Yalnız Mesajı Göster

Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri)

Eski 08-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hümeze Suresi(Kurtubi Tefsiri)




hümeze suresi(kurtubi tefsiri)

HÜMEZE SURESİ


Rahman ve Rahim Allah'ın Adı İle

Mekke'de indiği hususunda görüş birliği vardır Dokuz âyettir [1]



1 İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her kişinin vay haline ki!



"Veyl; Vay haline!" lafzının anlamına dair açıklamalar daha önce bir kaç yerde (el-Bakara, 2/79, ayet ikinci başlık)'de geçmiş bulunmaktadır ki; hor-luk, azab ve helak olmak anlamındadır Cehennemdeki bir vadi olduğu da söylenmiştir

"İnsanları arkadan çekiştiren, yüzlerine karşı onlarla alay eden her ki­şinin vay haline ki;" İbn Abbas dedi ki: Bunlar başkalarının sözlerini alıp taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, suçsuz, günahsız kimse­lerin kusurlarını araştıranlardır, buna göre buradaki her iki tabir fhumeze ve lumeze) aynı anlama gelmektedir

Peygamber (sav) buyurdu ki: "Yüce Allah'ın kullarının en kötüleri başka­larının laflarını taşıyanlar, birbirlerini sevenlerin arasını bozanlar, sutsuz, gü­nahsız kimselerin kusurlarını ortaya koymaya çalışanlardır"[2]

İbrı Abbas'tan nakledildiğine göre "humeze" arkadan çekiştiren, "hıme-ze" ise insanları çokça ayıplayan kimse demektir

Ebıı'l-Aliye, el-Hasen, Mücahid ve Ata b Ebi Rebah: Humeze insanların gıybetini yapan ve yüzlerine karşı onları ten ki d eden, lumeze ise hazır ol­madıkları vakit arkalarından gıybetlerini yapan kimsedir, demişlerdir Has-san'ın şu beyiti de bu kabildendir:

"Kızgın kor ateş gibi alev saçan bir kafiye (şiir) ile,

Yüzüne karşı tenkid ettim seni, zelil bir nefsle boyun eğdin sen de"

en-Nehhas, bu görüşü tercih etmiş olup şöyle demiştir: Yüce Allah'ın: "Ba­zıları da sadakalar hususunda sana dil uzatırlar, ("Lumeze" ile aynı kök­ten gelen "yelmizuke" fiili kullanılmıştır)" (et-Tevbe, 9/58) buyruğu da bu kabildendir

Mukatil bu açıklamanın aksini yaparak şöyle demiştir: Humeze; gıybet ya­parak insanları arkalarından çekiştiren, lumeze ise yüzüne karşı insanın gıybetini yapan kimse demektir Katade ve Mücahid şöyle demişlerdir: Hu­meze insanları çokça tenkid edip dil uzatan, lumeze ise onların neseblerine çokça di! uzatan kimsedir

İbn Zeyd dedi ki: Humeze'ci insanları eliyle dürtüp vuran kimse demek­tir Lumeze ise diliyle onların kusurlarını söyleyen ve ayıplayan demektir

Süfyan es-Sevri dedi ki: Humezelik dil ile lumezetik ise göz ile yapılır

İbn Keysan dedi ki: Humeze oturup kalktığı kimselere kötü sözleriyle ezi­yet veren, kımeze ise oturup kalktığı kimseye göz kırparak gözüyle, başıy­la, kaşıyla işaretler yapan kimsedir Burada her ikisi de aynı şeydir Bu da ki­şinin gıyabında onu tenkid eden, onun gıybetini yapan kimsedir Ziyad d-Acem dedi ki:

"Benimle karşılaştığın vakit yalan yere beni sevdiğini söylersin Ve eğer hazır değilsem sen, humezeci, lumezesin"Bir başka şair de şöyle demiştir:

"Seninle karşılaşacak olursam, öfkeyle aen bana dişlerini göstererek sırıtırsın Ve eğer yanında bulunmayacak olursam, sen humezeci bir lumezesm"

" Uzak olmak, uzaklık" demektir Humeze ise bu anlamı müba­lağalı bir şekilde ifade etmek için kullanılan bir isimdir Nitekim insanlarla çokça alay eden ve onların hallerine çokça gülen kimseye: de­nilir

