Konu
:
Y...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
Yalnız Mesajı Göster
Y...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Y...İle Baslayan Deyimler Ve Anlamlari
Ya Allah deyip (atılmak):
Cenab-ı Hak`a sığınarak (atılmak)
"Ya Allah deyip düşmanın üzerine atıldı
"
Yabana atmak:
Önem vermemek
önemsiz görüp dikkate almamak
üzerinde durmamak
"Babanın sözlerini sakın yabana atayım deme
"
Yabancılık çekmek:
Bir iş ya da çevrede yabancı olmaktan dolayı ortaya çıkan zorlukların etkisinde kalmak
"Ona hiç yabancılık çektirmedi
"
Ya bu deveyi gütmeli
ya bu diyardan gitmeli:
"Bu işi mutlaka yapmalısın
başka yolu yok
aksi taktirde burada kalamazsın
" anlamında kullanılır
Ya
devlet
başa
ya kuzgun leşe:
"Giriştiğim iş beni ya büyük bir varlığa ve mevkiye ulaştıracak ya da mahvedecek
batıracak" anlamında söylenir
Yad eller:
1
Baba ocağından uzak yerler
gurbet
2
Yabancı kimseler
yabancılar
"Yiğidim yad ellerde kalmasın
dönsün geri Rabbim
"
Yâd etmek:
Anmak
hatırlamak
"Seni her gün yad ederiz buralarda
"
Yağ bağlamak:
Semirmek
üzerine biriken yağ katılaşmak
Yağ bal olsun:
"Yediğin
içtiğin helâl ve afiyet olsun" anlamında söylenir
Yağcılık etmek:
Dalkavukluk etmek
övmek
pohpohlamak
"Öğrenci öğretmenine yağ çekiyor
gözünün içine bakıyor
bu şekilde iyi not alacağını sanıyordu
"
Yağlı ballı olmak:
Araları çok iyi
içli dışlı
samimi olmak
"Öyle yağlı ballı olmuşlardı ki birbirlerine her şeylerini anlatıyorlardı
"
Yağlı kapı:
Çalıştırdığı kimselere bol kazanç sağlayan kimse
kuruluş
aile ya da yer
"Herkese nasip olmaz öyle yağlı kapı
"
Yağlı kuyruk:
Kolayca ve bolca yararlanılabilecek kaynak; basitçe sömürülebilecek iş veya kimse
"Bulmuşsun bir yağlı kuyruk
çek babam çek!"
Yağlı müşteri:
Bol paralı
çok alışveriş yapan zengin alıcı
"İki üç yağlı müşterimiz de olmasa kapamak zorunda kalacağız bu dükkânı
"
Yağma gitmek:
Bir şey çok alıcı bulup çok satılmak
kolay müşteri bulmak
"Kapanın elinde kalıyor
yağma gidiyor
koş koş
sen de yetiş!
"
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Yağma Hasan`ın böreği:
Hakkı olanın da olmayanın da kolayca yararlandığı
kimsenin korumadığı
her yanından sömürülen kaynak
Yağma yok:
"Öyle şey olmaz
buna izin vermezler
kolay kolay elde edemezsin" anlamında bir tutumun ya da davranışın yanlışlığı ifade etmek için kullanılır
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
: Bir tehlikeden
güç bir durumdan kaçarken daha kötüsüyle karşılaşmak
Yağmur yağarken küpünü doldurmak:
Kazanma fırsatı varken ondan yararlanıp para veya mal edinmek
"Bana bak aslanım
daha ne istiyorsun
yağmur yağarken küpünü doldur yoksa pişman olursun
"
Yağ tulumu:
Çok şişman
çok yağlı
"Birkaç ay sonra yağ tulumu olacak
şuna birisi söylese de çok yemese
"
Ya herrü (herro) ya merrü (merro):
"Tehlikeyi göze aldık
giriştiğimiz işte ya batar ya da çıkarız" anlamında kullanılır
Yahudi pazarlığı:
Tarafların çıkarlarını düşünerek çekişe çekişe yaptıkları pazarlık
"Benimle Yahudi pazarlığı yapmaya kalkma lütfen
"
Yakadan atmak:
Savıp kurtulmak
başından atmak
"İnan onu yakamdan atmaya çalışıyorum
"
Yaka paça:
Hiçbir itiraz dinlemeden
zorla
kuvvet kullanarak (götürmek)
"Polisler adamı yaka paça götürdüler
"
Yakası açılmadık:
Hiç duyulmadık
bilinmedik
ayıp söz
küfür
Yakasına sarılmak
: İstediği şeyi almak ya da dövmek için tutup bırakmamak
zorlamak
"Çocuk annesinin yakasına sarılmış balon diye ağlıyordu
"
Yakasına yapışmak:
Hesap sormak ya da bir şey istemek için tutup bırakmamak
"Beni de götüreceksin diye yakama yapıştı
ben de getirmek zorunda kaldım
"
Yakasını bırakmamak:
Bezdirecek kadar üstüne düşmek
ısrar etmek
yanından ayrılmamak
"Ne olursa olsun yakasını bırakmayıp paramı alacağım ondan
"
Yakasını kaptırmak:
Bir şeyin
bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak
ona bağlanmış olmak
Yakayı sıyırmak
: Kurtulmak
kaçmak
"Çok şükür şu adamdan yakayı sıyırdık
"
Yaka silkmek: Bıkıp usanmak; bir iş
durum
yer ya da kimsenin olumsuz yanlarından tedirginlik duyduğunu belirtmek
"Doğrusu yaka silkinecek bir iş seninki de
"
Yakayı ele vermek:
Yakalanmak
kaçamayarak ele geçmek
"Mahallenin hırsızı sonunda yakayı ele verdi
"
Yakayı kurtarmak:
Umulmazken bir işten ya da kimseden kurtulmak
kaçmak
"Bu pis işten yakayı nasıl kurtardık hâlâ anlayabilmiş değilim
"
Yakınlık duymak:
Birine karşı sevgi ve ilgi duymak
yabancılık hissetmemek
"Hayatta yakınlık duyduğum tek insandı
"
Yakışık almamak:
Yerinde olmamak
uygun düşmemek
yaraşmamak
"Çocuğu herkesin içinde azarlaman hiç de yakışık almadı
"
Yalancı pehlivan:
Yapamayacağı bir işi yapabilecekmiş gibi görünen kimse
palavracı
"Yalancı pehlivanın biridir o
ona güvenmeyin
"
Yalancısı olmak:
Doğruluğu bilinmeyen
inanılmayacak sözleri bir başkasından işiterek söylemiş olmak
"Ben şefin yalancısıyım
müdür ihalelerde insiyatifini kullanıyor ve rüşvet yiyormuş
"
Yalan dolan:
Hile
düzen
dalavere
yolsuz davranış
"Yalan dolanla iş görmeye kalkanların başına işte bunlar gelir
"
Yalan yere:
Gerçeğe uygun olmayarak
"Yalan yere adamı şikâyet ettiler
"
Yalayıp yutmak:
1
İştahla
hiçbir şey bırakmadan yiyip bitirmek
2
Kötü bir söz ya da davranış karşısında sessiz kalıp
kabullenmek
"Sofradaki bütün yemekleri yalayıp yuttu
"
Yalpa vurmak:
İki yana
sağa sola; bir o yana
bir bu yana sallanarak yürümek
"Nedendir bilmem
yalpa vurarak yürüyordu
"
Yalvar yakar olmak:
Çok yalvarıp yakarmak
Yan bakmak:
Beğenmeyerek
kötü niyetle
düşmanca bakmak
"Bu adamın her gün yan bakması artık canıma yetti!"
Yan basmak:
1
Aldanmak
2
Kaypaklık edip dürüst davranmamak
"Sana tanınan bu fırsatı iyi değerlendir
sakın yan basayım deme
"
Yan çizmek:
Kendisine yüklenen bir görevden kaçmak
"Üç kişi yan çizdi
demek ki ikimiz taşıyacağız bu bidonları
"
Yandan çarklı:
1
Şekeri yanına konmuş olan kahve veya çay
"Usta
iki yandan çarklı yap!" 2
Bir omuzu düşük olarak yürüyen
3
Çarkı yanda olan gemi
Yan gelip yatmak:
Yapacak işleri olduğu hâlde yapmamak
rahatına bakmak
keyfince yaşamak
"Hiç çalışmıyor
yan gelip yatıyor akşama kadar
"
Yangına körükle gitmek:
Anlaşmazlığı
gerginliği
kargaşalığı artırıcı
her iki tarafı kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunmak
"Sen karışma
çekil aralarından
yangına körükle mi gitmek istiyorsun?"
Yan gözle bakmak:
1
Kötü niyetle
düşmanca bakmak
2
Göz ucuyla bakmak
"Tezgâhtaki mallara yan gözle bakıp geçti
"
Yanık ses: Hüzünlü
çok dertli
içindeki acıyı dile getiren ses
Yanına bırakmamak:
Kendisine yapılan kötülüklerin öcünü almak
cezasını sert karşılıklarla vermek
"Bunu
onun yanına bırakmayacağım
"
Yanına (kâr) kalmak
: Kendisinden öç alınmamak
yaptığı kötülük sert karşılık görmemek
cezasız kalmak
"Adamın yaptığı yanına kâr kaldı
nasıl adalet bu?"
Yanına salâvatla varılır:
Çok öfkeli
kızgın ve kibirlidir
Yanından bile geçmemiş:
Hiç ilgisi yok
en ufak benzerliği bile yok
"Sen kardeşini bir görsen
bu onun yanından bile geçmemiş
"
Yanıp tutuşmak:
1
Elde etmek için güçlü bir istek duymak
elde edemediği için de büyük üzüntü içinde olmak
2
Kuvvetli bir aşkla sevmek
"Bakan olmak isteğiyle yanıp tutuşuyordu
"
Yanıp yakılmak:
Sızlanıp şikâyet etmek
derdini döküp durmak
"Çoluk çocuk açtı
kimse yardım elini de uzatmıyordu
birine de yanıp yakılmayı bir türlü kendine yediremiyordu
"
Yanlış ata oynamak:
Kazanmak için giriştiği işte tuttuğu yol
dayandığı kimse dayanıksız ve çürük çıkmak
dolayısıyla aldanmış olmak
Yanlış kapı çalmak:
İsteğinin yapılamayacağı bir yere başvurmak
"Meğer biz yanlış kapı çalmışız
"
Yan tutmak:
Taraflardan birini desteklemek
onun söz ve davranışlarını benimsemek
yansız olmamak
"Yan tutmayıp tarafsız kalırsan senin için daha iyi olur
"
Yan yan bakmak:
Düşmanca
kötü niyetle bakmak
Yapmadığını bırakmamak: Bütün kötülükleri yapmak
eziyet etmek
Yara açmak:
1
Bir şeyin yüzünde
özellikle de vücudun bir yerinde yara oluşmasına sebep olmak
2
Büyük dert
acı
üzüntü vermek
"Onun sözleri içimde bir yara açtı
"
Yaraya merhem olmak:
Acil ihtiyaçları karşılamak
"Şu getirdiklerim yaraya merhem olur mu bilmem?"
Yardan atmak:
Bir kimseyi aldatarak kazaya uğratmak
tehlikeli bir durumun içine itmek
türlü belâlara sokmak
"İnsan dostunu yardan atar mıymış?"
Yarı buçuk
: Tam değil
çok az
tamamlanmamış
baştan savma
Yarım adam:
Güçsüz
sakat
zayıf
hasta kimse
"Ben bir yarım adamım diye beni hor göremezsiniz!"
Yarım ağızlı (söylemek):
İsteksizce
istemeye istemeye
gönülsüzce (söylemek)
"Demek sizi de yarım ağızla davet ettiler
"
Yarım yamalak:
Gelişigüzel
üstünkörü
eksik ve kusurlu
"Ödevlerini bir daha yarım yamalak yapma!"
Yarından tezi yok:
En kısa zamanda
çok çabuk
geciktirmeden
Yarı yolda bırakmak:
Verilen desteği
yapılan yardımı sonuna kadar götürmemek
"Sana nasıl güvenebilirim
beni kaç kez yarı yolda bıraktın
"
Ya sabır çekmek
: Kötülüklere
sıkıntılara
üzücü olaylara karşı tepki göstermemeye çalışıp
Cenab-ı Allah`tan kendisine sabır vermesini istemek
Yaş Dökmek:
Ağlamak
"Senin için az yaş dökmedi ailen
"
Yaşını başını almış (olmak):
Yaşı epeyce ilerlemiş olmak
yaşlanmış veya olgunlaşmış olmak
"Yaşını başını almış bir adamdır
çekinmeyin
gidin
size olgun davranacaktır
"
Yaşını içine akıtmak:
Hissettiği acıyı
ızdırabı
üzüntüyü belli etmemek; ağlamak isteğini bastırmak
Yaş tahtaya (yere) basmamak:
Kolay kolay tuzağa düşmemek
uyanık davranmak
"O
benim yaş tahtaya basmayacağımı iyi bilir
"
Yatağa düşmek:
Hastalık yüzünden yatmak zorunda kalmak
ayağa kalkamayacak durumda olmak
"Sizin yüzünüzden yatağa düştü çocukcağız
"
Yataklık etmek
: Bir suçluya yardım etmek
onu gizlemek
barındırmak
Yatak yorgan yatmak:
Çok hasta olmak
"Bizim adam yatak yorgan yatıyor
ne yiyor
ne içiyor
"
Yatırım yapmak:
Gelir amacıyla bir işe para yatırmak veya aynı amaçla önceden ortam hazırlamaya çalışmak
"Biz o arsayı yatırım yapmak için aldık
"
Yavaş gel:
"Atıp tutma
abartma
ölçüsüz konuşma" anlamında kullanılır
Yaya kalmak:
1
Taşıt ya da hayvana binmeden yürümek zorunda kalmak
2
Yardımcısız kalmak
güvendiği yer ve kişileri kaybetmek
istediği şeyi yapamaz olmak
"İşte şimdi yaya kaldın
ne yapacaksın görelim?"
Yayan yapıldak:
Çıplak ayakla
yayan
"Onca yolu yayan yapıldak yürüyecek
"
Yaygarayı basmak
: Bağırıp çağırmak
önemli bir nedeni olmadığı hâlde feryat etmek
"Elinden şekeri alınınca yaygarayı bastı
"
Yaz boz tahtasına çevirmek:
Bir konuda birbirine uymayan kararlar almak
kararsızlık yüzünden bir konuda sık sık fikir değiştirmek
Yedeğe almak:
Bağlayarak arkasından çekip götürmek
Yedi canlı: Pek çok ölüm tehlikesi geçirip sağ kurtulan insan ya da hayvan
"Yedi canlı mısın nesin
nasıl kurtuldun o kazadan?"
Yedi düvel:
Bütün
devlet
ler
herkes
bütün dünya
"İstiklâl Savaşı`nı yedi düvele karşı verdik biz
"
Yediden yetmişe:
En büyüğünden en küçüğüne
eli ayağı tutan herkes
"Halk yediden yetmişe silâhlanmış düşmanı bekliyordu
"
Yediği naneye bak:
Yersiz
uygunsuz iş yapanlar için kullanılır
Yedi iklim dört bucak: Hemen her yer
bütün dünya
"Yedi iklim dört bucak dolaştı durdu
"
Yedi kat yabancı:
El
ne akraba
ne tanıdık
hiçbir yakınlığı yok
"Yedi kat yabancıyla iş yapmam diyor
"
Yeğ tutmak:
Bir şeyi bir şeyden daha önemli görüp tercih etmek
"Kim ki öbür dünyayı bu dünyaya yeğ tutar
o kazanmıştır
"
Ye kürküm ye:
Saygının kişiliğe karşı değil
zenginliğe
varlığa
giyim ve kuşama karşı gösterildiğini anlatmak için kullanılır
Yele vermek:
1
Boşuna harcamak
2
Savurmak
"Bütün parayı yele vermek zorunda mıydın?"
Yelkenleri suya indirmek:
Israrından
iddiasından
direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini kabul etmek; yüksekten atıp tutmayı bırakarak yumuşamak
"Yelkenleri nasıl da suya indi dediğini yaptıramayınca
"
Yel yeperek yelken kürek:
Telâş içinde
çok acele olarak
heyecanla
Yemeden içmeden kesilmek: Bir üzüntü
korku ya da heyecan sebebiyle yiyemez duruma gelmek
iştahı kapanmak
"Yemeden içmeden esildi
âşık mıdır nedir?"
Yeme de yanında yat:
İstek uyandıran
görünüşü çok çekici olan
çok lezzetli yemekler için kullanılır
Yemin etsem başım ağrımaz:
"Gerçek olduğundan eminim
bu konuda yemin de edebilirim" anlamında kullanılır
Yenilir yutulur gibi değil:
1
Yenmeyecek nitelikte (yiyecekler için)
2
Aşırı
çok pahalı
3
Çok ağır
kabul edilmez (söz)
4
Kendisiyle başa çıkılamayacak durumda olan
"Doğrusu yenilir yutulur gibi değildi o sözler
"
Yer almak:
1
Bir şey yapanların arasında bulunmak
2
Adına ayrılan yerde bulunmak"Şiir komisyonunda sen de yer aldın mı?"
Yer cücesi:
Ufak tefek olduğu gibi kurnaz
fitneci
çok bilmiş kimse
Yer demir gök bakır:
"Hiçbir yerden yardım alma umudu kalmadı
bütün kapılar kapalı
yardım imkânları ortadan kalktı
kime baş vurdumsa elim boş döndüm" anlamında çaresizliği anlatmak için kullanılır
Yerden yere çalmak:
Çok hırpalamak
acınacak duruma düşürmek
zor durumlarda bırakmak
"Bütün
millet
in içinde yerden yere çaldı delikanlıyı
"
Yere bakan yürek yakan
: Uslu
uysal
sessiz görünüp gizliden gizliye ve sinsice dolap çeviren
kötülük yapan kimse
"Desene yere bakan yürek yakan cinstenmiş o da
"
Yere göğe koyamamak:
Çok önem vermek
nasıl ağırlayacağını ve memnun edip mutlu kılacağını bilememek
Yer etmek:
1
İz bırakmak
2
İyice yerleşmek
"Bu sözler kulağına iyice yer eder umarım
"
Yerinde duramamak:
Sürekli hareket etmek
kıpırdanmak
sabırsızlanmak
içi içine sığmamak
eyleme geçmek için telâş içinde dolaşmak
"Gelecekleri haberini alınca ne
yapacağını şaşırdı;
yerinde duramıyor
sağa sola koşturup duruyordu
"
Yerinden oynamak:
1
Bulunduğu bir yerden ayrılmak
2
Hareketli
heyecanlı
gürültülü
karışık bir zaman yaşamak
"O büyük kahramanın dönüş haberi gelir gelmez şehir yerinden oynamıştı sanki!"
Yerinden oynatmak:
Yerini değiştirip başka bir yere kaldırmak
"Sakın bu vazoyu yerinden oynatmayın
"
Yerinde saymak:
1
Yürür gibi yaparak hep aynı yerde ayaklarının birini kaldırıp birini basmak
2
Hiç gelişme
ilerleme gösterememek
"Okullar neredeyse kapanacak ama bizim çocuk hâlâ yerinde sayıyor
okumayı bir türlü sökemedi
"
Yerinde yeller esmek:
Yok olmak
artık bulunmamak
"Gittiğimde ayakkabıların yerinde yeller esiyordu
"
Yerin dibine geçmek:
1
Çok utanmak
sıkılmak
2
Kaybolmak
göze görünmez olmak
"Şuradaydı ama bulamıyorum
yerin dibine geçti sanki!"
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Yerine geçmek:
1
Görevden ayrılan birinin yerine geçmek
2
Bulunmayan bir nesnenin yerine kullanılabilmek
"Emekli olan müdürün yerine geçmek için iki müdür yardımcısı yarışa tutuştular
"
Yerini bulmak:
1
Aradığı bir yeri bulmak
2
Yerine gelmek
3
Kendine uygun durumu
mevkiyi bulmak
"Yerini bulursam kızımı vermekte gecikmeyeceğim
"
Yerini doldurmak
: 1
Daha önce görevinden ayrılan
yerine geçtiği biri kadar başarılı olmak
2
Yerinin adamı
görevinin üstesinden gelir olmak
"Bakalım yerini doldurabilecek mi?"
Yeri yurdu belirsiz:
Serseri; ne iş yaptığı
nerde kaldığı
nereli olduğu bilinmeyen
"Yeri yurdu belirsiz bu adama yüz verme demedim mi?"
Yerle bir etmek:
Bir yeri yakıp yıkmak
tahrip etmek
temeline kadar söküp dağıtmak
taş taş üstüne bırakmamak
"Koca kenti bir saat bombalayıp yerle bir ettiler
"
Yerli yersiz:
Uygun olsun olmasın
uygun zamanı kollamadan
"Yerli yersiz konuşup duruyor geveze adam
"
Yer tutmak:
1
Bir yeri kaplamak
2
Birine bir yer ayırmak
"Salonda yer tutmak yasaktır!"
Yer vermek:
1
Önemini belirtmek
2
Kendi yerini bir başkasına vermek
3
İmkân tanımak
"Bu fikre de yer vermeliyiz
"
Yer yarılıp içine girmek:
1
Çok utanmak
2
Yitirilen şey bir türlü bulunamamak
"Yer yarılıp içine girdi sanki
önceki gün şurada duruyordu
"
Yer yerinden oynamak
: Bir olay toplumda telâş
heyecan
gürültü
patırtı
kargaşa oluşturmak
"Bu kaleyi de zapdedersek yer yerinden oynayacak
bizi kimse tutamayacak artık
"
Yeşil ışık yakmak:
Bir şeyin olmasına izin vermek
göz yummak
"Onların bize yeşil ışık yakacaklarını hiç sanmıyorum
"
Yılan hikâyesi:
Bir türlü sonuca bağlanamayan
çözümlenemeyen
uzayıp giden (mesele ya da iş)
"Yılan hikâyesine döndü iş
ne yapacağız şimdi?"
