08-24-2012
|
#5
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kılıc Kuşanan Evliyalar
Ahmed İzzet Efendi, Kurtuluş Savaşının kazanılmasından sonra öm rünü büyük bir tevâzu ve ferâgat hissi içinde yaşayarak geçirdi Muhitinin ve çevresi nin fakir insanlarına karşı bütün varlığını sarfederek hizmete koştu Yardımla rıyla birçok kâbiliyetli gencin, okuyup yetişmesini sağladı 1952 yılında ebedî âleme göçtü
Osmanlı âlim ve velîlerinin en meşhûrlarından, büyük devlet adamı Ahmed İbni Kemâl Paşa (rahmetullahi teâlâ aleyh) baba tarafından as ker, anne tarafın dan ise ilim ile meşgûl olan bir âileye mensuptu Küçük yaştan îtibâren âilesinin nezâretinde iyi bir tahsil ve terbiye gördü Daha sonra baba mesleği olan asker lik yolunu seçti Altı-bölük sipahisi olarak Sultan İkinci Bâyezîd Hanın seferle rine katıldı
Ancak bu sırada karşılaştığı bir hâdise onun hayâtını, geleceğe yö nelik plânlarını tamamen değiştirerek baba mesleği olan askerliği bırak masına ve il miye sınıfına geçmesine sebeb oldu Kendisi bu olayı şöyle nakletmektedir:
Sultan İkinci Bâyezîd Han ile bir sefere çıkmıştık O zaman vezîr, Halîl Pa şanın oğlu İbrâhim Paşaydı Şanlı, değerli bir vezirdi Ahmed ibni Evrenos adında bir de kumandan vardı Kumandanlardan hiçbiri onun önüne geçemez, bir mecliste ondan ileri oturamazdı Ben ise, vezîrin ve bu kumandanın huzû runda ayakta, esas vaziyette dururdum Bir defâ sında, eski elbiseler giyinmiş biri geldi Bu, kumandanlardan da yüksek yere oturdu ve kimse ona mâni ol madı Buna hayret ettim Arkadaşla rımdan birine, kumandandan da yüksek yere oturan bu zâtın kim oldu ğunu sordum "Filibe Medresesi müderrisi, âlim bir zattır İsmi Molla Lütfi´dir " dedi "Ne kadar maaş alır " dedim "Otuz dirhem " dedi "Ma kâmı bu kadar yüksek olan bu kumandandan yukarı nasıl oturur?" de dim "Âlimler, ilimlerinden dolayı tâzim ve takdîr olunur, hürmet görürler Geri bırakılırsa, bu kumandan ve vezîr buna râzı olmazlar " dedi Düşün düm, "Ben bu kumandan derecesine çıkamam, ama çalışır gayret eder sem, şu âlim gibi olu rum " dedim ve ilim tahsîl etmeye niyet ettim
Nitekim İbn-i Kemâl ordu ile Edirne´ye dönünce bu düşüncesini tatbik mevkıine koydu Askerlikten ayrılarak ilim tahsîline başladı Bu sırada Molla Lütfi, Edirne´deki Dârü´l-hadîs´e tâyin edilmişti İbn-i Kemâl bir müddet onun derslerine devâm etti Kendisinden Şerhu´l-Metali´ ve haşi yelerini okudu Arka daşları arasında zekâsı, kavrayış kabiliyeti ve yete neği ile temâyüz etti Kısa sü rede ilimde yüksek makamlara kavuştu Daha sonra Kestelli Muslihiddîn Mus tafa Efendi, Hatîbzâde Muhyiddîn Mehmed Efendi ve Muârifzâde Sinânüddîn Yûsuf Efendilerden usûl ve tefsîr dersleri alarak tahsîlini tamamladı
İlim adamlarına fevkalâde hürmet gösteren ve onları teşvik eden İkinci Bâyezîd Han, İbn-i Kemâl´in bilgi ve istidâd yönünden sâhib olduğu değerleri duyunca kendisini Edirne´de Taşlık Medresesine tâyin etti Ay rıca İdris-i Bitli sî´nin Farsça yazdığı Heşt Behişt adlı Osmanlı târihine benzer Türkçe bir Os manlı Târihi yazmasını istedi ve bu iş için kendisine otuz bin akçe ihsân eyledi
İbn-i Kemâl 1511 yılında günlük kırk akçe ile Üsküp´teki İshak Paşa Medre sesine nakl edildi Bir yıl kadar sonra Edirne´deki Halebiye Medre sesine tâyin edildi
Sultan Selîm Hanın vefâtı, devrin yıkılmaz ve eşsiz ilim adamı İbn-i Kemâl hazretlerini çok üzdü
Yavuz Sultan Selîm´in vefâtından sonra İbn-i Kemâl hazretleri bir müddet daha medresede talebe yetiştirmeye devâm etti 1526´da Şeyhü lislâm Zenbilli Ali Efendinin vefâtı üzerine Kânûnî Sultan Süleymân Han tarafından bu göreve getirildi Şeyhülislâmlık makâmına gelince işleri daha çok ağırlaştı İlmi ile o kadar büyük bir şöhret kazanmıştı ki, zamâ nındaki birçok âlim bâzı meselelerde ona başvururlardı Hattâ bir kısım ulemâ, yazmış olduğu eserleri tashîh ve kont rol maksadıyla ona gönde rirlerdi On altıncı asrın ilk yarısında, Osmanlı kültü rünün en büyük mü messili olarak görülmektedir Ahlâkı güzel, edebi mükem mel, zekâsı ve aklı kuvvetli, ifâdesi açık ve vecîz olan Kemâlpaşazâde, iki dünyâ fayda larını bilen ve bildiren, pek nâdir simâlardan biriydi Cinnîlere de fetvâ ve rirdi Bunun için "Müfti-yüs-sekaleyn" (İnsan ve cinlerin müftüsü) adı ile meşhûr oldu Büyük bir âlim olduğu gibi, güçlü bir târihçi, değerli bir edîb, kuvvetli bir şâirdi Tasavvufta da ileri derece sâhibiydi Büyük velîlerin te vec cühünü kazanmıştı Şeyhülislâmlık makâmında bulunduğu sürede, dâhili ve hâ rici, din ve mezheb düşmanlarına karşı ilmiyle ve yazdığı ki taplarıyla mücadele etti İbn-i Kemâl hazretleri Yavuz Sultan Selîm´i ol duğu gibi Kânûnî Sultan Sü leymân´ı da Eshâb-ı kirâm düşmanı Safevî- lere karşı mücadeleye teşvik etti Pâ dişâhın Şâh Tahmasb´a gön derdiği mektupları, bizzât kaleme alan o idi
Senûsîlik hareketinin büyük mücâhid lideri olan, İslâm birlik ve kar deşliği nin en mükemmel örneğini veren velî Ahmed es-Senûsî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretleri´nin soyu Peygamber efendimizin to runu hazret-i Hasan efen dimize kadar uzanmaktadır Ceddi Seyyid Muham- med ibni Ali es-Senûsî, Ku zey Afrika´da İtalyan ve Fransız istilâ hareket- lerine karşı İslâm dünyâsının birlik ve berâberliğini temin maksa dıyla Senûsîlik tarîkatını kurdu İlk defâ Derne ci vârında dağlık bir arâ zide Zâ- viye-i Beyzâ adını verdiği tekkesini tesîs etti Mertliği, dînine bağ lılığı ile kısa zamanda muhitinde geniş ilgi topladı Her taraf Senûsî tek keleri ile doldu Harekete dâhil olanlar öncelikle şahsî ahlâk ve inançları bakı- mından en mükemmel bir seviyeye getirilirdi Sonra da aynı üs tün lüğü etraflarına yaymak üzere faâliyete geçirilirlerdi Fakat Senûsîlik hare ketinin hedefi yalnız Kuzey Afrika değil, bütün İslâm dünyâsıydı Müslü- man milletlerin sosyal, ekonomik ve kültürel seviyelerinde muaz zam bir inkılâp vü cuda getirerek İslâm dünyâsını uyandırıp kalkındırmak ve birleştirmek istiyor lardı
|
|
|