Ebu Cafer Muhammed b Ali ve el-A'rec "mim" harflerini sakin olarak; diye okumuşlardır Eğer onların böyle okudukları, onlardan sa­hih olarak nakledilmiş ise, o takdirde bu lafızlar (ism-i) meful manasınadır Bu da insanlar kendisi hakkında kaş göz işaretleri yaparak onun hallerine gül­sünler ve kendisinin gıybetini yapmak zorunda bırakacak şekilde insanlara karşı davranışlar sergileyen kimse demek olur

Abdullah b Mesud, Ebu Vâil, en-Nehaîve el-A'meş ise ("her" anlamında­ki İi külli" lafzını zikretmeyerek): Humeze ve lumezenin (ya­ni insanları arkadan çekiştirip, yüzlerine karşı onlarla alay eden kimselerin) vay haline" diye okumuşlardır

(Humeze'nin kökünü teşkil eden): in asıl anlamı, "kırmak ve bir şe­yi şiddetle ısırmak" demektir "Harfi hemzeli okumak" tabiri de buradan gel­mektedir " Onun başını kırdım" denilir

Cevi­zi elimle kırdım" demektir

Bedevi bir araba "Siz fare kelimesini (fa're şeklinde) hem­zeli mi söylersiniz?" diye sorulmuş da o da: "Fareyi ısırıp ya­kalayan ancak kedidir" diye cevab vermiştir

es-Sıhah'taki ifade ise şöyledir: Bedevi bir araba: "Fare kelime­si (fa're şeklinde) hemzeli mi söylenir?" diye sorulmuş O da: " Ha­yır onu ısırıp yakalayan kedidir" diye cevab vermiştir

Birincisini nakleden es-Sa'lebî'dir Bu ifade(kr) kediye "humeze" isminin verileceğine delildir

el-Accâc şöyîe demiştir:

"Biz kimin başını hemzeder (kırar) isek, onun başı elbette yarılır, kırılır"

Hemz ve lemz'in asıl anlamının itmek ve vurmak okluğu da söylenmiş­tir " Onu vurup İtti, vurup iter, vurup ilmek" denilir Ayns şe­kilde: "Onu illi, onu vurdu" demektir Reeez vezninde şair söyle de­miştir:

"Biz her kimin şanına (kuvvetine) henız edecek olursak

o hemen kıçüstü yıkılır, Şiddetli bir şekilde; yahut o şiddetlice yıkılır"

Bu açıklamayı es-SıftoA'da (el-Cevherî) yapmıştır

Âyet, cd-Dahhâk'ın, İbn Abbas'tan rivaytrline göre elMınes b Şerik hak­kında inmiştir Bu kişi ister karşılarında bulundukları vakit, isler yanından geçtik­lerinde insanları kaş göz işaretleri yaparak ayıplar, onları çekişürirdi

İbn Cüreyc dedi ki: (sûre) el-Velid b, el-Muğire hakkında inmiştir O Pey­gamber (sav)'ın gıyabında gıybetini yapar, yüzüne karşı da onu tenkid eder­di Ubeyy b Halef hakkında indiği söylendiği gibi Cemil b Âmir es-Sakafî hakkında[3] indiği de söylenmiştir

Âyelin, tahsis sözkonusu olmaksızın genel olarak bu tür davranış sergi­leyenlerin hepsi hakkında umumi olduğu da söylenmiştir Çoğunluğun gö­rüşü de budur

Mücahid dedi ki: Bu buyruklar kimse hakkında özel değildir Aksine bu nitelikte olan herkes hakkındadır

el-Ferrâ dedi ki: Umumi bir buyruğun zikredilip, özel kimselerin onunla kastedilmesi mümkün olabilir Nitekim bir kimse birisine: Ben suni ebediy-yen ziyaret etmeyeceğim deyip diğeri ona: Kim beni ziyaret etmezse ben de o kimseleri ziyaret etmem, diyerek tek bir kimseyi kastetmesine benzer ki, bu sözüyle kendisine böyle diyen kimseyi ziyaret etmeyeceğini kastetmiş olur [4]



2 O malı toplayıp, onu tekrar tekrar sayandır



Yani; "(Onu -kendi iddiasına göre- zamanın musibetlerine karşı ha­zırlayandır" (Bu manasıyla): " Kerem sahibi oldu ve ikram etti" fi­iline (vezin dolayısıyla fiilin anlam değişikliğine uğramasına) benzer Bunun, sayıp döktü, saydı durdu, anlamına geldiği de söylenmiştir ki, bu açıklama­yı da es-Süddi yapmıştır ed-Dahhâk dedi ki: Malını çocukları arasından ken­disine mirasçı olacak kimselere hazırladı, demektir Malının sayısı ve çoklu­ğu ile başkalarına karşı öğündü, demektir diye de açıklanmıştır

Maksai ise, malı Allah'a itaat yolunda harcamayıp, elde tutmanın yerilme-sidir Yüce Allah'ın: "O, hayrı alabildiğine engelleyen" (Raf, 50/25); (Nun, 68/12) buyruğu ile: "Mal toplayıp kaba dolduran" (el-Mearic, 70/18) buyruk­larında olduğu gibi

"Toplayıp" anlamındaki; lafzının "mim" harfi genel olarak şedcle-siz okunmuştur Ancak İbn Amir, Hamza ve el-Kisai çokluk anlamı ifade et­mek üzere şeddeli okumuşlardır Ebu Ubeyd de daha sonraki: "Onu tekrar tekrar sayandır" buyruğu dolayısıyla bu okuyuşu tercih etmiştir

el-Hasen, Nasr b Asım ve Ebu'l-Aliye ise "toplayıp" anlamındaki fiili sed-desiz okumuşlardır Aynı şekilde; "onu tekrar tekrar sayandır" anlamında­ki fiili de; (jJij ) şeklinde şeddesiz okumuşlar ve böylelikle şeddeli olan har­fin muzaaf (aynı harften iki harfin şeddeli okunması) olduğunu göstermiş­lerdir Çünkü bunun asit ( Ü)'dir Ancak böyle bir okuyuşun (açıklanabil­mesi) uzak bir ihtimaldir Çünkü mushafta bu, iki da] ile yazılmıştır Bunun­la birlikte şiirde bunun gibi taz'îfi açığa çıkardıkları vakit şeddesiz okuduk­ları benzer kullanımlar da geçmiş bulunmaktadır Bir şair şöyle demiştir:

"Yavaş ol ey Umâme! Beni deneyerek anladığın gibi benîm huyum şudur: Çokça cimrilik göstermiş kimselere dahi ben cömertlik ederim"

Görüldüğü gibi şair burada: şeklinde şeddeli kullanımı kastetmiş­tir Fakat o taz'îfi (aynı harften şeddeli oları harfleri) birbirinden çözerek açı­ğa çıkarmıştır Ancak şiir bu gibi zorunlulukların uygulandığı bir yerdir

el-Mehdevi dedi ki: Her kim "onu tekrar tekrar sayan" lafzını şeddesiz okuyacak olursa, o vakit bu mala atfedilmiş olur Yani bu kimse malı topla­dı ve'onu sayıp durdu, demek olur O halde bu muzaafiığı açığa çıkartılmış bir fiil olmaz Çünkü böyle bir şey ancak şiirde kullanılır [5]



3 Malının, gerçekten kendisine ebedi hayat verdiğini sanır

4 Hayır! O Hutameye -andolsun ki- atılacaktır

5 O Hutame'nin mahiyetini sana ne bildirdi?

6 Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir ki,

7 O, kalplerin üstüne çıkacaktır



"Malının, gerçekten kendisine ebedi hayat verdiğini" es-Süddi'nin açıklamasına göre, ölmemek üzere kendisini hayatta bırakacağını, İkrime'ye göre ömrünü artıracağını "sanır" zanneder, Geçmişte kendisine hayat ver­diğini sanır, diye de açıklanmıştır O vakit bu fiil, gelecek anlamını ihtiva eden mazi bir fiil olur Nitekim: " Allah'a andolsun ki filân ki­şi helak oldu ve cehennem ateşine girdi" denilir de, gelecekte girecektir, de­mektir "Hayır!" buyruğu kâfirin vehmini reddetmektedir Yani o, ebedi ya­şayamaz, malı da elinde kalacak değildir,

"Hayır" lafzına dair yeterli açıklamalar daha önceden (Meryem, 19/79- ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır

Gufranın azadhsı Ömer b Abdullah dedi ki: Yüce Allah'ın " Hayır" diye buyurduğunu duyduğun yerde bil ki o "yalan söylüyorsun" demektir

"O Hutame'ye andolsun ki atılacaktır" Mutlaka oraya atılacak, oraya bı­rakılacaktır

el-Hasen, Muhammed b, Ka'b, Nasr b Asım, Mücahid, Humeyd ve İbn Mu-haysın tesniye olarak; "Andolsun ki o ikisi atılacaktır" diye okumuş­lardır ki, kendisi ve malı atılacaktır, demektir Yine el-Hasen'den; "(îîi23): Mutlaka ona ait olan o şey atılacaktır" yani onun malı mutlaka atılacaktır, di­ye okuduğu da nakledilmiştir Ondan gelen bir başka rivayete göre yüce Al­lah'ın kendi zatından haber vermesi şeklinde "( Z'x£İ ): Mutlaka Biz, onu ata­cağız'7 ve yüce Allah'ın o mal sahibini (cehenneme) atacağı anlamında oku­muştur Ondan gelen bir diğer rivayete göre: "( ölü ): Mutlaka onların hep­si atılacaktır" diye "ze{" harfi ötreli olarak, o arkadan çekiştiren ve yüzleri­ne karşı insanlarla alay eden kimseler, mal ve o malı toplayanların hepsinin (cehenneme atılacağı) kastedilmesi manasına okumuştur

"O Hutame'ye"; Hutame: Allah'ın ateşidir Ona bu ismin veriliş sebebi ken­disine atılan herşeyi kırması, parçalaması, dükmesidir Recez vezninde şair şöyle demiştir:

"Bizler sopa ile Muaab'ı kırıp döktük Kızsın diye burnunu kırdığımız gün"

O (Hutame), cehennemin altıncı tabakasıdır Bunu el-Maverdi, el-Kelbi'den nakletmiştir el-Kuşeyri'nin ondan naklettiğine göre ise el-Hucame cehenne­min aşağı doğru inen basamaklarından ikinci derekedir ed-Dahhâk dördün­cü dereke olduğunu söylemiştir İbn Zeyd o, cehennem isimlerinden bir isim­dir, demiştir

"O Hutame'nin mahiyetini sana ne bildirdi?" buyruğu, Hutame'nin şa­nının büyüklüğünü ve durumunun önemini -anlatmak içindir Daha sonra yü­ce Allah, onun mahiyetini açıklayarak şöyle buyurmaktadır:

"Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir" Bin yıl ve bin yıl ve bin yıl tutuşturu­lan ateşidir O asla dinmeyecekür Yüce Allah onu isyankarlara hazırlamış­tır

"Ki o kalplerin üstüne çıkacaktır" buyruğu hakkında Muhammed b Ka'b dedi ki: Ateş onların bedenlerinde ne varsa hepsini yiyecektir Nihayet kal­be ulaşacağı vakit tekrar yeniden yaratılacak ve tekrar onları yemeğe koyu­lacaktır Halid b Ebi İmran da Peygamber (sav)'dan böylece rivayet etmiş­tir: "Cehennem ateşi cehennemlikleri yer Nihayet onların kalblerine ulaşınca onları yemeyi bitirir Sonra onlar tekrar yeniden yaratıldıklarında yine on­ları yemeğe koyulur" İşte yüce Allah'ın; "Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir ki o, kalblerin üstüne çıkacaktır" buyruğu bunu anlatmaktadır[6]

Özellikle "kalbler"i sözkonusu etmesi acı ve ızdırab kalbe ulaşınca, o kal­bin sahibinin ölmesinden dolayıdır Yani bu durumda ölüm noktasına gel­miş insanın haline varacaklar, fakat onlar ölmeyeceklerdir Nitekim yüce Al­lah, şöyle buyurmaktadır: "Orada ölmez de, dirilmez de" (Ta-Ha, 20/74) O halde onlar ölüler manasında hayatta kalacaklardır

"Kalblerin üstüne çıkacaktır" buyruğunun şu anlamda olduğu da söylen­miştir: Onların herbirisinin ne miktarda azabı hakeltiğini bilir Bu da yüce Al­lah'ın onun üzerinde bırakmış olduğu buna delalet edecek olan emareden anlaşılacaktır Nitekim: Filan kişi şu işe muttali oldu (âyet­teki "çıkacaktır" anlamı verilen fiille aynı) onu bildi" demektir Yine yüce Al­lah, şöyle buyurmaktadır: "O (ateş) yüz çeviren ve arkasını dönen kimseyi çağırır?" (el-Mearic, 70/17); "O ateş, onları uzaktan görünce onun büyük bir öfke ile çıkaracağı şiddetli uğultusunu işiteceklerdir" (el-Furkan 25/12) Yü­ce Allah, cehennem ateşini bu şekilde nitelendirdiğine göre o aleşin (onla­rın ne kadar azab göreceklerini, bilmek niteliğine sahib kılınması da uzak bir ihtimal değildir [7]



8, 9 Muhakkak ki bu (ateşin kapılan), onların üzerlerine uzatılmış di­reklerle kapatılmış olacaktır



el-Hasen ve ed-üahhâk'ın açıklamasına göre ateş onların üzerlerine ka­patılacaktır Buna dair açıklamalar daha önce el-Bded Sûresi'nde (90/20 âye­tin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır Kureyş lehçesinde; kilitlenmiş ola­caktır, diye de açıklanmıştır Onlar kapıyı kilitlemeyi anlatmak üzere; "Kapıyı kilitledim" derler Bu açıklamayı Mücahid yapmıştır Ubeydullah b Kays er-Rakkıyât'ın şu beyitinde de bu anlamdadır:"Şüphesiz o sarayda -girecek olursak- bir ceylan vardır Üzerinde perdenin kapatılıp, kilitlendiği"

"Onların üzerine uzatılmış direklerle" buyruğıındaki; de" bu­rada "be" anlamındadır Yani, uzatılmış direklerle (kapıları üzerlerine) "ka­patılmış olacaktır" Bu açıklamayı İbn Mesud yapmıştır Onun kıraatinde de; "Uzatılmış direklerle" şeklindedir

Ebu Hureyre'nin, Peygamber (sav)'dan rivayet ettiği bir hadiste şüyle bu­yuru] maktadır: "Daha sonra yüce Allah, onlara ateşlen kilitler, ateşten çiviler ve ateşten direkleri bulunan melekler gönderecektir Bu kilitlerle ateşi üzer­lerine kilitleyecek, bu çivilerle onları sağlamlaştıracak ve bu direkler uzatıla­caktır Dolayısıyla orada bir rahat esintinin dahi girebileceği bir delik kalma­yacak, oradan dışarıya bir gam çıkmayacaktır Arş'ın üzerinde olan Rahman onları unutacaktır (Bu hallerinde terkedecektir) Cennet ehli de nimetleriy­le meşgıti olacaklardır Bundan sonra ebediyyen imdat isteyip duracaklar ve daha sonra konuşma kesilecektir Onların konuşmaları inleme ve hırıltıdan iba­ret kalacaktır İşte yüce Allah'ın: "Muhakkak ki bu onların üzerine uzatılmış direklerle kapatılmış olacaktır" buyruğu bunu anlatmaktadır[8]

Katade dedi ki: "Direkler" ile azab edileceklerdir Taberi de bu açıklama­yı tercih etmiştir

İbn Abbas dedi ki: "Uzatılmış direkler" onların boyunlarındaki tasmalar­dır Ayaklanndaki zincirler olduğu da söylenmiştir Bu açıklamayı da Ebu Sa­lih yapmıştır

eİ-Kuşeyri dedi ki: Büyük çoğunluk "direkler"in cehennemlikler üzeri­ne kapatılıp, kilitlenecek olan kilitlerin kazıkları olduğu kanaatindedir Bu kilitler, kazıklarla sağlamlaştınlacak, böylelikle cehennemin kederi ve sıca­ğı onlara geri dönmüş olacak, onların üzerlerine de rahatlatıcı hiçbir esinti giremeyecektir

Şöyle de açıklanmıştır: Onlar direklerde -yani kısalarına göre daha sağ­lam ve güçlü oian- uzatılmış zincir ve tasmalar içerisinde, cehennemin ka­pıları üzerlerine kapatılmış olacaktır Bir başka açıklamaya göre onlar uza­tılmış direklerdedirler, yani cehennemin azab ve acıları içerisinde bir de on­lara darbeler indirilecek, dayak atılacaktır demektir

Uzun ve uzayıp giden bir zaman içerisinde (bu halde olacaklardır) diye de açıklanmıştır Yani onların bu halinin sonu gelmeyecektir

Hamza, el-Kisai ve Asım'dan rivayetle Ebu Bekir "direklerle" anlamında­ki İafzı "ayn" ve "mim" harfleri ütreli olarak; diye; " Direk" laf­zının çoğulu olarak okumuşlardır, Okuyuşu da aynıdır el-Ferrâ dedi ki: ile şekilleri "Direk" lafzının sahih iki çoğul şeklidir Tıpkı: "Tabaklanmış deri"nin çoğulunun İle (fiî ) şeklinde, "Tabaklanması bitmemiş deri"nin çoğulunun; ile şekillerin­de gelmesi gibi

Ebu Ubeyde dedi ki: "Direkler" şekil 'in çoğuludur, "Tabaklanmamış defi" gibi Ebu Ubeyd ise; Iaf2inın (ilk iki harfini) iki fetha ile telaffuz edilmesini tercih etmiştir, Ebu Hatim de böyle tercih etmiş­tir Yüce Allah'ın: "Allah O'dur ki gökleri gördüğünüz şekilde direkler olmak­sızın yükseltmiştir"(er-Ra'd, 13/12) buyruğunda yer alan ve icma ile (ilk iki harfinin) üstün okunmuş bulunan: " Direkler" lafzını nazar-ı itibara ala­rak bu tercihi yapmışlardır

el-Cevherî dedi ki: " Evin direği" demektir Bunun azlık çoğulu "şeklinde, çokluk çoğulu ise; ile şekillerinde gelir Yü­ce Allah'ın: "Uzatılmış direklerle" buyruğunda her iki şekilde de okunmuştur Ebu Ubeyde ise şöyle demiştir: "Ahşap yahut demir­den olan herbir uzun şey"dir Bu "imâd (direk)" gibi bina İçin bir esastır "g;r şeyi üzerinde dayanacağı bir direk ile destekledim, o da desteklendi" denilir " Onun altında direkler yerleştirdim" demek­tir Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır [9]

(Hümeze Sûresi burada sona ermektedir Allah'a hamd olsun)





--------------------------------------------------------------------------------

[1] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/335

[2] Müsned, IV, 221, VT, 459; Huhari, el-Edebu'l-Müfred, s 119; Münzirî, Terğih, III, 325, Deyhakî Şuabu't-lmatı,'], 494 lîütiin kaynaklardı! Ifirfııîıede; "kusurların!1 diye kar­şıladığımız: "el-ayb" kelimesi, "el-anet" jekliııtk-dir Tefsirin Arapça hnskısını hıızırlü-yanlıınn hat mtıtabakalı hu!ıın;m bu kelimeyi ytınlıs "kııtkıklurı anlaşılmaktadır, "el-anet" ile ilgili olarak MllnAvî, Feyzu't- Kadir, III, 462de -hadisi kayc! ettikten stmra- şunları söy­lemektedir "(İhnırl-Esirc HİI) en-Nihaye'öe- cl-aııet, meşakkat, fesad, helak nlmıık, gü­naha düşmek, yanlışlık yapmak ve zina gibi manalara !{elir Hadisin lıjtiin bu îinlam-



[3] Taberî, Camiu'l-Beyân, XXX, 293> bıı şahsın ismi: Cemil h Âmir el-Cıımahî olarak

[4] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/335-338

[5] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/339-340

[6] İbnu’l-Mübarek, Zühd,s87

[7] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/340-342

[8] Tirmizî el-II;ıkîmT Neuâdiru't-Usül, II, 3f>: Sııyııtî ed-Dıırru'l-Mensûr, Vlll 6/6

[9] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/342-344

Alıntı Yaparak Cevapla