Yılanın kuyruğuna basmak:
Zararı dokunacak
kötülük yapacak bir kimseye ilişmek ya da sataşmak yoluyla fırsat vermek
Yıldırımları (veya şimşekleri) üstüne çekmek:
Kimi davranışlarıyla pek çok kimseyi kızdırarak eleştirilere
saldırılara yol açmak
"Bu hareketlerinle şimşekleri üzerine çekiyor
hepimizi tehlikeye atıyorsun
"
Yıldırımla vurulmuşa dönmek:
Ansızın ortaya çıkan kötü bir durum karşısında sarsılmak
ne yapacağını bilemez olmak
bitkin ve şaşkın bir duruma düşmek
"İflas haberini duyunca yıldırımla vurulmuşa döndü
oraya yığılıp kaldı
"
Yıldızı barışmamak:
Aralarında görüş
düşünce ve duygu ayrılıkları bulunup birbirlerinden hoşlanmamak
birbirleriyle iyi geçinmemek
anlaşıp uyuşamamak
"Şu adamla yıldızım bir türlü barışmadı gitti
"
Yıldızı parlamak
: Çok başarılı olup herkesin dikkatini çekecek duruma gelmek
ün kazanmak
"Yıldızı parladığı bir sırada hayata veda etti
"
Yıldızı sönmek:
Ününü ve itibarını kaybetmek
"Yıldızının bu kadar çabuk söneceği kimin aklına gelirdi ki!"
Yiğitlik sende kalsın:
"Karşısındaki anlamasa da hoşgörü göster
özveride bulun
ılımlı davran
böylelikle soylu davranışını göstermiş olursun" anlamında bir anlaşmazlığa son vermek için taraflardan birine söylenir
Yiyip bitirmek:
1
Parayı tüketinceye dek harcamak
2
Yemeği sonu gelinceye kadar yemek
3
Birini üzmek
tedirgin etmek
devamlı hırpalamak
"Senin bu hareketlerin beni yiyip bitirdi!"
Yok canım!:
1
Gerçek mi
öyle mi? 2
Hayır inanmam
doğru değil bu!"Yok canım
değil ona gitmek
hiç görmedim bile
"
Yok devenin başı!: "
Daha neler
çok abartıyorsun
bu sözlere inanmam" anlamında
söylenenlere inanılmayacağını anlatmak için kullanılır
Yok pahasına:
Son derece ucuz
değerinin altında bir fiyata
ölü fiyatına
"Yok pahasına sattılar evi
yazık oldu
"
Yol açmak
: 1
Yeni bir yol yapmak
2
Herhangi bir sebepten ötürü kapanmış yolu açmak
geçilir duruma getirmek
3
Birinin geçmesi için kenara çekilip geçme önceliği tanımak
4
Bir olayın başlamasına sebep olmak
öncülük etmek
"Onun bu çıkışı özgürlük hareketinin başlamasına yol açtı
"
Yola çıkmak:
1
Bir yere gitmek üzere bulunduğu yerden ayrılmak
"Sabah erkenden yola çıkacaklarmış
"
Yola düşmek:
Bir zorunluluk sebebiyle yola çıkmak
yol almaya başlamak
"Çabuk olun
onlar yola düşmüşlerdir bile
"
Yola gelmek:
Ters tutumunu düzeltmek
uslanmak
istenilen biçimdeki davranışı kabul etmek
"Kaygılanma
eninde sonunda yola gelecektir
"
Yola getirmek
: Birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek
Yol almak:
1
Çıkılan yolda ilerlemek
"Bir saatte epey yol alırız
" 2
Mesleğinde ilerlemek
"Kaynakçılığa başlayalı çok olmadı ama oldukça yol aldı
"
Yol aramak:
Bir meseleye çare bulmaya çalışmak
imkân aramak
"Bu çıkmazdan kurtulmak için bir yol arıyoruz fakat bulamıyoruz
"
Yol bulmak:
Bir çözüm
bir çare bulmak
"İnşallah bir yolunu bulur
öderiz borcumuzu
"
Yoldan çıkmak:
1
Bir taşıt bir sebeple yolundan ayrılmak
gitmez olmak
2
Kötü yola sapmak
doğru yoldan ayrılmak
azgınlığa düşmek
"Komşunun çocuğu iyice yoldan çıkmış
ne yaptığını bilmiyor
"
Yoldan kalmak:
Gitmek istediği yere gidememek
alıkonmak
bir engel dolayısıyla gecikmek
"Çekilin önümüzden
bizi biraz daha oyalarsanız yoldan kalacağız
"
Yol geçen hanı:
Hemen herkesin girip çıktığı
uğradığı yer
"Sanki bu ev yol geçen hanı
hiç mi rahat etmeyeceğiz kendi evimizde!"
Yol göstermek
: 1
Rehberlik etmek
yolu bilmeyene tarif etmek
nasıl gidileceğini anlatmak
2
Nasıl davranılacağını
ne yapılacağını öğretmek
"Benim elimden bir şey gelmez
patrona git
o bir yol gösterir sana
"
Yol iz bilmemek:
1
Bulunduğu yerde yabancı olup gideceği yolu ve yeri bilmemek
2
Görgüsüz davranmak
Yol kesmek:
1
Birinin geçmesine engel olmak
2
Issız yerlerde
yollarda soygunculuk yapmak
"Düğün alayının yolunu kesmiş eşkıyalar
"
Yol tutmak:
Yaşayışını inandığı
doğru bildiği bir düzende sürdürmek
"Sen de kendine özgü bir yol tuttun demek!"
Yolu (ayağı) düşmek:
Yolu üzerinde bulunan o yerden geçmesi gerekmek; o yer
yolu üzerinde bulunmak
"Sizin köye de yolum düştü
babanı gördüm
sana selâm söyledi
"
Yoluna çıkmak:
1
Karşılamaya gitmek
2
Yolda karşısına çıkmak
"Bütün kasaba halkı yeni gelen kaymakamın yoluna çıkmıştı
"
Yoluna (rayına) girmek:
İstenilen biçimi almak
gerekli olan şekilde gelişmek
Yoluna koymak:
Bir işi olumlu bir duruma sokmak
istenilen şekle getirmek
"İşlerini kısa zamanda yoluna koymayı başardı
"
Yolunu beklemek:
Gelmesini beklemek
"Az yolunu beklemedi oğlunun
"
Yolunu bulmak:
1
Kanunî olmayan yollardan kazanç sağlamak
2
Çözüme ulaşmak
gereken çareyi bulmak
"Onu razı etmenin yolunu buldum
çabuk benimle gel
"
Yolunu kaybetmek:
Hangi yoldan gideceğini bilememek
şaşırmak
"Çocuklar yollarını kaybetmişler
tam aksi yönde ilerliyorlardı
"
Yolunu sapıtmak
: Kötü yola düşmek
doğru yoldan ayrılmak
"Yolunu sapıtmış şu adamı Allah` tan başka kim doğru yola getirebilir?"
Yolunu yapmak
: Bir işi olumlu sonuca ulaştıracak ya da mümkün kılacak girişimde bulunup hazırlık yapmak veya tedbir almak
Yolu tutmak
: Bir yoldan kimseyi geçirmeyecek biçimde düzen kurmak
"Askerler tam teçhizatlı yolu tutmuşlar
bekliyorlardı
"
Yol yordam:
Bir şey
davranış ya da yapışın usul ve kuralları
"Madem yol yordam bilmezsin neden kalkışırsın böyle bir işe
"
Yorgan gitti
kavga bitti:
"Kavga
çekişme
anlaşmazlık nedeni olan şey ortadan kalkınca kavga da sona erdi
" anlamında kullanılır
Yorgunluğunu almak:
1
Yorgun kişi
yorgunluğunu gidermek için dinlenmek
2
Yorgun birini dinlendirmek
Yorgunluğunu çıkarmak
: 1
Dinlenmek
2
Yaptığı işten
dinlenmesini sağlayacak iyi bir haber alıp huzur içinde olmak
Yörüngesine oturtmak: 1
(Uydu) istenilen yerde ve yönde hareket eder olmak
2
Bir iş yoluna girmek
rayına oturmak
Yufka yürekli:
Çok duygulu olup olaylardan hemen etkilenip ağlayan
çok acıyan
üzülen kimse
"Senin bu kadar yufka yürekli olacağını düşünemezdim
Yukarı tükürsem bıyık
aşağı tükürsem sakal:
İki davranış
iki kimse
iki karşıt şey arasında bir tercih yapamama zorluğunu anlatmak için kullanılır
Yumruk kadar:
1
Küçücük
bir yumruk büyüklüğünde ancak (nesne)
2
Küçük çocuk
"Yumruk kadar çocuktan dayak yediğin doğru mu?"
Yumurta kapıya gelmek:
Yapılması gereken bir iş için zaman daralmış olmak
iş çok sıkışık zamana rastlamak
"Sen hep işleri yumurta kapıya gelence mi yaparsın?"
Yumurtaya kulp takmak:
Hemen her şeye bir kusur bulmak
bahane bulmakta usta olup hiçbir şeyi beğenmemek
Yumuşak yüzlü:
Kendisinden istenilenleri geri çevirmeyen
kimseyi gücendirmek istemeyen kimse
"Yumuşak yüzlü olduğum için mi tepeme çıkıyorsunuz?"
Yuvarlak hesap:
Ayrıntıya girmeden
bir bütün sayıya yaklaşık olarak tamamlanabilen hesap
"Aldığımız mallar yuvarlak hesap yüz bin lira tuttu
"
Yuvarlanıp gitmek:
Eldeki imkânlar içinde hayat sürmek
"Yuvarlanıp gidiyoruz işte
"
Yuvasını bozmak:
Ev ve aile düzenini bozmak
dağıtmak
alt üst etmek
"Hiç sebepsiz yuvasını bozdu nankör adam
"
Yuvasını yapmak:
Birinin hakkından gelmek
hakettiği ceza ya da cevabı vermek
"Onun yuvasını yapmak ancak bana düşer
"
Yuvasını yıkmak:
1
Birinin eşinden ayrılmasına yol açmak
2
Bir kimse eşinden ayrılarak aile düzenini bozmak
yok etmek
"Zorla kadıncağızın yuvasını yıktılar
lânet olsun onlara
"
Yük altına girmek:
Sorumluluk gerektiren
ağır bir görevi kabul etmek
"Desene boş yere yük altına girmişiz biz
"
Yük olmak:
1
Sıkıntılı bir işi başkasına yaptırmak
2
Masraflarını başkasına ödetmek
"Çocuklarım artık bana yük olmuyorlar
"
Yükseklerde dolaşmak:
Elde edilmesi zor şeyler istemek
"Yükseklerde dolaşmayı bırak da olabilecek bir şey iste
"
Yüksek perdeden konuşmak:
1
Yüksek sesle konuşmak
2
Meydan okurcasına sert konuşmak
3
Yapılması güç şeyleri yapacakmış gibi abartılı konuşmak
"Bu adam yüksek perdeden konuşmaya bayılıyor
"
Yüksekten atmak:
Yapamayacağı şeyleri söylemek
"Amma da yüksekten atıyor
"
Yükte hafif pahada ağır:
Taşınması kolay
değerli eşya (altın
elmas gibi
)
Yükün altından kalkmak:
1
Üzerine aldığı ağır bir işi başarmak
2
Gördüğü bir iyiliğin karşılığı olarak bir şeyler yapmak
"Onu bu yükün altından kalkamaz sananlar nasıl da yanıldılar
"
Yükünü tutmak:
Çok zenginleşmek
para ve mal kazanmış olmak
"Kısa zamanda yükünü tuttu bizim komşu
"
Yüreği ağzına gelmek:
Birden bire çok korkmak
kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hızlı hızlı atmak
"Karanlık ve ıssız sokakta yürürken bir çığlık duydu
yüreği ağzına geldi o an
"
Yüreği cız etmek:
Çok acımak
içi sızlamak
"Eşinin o hâlini görünce yüreği cız etti
"
Yüreği çarpmak:
1
Korku ve kaygı duyup merak etmek
bu sebeple tedirgin olmak
2
Yüreği hızlı vurmak
Yüreği dayanmamak:
Çok acı duymak
acısına katlanamamak
"Ailesinin son ferdini de kaybedince yüreği dayanmadı ihtiyar kadının
yatağa düştü
"
Yüreği ezilmek:
1
Üzülmek
çok acı duymak
2
Çok acıkmış olmak
"İçim eziliyor
bir şeyler yemeliyim
"
Yüreği hop etmek:
Bir olay karşısında birdenbire korkup heyecanlanmak
Yüreği ferahlamak:
İçi kaygıdan
sıkıntıdan kurtulmak
Yüreği kabarmak:
1
Midesi bulanmak
2
Merak
kaygı
korku ve sıkıntı yüzünden derin bir soluk alma gereği duymak
Yüreği kalkmak:
Heyecanlanmak
"Tekne sallandıkça yüreği kalkıyordu
"
Yüreği kararmak:
İçine bir karamsarlık
bir sıkıntı çökmek; iyimserliği ortadan kalkmak
"Yüreğin kararmasın
onu bulacağımızdan emin ol
"
Yüreği katı:
Acımasız
acıma duygusundan yoksun kimse
Yüreğine (içine) dert olmak:
Birine karşı ya da birinin kendine karşı yaptığı bir davranış sonradan kendisi için acı
üzüntü kaynağı olmak
"Ona yemek vermedim ama yüreğime dert oldu
"
Yüreğine inmek:
1
Birdenbire ölmek
2
Büyük ölçüde üzülmek
"Bu acı haberi verip de yüreğine indirmek mi istiyorsun?"
Yüreğine (içine) işlemek:
Çok tesirli olmak
derinden acı vermek
Yüreğine od düşmek:
Yüreği yanmak
belli bir sebep sonucu büyük bir acı duymak
çok üzülmek
"Kim ki başkasının uğradığı felâket onun yüreğine od düşürür
işte adam odur
"
Yüreğine su serpilmek:
Duyduğu üzüntüyü hafifletecek bir haberle karşılaşmak
ferahlamak
"Demek mahkemeye başvurmaktan vazgeçmiş
yüreğime su serpildi doğrusu
yoksa olayı hemen herkes duyacaktı
"
Yüreği küt küt atmak:
Korku ve heyecandan yüreği hızlı hızlı çarpmak
Yüreği oynamak:
Ansızın heyecanlanmak veya korkmak
tedirgin olmak
Yüreği (içi) parçalanmak:
Çok acımak
karşılaştığı bir durum sebebiyle çok üzüntü duymak
"Zavallının o hâlini görünce içim parçalandı
"
Yüreği pek:
1
Korkusuz
yürekli
çok cesaretli
2
Yüreği katı
"Onca insanla baş etmeyi göze alıyor
yüreği pek bir insanmış demek ki
"
Yüreği yanmak:
1
Çok fazla acımak
2
Bir felâkete uğramak
"Yüreğim yanıyor
acısını bir türlü unutamıyorum
"
Yürükten bağlanmak:
İçten
samimi olarak sevgi ve saygı duymak
Yürürlüğe girmek
: Bir kanun ya da kararname uygulanmaya başlamak
Yüzünü ağartmak:
Yakınlarının övünç duymasına neden olacak beğenilir bir iş yapmak
Yüz bulmak:
Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak
hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak
Yüze gülmek:
1
Sevimli
çekici görünmek
2
Yalandan dost görünmeye çalışmak
"Yüze gülüp arkadan insanın ekmeğini alır onlar
"
Yüze vurmak:
İşlediği bir suçu ya da kabahati birinin açıkça yüzüne söyleyip onun utanmasına yol açmak
"Suçunu sakın yüzüne vurup da utandırma onu
"
Yüze yüze kuyruğuna gelmek:
Uzun süren bir işin sonuna yaklaşmış olmak
Yüz görümlüğü:
Güveyin gelinin duvağını açarken verdiği armağan
Yüz göz olmak:
Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak
aradaki mesafe kalkmış olmak
lâubalileşmiş olmak
"İyice yüz göz olduk
beni artık dinlemiyorlar
"
Yüz karası:
1
Utanılacak bir durum
2
Ailesi
çevresi için utanç verici bir iş yapmak
"Ailemizin o yüz karasını hiç kimse görmeye gitmeyecek
anladınız mı?"
Yüz kızartıcı:
Çok utandırıcı hareket veya durum
Yüz dökmek:
Zorlanarak
utanmayı ve sıkılmayı göze alarak
yalvararak bir kimseden ricada bulunmak
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Yüz tutmak:
Bir şey olmak üzere bulunmak
"Hava kararmaya yüz tuttu
"
Yüzde kalmak:
1
Derinleştirmemek
2
Önemli şeyler meydana getirmemek
Yüzü ak: Suçu
utanılacak durumu bulunmamak; temiz ve saf olmak
"Alnım açık
yüzüm aktır
"
Yüzü görmemek:
Kimi şeylere hiç sahip olamamak
onlardan uzak bulunmak
"Çocuklar günlerdir et yüzü görmediler
"
Yüzü gözü açılmak:
1
Çevresi ile ilişkilerini geliştirmeye başlamış olmak
dünyayı anlamaya başlamak
2
İyiyi kötüyü
kendine yarayanı ayırt edici duruma gelmek
Yüzü gülmek:
1
Sevinci yüz hatlarında anlaşılır olmak
2
Neşelenip sıkıntıdan kurtulmak
feraha kavuşmak
"Bakıyorum yüzün gülüyor
sebebi ne ola ki?"
Yüzü kalmamak:
Bir kimseye karşı pek borçlu bulunmak ve ondan artık bir şey isteyecek hâli kalmamak
"Bu güne kadar ne istedimse verdi
Artık yüzüm kalmadı
git
isteyebileceksen sen iste
"
Yüzü kara:
Utanacak bir durumu olan
Yüzü kasap süngeri ile silinmiş:
Utanacak
sıkılacak
arlanacak yanı kalmamış; arsız
Yüzünden (suratından) düşen bin parça olmak:
Sıkıntısı
öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden belli olmak
"Babamın yüzünden düşen bin parça
ne oldu yine?"
Yüzünden okumak:
1
Ezberden değil
yazılı kâğıttan ya da kitaptan okumak
2
Neler hissettiğini
durumunu yüzünden anlamak
"Onun ne mal olduğu yüzünden anlaşılıyor
"
Yüzüne bir daha bakmamak:
Darılıp küsmek
bir daha konuşmamak; önemsemeyip ilgisiz kalmak
Yüzüne kan gelmek:
Benzi beti yerine gelmek
sağlığına kavuştuğu yüzünün kızarmasından belli olmak; soluk rengi geçmek
"İki şişe serum verdiler
sonunda yüzüne kan geldi
"
Yüzünü ağartmak:
Yakın çevresinin övünç duymasına neden olacak bir iş yapmak veya başarı kazanmak
"Uluslararası maratonda birinci gelerek
millet
in yüzünü ağarttı bu çocuk
"
Yüzünü ekşitmek:
Rahatsız olduğunu
hoşnut olmadığını
öfke duyduğunu yüz ifadesiyle belli etmek
"Haydi kalk
yüzünü ekşitme öyle
çok kalmayacağız onlarda
"
Yüzünü gören cennetlik:
Uzun bir süre ortalıkta görünmeyen kimseler için kullanılır
Yüzünü kara çıkarmak:
Yaptığı bir iş ya da davranışla birini utandırmak
mahçup duruma düşürmek
"Sakın onu gönderme
yüzünü kara çıkarır yoksa
pişman olursun!"
Yüzünü kızartmak:
Birini utandırıp yüzünün kızarmasına yol açmak
"Onun utanacağı sözleri söyleyip de yüzünü kızartmadan duramaz mısın sen?"
Yüzünün akıyla çıkmak:
Bir işe girip o işten başarı elde ederek
onurunu zedelemeden
utanılacak bir duruma düşmeden çıkmak
Yüzü sirke satmak:
Yüzünden hoşnut olmadığı anlaşılmak
asık yüzlü olmak
"Baksana
yüzü sirke satıyor adamın
"
Yüz üstü bırakmak:
Tamamlanmamış bir durumda
yarı yolda bırakmak
"İşleri yüz üstü bırakıp gitti
"
Yüzü soğuk:
Ürküntü veren
hoşnutluk vermeyen
sevimsiz
"Aman ne yüzü soğuk adamdı o öyle!"
Yüzü suyu hürmetine:
Bir kimsenin hatırına değer verildiği için
"Hz
Peygamber`in yüzü suyu hürmetine Cenab-ı Allah
bizleri inşallah bağışlar
"
Yüzü tutmamak:
Bir şey istemeye ya da söylemeye çekinmek
cesaret edememek
"Babamdan para isteyeceğim ama bir türlü yüzüm tutmuyor
"
Yüzü yerde:
Alçakgönüllü
Yüzü yok:
"Bir şeyi yapmaya cesareti yok
öyle yanlışlıklar yaptı ki teklif etmeye utanıyor
" anlamında kullanılır
Yüz vermek
: Her istediğini yerine getirerek şımartmak; yakınlık göstererek
hoş görülü davranarak ölçüsüz hareketler yapmasına sebep olmak
Yüz yüze bakmak:
Yakın ilişki içinde bulunup
bu ilişkileri bir süre devam etmek
"Birbirimize iyi davranalım
epey bir zaman burada yüz yüze bakacağız
"
Yüz yüze gelmek:
1
Birden karşılaşmak
2
Bir araya gelmek
"Bu meseleyi yüz yüze geldiğiniz zaman konuşursunuz
"
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul