Prof. Dr. Sinsi
|
Hayatin Manasi.......
HAYAT SÜRECİ
Oyun ve eğlencenin süresi az olur, çabukça gelip geçer Oyun ve eğlence çoğu kez bir takım üzüntülere sebep olmaktadır Oyun ve eğlenceye çoğunlukla olayların ötesi, sonu düşünülmediği zaman katılınır Fakat meselenin, olayların sonu düşünüldüğü zaman; oyun, eğlence diye bir şey kalmaz
Oyun ve eğlenceyle genellikle çocuklar ve aldatılmış cahiller meşgul olur
Akıllı insan nadiren bunlara dalar
Dünya lezzetleri de böyledir
Hakikat ehli, bu dünya zevk ve lezzetlerinin aslında önem verilecek bir olmadığını, aldatıcı şeyler olduğunu bilirler
Oyun ve eğlencenin sonu hoş değildir
Dünya zevk ve lezzetleri de bir oyun ve eğlencedir İtibar edilecek bir hakikat değildir “Ahiret yurdu muttakiler için daha hayırlıdır ” (En’am, 32)
Bu dünyada insana zevk veren şeyler değersiz, ahiretin hayırları ise değerli ve şereflidir Dünya zevkleri ancak şehevî ihtiyaçları karşılamak içindir Bu ise son derece basittir, değersizdir
İnsan, şeref bakımından hayvanlardan daha üstündür
Deve, insandan daha çok yer
Horoz ve serçe, karşı cinsten daha çok faydalanır
Kurt, insandan daha çok tahripkârdır
Akrep, acı vermekte daha güçlüdür
Bütün bunlar, övünülecek bir şey olsaydı, bu konularda ileri noktalarda olmak insanın şerefini artıran bir neden olurdu Bütün bunlar, kıymetsiz şeylerdir Geçici şeylerdir
Manevî saadetler ise değerli, kudsî, yüce ve devamlı lezzetlerdir
Bunun içindir ki, çokça ilmi olan ve maddi lezzetlerden uzak duran insanlar, hürmet ve hizmet ederler Kendilerini böyle insanlara bendeder, onlara nispetle nefislerini şâki sayarlar
Bu da bize gösterir ki, insan fıtratı maddi lezzetleri önemsiz ve aşağı sayarken, manevî lezzetleri yüce mertebelerde görmektedir
Ahiret nimetlerine kavuşalacağı kesindir Ama dünya nimetlerinden elimizde bulunanın bile muhafazasının garantisi yoktur
Güç, kuvvet, saltanat bir dünya nimetidir
Nice güçlü, kuvvetli, saltanatlı insan vardır ki, bir nefesi alıp tekrar veremeyişi veya bir nefes verip tekrar alamayışı bütün varlığını silip süpürmüştür
Dünya nimet ve saltanatı hep böyledir Değişkendir Ebedî değil 
İnsan nice dünyalıklar elde eder ama ondan faydalanıp faydalanamayacağını bile bilmez Oysa ahiret mutlulukları ve ahiret hayırları böyle değildir Kazanmışsak ahiret azığını; faydalanacağımız da kesindir
Fahrettin Razi der ki: “Dünyadaki nimetler ve mutluluklar pek çok noksanlıkları kendinde taşımaktadır Ancak ahiret mutlulukları böyle değildir O halde ahiret mutlulukları kesinlikle daha mükemmel, üstün, sürekli ve daha iyidir ”
Ahirette tekrar diriliş, hesap ve ceza meseleleri İslam’ın getirdiği akide esaslarından bir cüzdür Yaratıcı’nın birliğini kabullenmenin hemen ardından bunlara inanmak gerekir İslam dini, akide-tasavvur, ahlak-şeriat ve nizamlarıyla ancak ahirete inanma esaslarına dayanarak var olabilir
İslam, mükemmel bir din olup,
Mü’minlere verilen bir nimet,
Rabbimizin bize ihsanı,
Din olarak münasip gördüğü inanç sistemidir O, bir hayat düsturudur
O düstur da, ulûhiyet gerçeği ile ahiret hayatının hakikati birleştirilip tek temel üzerine oturtulmuş, bina edilmiştir Böylece itikadi-şer’i-ahlaki değerler birleştirilip yoğrularak mütekamil bir din meydana gelmiştir
Acaba hayatın manası, beşer ömrünün teşkil ettiği 60-70 yıllık şu kısa zaman dilimi midir? Ya da asırlar boyu süregelen insanlık tarihi, hayatın manasının ifadesi midir?
Elbetteki hayatın manası bu olmamalıdır
Zamanın sonsuzluğunu, ufukların genişliğini, âlemlerin derinliğini ve hakikatin çeşitlerini içine alan bir açılımı olmalıdır hayatın manasının Öyle ki, şu görünen dünya hayatını içine aldığı gibi, zamanda uzayıp dünya hayatının ona nisbeten gündüzün bir saati kadar kaldığı ve miktarını Allah’tan başka kimsenin bilemediği ahireti de içine alan bir manası olmalıdır hayatın
Hayat;
Mekan itibariyle, üzerinde beşeriyetin yaşamakta olduğu şu yeryüzünü içine aldığı gibi, zaman da uzayarak giden, eni yeryüzüyle gökler kadar olan cenneti ve milyarlarca seneden beri yeryüzünden gelip geçen nesillerin hepsine yetecek genişlikteki cehennemi ile birlikte ahiret yurdunu da ihtiva etmektedir
Hayat;
Şu görünen kainata şâmil olduğu gibi, her türlü hakikatlerini Rabb’imden başka kimsenin bilemediği, gayb âlemini de içine almaktadır Hakkında Rabb’imin bildirdiğinden başka bir bilgimiz olmayan o gayb alemi, ölüm anı ile başlayıp ahiret hayatıyla sonuçlanır Ölüm alemi de, ahiret alemi de mahiyeti Rab Teâlâ’da saklı birer gayb alemidir Ve her ikisinde de insanın hayatı Allah (c c )’ın bildiği surette devam edip gidecektir
Bildiğimiz, şu dünya hayatındaki yaşayışımızdan başka, bu hayatı andıran ikinci bir hayat dediğimiz ahiret yaşayışını da içine almalıdır hayat
O ahiret hayatı ki, yanında dünya hayatı bir sinek kanadı kadar dahi bir mana ifade etmez O hayat, dünyadakinden daha fevkalade tat ve lezzetlerle donatılmış olacaktır
İslam tasavvurunda insanoğluna kazandırılmak istenen şahsiyet; işte böylesine;
Zamanın sonsuz mesafesini,
Mekanın hudutsuz ufuklarını,
Hayat ve âlemlerin bitmeyen derinliklerini ve yüceliklerini içine almaktadır
Bu kadar geniş ölçüdeki zaman, mekan âlemler ve lezzetleri kucaklayıp yaşayan bir insan, sadece dünya hayatı için mücadele eden, kendine yapılanların veya kendi yaptıklarının, cezasıyla mükafatını yalnız yeryüzündeki insanlardan beklemekten başka çaresi bulunmayan insanla mukayese edilemez
Rabb’im!  Sen, bizi bizden daha iyi bilirsin
Azıp, yanılıyor, nefse ve şeytana uyarak hayatın hakikatlerinden uzaklaşıyoruz
Sana lâyık, senin istediğin gibi bir kul yap bizi
Hem nefislerimizi,
Hem nesillerimizi 
Senin için ne zor ki?
Hayatın anlamını kavrat bize Arındır bizi günahlardan Koru bizi, nefsimizin şomluğundan
|