Konu
:
U-Ü...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
Yalnız Mesajı Göster
U-Ü...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
U-Ü...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
Ucu dokunmak:
Bir işten biri zarar görür olmak
söylenen bir söz birine zarar vermek
"O çubuğu kıracağım fakat ucu sana dokunacak diye kıramıyorum
"
Ucunu kaçırmak:
Çıkmaza girmek
denetimi elinden kaçırmak
"İşin ucunu kaçırdın
oldu mu ya?"
Ucu ortası belli olmamak:
Bir işe
söze nereden başlanacağı kestirilememek
Ucunda bir şey olmak:
Bir şeyde gizli bir amaç bulunmak
"Bu davranışının ucunda bir şey var ama anlayamadım
"
Ucu ucuna:
Ancak yetişecek kadar
"İp ucu ucuna geldi
"
Ucuz atlatmak:
Güç ve tehlikeli durumdan az bir zararla sıyrılmak
"Ucuz atlattık
az kalsın uçuruma yuvarlanacaktık
"
Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak:
Pek çok kişiye borçlu olmak
"Babanın uçan kuşa borcu varmış diyorlar
doğru mu?"
Uçan kuştan medet ummak:
Pek sıkıntıda bulunup
bu sıkıntıdan kurtulmak için her türlü çareye
olmadık yerlere başvurmak
yardım istemek
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Uçsuz bucaksız:
Çok geniş
"Uçsuz bucaksız kırlarda dolaşmak istiyordum
"
Uçkuruna sağlam:
Namuslu
iffetine bağlı
Uç vermek:
1
Baş vermek (çıban)
2
Bitmek
sürmek (bitki)
3
Gelişme
büyüme başlangıcı göstermek
4
Bilinmeyeni açıklığa kavuşturucu belirtiler ortaya çıkmak
"İlk bahar geldi
dallar uç vermeye başladı
"
Ulu orta söz söylemek:
Bir şeyin aslını bilmeden
düşünüp tartmadan
çekinmeden
açıktan açığa konuşmak
"Birden ayağa kalkıp ulu orta söz söylemeye başladı
"
Uma uma döndük muma:
Umut edilen
beklenilen şeyler gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğrayan
kötü durumlara düşen
zayıflayıp gücünü yitiren insanlar için söylenir
Umurunda olmamak:
Aldırış etmemek
önem vermemek
Ununu elemiş
eleğini asmış:
Hayatta yapmak istediklerini yapmış
geri kalan ömrü süresince artık yapacak önemli bir işi kalmamış kimseler için söylenir
Utancından yere geçmek:
Çok utanmak
kimsenin yüzüne bakamayıp sanki saklanacak yer aramak
"Çok mahçup olmuştu
utancından yere geçmek üzereydi
"
Uyku bastırmak:
Aşırı derecede uykusu gelmek
uyuma isteği duymak
"Yemekten sonra bir uyku bastırır
kafamı kaldıramazdım
"
Uyku çekmek:
Rahat ve huzurlu bir şekilde çok uyumak
"Eve gidip şöyle bir uyku çekeceğim
"
Uyku gözünden akmak:
Çok uykusu gelmek
göz kapakları kapanmak
"İki gündür yoldaydık
hemen hemen hiç uyumamıştık
uyku gözlerimizden akıyordu
"
Uykusu kaçmak:
1
Uyuması gerekirken herhangi bir sebepten ötürü uyuyamamak
2
Bir sorun yüzünden kaygılanmak
endişe duymak
"Uykusu kaçmış
yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu
"
Uykusunu almak:
Gerektiği kadar uyumuş olmak
"Epeydir yatıyorsun
uykunu almış olmalısın
"
Uyku tulumu:
1
Uykuyu çok seven kimse
çok uyuyan
2
İçine girilerek yatılan tulum biçimindeki yatak
"Uyku tulumu sen de
çabuk kalk!"
Uykuya dalmak:
Rahat ve derin bir şekilde uyumak
Uyur uyanık: Yarı uykulu
"Uyur uyanık ayakta nöbet tutmaya çalışıyordu
"
Uzağı (ileriyi) görmek:
Gelecekte ne olacağını sezmek
kestirmek
"Dedem uzağı gören bir adamdı
"
Uzaktan uzağa:
1
İlgisi pek az olan
2
Çok uzaktan
"Uzaktan uzağa selâmlaşıyorduk işte
"
Uzun boylu:
1
Boyu uzun olan
2
Uzun süre
3
Derinlemesine
ayrıntılarıyla
"Meselenin üzerinde öyle uzun boylu durmadık
"
Uzun etmek:
1
Nazlanmak
sözünde direnmek
2
Sözü uzatmak
tartışmayı sürdürmek
3
Aşırı gitmek
"Haydi uzun etme de gel benimle!"
Uzun hikâye:
Pek çok ayrıntıları bulanan
anlatması uzun sürecek
anlatılmadan da anlaşılamayacak olan olay ya da konu
Uzun lafın (sözün) kısası:
Özetle
kısaca
sözü uzatmayarak
"Uzun lafın kısası
yazar gerçekçi olmalıdır
"
Uzun uzadıya:
Çok ayrıntılı olarak
en ince noktalarına inerek
"Meseleyi uzun uzadıya inceledik
"
Üç aşağı beş yukarı:
Az bir farkla
az fazla ya da az eksik olmak üzere
yaklaşık olarak
"Üç aşağı beş yukarı anlaşırız
merak etme
"
Üç buçuk atmak:
Çok korkmak
korku içinde olmak
istenmeyen bir durum olacak diye korkup durmak
Üçe beşe bakmamak:
Alışverişte fiyat konusunda küçük farkları önemsememek
almak ya da satmak konusunda cimri davranmamak
"İstediğini üçe beşe bakma
mutlaka al
"
Üç otuzluk: Yaşı hayli ilerlemiş (kimse)
Ümidini kesmek:
Artık ummaz olmak
olacağını beklememek
kavuşamayacağını anlamak
"Ümidimi kestim iyice
kocam artık geri dönmeyecek
"
Ümitsizliğe düşmek:
Gerçekleşmeyeceğine
olmayacağına inanmak
"Ümitsizliğe düşme bu kadar
belki geri gelir
"
Ün kazanmak:
Adı her yerde duyulmak
şöhreti herkesçe bilinir olmak
"O cihana ün salmış bir güreşçidir
"
Üst baş:
Kılık kıyafet
giyim kuşam
"Üstüne başına hiç bakmaz ki o
"
Üste çıkmak:
Suçlu olduğu hâlde suçsuz durumda olduğunu söyleyip karşısındakini suçlamak
"Bir an önce bu işten kurtulmak için üste çıkmayı başarmalıyım diye geçirdi içinden
"
Üstesinden gelmek:
Becermek
üzerine aldığı işi başarmak
yapmak
"Hiç endişelenme sen
üstesinden gelecektir o işin
"
Üste vermek:
Fazladan ödeme yapmak
"Üste bir milyon verdiler ama bu arabayı değişmedim
"
Üst perdeden konuşmak:
1
Üstünlük taslayarak konuşmak
2
Çok yüksek sesle konuşmak
"Üst perdeden konuşmaya bayılır
"
Üstü başı dökülmek:
Kılık ve kıyafeti çok eski olmak
perişan durumda bulunmak
Üstü kapalı konuşmak:
Açık
kesin ifadeler kullanmadan konuşup dinleyenin kavrayışına bırakmak
"Niçin üstü kapalı konuştuğunu bir türlü anlayamıyordu
"
Üstünde durmak: Bir işe önem vermek
o işle yakından ilgilenmek
uğraşmak
"Şu işin üstünde dur biraz
yoksa sonun kötü olacak
"
Üstünde kalmak:
Artırma ya da eksiltme sırasında onda kalmak
2
Suçlanmak
"Onlar kaçıp gittiler
kabahat bizim üstümüzde kaldı
"
Üstünden atmak:
Başından savmak
bir şeyi ödev olarak kabul etmemek
başkasını ilgilendirdiğini belirtmek
"Bu iş senin
sakın üstünden atayım deme
"
Üstünden dökülmek:
Bir giysi bol ve biçimsiz olmak
yakışmamak
Üstünden (şu kadar zaman) geçmek
: Aradan (şu kadar) zaman geçmek
"Üstünden şu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ borcunu ödemedi
"
Üstüne almak:
1
Alınmak
bir hareketin kendisine karşı yapıldığını sanarak kaygılanmak
2
Bir görevi üstlendiğini kabul etmek
"Her sözü üstüne alma lütfen!"
Üstüne atmak:
Kendi kaptığı bir suçu birine yüklemek
"Camı kendi kırdı ama suçu arkadaşının üstüne attı
"
Üstüne basmak:
1
Yerinde bir fikir beyan etmek
2
İyice belirtmek
"Üstüne basa basa anlat
baban çok mağdurmuş de!"
Üstüne bir bardak (soğuk) su içmek:
O işten umudunu kesmek
o işin olacağına inanmamak
parasını ya da malını almaktan vazgeçmek
"Verecek mi? Sen o paranın üstüne bir bardak soğuk su iç!"
Üstüne (üzerine) düşmek:
1
Bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak
2
(Çocuğu) sevme ya da korumada çok ileri gitmek
"Şu çocuğun üstüne bu kadar düşmeyelim
şımardıkça şımarıyor
neredeyse başımıza çıkacak
"
Üstüne fenalık gelmek:
Aşırı ölçüde sıkılmak
çok bunalmak
Üstüne geçirmek:
1
Bir malın tapusunu kendi üzerine yazdırmak ya da çıkartmak
2
Bir çocuğu evlât edinmek
kendi nüfusunu kaydettirmek
"Evi üstüne geçirmiş dedem
doğru mu?"
Üstüne gelmek:
Bir şey konuşulurken ya da yapılırken çıkagelmek
Üstüne gül koklamamak:
Sevdiği birinden başkasını sevmemek
başkası ile ilişki kurmamak
Üstüne (yatmak) oturmak:
Hiç hakkı değilken başkasının malını kendine mal etmek
"Vakıf mallarının üstüne oturdu adam
nasıl yaptı
vicdanı nasıl el verdi bilmiyorum
"
Üstüne titremek:
Pek fazla sevgi
özen göstermek; zarar gelmesin diye itinalı davranmak
"Öğrencilerinin üstüne böyle titreyen bir öğretmen daha görmedim
"
Üstüne toz kondurmamak:
Bir şeyin kusur
eksiği olduğunu kabul etmemek
"Çocuğunun üstüne hiç toz kondurmuyor
"
Üstüne tuz biber ekmek:
Bir üzüntüyü
derdi
kusuru artıracak durum oluşturmak
Üstüne üstüne gitmek: 1
Bir konuda bir kimseye sürekli baskı yapmak
2
Güç bir şeyden yılmayıp
sonucu tehlikeli de olsa
çekinmeden o şeyle uğraşmak
"Biliyorum zor ama üstüne üstüne gitmelisin
ancak o zaman başarabilirsin
"
Üstüne varmak:
1
Bir şeyi yapmasını zorlayarak istemek
2
Bir kadın
evli bir erkekle evlenmek
"Demek tükürdü sana; üstüne varma
zorlama demedim mi sana?"
Üstüne yıkmak:
1
Kendi işlediği bir suçu başkasına yüklemek
2
Kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını başkasına yüklemek
"Evin geçim yükünü annenin üstüne yıkmışlar
sorumsuzca yaşıyorlar
"
Üstüne yürümek:
Yıldırmak
korkutmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak; ya da saldırmak
"Öfkeyle delikanlının üstüne yürüdü
"
Üvey evlât gibi tutmak (saymak) :
Horlamak
haksızlık etmek
iyi davranmamak
küçümsemek
"Dokunma bana
beni hep üvey evlât gibi tuttun
ne zaman yaklaştıysam sana köşe bucak kaçtın benden
"
Üzüm üzüm üzülmek:
Haddinden fazla
çok üzülmek
"Anneciği üzüm üzüm üzülüyor ama bir çare bulamıyordu
"
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul