Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı'da Dini Teşkliat
Osmanli Devleti, Islâm dîninin en yüksek makâmi olan halîfelik müessesesine de sâhip oldugundan, bütün dînî teskilâtlar mevcuttu
Halîfe, seyh-ül-islâm, kadiasker, kadi, müderris, nâib, kassam, seyh, imâm, hatip, müezzin gibi dînî vazifeliler, bunlara ilâveten tekke ve zâviyelerde de efendi, pîr, dede, baba, postnisin vardi
Halîfelik makâmi, 1517'de Misir'in fethi üzerine Osmanli Devletine geçmisti Seyh-ül-islâm, ulemanin yâni âlimlerin basiydi Fetvâ da verirlerdi
Fetvâ ve kiymetli eserleriyle taninan meshur seyh-ül-islâmlar yetisti En meshurlari Molla Hüsrev, Molla Gürânî, Ebüssü'ûd, Ibni Kemâl Pasa, Âli Cemâlî efendilerdir
Kadiasker; ilmiye mesleginin en yüksek makamlarindandi Ordunun ser'î ve hukûkî meselelerine bakardi
Dîvân-i hümâyûn yâni hükûmet üyesiydi Kâdi; dînî ahkâma göre hüküm veren ve tatbik eden, hükümetin idârî tasarruflarina âit emirlerini yerine getiren makam, hâkim olup, sehrin de idârecisiydi
Müderris; medrese ögretim üyesi, profesör karsiligi kullanilirdi Dînî teskilât mensubu olmalarina ragmen, müderrisler, dînî bilgilerde oldugu gibi, fen bilgilerinde de âlimdiler
Süleymâniye Medreseside müderrisler fennî ders okuturlardi Müderrislerin dereceleri olup, yardimcilari da vardi
Nâib; ser'î mahkemelerde kadi adina çesitli kararlar verebilir ve onun vekilidir
Kadi'nin vazife aldigi yerin büyüklügüne göre naibleri olurdu
Kaza, kadi, bab, mevali, ayak ve arpalik naibleri olmak üzere çesitleri vardi
Kassam; vefât edenlerin ve sehidin mirâsini varislere Islâm-ferâiz ahkâmina göre taksim etmekle vazifeliydi
Seyh; tekke, dergâh, zâviye, hankâh basinda bulunurdu Seyh'e pîr, mürsit de denirdi
Imâm; câmilerde ve mescitlerde veya baska yerlerde cemâate namaz kildiran vazifeliydi
Hatip; vaaz vermekle vazifeliydi Her câminin bir, büyüklerinin birkaç hatibi oldugu gibi, gezici olanlari da vardi
Müezzin; câmilerde ezân okumakla vazifeliydi
Tekkelerde seyh, pîr, dede, baba, postnisin bulunur, tasavvuf kâidelerine göre derece alirlardi
Osmanlilarda dînî teskilât mensuplarinin hepsi imtihanla vazifeye alinip, icâzetnâmeleri vardi
Dînî teskilât mensuplari basta pâdisâh olmak üzere, herkesten hürmet ve saygi görürlerdi
Peygamber efendimize (sallü aleyhi ve sellem) ve Ehl-i beyte çok hürmetkâr olan Osmanli sultanlari, Resûlullah efendimizin neslinden gelenler için Nakib-ül-esraflik müessesesini kurdular
Peygamberimizin kizi Fâtimâtü'z-Zehra ile amcaoglu ve dâmâdi hazret-i Ali'nin ogullarindan hazret-i Hüseyin'in soyundan olana Seyyid, hazret-i Hasan'in soyundan olana Şerif denir
Nakibül-esrâflar, bu mübârek insanlarin haklarini korumak, adlarini, âilelerini, evlâdlarini ve bulunduklari yerleri, islerini kaydetmek ve dâvâlarina bakip, sicillerini tutmakla vazifeliydi Nakib-ül-esrafin vekili olan Nakib-ül-esraf kaymakami ve alemdar adinda yardimcilari vardi
|