak
Kalıbını basmak:
Bir şeye bütün içtenliği ile güvenmek
bir şeyi doğrulamak
"Kalıbımı basarım ki o
bu işi yapmamıştır
"
Kalıbının adamı olmamak:
Görünüşünden bekleneni yapamaz olmak
umulanı ortaya koymamak
Kalıptan kalıba girmek:
1
Sık sık iş değiştirmek
2
Çıkar sağlamak için değişik kılıklara girmek
Kalp kazanmak:
Güzel bir davranış ve sözle birilerinin sevgisini kazanmak
ilgisini çekmek
"Bir demet çiçekle annemizin kalbini kazanabiliriz
"
Kambersiz düğün olmaz (olur mu?):
"Bir toplantı
eğlence veya iş
en çok ilgili kişiler bulunmadan yapılırsa tadı çıkmaz" anlamında alay yollu kullanılır
Kambur üstüne kambur (kambur kambur üstüne):
"Sıkıntı üstüne sıkıntı
terslik üstüne terslik
borç üstüne borç
aksilikler birbirini kovalıyor" anlamında kullanılır
Kanadı altına almak:
Korumak
gözetmek
himayesi altına almak
"Yeğenini kanadının altına aldı
"
Kan ağlamak:
Büyük bir üzüntü içinde olup yakınmak
"Dört çocuk tek başıma kaldım
çaresizim
içim kan ağlıyor ama kimseye açılamıyorum
"
Kana susamak:
Birini öldürme hırsı içinde olmak
"Bırak elindeki bıçağı dedim ama dinletemedim
kana susamış gibiydi
"
Kanat germek:
Birini korumak
gözetimi altına almak
Kan başına sıçramak (beynine çıkmak):
Çok sinirlenmek
öfkelenmek
"Kan başına sıçramıştı
sağa sola bağırıp duruyordu
"
Kancayı takmak:
Bir kimsenin zararı
kötülüğü için uğraşmak
Kan çıkmak:
Cinayet işlenmek
kan dökülmek
"Şu adamı ***ürün gözümün önünden
yoksa kan çıkacak
"
Kandilli temenna:
Eli yere kadar uzatarak yapılan selâmlama
Kan dökmek:
Ölüme yol açmak
yaralanıp ölmek veya birini yaralayıp öldürmek
Kan gövdeyi ***ürmek:
Çok kan akıtılmış olmak
çok insan öldürülmek
"Düşmanla göğüs göğüse gelmiştik
biliyordum ki birazdan kan gövdeyi ***ürecek ve pek çoğumuz ölecekti
"
Kan gütmek:
Kan dökerek öç almayı istemek
Kanı ağır:
Davranışları yavaş
sevimsiz
konuşması insana sıkıntı veren
hoşa gitmeyen kimse
Kanı bozuk:
Soysuz
iğrenç işler yapmaktan geri durmayan
"Toplum bu kanı bozuk insanlardan temizlenmelidir
"
Kanı kaynamak:
1
Hareketli
coşkun olmak
2
Birine içten bir sevgi beslemek
yakınlık duymak
"Çocuğa
ilk rastladığımda kanım kaynamıştı
"
Kanına girmek:
1
Birini öldürtmek veya öldürmek
2
Bir şeyi harcamak
ziyan etmek
Kanına susamak:
Belâsını aramak
kendisinin öldürülmesine yol açacak bir davranışta bulunmak
"Kanına mı susadın sen
o katilin üstüne böyle gidilir mi hiç!"
Kanını emmek:
Hiç insaf etmeden sömürmek
varını yoğunu elinden almak
"Yıllardır kanımızı emiyor bu soysuz herifler!"
Kanı pahasına:
Yaralanmayı veya öldürülmeyi göze alarak
"Kanım pahasına da olsa
o adamlara
buradan adımlarını attırmayacağım
"
Kanı sıcak:
Sevimli
kendisini sevdiren
sempatik
sıcakkanlı
Kanıyla ödemek:
Yaptığı işin cezasını hayatıyla ödemek
"Yaptığını kanıyla ödettiler zavallıya
"
Kan kusmak:
Çok eziyet
sıkıntı çekmek
Kan kusturmak:
Çok büyük sıkıntı ve eziyet çektirmek
"Bana kan kusturmaya yemin etmişler
haydi görelim
"
Kanlı bıçaklı olmak:
Birbirlerinin kanını dökecek
birbirlerini öldürecek kadar birbirlerine düşman olmak
"Küçücük bir tarla yüzünden kanlı bıçaklı olduk
"
Kanlı canlı:
Sağlıklı
sapasağlam
dinç ve diri olduğu yüzünden belli olan
"Kanlı canlı oluncaya kadar hastanede tutuldum
"
Kan ter içinde kalmak:
Çok yorgun
terli
bitkin ve perişan durumda olmak
"Elindeki kazmayı bırakmaya niyetli değildi
kan ter içinde kalmış bedenini doğrultarak yüzüme baktı
"
Kan tutmak:
1
Kan görünce bayılmak
2
(Adam öldüren kimse korku ve heyecandan) şok geçirmek
kaçamamak
olduğu yere yığılıp kalmak
Kapağı atmak:
Sıkıntılı bir yerden kurtulup rahat edeceği bir yere kavuşmak; uygun bir yere yerleşmek
işe girmek
"Evimize kapağı attık mı tamam
gel keyfim gel o zaman
"
Kapalı kutu:
İçinde ne sakladığını belli etmeyen
niteliği gizli kalan
Kapı dışarı etmek
: Kovmak
dışarı atmak
"Ben de bu evin insanıyım
beni kapı dışarı edemezsiniz!"
Kapı kapı dolaşmak:
1
Ev ev gezmek
her eve uğramak
2
Hemen her
devlet
dairesine başvurmak
"Kapı kapı dolaştı
ne var ki bir iş bulamadı
"
Kapı komşu:
Bitişikte oturan komşu
evleri yan yana olan ailelerden her biri
"Kapı komşum öyle iyi bir insan ki
"
Kapısında büyümek:
Birinin evinde eğitim görüp yetişmek
"Onun kapısında büyümüştü
ona bu kötülüğü nasıl yapmıştı aklı almıyordu
"
Kapısını aşındırmak:
İstediğini elde edinceye kadar birinin yanına çok sık gidip gelmek
Kapı yoldaşı:
Herhangi bir yerde aynı hizmette bulananlardan her biri
Kapıyı açmak:
1
Başlama
2
Bir işte birilerine örnek olmak
"Açık artırmada kapı bir milyon liradan açıldı
"
Karaborsa:
Piyasada olmayan malın gizlice
el altından yüksek fiyatla alınıp satılması
"Karaborsacılar toplumun kanını emiyorlar
"
Kara cahil:
Hiçbir şey bilmeyen
çok bilgisiz
"Onun kara cahil birisi olduğunu ilk konuşmamızda fark etmiştim
"
Kara çalı:
İki kişi
iki dost arasına girerek arayı bozan kimse
Kara çalmak:
Birine iftira etmek
leke sürmek
haksız yere suçlamak
"Kadıncağıza yok yere kara çaldılar
"
Kara gün:
Sıkıntılı
üzüntülü
büyük bir yasa düşülen gün
"Allah kimseye kara gün göstermesin
"
Kara gün dostu:
Yalnız iyi günlerde değil sıkıntılı
üzücü
düşkünlük günlerinde de insanın yardımına koşan
dostunu yalnız bırakmayan kimse
Kara haber:
Ölüm veya felâket haberi
çok üzücü haber
"Fatma kadına bu kara haberi vermeye kimse yanaşmadı
"
Karalar bağlamak (giymek):
Bir felâket dolayısıyla yas tutmak
siyah elbise giymek ya da siyah örtü bağlamak
Kara liste:
Zararlı görülüp cezalandırılmaları
öldürülmeleri düşünülen kimseler hakkında tutulan liste
"Köy muhtarını da kara listeye almışlar
"
Karaman`ın koyunu sonra çıkar oyunu:
"Dış görünüşe aldanmamalı
bir kişi ya da iş olağan görünebilir
ancak altından neler çıkabileceği hiç belli olmaz
o sonra görünür
" anlamında kullanılır
Karar kılmak:
Dönüp dolaşıp o şeyin üstünde durmak
onu tercih etmek
birçok şeyi deneyip onu seçmek
"Ben bu elbisede karar kıldım
"
Karda gezip izini belli etmemek:
Kimsenin sezemeyeceği biçimde gizli bir iş çevirmek
uygunsuz işler yapmak
"Onun ne biçim bir insan olduğunu bana sorun; o
karda gezer izini belli etmez biridir
"
Kargacık burgacık:
Eğri büğrü
kötü
okunması güç
çarpık
düzensiz (yazı)
Kardeş payı yapmak:
Eşit oranlarda bölmek
taksim etmek
paylaştırmak
"Çok açtılar
buldukları ekmeği oracıkta kardeş payı yaptılar
"
Karga tulumba etmek:
Birkaç kişi
birini kollarından bacaklarından tutup havaya kaldırmak
"Hep birlikte babalarını karga tulumba edip havuzun başına getirdiler
"
Karınca duası gibi:
Çok küçük
sık ve okunaksız
birbirine girmiş (yazı)
Karınca yuvası gibi kaynamak:
Çok kalabalık ve hareketli olmak (bir yer)
"Pasajın girişi âdeta karınca yuvası gibi kaynıyordu
"
Karınca kararınca:
Az
önemsiz ve küçük de olsa
gücü yettiği kadar
elinden geldiğince
"Caminin yapımına karınca kararınca o da katkıda bulunmaya karar verdi
"
Karman çorman
: Karmakarışık
çok karışık
düzensiz
alt üst olup birbirine girmiş
"Ortalık karman çormandı
nereden işe başlayacağını bilemiyordu
"
Karnı geniş:
Hiçbir şeyi tasa etmeyen
titizlenmeyen
gamsız
umarsız
Karnı karnına geçmek:
Çok acıkmak
çok zayıflamış olmak
"Günlerdir ağzına bir lokma koymamıştı
karnı karnına geçmiş ve bitap düşmüştü
"
Karnım tok:
"O sözlerine kanmıyorum
önem vermiyorum" anlamında kullanılır
"Geç babam
geç bu sözleri
karnımız tok bu sözlere
paradan söz et sen
verecek misin
vermeyecek misin?"
Karnı tok sırtı pek:
Geçimi iyi
hâli vakti yerinde
para sıkıntısı olmayan
birinin yardımına ihtiyaç duymayan (kimse)
"Herkesin karnı tok sırtı pek olacaktır
bize güvenin!"
Karnı zil çalmak:
Çok acıkmış olmak
"Bugün hiçbir şey yiyemedim
karnım zil çalıyor!"
Karşı çıkmak:
1
Gelenleri karşılamak üzere yola ya da kapı önüne çıkmak
2
İleri sürülen fikrin
tutulan yolun yanlış olduğunu söylemek
"Her fikrime karşı çıkmak zorunda mısın?"
Karşı durmak:
Bir güce boyun eğmemek
direnmek
"Düşmana karşı durmak boynumuzun borcudur
"
Karşı koymak:
Engel olmaya çalışmak
direnmek
güç kullanarak dayanmak
boyun eğmemek
"Hırsızlar polise silâhla karşı koymaya çalıştılar
"
Kasıp kavurmak:
1
Bir afet çok zarar vermek
mahvetmek
2
Baskı yaparak
kıyıcı davranışlarda bulunarak bir topluluğu ezmek; zulmetmek
ortalığı korku ve dehşet içinde bırakmak
"Eşkıyalar ortalığı kasıp kavurmaya başladılar!"
Kaş göz etmek:
Kaş ve göz hareketleriyle bir işaret vermeye
istediğini bu yolla anlatmaya çalışmak
"Kalabalıkta kaş göz ederek Hasan`ı çağırmayı düşündü
"
Kaşıkla yedirip
sapıyla göz çıkarmak: Bir iyilik yaptıktan sonra
bu iyiliği hiçe indirecek bir kötülük yapmak
Kaşla göz arasında:
Çok çabuk
kimsenin sezmesine fırsat vermeyecek kadar az bir zaman içinde
"Kaşla göz arasında kapıverdi mendili
"
Kaşlarını çatmak:
Kızgın
öfkeli ve sinirli olduğunu kaşlarını birbirine yaklaştırarak göstermeye çalışmak
"Bana öyle kaşlarını çatıp durma!"
Kaş yapayım derken göz çıkarmak:
İşi düzelteyim
bir iyilik yapayım derken büsbütün bozmak ve büyük bir zarar vermek
Katı yürekli:
Acımasız
merhametsiz
acı veren şeylere aldırmayan
"Onun gibi katı yürekli bir insan daha görmedim desem yeridir
"
Kayıtsız kalmak:
Umursamamak
önem vermemek
ilgi göstermemek
"Onun bu kötülüklerine kayıtsız kalmak mümkün mü?"
Kazan kaldırmak:
Yönetime karşı topluca karşı gelmek
baş kaldırmak
"Maden işçileri kazan kaldırmış diyorlar
"
Kazık yutmuş gibi:
Dimdik (duran
oturan
yürüyen)
Kazın ayağı öyle değil:
"Durum
mesele senin sandığın gibi değil" anlamında kullanılır
Keçileri kaçırmak:
Düşünme yeteneğini kaybetmek
aklını oynatmak
delirmek
bunalım içinde olmak
"Doktor
keçileri kaçırmış diyorlar!"
Kedi ciğere bakar gibi (bakmak):
İmrenerek
iştahla
ele geçirme isteği ile bakmak
Kedi gibi dört ayak üstüne düşmek: En zor
en tehlikeli durumdan zarar görmeden kurtulmak
Kedi olalı bir fare tuttu:
İlk defa
neden sonra kendisinden beklenen bir iş yapabildi
"Temsilcimiz
nihayet kedi olalı bir fare tuttu
yüklü bir iş yakaladı
"
Kefeni yırtmak:
Ağır bir hasta ölüm tehlikesini atlamak
"Üzülmeyin
kefeni yırttı büyük anneniz
"
Kel başa şimşir tarak:
Pek çok ihtiyaç giderilmeyi beklerken gereksiz özenti ve gösterişi belirtmek için kullanılır
Keli görünmek:
Bir kabahati
kusuru ortaya çıkmak
"Kelinin görünmeyeceğini sanıyordu şapşal!"
Kel kâhya:
Bilgisi olsun olmasın her işe karışan
burnunu sokan
Kelle ***ürür gibi:
Gerekli olmayan bir acelecilikle
bir şey ulaştıracakmış gibi çok hızlı koşarak
Kelleyi koltuğuna almak:
Ölümü göze alarak bir işe kalkışmak
"Kelleyi koltuğuna alıp düşman karşısına çıkmak her babayiğidin harcı değil
"
Kemerleri sıkmak:
Tutumlu davranmak
açlığa ve susuzluğa katlanmak
"Kemerleri sıktıra sıktıra
millet
te hâl bırakmadılar
"
Kem küm etmek:
Anlatmak istediğini açık seçik ifade edememek
bir soru karşısında bocalayıp cevap bulamayarak anlamsız sözler söylemek
"Kem küm etme de ne söyleyeceksen söyle çabuk!"
Kendi hâlinde:
Sessiz
hiçbir şeye karışmayan
karışmak istemeyen
sakin (kimse)
"Yazık olmuş
kendi hâlinde biriydi
kimsenin etlisine sütlüsüne karışmazdı
"
Kendi göbeğini kendi kesmek:
İstediği yardım gelmeyince kendi işini kendi yapmak durumunda kalmak
"O her zaman kendi göbeğini kendisi kesmiş
kimseden yardım beklememiştir
"
Kendi kendine gelin güvey olmak:
Başkalarının ne diyeceğini hesaba katmadan
bir işi sadece kendi başına tasarlayıp olmuş sayarak sevinmek
"Kendi kendine gelin güvey olmayı bırak
bakalım kız ne diyecek bu işe
"
Kendi kendini yemek:
İstediği iş olmadı diye gizli gizli üzülmek
kaygı duymak
"Kendi kendimi yedim bitirdim bu iş yüzünden
"
Kendinden geçmek:
1
Kendini kaybetmek
bayılmak
bilinci işlemez olmak
2
Sevindirici bir olay karşısında coşkuya kapılmak
duygulanmak
"Dün gece bizim adam yine kendinden geçti
hastaneye zor yetiştirdik
"
Kendinden pay (paha) biçmek:
Bir durumu kendi durumu ile ölçüştürmek
Kendine gelmek:
1
Sarhoşluktan
bayıldıktan sonra ayılmak
2
Aklı başına gelmek
3
Bozuk olan durumu düzelmek
"Oh
nihayet kendine geldi bizim adam!"
Kendine yedirememek:
Yapılan bir işi onur kırıcı görüp
kişiliğine dokunmuş sayarak tepki göstermek; kendisinin başkasına yapması söz konusu olan işi
kişiliği için uygun görmeyip yapmamak
Kendine yontmak
: Ortaya çıkan fırsattan yararlanıp başkalarını düşünmeyerek hep kendi çıkarını sağlayacak yönde hareket etmek
"Hep kendine yontma
biraz da bizi düşün
biz de insanız!"
Kendini ağır satmak:
Kendisinden yapılması istenen işi
birçok ricadan
birçok ısrardan sonra yapmayı kabul etmek
"Kendini ağır satmakla adam olduğunu mu kanıtlayacak?"
Kendini alamamak:
İstemeyerek bir işi yapmak durumunda kalmak
yapmamayı edememek
kendini tutamayıp yapmak
"Ona bir tokat atmaktan kendimi alamadım işte!"
Kendini ateşe atmak:
Bilerek zor ve tehlikeli bir işe girişmek
"Kendisini ateşe atmasına izin mi vereceksiniz?"
Kendini bulmak:
1
İyi bir duruma kavuşmak
2
Kişilik kazanıp olgunluğa erişmek
3
Farkında olmadan bir yere ulaşmış olmak
"Nihayet kendimi buldum
bundan böyle ekonomik sıkıntı çekmeyeceğim
"
Kendini dev aynasında görmek:
Kendisini olduğundan büyük bir adam sanmak; üstün
yetenekli
güçlü görmek
"Kendini dev aynasında görmekten ne zaman vaz geçeceksin ha!
"
Kendini dinlemek:
1
Önemsiz
küçük rahatsızlıkları büyütmek; hastalık kuruntusu içinde bulunmak
2
Yalnız
sakin kalmak
"Uzun bir süre kendimi dinledim
olup biteni tekrar tekrar gözden geçirdim
"
Kendini göstermek:
1
Ortaya çıkmak
belirmek
2
Beğenilecek
takdir edilecek niteliklerini ortaya koymak; gücünü göstermek
"Uzun bir aradan sonra sergi açmaya
kendini göstermeye karar verdi
"
Kendini kaptırmak
: Bir şeyin etkisinden kendini kurtaramamak
"Bu yaştan sonra kendimi sigaraya kaptıracağım hiç aklıma gelmezdi doğrusu
"
Kendini kaybetmek:
1
Düşüp bayılmak
2
Kızgınlık
öfke yüzünden ne yaptığını bilmeyecek hâle gelmek
"Bir iki söz söyledikten sonra kendini kaybetti
oraya yığılıverdi
"
Kendini toplamak:
1
Kötü
bozuk olan durumunu düzeltmek
2
Bir konu üzerinde dikkatini yoğunlaştırmak
3
Şişmanlamak
"Bizim oğlan kendini iyice toparladı
şimdi ev almayı düşünüyor
"
Kendini tutamamak:
Bir durum karşısında sessiz ve heyecana kapılmadan durmayı başaramamak
kendine hâkim olamamak
"Kendimi tutamadım
ben de ağlamaya başladım
"
Kendini vermek:
Bir şeye bütün varlığıyla bağlanmak
başka şeylerle ilgisini kesip yalnızca onunla ilgilenmek
bir şeyi tüm gücüyle yapmaya çalışmak
"İşe henüz kendini vermiş sayılmaz
"
Kendi payıma:
"Bana gelince
bana kalırsa
fikrime göre
bana sorarsanız" anlamlarında kullanılır
Kendi yağıyla kavrulmak:
Elindekiyle yetinmeye
kimseye muhtaç olmadan yaşamaya çalışmak; ihtiyaçlarını kendi karşılayarak kimseden yardım istememek
"Nasıl olalım
kendi yağımızla kavrulup gidiyoruz işte
"
Kene gibi yapışmak:
Yakasını bir türlü bırakmamak; istenmediği hâlde
çıkar sağladığı için birinin peşini bırakmamak
"Kene gibi yapışmıştı adamın yakasına
peşini bir türlü bırakmıyordu
"
Kesenin ağzını açmak:
Bol para harcamaya başlamak
"Babam kesenin ağzını açtı nihayet
"
Keyfinin kâhyası (olmamak):
Birisine karışmaya hakkı olmamak
istediği gibi yaşamasına engel olmamak
"O benim keyfimin kâhyası olamaz
ben dilediğim gibi yaşarım
karışamaz bana!"
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Keyif çatmak:
Neşeli olmak
hoş ve eğlenceli zaman geçirmek
"İşi nihayet bitirmiştik
sıra şimdi keyif çatmaya gelmişti
"
Keyif ehli
: Rahatına düşkün kimse
zevkinden bol bol yararlanan
"Oldukça rahat
keyif ehli bir insandı
"
Kılı kırk yarmak:
Titizlenmek
çok dikkat ederek en ince ayrıntılarına kadar incelemek
önemle üstünde durmak
"Bir malı almadan önce kılı kırk yararcasına evirir çevirir ve öyle alırdı
"
Kılına dokunmamak:
Bir kimseye
zarar verebilecek en ufak davranıştan bile kaçınmak
"İnan anne
kılına bile dokunmadım kardeşimin!"
Kılını bile kıpırdatmamak (veya oynatmamak):
Bir durum karşısında en küçük bir tepki bile göstermemek
ilgisiz kalmak
harekete geçmemek
"Onca insan üstüme yürüdü ama o kılını bile kıpırdatmadı
"
Kıl payı (kalmak):
Çok az
az bir fark (kalmak)
"Araba o hızla virajı alamadı
uçuruma yuvarlanmasına kıl payı kalmıştı
"
Kıran girmek:
1
Daha önce bulunan şey bulunmaz olmak
2
Hayvanlar ya da insanlar arasında öldürücü bir hastalık yayılmak
"Kıran girdi
bütün koyunlar telef oldu
"
Kırık dökük:
1
Eski çürük
sağlam olmayan
değersiz (şey)
2
Düzgün olmayan
parça parça
dağınık (söz)
"Şu kırık dökük eşyaları ortadan kaldırın hemen!"
Kırıp geçirmek:
1
Yakıp yıkarak
baskı yaparak
öldürerek büyük zarar vermek
2
Çok sert davranarak darıltmak
3
Garip olan söz ve davranışlarıyla herkesi güldürmekten katıltmak
Kırk dereden su getirmek:
Birini kandırmak için çok dolambaçlı gerekçeler ileri sürmek
ikna edebilmek için çok uğraşmak
"Ne inatçı adammış
bir evet demek için kırk dereden su getirtti bana
"
Kırklara kırışmak:
Bir kimse artık ortalıkta görünmez olmak
Kırk tarakta bezi bulunmak:
Birbirinden farklı birçok işle uğraşmak
birçok ilişkisi bulunmak
gizli ilişkileri olmak
"Ne iş yaptığı belli değil
kırk tarakta bezi var adamın
"
Kısmeti açılmak:
1
Kazancı artıp bolluğa erişmek
2
Bir kızı isteyenlerin çoğalması
"Bu miras kızın kısmetini de açtı hani!"
Kısmetini (nimetini) ayağıyla tepmek:
Kavuşacağı iyi bir durumu
kıymetini bilmeyerek reddetmek; istememek
değerlendirememek
Kıssadan hisse almak:
Bir olaydan
anlatılan bir hikâyeden ders almak
Kıt kanaat (geçinmek):
Yoksulluk içinde
zar zor ve güçlükle (geçinmek)
"Bir zamanlar biz de kıt kanaat geçiniyorduk
"
Kıvamına gelmek (bulmak):
En uygun zamanında olmak
gerekli ve istenilen şartlar yerine gelmek
istenilen duruma gelmek
Kıyamet kopmak:
1
Kıyamet günü gelmek
2
Bir yerde çok gürültü ve patırtı kavga
telâş olmak
"Kıyamet günü gelecek ve insanlar sonunda hesaba çekilecekler
"
Kızarıp bozarmak:
Utanarak renkten renge girmek
kimi duyguların etkisiyle yüzünün rengi değişmek
"Pot kırdığını anlayınca ne yapacağını şaşırdı
kızarıp bozaran yüzünü kapatmaya çalıştı
"
Kızıl (kızılca) kıyamet kopmak:
Bir meselede büyük
aşırı
gürültülü bir kavgaya yol açmak; yüksek sesli tartışma başlatmak
"Sizin bostanlara su vermeyeceğim deyince kızılca kıyamet koptu
"
Kilit noktası:
Bütün işlerin çözümlenmesi ona bağlı olan önemli unsur
üzerinde durulması gereken en önemli nokta
makam veya yer
Kimseye eyvallah etmemek:
Kimseden yardım ve iyilik beklememek
kimsenin minneti altına girmemek
"Bu yaşa kadar kimseye eyvallah etmedim
bundan sonra da edecek değilim
"
Kim vurduya gitmek:
Bir kargaşa anında ve kalabalık arasında kimin tarafından vurulduğu veya dövüldüğü belli olmamak
Kirişi kırmak:
Kaçıp gitmek
bulunduğu yerden gizlice ve çabucak ayrılmak
"Kavga başlayınca kirişi kırarım diye düşündü
"
Kirli çamaşırlarını ortaya dökmek
: Ayıp
suç ve kusurlarını
gizli kalmış yolsuzluklarını açığa çıkarmak; açıklamak
söylemek
"Kirli çamaşırları ortaya dökülünce ne yapacağını şaşırdı
"
Kitaba el basmak:
Elini kutsal kitap olan Kur`ân-ı Kerim üzerine koyarak yemin etmek
Kitabına uydurmak:
Kanunî olmayan bir işi kimi boşluklardan yararlanarak kanunî imiş gibi göstermek
"İşi kitabına uydurmuşlar
çok zengin olmuşlardı
"
Kof çıkmak:
İşe yaramadığı
sanıldığı gibi olmadığı
boş ve değersiz bir kişi olduğu anlaşılmak
Kokusu çıkmak:
Gizli yapılmış bir iş
daha sonra herkes tarafından bilinir olmaya başlamak
"Bu işin kokusu çıkar diye korkuyorum
"
Kolaçan etmek:
Çevresini ya da kendisinden istenilen yeri dolaşıp ne var ne yok diye bakmak
olup biteni anlamak amacıyla dolaşmak
"Bir kişi etrafı şöyle bir kolaçan etsin de gelsin
"
Kol kanat olmak:
Yardım etmek
gözetmek
bir kimseyi koruyuculuğu altına almak
Koltukları kabarmak:
Kendisine ya da yakınlarına yapılan övgüden ötürü kıvanç duyup büyüklenmek
böbürlenmek
"Oğlun oldukça becerikli dedikleri zaman koltuklarım kabardı doğrusu
"
Kolu kanadı kırılmak:
Çaresiz duruma düşmek
bir şey yapamaz hâle gelmek
"Kolu kanadı kırılmış bir vaziyette dolaşıyordu
"
Korktuğu başına gelmek:
Endişe duyduğu
kaygılandığı
olmasını istemediği şeyle karşı karşıya gelmek
"Korktuğum başıma geldi
ne yapacağım şimdi ben!"
