Yalnız Mesajı Göster

İslamiyet Öncesi Türk Devletleri....

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İslamiyet Öncesi Türk Devletleri....





Büyük Hun İmparatorluğu




ama Hun Devleti çok geniş bir saha üzerinde başka milletleri de idaresi altına alan büyük bir devlet olduğu için ona imparatorluk adını veriyoruz


Hun İmparatorluğu Hun Türkleri tarafından MÖ 220 yılında kuruldu Hunlar bugünkü Moğolistan bölgesinde yâni Çin’in kuzey-batısında yaşıyorlardı Bu bölgede hâkimiyet kurdukları ve genişlemeye başladıkları için Çinliler onları büyük bir tehlike sayıyorlardı Gerçekten Hunlar askerlikteki üstünlükleri sayesinde Çin ordularını devamlı bozguna uğratıyorlardı Bu yüzden Çin Devleti Hun saldırılarını önleyebilmek için Hun-Çin sınırı boyunca büyük bir duvar örmeye başladı Çin Şeddi veya Büyük Çin Duvarı denen savunma hattı işte böyle ortaya çıkmıştır (MÖ 214) Sonraları Ming Hanedanı zamanında yenilenen bu büyük duvarın bâzı kısımları çok sağlam bir şekilde günümüze kadar ayakta kalmıştır
İlk büyük Hun hükümdarı Teoman Yabgu’dur (MÖ- 220) O zamanlarda Türk hükümdarlarına “Yabgu” deniyordu Teoman Yabgu birbirinden ayrı yaşayan Türk boylarını birleştirerek ilk Türk birliğini gerçekleştirmişti Bu çağda Türkler’in askerî üstünlüklerinde süvarilerin pek önemli bir yeri vardı Çinliler atla çekilen savaş arabaları kullanıyorlardı ama süvârî orduları yoktu Türk atlıları çok sür’atli hareket kaabiliyetine sahip oldukları için Çin birliklerini istedikleri yerde çeviriyorlar düşman olunca da çabucak çekiliyorlardı Onlara ummadıkları anda birdenbire hücum ediyorlardı Çinliler bu yüzden ordularını Hunlar gibi donatmak zorunda kaldılar; askerlerini Hunlar gibi giydirdiler Ama ne Çin Duvarı ne Çin orduları Hunlar’ın Çin içlerine kadar girmelerini engelleyebildi

Teoman Yabgu’dan sonra Hun tahtına oğlu Mete Yabgu geçti Mete zamanında Hun İmparatorluğu’nun toprakları Japon Denizi’nden Hazar Denizi’ne kadar uzanıyordu Bu topraklarda çeşitli Türk kavimlerinin yanısıra öbür Altaylı kavimler de yaşıyorlardı Mete devri Hun İmparatorluğu’nun en parlak devridir (MÖ 209-174)
Hunlar zamanında Çinliler medeniyet bakımından çok ileri bir durumdaydılar Hem nüfusları ve orduları çok kalabalık hem medeniyetleri parlak olduğu hâlde Hunlar’la başa çıkamadılar Bu da gösteriyor ki Hun başarısının sebebi yalnızca askerî güç değildi Gerçekten Hunlar teşkilâtçılık ve idare bakımından çok gelişmişlerdi O sırada Çin’in ayrı ayrı prenslikler hâlinde bulunmasından da faydalanarak Kuzey Çin’de sık sık iktidarı ele alıyorlardı Fakat Çinliler’in şehir hayâtına kapılan sınır boyu Türkleri yavaş yavaş Çinlileşiyor Çinli prenseslerle evlenen Hun hükümdarlarının saraylarında Çin âdet ve gelenekleri yerleşiyordu
Mete’den sonra gelen Yabgular zamanında Çinliler’le ilişkiler arttı Özellikle evlenme yoluyla Türk ve Çin hükümdar âileleri arasında yakınlıklar doğdu Bu yakınlıklar ise Hunlar’ın iç işleri bakımından birçok karışıklıklara yol açtı Yine de Hun İmparatorluğu Milâttan Önce Birinci Yüzyıl’a kadar üstünlüğünü devam ettirdi Bu yüzyılda ise Türk beyleri arasında taht kavgaları artabildiğine arttı Çinliler de bu kavgalardan faydalanarak Türkler’i zayıflatmayı bildiler Ancak Çinliler’in Hohan-Şu dedikleri Yabgu’nun 27 yıllık imparatorluğu zamanında ve Çiçi Yabgu devrinde devlet eski gücünü biraz olsun toparlayabildi
Milâttan sonraki ilk yüzyılda Hun İmparatorluğu Doğu ve Batı Hunları olmak üzere iki ayrı devlete bölündüler Bunlara Güney ve Kuzey Hunları da denir Milattan sonra üçüncü yüzyılın başlarında (220) başka bir Türk kavmi olan Siyenpi’ler Hunlar’la iktidar mücadelesine giriştiler Sonunda Moğollar’ın ve bazı Türk boylarının da yardımıyla Hunlar’ın hâkimiyetine son verdiler Büyük Hun İmparatorluğu târihte bilinen eski imparatorlukların en büyüğü idi Hun hükümdarlarından Mete Hohanşu ve Cici Yabgular dahî denecek kadar büyük birer kumandan ve devlet adamı idiler Bu büyük şahsiyetler hakkında Çin târihlerinde verilen bilgiler en büyük düşmanlarının bile onlara hayran kaldıklarını gösterir



Mete Kağan ve Oğuz Destanı


Mete Teoman Yabgu’nun oğlu ve veliahdi (kendisinden sonra hükümdar olacak kimse) idi Ama Teoman Yabgu’nun başka bir eğinden de bir oğlu olmuştu ve bu kadın Teoman’dan sonra Mete yerine kendi oğlunun hükümdar olmasını istiyordu Sonunda Teoman’ı kandırdı Ama Mete Buna razı olmadı ve derhâl bir ordu toplayarak Hun tahtını ele geçirmek üzere yola çıktı Böylece Türk târihinde ilk defa bu şehzade (prens) devlet uğruna babasıyla taht kavgasına girişiyordu Osmanlı İmparatorluğu zamanında da ilk defa Birinci Murâd’ın oğullarından Savcı (Yıldırım Bâyezîd’in ağabeyisi) babasına karşı çıktı; sonra İkinci Bâyezîd’in oğlu Selim (Yavuz) babasıyla taht kavgasına girdi Kanûnî’nin çok sevdiği eşi Hurrem Sultân kendi oğlu Selîm’i (İkinci Selim) velîahd yapmak isteyince pâdişâhın öbür oğulları (Mustafa ve Bâyezîd) da babalarına isyan ettiler

Mete çok yüksek kaabiliyetli bir komutandı Topladığı ordu ile babasını yendi ve Hun tahtına oturdu Çin târihleri onun üstün meziyetlerini ve yaptığı büyük işleri uzun uzun anlatırlar Devletinin ve milletinin işleri için kendi çıkarlarını hiçe sayardı


Anlatılanlara göre bir defasında Hunlar zor durumda kalmışlar ve Çinliler’den barış istemişlerdi Çinliler barış için Mete’nin en sevdiği atını istediler hemen verdi Ama Çin hükümdarı bununla yetinmedi başka şeyler de istedi Mete kendine ait nesi varsa hepsini birer birer veriyordu Sonra Çinliler sınırda küçük bir arazî istediler Burası hiçbir ise yaramayan kurak kumlu bir topraktı Ama Mete buna çok sinirlendi ve şöyle dedi:

“Benden ne istedinizse verdim çünkü onlar benim maltındı Ama bu toprak benim değil milletimindir O toprağı korumak için savaşır canımı veririm

Türklerin Oğuz Kağan Destanı’ndaki Oğuz Kağan’ın Mete olduğu söylenir Oğuz Kağan’ın Şehnâme’de ve Divân-ı Lugati’t Türk’de adı geçen Alp Er Tunga olduğunu söyleyenler de vardır Oğuz Kağan Destanı şöyledir:

Günlerden bir gün Ay Kağan bîr erkek çocuk doğurdu Çocuk kara saçlı kara kaşlı ela gözlü kırmızı ağızlı idi Perilerden daha güzeldi Çocuk anasından yalnız bir defa süt emdi Bir daha emmedi Konuşmaya başladı Çiğ et ve şarap istedi Kırk günden sonra büyüdü Yürüdü Oynadı Ata bindi Geyik avına bağladı Günlerden sonra gecelerden sonra bir yiğit oldu Bahadır oldu
Oğuz Kağan denen bu bahadır bir gün Tanrı’ya yakarmakta idi Birdenbire etraf karanlık kesildi Gökten bir ışık düştü Bu ışık aydan da güneşten de parlaktı Oğuz Kağan gördü ki bu ışığın içinde bir kız var Bu kız çok güzeldi Yüzünde ateşli ışık saçan bir beni vardı Kutup Yıldızı gibi İdi Gülse mavi gök de gülerdi Ağlasa mavi gök de ağlardı





Alıntı Yaparak Cevapla