Yalnız Mesajı Göster

Kılıc Kuşanan Evliyalar

Eski 08-24-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kılıc Kuşanan Evliyalar




Akbıyık Sultan (rahmetullahi teâlâ aleyh) İkinci Murâd Han ve Fâtih Sul tan Mehmed devrinde yaşayan büyük velîlerden olup, Asıl adı Ahmed Şemseddîn´dir Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin sohbetinde yetişti Onun feyz ve bereketi ile kemâle erişti Kalblere şifâ olan sözleri ile ileri dere- celere ka vuştu

Akbıyık Sultan bir taraftan hocasının sohbeti ile bereketlenirken diğer ta raftan İkinci Murâd Han´ın haçlılar ve diğer din düşmanlarına karşı gi riştiği cihâd hareketine de katıldı Giriştiği seferlerde, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin diğer talebeleri ile birlikte büyük kahramanlıklar gösterdi Böylece Osmanlıların Rumeli´deki yayılmasında önemli hizmetler gördü

Bu gazâlarda gösterdiği başarılardan birinin sonunda İkinci Murâd Han tara fından Yenişehir köylerinden bir tanesi kendisine temlik edildi (1437) Bu pa rayı ticarette kullanan Akbıyık Sultan kısa zamanda malının hesâbını yapama yacak kadar zenginleşti Mal, mülk meşgûliyeti az za man içinde, hocasının soh betinden daha az istifâde etmesine yolaçtı Bu sebeple birgün hocası Hacı Bay ram-ı Velî hazretleri, dünyâya ve onun geçici lezzetlerine bağlanmanın mah zurlarından bahsederek Akbıyık Sultan´a;

"Evlâdım bu dünyâ fânîdir Malı mülkü elde kalmaz Ne kadar malın olsa murâd alamazsın Âhiretten gâfil olma Zîrâ gidişin dönüşü yoktur Allahü teâlâdan gayri işlere tutulmaktan kurtul Devamlı bâki kalan iş lerle meşgul ol"

Hocasının bu sözleri üzerine Akbıyık Sultan;

"Hocam! Peygamber efendimiz; "Dünyâ, âhiretin tarlasıdır" buyuru yor Bu sebeple dünyâ malı ile de meşgul olmak gerekmez mi?"

Hacı Bayram-ı Velî hazretleri uzun bir sükûttan sonra;

"Evlâdım! Mâdem ki dünyâyı terk edemiyorsun, öyle ise bizi terket Bu dergâhta dünyâ ile meşgul olanların işi yoktur" buyurdu

Akbıyık Sultan bu sözler üzerine kapıdan dışarı çıkarken tam eşik üzerinde başından sarığını düşürdü Bunu hocasının bir kerâmeti bilip günü gelince se bebi meydana çıkar, düşüncesiyle alıp başına giymedi

Akbıyık Sultan´ın bundan sonra topladığı altın ve gümüş para sayı lamaya cak ölçüde arttı Ancak gönlünü hiç bir zaman para ve pula kap tırmadı Eline geçen para da hiç bir zaman kendisinde kalmadı Fakir, fu karâ, kimsesiz, öksüz, yetim, dul, borçlu ve gariplerin sığınağı oldu Bur sa´da büyük bir imâret yaptıra rak gelen geçen yoksullara ikramlarda bu lundu Misâfirleri ağırladı O dağıttıkça parası artıyor, parası arttıkça o da dağıtmaya devâm ediyordu Bu arada Alâeddîn Ali el-Arabî hazretlerinin derslerine devam ederek ilimde ilerlemeye de gayret sarfediyordu

Ve nihâyet Hocasının kerâmeti tahakkuk etti Sarığının eşik üze rinde düşmesinin esrârı aydınlandı Yine şeyhi ve üstâdı Hacı Bayram-ı Velî hazretle rinin eşiğine yüz sürdü Mübârek sohbetlerine tekrar kabûl olunarak tasavvuf yolunda ilerledi Hocasının sekiz halîfesinden biri olma şerefine kavuştu

Bu arada dînine hizmet etmek, İslâmiyeti küffâr diyârına duyurmak aşkı Akbıyık Sultan´da hiç sönmeden için için gittikçe alevlendi 1444´te Varna´da haçlı sürüleri perişan edilirken o, mânevî liderlerin en önün deydi

Nisan 1453 Osmanlı ordusu son defâ İstanbul önlerinde göründü Pey gamber efendimizin fetih müjdesi gerçekleşmek üzeredir Molla Hüs- rev, Molla Gürânî, Akşemseddîn ve Akbıyık Sultan gibi gönül erenleri or- dunun en önün deler Akbıyık Sultan, Akşemseddîn hazretleri ile berâ ber Fâtih Sultan Mehmed Han´ın yanında bulunuyor ve devamlı askeri teşcî´ edip coşturuyor, duâ ve söz leri ile onları gayrete getiriyordu

İstanbul´un mânevî fâtihi, büyük âlim, üstad, hekim ve velî Akşem- seddîn (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin zamânında İkinci Murâd Hanın vefâtı ile Osmanlı tahtına çıkan genç pâdişâh Sultan Mehmed, İs- tanbul´un fethi hazırlıklarını tamamladıktan sonra şehre doğru hare ket ederken, Allah adamlarının da ordusunda bulunma sını istedi Bu dâvet üze rine Akşemseddîn, Akbıyık Sultan, Molla Fenârî, Molla Gürânî, Şeyh Sinân gibi meşhûr âlim ve velîler, talebeleriyle birlikte orduya katıldılar Yine orduya ka tılan Aydınoğlu, Karamanoğlu, İsfendiyaroğlu kuvvetleri gibi gönüllü birlikler, İstanbul´un fethinin, bütün Türk-İslâm âlemince mu- kaddes bir gâye kabûl edil diğini dile getirdiler Bilhassa talebeleriyle bir- likte orduya katılan Akşemseddîn hazretleri ve diğer âlim ve evliyâ zâtlar, askerlere ayrı bir şevk ve azim veriyor lardı Fâtih Sultan Mehmed Han, İstanbul önlerinde ordugâhını kurduktan sonra, düşmana önce İslâmı tebliğ etti İslâmiyetin emri olan hususları bildirdi Fakat, Bizanslılardan red cevabı alınca, şehri kuşatmaya başladı Kuşatmanın uzaması ve bir netice elde edilememesi bâzı devlet adamla rını ümitsizliğe düşürdü Bunlar şehrin alınamayacağını, üstelik bir Haçlı ordusunun Bizans´ın im- dâdına koşacağını sanıyorlardı Bütün bu olum suz propagandalara karşı orduda pâdi şâhı ve askeri fethe karşı gayrete getiren bir din büyüğü var- dı; Akşemseddîn O, şeyhi Hacı Bayram-ı Velî´nin; "İstanbul´un fethini şu çocukla bizim köse görür ler!" sözünü bili yor ve tahakkuk edeceğine kalp- ten inanıyordu

Muhâsaranın devâm ettiği bir sırada Avrupa´dan asker ve erzak geti ren ge miler, Osmanlı donanmasının müdahalesine rağmen şehre gir meye muvaffak oldu Kâfirler görülmemiş şenlikler yaparken, Müslü manlar üzüntülü idi Pâdi şâha gelen bâzı devlet adamları;

Alıntı Yaparak Cevapla