Koyun kaval dinler gibi:
Düşünmeden
hiçbir şeyi anlamadan
ne denildiğini kavramadan dinlemek
"Beni koyun dinler gibi dinleyip çekip gittiler
"
Kozunu paylaşmak:
Aradaki anlaşmazlığı zora başvurarak
üstün olan güce dayandırarak çözümlemek
sona erdirmek
"Onunla kozunu paylaşmaya can atıyordu
"
Kök salmak:
1
Bir yere iyice
ayrılmamacasına yerleşmek
2
İyice tutunmak
köklenmek
sağlamlaşmak
yayılmak
"Onun sevgisi
içine iyice kök salmıştı
"
Kök söktürmek:
Uğraştırmak
güçlük çıkarmak
engel olmak
"O takıma kök söktürmeye yemin ettik
"
Köküne kibrit suyu dökmek:
Bir daha belirmeyecek
ortaya çıkmayacak biçimde yok etmek
ortadan kaldırmak
Köprüleri atmak:
Girişilen
başlanılan bir işten vazgeçmeye ya da geri dönmeye imkânı kalmayacak şekilde kesin bir davranış göstermek; ilişkileri bir daha kurulamayacak biçimde bozmak
Kör değneğini beller gibi:
Bir değişiklik
yenilik düşünmeden
hep aynı biçimde davrananların durumunu anlatmak için kullanılır
Kör dövüşü:
Sonuç alınamayacak ve birbirini engelleyecek biçimde
bir birinden habersiz düzensiz ve uyumsuz çabalama
Kör kadı:
Sözünü esirgemeyen; doğru bildiğini hatır gönül dinlemeden her yerde
herkesin yüzüne karşı söyleyen
Köstek olmak:
Engel olmak
"Sen köstek olma yeter
"
Körü körüne:
Düşünüp taşınmadan
nasıl sonuçlanacağını hesaplamadan
dikkat etmeden
"Bu işe öyle körü körüne giremem
anladın mı?"
Köşe bucak:
Göze çarpmayan
önemsiz yer
Kötüye kullanmak:
Suiistimal etmek
yetkisini yanlış bir yolda kullanmak
istenilmeyen yolda yararlanmak
"Benim yumuşaklığımı kötüye kullandı
"
Kraldan çok kralcı olmak:
Birinin davasını ondan daha çok savunur olmak
Kucak açmak:
İhtiyaç sahibi birine sığınacak yer vermek
onu korumak
"Muhtaçlara kucak açmak insanlık görevidir
"
Kumkumav gibi:
Yapayalnız
tek başına
Kulağı delik:
Olup bitenleri çabuk haber alan
hemen her şeyden haberi olan
"Hasan mı
ne kulağı delik adamdır o
ne öğreneceksen ona sor
"
Kulağı kirişte (olmak):
Söylenecek sözü
gelecek haberi dikkatlice (beklemek)
"Kulağınız kirişte olsun
ne duyarsanız iletin hemen
"
Kulağına çalınmak:
Bir söz
bir haber başkasına söylenirken kendisi de şöyle böyle duymak
o"Senin şehre gideceğin kulağıma çalındı
ne diyorsun?"
Kulağına kar suyu kaçmak:
Rahatını bozan bir haber işitmek
sıkışık bir duruma düşmek
Kulağına küpe olmak
: Başına gelen bir işten
gördüğü olaydan ders alıp hiç unutmamak
"Umarım bu iş senin kulağına küpe olur da aynı hataya bir daha düşmezsin
"
Kulağını açmak:
Bütün dikkatini vererek dinlemek
söylenenlere dikkat etmek
"Kulağını aç da beni iyi dinle!"
Kulağını bükmek:
Dikkatli olması için uyarıda bulanmak
Kulağını çekmek:
1
Uyarmak için hafif bir ceza vermek
2
Ceza olarak kulağını büküp çekmek
"Şimdi bana kulağınızı çektireceksiniz!"
Kulak asmamak:
Aldırıp önemsememek
dinlememek
"Kulak asma sen onun söylediklerine
"
Kulak dolgunluğu:
Duya duya elde edinilen yarı buçuk bilgi
Kulak kabartmak:
Çaktırmadan
belli etmemeye çalışarak dinlemek
"Dayanamayıp yanındakilerin konuşmalarına kulak kabarttı
"
Kulak kesilmek:
Çok iyi
bütün dikkatini vererek dinlemek; dikkatini toplayarak duymaya çalışmak
"Ne konuştuklarını merak ediyordum
yanlarına yaklaşarak kulak kesildim
"
Kulaklarını çınlatmak:
Birini iyi duygularla anmak
Kul hakkı:
İslâm dinine göre
insanların birbirleri üzerindeki hakları
"Öte dünyaya kul hakkıyla gitmem inşallah
"
Kul köle (veya kurban) olmak
: Tam bir doğruluk içinde gönülden bağlanmak
bağlılığın gerektirdiği fedakârlığı yapmaya hazır olmak
Kulp takmak
: Bir kusur
bir bahane bulmak
Kumpas kurmak:
Birini aldatmak için tuzak kurmak
gizli bir iş düzenlemek
Kundak sokmak:
1
Yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak
2
Ara bozacak bir söz ya da davranışta bulunmak
Kurban olayım:
1
Aşırı sevgi ve hayranlık anlatmak için kullanılır
2
Yalvarmak için söylenir
"Kurban olayım yavruma dokunmayın!"
Kurşuna dizmek:
Ölüm cezasını askerî bir birliğin attığı kurşunlarla yerine getirmek
sıkılan kurşunlarla öldürmek
"Bütün köy halkını kurşuna dizdiler!"
Kurtlarını dökmek:
Öteden beri yapmak istediği şeyi bol bol yapıp hevesini almak
"Bu akşam biraz kurtlarımızı dökelim
ne dersin?"
Kurt masalı okumak:
İnandırıcı
gereksiz
asılsız sözler (söylemek)
Kuru iftira:
Hiçbir kanıtı olmayan suçlama
"Allah kuru iftiradan korusun hepimizi!"
Kuru kalabalık:
1
Yararsız kırık dökük eşya
2
Hiçbir işe yaramayan insan topluluğu
"Bu kuru kalabalığa güvenip de sakın yola çıkma
"
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Kuru kuruya:
Boşuna
boş yere
Kuru sıkı:
1
Korkutmak amacıyla söylenen sözler
blöf
2
Yalnız barutla sıkılanmış tüfek veya fişek dolgusu
Kuş beyinli:
Akılsız
aptal
ahmak
Kuş kadar canı olmak:
Küçük
cılız
zayıf
çelimsiz bir vücuda sahip olmak
Kuş sütüyle beslemek:
En pahalı
değerli az bulunur besinlerle yiyip içirmek
Kuş uçmaz
kervan geçmez:
Çok ıssız
sapa
kır
insanın uğramadığı yer
"Başını alıp kuş uçmaz kervan geçmez bir diyara gitti
"
Kuş uçurmamak
: Hiç kimsenin geçmesine
kaçmasına izin vermemek; imkân tanımamak
bunun için çok dikkatli davranmak
"Sıkı gözcülerdir
kuş uçurtmazlar
merak etme!"
Kuvvetten düşmek (kesilmek):
Gücü iyice azalmak
Kuyruğuna basmak:
Birini tahrik etmek
incitip saldırmasına yol açmak
Kuyruklu yalan:
İnsanın kanması için süslenmiş büyük yalan
"İnanmayın ona
söyledikleri kuyruklu yalandan başka bir şey değil!"
Kuyruk sallamak:
Yaltaklanmak
birisine yaranmak için yapmacık davranışlarda bulunup şirin görünmeye çalışmak
"Bütün gece boyunca şirket müdürüne kuyruk sallayıp durdu
"
Kuyusunu kazmak:
Birinin kötü duruma düşmesi
felâkete uğraması
zarar görmesini sağlamak için zemin hazırlamak
tuzak kurmak
"Adamın kuyusunu kazıp da elinize ne geçecek
"
Küçük dilini yutmak:
Çok şaşmak
hayrete düşmek
donakalmak
hiçbir şey söyleyemez hâle gelmek
"Ne o dostum
küçük dilini mi yuttun?"
Küçük düşürmek:
Onurunu kırmak
birilerinin yanında itibarını sarsmak ve değerini düşürmek
"Dikkatli ol
bir pot kırıp da kendini küçük düşürme sakın
"
Küçük görmek:
Önemsememek
değer vermemek
"Hasmınızı sakın küçük görmeyin çocuklar!"
Külâhıma anlat:
"Söylediklerin hiç de inandırıcı değil
sana inanmıyorum" anlamında kullanılır
Külâhını ters giydirmek:
Çok kurnaz olmak; oyuna getirmek
kendisine iyi davranmayanları bir hile ile yaptıklarına pişman etmek
Külâhları değişmek:
"Araları bozulmak
bozuşmak" anlamında tehdit olarak kullanılır
"Hareketlerini düzeltmezsen külâhları değişiriz
ona göre!"
Kül kedisi:
1
Çok üşüyen
ateşin yanından ayrılmayan (kimse)
2
Uyuşuk
miskin
rahatına düşkün
tembel
Kül kesilmek:
Heyecan ve korkudan yüzünün rengi atmak
solmak
"Katili karşısında görünce yüzü kül kesildi
"
Kül olmak:
1
Bir şey bütünüyle yanmak
2
Varını yoğunu yitirmek
elinde bulunanlar yok olmak
3
Büyük bir felâkete uğrayıp çok üzülmek
Külünü (göğe) savurmak:
Bir şeyi tamamiyle bitirip yok etmek
harcayıp tüketmek
telef edip bir şey bırakmamak
Kül yutmamak
: Oyuna gelmemek
tuzağa düşmemek
kurnazca yapılan bir hileye aldanmamak
"Bana kül yutturamazsınız diyemem ama yeterince dikkatli olduğumu söyleyebilirim
"
Künyesi bozuk:
Eskiden kötü durumları görülmüş olan
kötü işlere girmiş bulunan
"Künyesi bozuk diye
bu adama hiç kimse iş vermeyecek mi?"
Küplere binmek
: Haddinden fazla öfkelenme
kızmak
sağa sola ateş saçmak
"Yeni saatimi kırdığımı öğrenen annem küplere bindi
"
Küpünü doldurmak:
Eline geçen fırsatları değerlendirerek çok para biriktirmek
"Küpünü doldurmayı becerebilenlerden olamadım hiç
"
Kürek kadar (pabuç kadar) dili olmak:
Hemen her söze cevap yetiştirmek
büyüklerine karşı saygısızca karşılıklar verir olmak
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul