Prof. Dr. Sinsi
|
18 Mart Çanakkale Zaferi Dosyası
ÇANAKKALE ZAFERİ (18 Mart)
Çanakkale Savaşları, 1 Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren, Türk’ün gücünü dünyaya bir daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdıran büyük bir destandır
1 Dünya Savaşı’nın başlarında İngilizler ve Fransızlar, İtilaf Devletlerinin üçüncüsü olan Ruslara yardım etmek için Çanakkale Boğazı’ndan geçip Karadeniz’e ulaşmayı planlamışlardı Amaçlarından biri de İstanbul’u ve boğazları ele geçirmek, bu yolla Osmanlı Devleti’ni etkisiz hale getirmekti
İngiliz ve Fransızlar bu düşünceyi gerçekleştirmek için kurdukları güçlü donanma ile Çanakkale Boğazı önlerine geldiler Türk mevzilerini yoğun bir top ateşine tuttuktan sonra boğazı geçmeye çalıştılar ( 18 Mart 1915) Ne var ki Türk topçusunun düşman gemilerini bulan isabetli atışları ve Nusret Mayın Gemisi’nin boğaza yerleştirdiği mayınlar, düşman filosunu geri çekilmek zorunda bıraktı Bu arada düşman gemilerinden bir çoğu battı, bazıları da kullanılamayacak duruma geldi
Düşman, Çanakkale Boğazı’ndan geçemeyeceğini anlayınca, Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardı Amaçları, yarımadadaki Türk gücünü yok etmek ve boğazı denetimi altına almaktı İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelenda askerlerinden oluşan 70 bin kişilik bir kuvvet; asker ve silah sayısı bakımından az, fakat kahramanlıkta eşsiz olan askerlerimize saldırdılar Mustafa Kemal komutasında 19 Kolordu, bu güçlü orduyu Anafartalar, Arıburnu ve Conkbayırı’nda dize getirdi Çanakkale’nin geçilmez olduğunu anlayan düşman, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kaldı (1916) Askerlerimizin, kendilerinden kat kat güçlü düşmana karşı hem karada hem de denizde kazandığı bu zafer karşısında bütün dünya, Hayranlığını dile getirmiştir
Çanakkale Zaferi, her yılın 18 Mart’ında bütün yurtta kutlanmakta, başta Mustafa Kemal olmak üzere, tüm komutanları ve 251 bin Mehmetçiğimizi saygıyla anmaktayız
ÇANAKKALE DESTANI
Altı asır dünyaya nizam veren bu millet, bitab düşmüştü Trablusgarp’tan, Balkanlar’dan çekilmiştik Ricat, onur-gurur kırıcıydı ama mecburduk buna  Düşman kaviydi talih zebundu  dost vefasızdı  
Batılı; “Başka milletlerin, müdafaadan ümidi kestiği anda, Türk milletinin taarruzu başlar!” diyor İşte Çanakkale savaşları, bunun destanıdır
Bu destanda; cephaneliğin infilak etmesiyle gözlerinden olan Memiş’in; komutanın: “Vah evladım vah! Gözlerinden mi oldun?” demesine karşılık: “Üzülme paşam, üzülme! Bu gözler göreceğini gördükten sonra bu hale geldi!” şeklindeki cevabı vardır
Bu destanda; Fransız zırhlısı Büve’nin 610 mürettebatının denize saçıldığı anda; İngiliz zırhlısı Oşin’ın, sudaki karıncalar gibi çabalayan düşman askerlerini toplaması için ateş kesen Türk topçusunun civanmertliği vardır
Bu destanda; İntepe bayırında, bölüğünün tamamen bitmesine rağmen bir mehmetçiğin, sabaha kadar dişini sıkması ve sabahleyin takviye gelen bölük komutanına : “Akşam, batarya imamları “şehitliği” anlatmasalardı, vi dayanamazdık!” Demesi vardır
Bu destanda; yolunu şaşırıp, merkebiyle düşman içine düşen, dipçik darbeleri altında mendilini çıkarıp: “Beni komutanınıza götürün diyerek”, Anzak komutan karşısında da : “Bizim komutanın size selamı var! Bunlar düşman amma deniz suyu da içemezler! Dedi Size tatlı su yolladı!” hilesini yapıp mukabilinde çikolata, konserve alarak birliğine dönen, kıvrak Türk zekasının sembolü olan Saka Hüseyinler vardır
Bu destanda; birkaç kalas, birkaç metre halat ve 30 yardımcısıyla, 35,5 santim çapındaki 100 tonluk topu Çimenlik kalesi burçlarından indirip Hamidiye tabyalarına nakleden 65’ini geçmiş imalat-ı harbiye ustası Ramazan ağalar vardır
Bu destanda Rumeli Mecidiyesi tabyasında 20 dakikalık baygınlıktan sonra 276 kilogramlık üç mermiyi peyderpey atıp İngilizlerin Oşin Zırhlısına boğazı dar eden ; Cevat Paşa’nın “Dile benden ne dilersen evladım” demesine karşılık “Bir şey istemem kumandanım diyen, Paşanın ısrarıyla “Tek tayınla doymuyorum komutanım” deyip “Çift tayın” alan ; fakat bir süre sonra “ Herkes tek tayın yerken bu ikinci tayın boğazımdan geçmiyor ” diyerek tayını reddeden diğergam ruhlu “KOCA SEYYİT”ler vardır
Bu destanda; cephanesi bitmiş geri çekilen askerlere; “Düşmandan kaçılmaz! Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!” diyen Anafartalar, Conkbayırı muharebelerinin kahramanı “Mustafa Kemal”ler vardır
Ve yine bu destanda, Atatürk’ün Nutuk’ta anlattığı:
“Siperler arasıdaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak  Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına kamilen düşüyor İkinciler onların yerine geçiyor  Fakat, ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz?  Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok  Okumak bilenlerin elinde Kur’an-ı Kerim cennete gitmeye hazırlanıyorlar Bilmeyenler kelime-i şehadet getirerek yürüyorlar Emin olunuz ki, Çanakkale Savaşlarını kazanan bu yüksek ruhtur ” Dediği bu ruhu taşıyan Anadolu yiğitleri vardır
ÇANAKKALE CEPHESİNDE KADIN SAVAŞÇILARIMIZ
Çanakkale Savaşları’nın henüz araştırılmayı bekleyen bir çok siyasal, sosyal ve askeri yönünün daha olduğu bir gerçek Örneğin; bu savaşların bizde belki de hiç bilinmeyen bir diğer yönü, Çanakkale’de bazı kadın Türk kadın savaşçılarının da, Mehmetçik ile birlikte çarpıştıklarıdır
Konuyla ilgili ilk belgesel bilgilere Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde, Anzac askerlerinin Çanakkale’de siperlerde yazdıkları günlük ve mektuplarda rastlanmaktadır Örneğin, The Age adlı Avustralya gazetesinde, 8 Eylül 1915 tarihinde şu başlıkta bir haber yer almaktadır
“Kadın bir keskin nişancı: ilk günkü çarpışmada vuruldu: J C Davies adlı bir asker annesine yazdığı mektupta şöyle demektedir: “  Vurulduğum 18 Mayıs günü, keskin nişancı bir Türk kızı vardı Güzel, iri yapılı ve 19-21 yaşları arasında görünüyordu Günün uzunca bir bölümünde sürekli olarak ateş etti Gerçi bir çok adamımızı vurdu ama gün bitiminden önce Avustralyalı bir asker tarafından vurulunca, gene de üzüldüm Ölüsünü ele geçirdiğimizde yanında bir Türk erkeğinin cesedini de bulduk Kadının vücudunda tam 52 kurşun vardı  Bu savaş korkunç”
Arşivlerde aynı konuyu dile getiren birkaç mektup ya da günlük daha bulunmaktadır Gerçi bu tür haberlerin Anzak askerlerinin, zor siper koşullarında, aylarca süren çarpışmaların yıpratıcı etkisinde geliştirdikleri hayal ürünü şeyler olduğu da düşünülebilir Ancak, “Keskin nişancı Türk kadınları” ve “Türk kadın savaşçılarını” anlatan diğer asker mektupları da incelenip, birbirleriyle karşılaştırıldığında, anlatılanların doğru olma olasılığının çok yüksek olduğu söylenebilir Kısacası, Çanakkale Savaşları’nın daha birçok yönü, genç araştırmacılarımızın çalışmalarını ve aydınlatılmayı beklemektedir
|