Prof. Dr. Sinsi
|
Gurur: 2. Gururun Kötülüğü Ve Çeşitleri
*******************************
Zikredilen bu âyetler, hadisler ve sözler, mühürlü olmayan gözlerin ve kalplerin açılmasına ve gerçeklerin görülmesine yeterlidirler Gerçekler görülünce de, aldanış için bir sebep kalmaz Çünkü aldanışın sebebi ALLAH Teâlâ’nın fiillerini yanlış yorumlamak ve hayâlleri gerçek zannetmektir Bir zamanlar Firavun, Nemrut, Karun gibi servet ve saltanatlara sahip olan pek çok kimseler vardı Bunlar, hayâlden başka bir şey olmayan servet, saltanat ve kudretlerine güvenmiş, kendilerine tanınan fırsat ve mühlete aldanmış ve ALLAH Teâlâ'ya karşı küfür ve inkâr yoluna sapmışlardır Fakat, ilâhî irade onları yakalamak isteyince, tutunacak bir dal bulamamışlar ve hamurdan çekilen kıl gibi, servet ve devletlerinden koparılmış ve cehenneme atılmışlardır ALLAH Teâlâ, Firavun ve avenesinin yakalanış olayını anlatırken şöyle buyurmuştur:
"Biz onları bahçelerden, çeşmelerden, hazinelerden ve güzel ev ve saraylardan çıkardık Böyle isteyince böyle yaptık " (Şuarâ, 57-59) Daha başkalarının helâk ediliş olaylarıyla ilgili olarak da şöyle buyurmuştur:
"Biz daha önce de nice halkı helâk ettik Sen şimdi onlarda bir hayat emaresi görebilir misin veya onlardan cılız bir ses duyabilir misin?" (Meryem, 96)
Bir aldanış da ibadetlerde ihmalkâr davranan ve sakınmadan günah işleyenlerin ALLAH Teâlâ’nın kendilerini af ve merhamet edeceğini ümit etmeleridir
Dinde af ve merhamet ümidi vardır Ancak bu ümit, yapılan ibadet ve iyiliklerden dolayıdır ve korku ile beraberdir Onun için ALLAH Teâlâ, ümidi daima sâlih ameller ve korku ile birlikte zikretmiştir Örneğin şöyle buyurmuştur:
"Onlar, (gece namazı kılmak ve duâ etmek için) yataklarından uzaklaşır, korku ve ümit içinde duâ eder ve kendilerine verdiğimiz rızktan (bir miktar) hayra harcarlar " (Secde, 16)
"Yeryüzü ıslah edilmişken onda fitne ve fesat çıkarmayın, korku ve ümitle ALLAH'a duâ ve ibadet edin  " (A'râf, 56)
"Zikri geçen peygamberler, hayır işlerinde önde koşarlar, ümit ve korku içinde bize duâ ve ibadet ederler ve bize karşı huşû' ve saygı duyarlardı " (Enbiyâ, 90)
Bu âyetlerde görüldüğü gibi, ALLAH Teâlâ yanında geçerli olan ümidin şartı, onun sâlih ameller ve korku ile beraber olmasıdır Fâsık kimselerin ümidi ise, amelsiz ve korkusuz bir ümittir Şeytan icadı olan bu ümit temenni, ümniye ve kuruntudur Böyle bir ümidin dinde yeri ve ALLAH Teâlâ yanında değeri yoktur Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Şeytan onlara va'adde bulunur ve ümit verir Şeytanın verdiği va'ad ve ümitler aldatmaktan ibarettir " (Nisa, 120)
"İnsan temenni edince onun gerçekleşeceğini mi sanır?!" (Necm, 24)
"İş, ne sizin, ne de ehl-i kitabın temenni ve kuruntularına göre değildir Kim bir kötülük yaparsa, onunla cezalandırılır ve bu kimse ALLAH'a karşı kendisine ne bir yakın, ne de bir yardımcı bulamaz Erkek olsun, kadın olsun kim de iman edip sâlih amel işlerse, onu cennete koyarız Bu da, zerre kadar haksızlığa uğratılmaz " (Nisa, 123,124)
Şeytandan bir dürtü olan temenniye ümit gibi sarılanlar şöyle derler: "ALLAH’ın rahmeti çok, lütfü sonsuzdur O'nun deniz gibi olan affı yanında bizim günahlarımız birkaç damladan ibarettir Biz O'na iman etmişiz Bu kadar kâfir ve zâlim varken bizi mi cezalandıracaktır? ALLAH’ın bizim ibadetimize ihtiyacı yoktur "
Biz de bunlara şunu söyleriz: Peki, peygamberler, âlimler, basireti açık velîler ve diğer sâlih insanlar ALLAH’ın rahmetinin geniş olduğunu, O'nun kimsenin ibadetine ihtiyacı bulunmadığını, dünyada şu kadar kâfir ve zâlim yaşadığını bilmemişler mi ki, gece gündüz ibadet etmişler, en küçük bir günahtan bile sakınmaya çalışmışlar ve ALLAH Teâlâ’nın azabından tir tir titremişler? Melekler de bunu bilmemişler mi ki, tamamen masum ve devamlı ibadet hâlinde olmalarına rağmen hep korku içindedirler Hem af ve mağfiretin sahibi olan ALLAH Teâlâ’nın kendisi de sâlih amel işlenmesini ve kendisinden korkulmasını emretmemiş midir O, sahte ümitle aldananları uyarmak için şunları söylemiştir:
"Ey kullarım benden korkun " (Zümer, 16)
"Yalnız benden korkun " (Nahl, 51)
"Kullarıma haber ver ki, ben hem affedici ve merhametliyim, hem de azabı en ağır ve elem verici olanım " (Hicr, 49, 50)
"İnsana ancak yaptığı amelin karşılığı vardır " (Necm, 39)
"Kim zerre kadar hayır işlese onu görür ve kim zerre kadar kötülük yapsa onu görür " (Zilzâl, 7, 8)
"Kim bir sâlih amel işlese kendi yararına ve kim kötülük yapsa kendi zararınadır Bunların karşılığını görmek için Rabbinize götürüleceksiniz " (Fussilet, 46; Câsiye, 15)
"Herkes, kendi yaptıklarına karşı cehennemde rehin ve hapis tutulur Ancak cennet ehli müstesnadır " (Muddessir, 38; Tur, 21)
"Bir günden korkun ki, o gün hiç kimse bir başkası için bir şey ödemez; ALLAH istemezse kimse şefaat edemez; kimseden fidye alınmaz ve kimse bir yerden yardım görmez " (Bakara, 48)
ALLAH Teâlâ’nın af ve mağfiretini ancak iman ve sâlih amel sahibi kimselerin ümit edebileceğini bildiren bir âyet de şöyledir:
"İman eden, hicret eden ve ALLAH yolunda cihad eden kimseler ALLAH’ın rahmetini ümit ederler ALLAH (bunlar için) bağışlayıcı ve merhametlidir " (Bakara, 218)
Hicret, genel anlamıyla günahları terk etmek, cihad ise, sâlih amel için kendini yormaktır ALLAH Rasûlü (as) da şöyle buyurmuştur:
"Akıllı insan, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır Ahmak insan ise, nefsine uyan ve ALLAH'tan temennilerde bulunandır "
*******************************
|